Başbakan Erdoğan: Kerbela’da Yaşanan Neyse, Suriye’de Yaşanan Odur

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’de Esed güçlerinin kendi halkına uyguladığı zulmün, Kerbela’da yaşananla aynı olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan: Kerbela’da Yaşanan Neyse, Suriye’de Yaşanan Odur
Erdoğan: “Hz Ömer efendimiz ve Ali efendimiz arasında herhangi bir sıkıntı yoktu. Aynı idealler için mücadele verdiler. Bu günkü yaklaşım niye böyle, bunun üzerinde durmak lazım. Mazlum değişik olabilir ama yaşananlar yeni Kerbela’dır.” dedi.

Türk Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ve Marmara Üniversitesi tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘Arap Uyanışı ve Ortadoğu’da Barış: Müslüman ve Hristiyan Perspektifler’ konferansının açılışı yapıldı. Açılışı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İSAM Başkanı Prof. Dr. M. Akif Aydın, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Mısır Başmüftüsü Şeyh Ali Cuma, Küdüs Rum Ortodoks Patriği III. Theofilos, Kataib Partisi Lideri Lübnan Eski Cumhurbaşkanı Emen Cemayel ve çok sayıda davetli katıldı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşmasına Afyonkarahisar’daki mühimmat deposunda yaşanan patlamada şehit olan askerlere rahmet ve ailelerine baş sağlığı dileyerek başladı.

Konferansa farklı din ve mezheplerden çok sayıda dini lider ve kanaat önderinin katıldığını belirten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ortaya çıkan diyalog, hoşgörü ve birliktelik manzarasının tüm insanlığın özlediği, hasretini çektiği ve ihtiyaç duyduğu manzara olduğunu belirtti.

'BİZ KONUŞURKEN KADIN, ÇOCUK VE SAVUNMASIZ İNSANLAR ÖLDÜRÜLÜYOR'

Bu toplantının gerçekleştiği sırada dünyanın çeşitli yerlerinde bir çok çocuk, kadın ve savunmasız insanın katledildiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, “Biz bugün burada bir araya gelirken, belki de aynı anda, Ortadoğu’da bir yerlerde, dünyada bir yerlerde, bir kadın katlediliyor ya da bir kadın kocasız, babasız, evlatsız bırakılıyor. Biz burada, dünya barışı için, insanlığın huzuru için çareler ararken belki de aynı anda, dünyanın bir yerinde, sadece ama sadece farklı olduğu için bir insan katlediliyor, işkence görüyor ya da haklarından mahrum bırakılıyor.” dedi.

Tarihte yaşanan ölümler, savaşlar ve çatışmaların yalnızca siyasi ve ekonomik nedenlerden kaynaklanmadığını belirten Erdoğan, din savaşlarının tarih boyunca arkasında milyonlarca mağdur, mazlum ve maktul bıraktığını vurguladı. 'TÜM KİTABİ DİNLERDE ÖLDÜRMEK HARAMDIR, YASAKTIR'Yeryüzündeki tüm kitabi, semavi dinde öldürmenin haram ve yasak olduğuna işaret eden Erdoğan şöyle konuştu: “Sünni için öldürmek nasıl haramsa, çok iyi biliyorum ki Şii için de öldürmek haramdır. İslam dininde öldürmek nasıl yasaksa, çok iyi biliyorum ki Hristiyanlıkta, Musevilikte de öldürmek haramdır. İslam dininin Yüce Kitabı Kur’an-ı Kerim nasıl öldürmeyi kesin bir dille yasaklıyorsa, biliyorum ki Tevrat da, Zebur da İncil de öldürmeyi, can almayı, cana kıymayı kesin bir dille yasaklıyor. Peki öyleyse biz yaşadığımız trajedileri nasıl açıklayacağız? Tarihte ve bugün yaşanan acı hadiseleri, katliamları, kıyımları nasıl yorumlayacağız?”'

SURİYE'DEKİ ZULME MEZHEPSEL TAASSUPLA SESSİZ KALMAK ANLAŞILABİLİR DEĞİL'

Konuşmasında Suriye’de Esed yönetiminin kendi halkına gerçekleştirdiği saldırılarına da tepki gösteren Erdoğan, yaşananların İslam tarihinin en acı olaylarından Kerbala ile aynı olduğunu söyledi.

Esed güçlerinin kendi halkına en ağır silahlarla uyguladığı katliamı bazı ülkelerin sırf mezhepsel taassup sebebiyle sessiz kalmasını da eleştiren Erdoğan ‘Bu masum çocuklar bizim mezhebimizden, bizim dinimizden değil, öyleyse bakın öldürsünler’ anlayışının kabul edilemeyeceğini vurguladı. "1332 yıl önce Kerbela’da yaşanan neyse, açık söylüyorum bu gün Suriye’de yaşanan da odur." diyen Erdoğan, “Hz Ömer ve Ali efendimiz arasında herhangi bir sıkıntı yoktu. Aynı idealler için mücdaele verdi. Bu günkü yaklaşım niye böyle bunun üzerinde durmak lazım. Mazlum değişik olabilir, zalim değişik olabilir… Ama yaşananlar, yeni birer Kerbela’dır. İnançları, o inancın tüm mensuplarını, hırsla, tamahla, nefsani çıkarlarla, karanlık siyasetle kirletmeye, töhmet altında bırakmaya hiç kimsenin, ama hiç kimsenin hakkı da, hukuku da yoktur. Benim mensubu olduğum din ve bu dinin ana kaynakları, inancına, mezhebine, statüsüne bakmadan, insana insan der, cana can der ve insanı varlıkların en kutsalı olarak görür.” şeklinde konuştu.

Türkiye olarak Suriye, Irak, Lübnan ve diğer ülkelerde hiçbir etnik kökene, dine, mezhebe karşı ön yargılı olmadıklarını belirten Erdoğan şöyle konuştu: “Biz inançları, mezhepleri, etnik kökenleri bir referans olarak kabul edip, insanın insanı öldürmesine ya da zulmetmesine göz yummaktan Allah’a sığınırız. Yüzlerce yıldır yaşanan acı tecrübelerden bugün artık dersler çıkartmak, ibretler almak, tarihin tekerrür etmesini önlemek zorundayız. Çünkü tarihten ibret almak durumundayız.” İslam içindeki mezhepleri tarihin acı hadiseleri üzerinden okumanın yanıltıcı olduğu gibi, dinler arasındaki münasebetleri de aynı şekilde okumanın yanlış olacağına işaret eden Erdoğan, “ Bugün artık, dinler arasındaki münasebetlere, Haçlı seferleri, Endülüs tecrübesi, dünya savaşları, Filistin meselesi gibi acı olaylar değil; bir arada yaşamaya dair güzel örnekler, birlikte inşa ettiğimiz medeniyetler yön vermelidir. 21’inci Yüzyıl’ın bu ilk yıllarında, herkes, her dini lider, her kanaat önderi, kendi özeleştirisini samimi şekilde yapmalı, hataları ve sevapları ortaya koymalıdır.”ifadelerini kullandı. Başkakan Erdoğan, Türkiye olarak tarihte yaşanan acı hadiseleri açık yüreklilikle gündeme taşıdıklarını, öz eleştirisini yaparak varsa hatalarını ifade ettiklerini vurguladı. Ermeni meselesinde arşivlerin bilim insanları tarafından değerlendirilmesini savunduklarını ifade eden Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olarak, 6-7 Eylül 1955’te azınlıklara yönelik düşmanca girişimleri kesinlikle onaylamadığını defalarca dile getirdiğini aktardı.

'ARAP BAHARI TABİİ SONUÇ OLARAK ORTAYA ÇIKTI'

Erdoğan, Tunus’ta bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla başlayan ve hızla bölgeye yayılan özgürlük hareketi sonucunda Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’de uzun diktatörlük rejimlerinin son bulduğunu ve halkın hür iradesinin ilk defa yönetimlere yansımaya başladığını aktardı. Birçok Ortadoğu ve Afrika ülkesinde de halkın meşru talep ve beklentileri konusunda daha duyarlı adımlar atıldığını aktaran Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bazı Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde cereyan eden olaylar, harici saiklerin ve yönlendirmelerin bir neticesi olarak değil, son derece tabii bir sonuç olarak ortaya çıkmıştır. Bizde bir söz var dere yatağında akar ve dere yatağını bulmuştur. Halkın, talep, arzu ve isteklerini güçlü şekilde dile getirmesi, meşru hak talebinde bulunması, diktatörlere karşı sesini yükseltmesi, bu coğrafyanın geleneğidir ve son derece tabiidir. Tabii olmayan, zulümdür, baskıdır, kendi halkının arzu ve taleplerine duyarsız kalmaktır. Esasen, mukadder olan gerçekleşmiş, bu ülkelerde tarih, kendi tabii mecrasında akmaya başlamıştır. Ancak, başlayan bu değişim sürecini yönetmek de takdir edersiniz ki son derece önemlidir. Bütün bu süreçte Halkların ne istediği son derece açık şekilde görülmüştür.” diye konuştu.

Konuşmaların ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve katılımcılar aile fotoğrafı çektirdi .