Avrupalı şirketlerin krizden çıkış reçetesi
Avrupa Birliği Euro krizinden çıkış yolu ararken Avrupalı şirketler kendi stratejilerini geliştiriyor. Büyük şirketler araştırma-geliştirmeye bel bağlıyor.
AB bir yandan ekonomik krizin yükünü sırtlamaya çalışıp diğer yandan krize çözüm yolları ararken Avrupalı şirketler kendi stratejilerini geliştiriyor. Küresel rekabette geride kalmak istemeyen Avrupalı şirketlerin politikacıların kararlarını bekleme lüksü yok. Krize karşı şirketlerin çözümü, araştırma - geliştirmeye daha fazla yatırımdan geçiyor. AB'nin yaptırdığı bir araştırma, Avrupa'da önde gelen şirketlerin yatırımlarını 2014 yılına kadar yılda ortalama yüzde 4 oranında artırmayı planladıklarını ortaya koydu. Özellikle de bilgisayar ve yazılım branşı, AR-GE yatırımlarına büyük kaynak ayırıyor. Sektör, yatırımlarda yılda ortalama yüzde 11'lik artış planlıyor.
İşverenlere yakın Köln merkezli Alman Ekonomi Enstitüsü'nden Oliver Koppel, bunun cesaret verici bir haber olduğunu söylüyor ve krizdeki Yunanistan, İtalya, İspanya gibi ülkelerin son on yılda araştırmaya ayırdıkları kaynağın neredeyse yerinde saydığına dikkat çekiyor:
'Avrupalı şirketlerin ekonomik açıdan zor dönemlerde bile AR-GE'ye yatırım yapmaları cesaret verici. Araştırma, ekonomik kalkınmada büyümeyi hızlandırıcı en önemli faktör. Bu alana yatırım yapmayan ülkelerde durumun bugün maalesef pek iyi olmaması şaşırtıcı değil. '
AB'nin araştırması, AR-GE bütçelerini uzun vadeli planlayan büyük şirketlere odaklanıyor. Uzun vadeli planlama nedeniyle Euro krizi bu şirketlerin bütçelerine henüz çok güçlü bir şekilde yansımadı. Kasadaki para miktarına göre hareket etmek zorunda olan küçük ve orta ölçekli işletmelerde krizin etkileri daha yoğun bir şekilde hissedildi.
AB küresel rekabette geride
Avrupalı şirketlerin yatırıma istekli olması, küresel rekabette geri kalmış konumunu düzeltmesi için de önemli bir eğilimi yansıtıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD daha iki yıl önce Avrupa'yı bu konuda uyarmış, Avrupalı şirketlerin yenilikler alanında ABD ve Japonya ile arasındaki uçurumun büyüdüğü uyarısında bulunmuştu. Aradaki uçurum henüz kapanmış değil. AB Komisyonu'nun Araştırma, İnovasyon ve Bilimden sorumlu üyesi Màire Geoghegan-Quinn bu nedenle Avrupa'nın oturup arkasına yaslanacak vakti olmadığı uyarısında bulunuyor:
'Avrupa pek çok alanda önde gidiyor. Ama halinden memnun olma lüksümüz yok. Bizde ABD'dekinden daha fazla bilimsel yayın üretilmesine rağmen, Amerikan yayınlarından daha fazla alıntı yapılıyor. Diğer bir deyişle en yüksek etkiyi yapan en iyi araştırmalar söz konusu olduğunda gerideyiz. Ve tabii ki Çin ve diğer kalkınmanın eşiğindeki ülkeler yarışa girince rekabet de yoğunlaşıyor. '
Sınırlar belirsizleşiyor
Avrupalı şirketler diğer yandan küreselleşmenin nimetlerinden de yararlanıyor. Bunda Çin'in Avrupa ürünleri için önemli bir pazar olmasının yanında, şirketler arasında AR-GE alanında sınırlar ötesi işbirliğinin giderek artması da önemli rol oynuyor. Fraunhofer Enstitüsü'nin Enformasyon ve İletişim Teknolojileri birimi FOKUS'un yöneticisi Profesör Radu Popescu-Zeletin şu soruyu yöneltiyor:
'Günümüzde hâlâ Avrupa ve Çin arasına sınır çekilebilir mi? Çok sayıda Çinli şirket Avrupalı firmalara büyük yatırımlar yaptı. Bu firmalar yine Çin ile ticaret yapıyor. Biz de Çinli şirketlerle çok yoğun işbirliği içindeyiz. Günümüzde yaşadığımız şeyin bir mücadeleden ziyade aslında bir işbirliği olduğuna inanıyorum. '
İşverenlere yakın Köln merkezli Alman Ekonomi Enstitüsü'nden Oliver Koppel, bunun cesaret verici bir haber olduğunu söylüyor ve krizdeki Yunanistan, İtalya, İspanya gibi ülkelerin son on yılda araştırmaya ayırdıkları kaynağın neredeyse yerinde saydığına dikkat çekiyor:
'Avrupalı şirketlerin ekonomik açıdan zor dönemlerde bile AR-GE'ye yatırım yapmaları cesaret verici. Araştırma, ekonomik kalkınmada büyümeyi hızlandırıcı en önemli faktör. Bu alana yatırım yapmayan ülkelerde durumun bugün maalesef pek iyi olmaması şaşırtıcı değil. '
AB'nin araştırması, AR-GE bütçelerini uzun vadeli planlayan büyük şirketlere odaklanıyor. Uzun vadeli planlama nedeniyle Euro krizi bu şirketlerin bütçelerine henüz çok güçlü bir şekilde yansımadı. Kasadaki para miktarına göre hareket etmek zorunda olan küçük ve orta ölçekli işletmelerde krizin etkileri daha yoğun bir şekilde hissedildi.
AB küresel rekabette geride
Avrupalı şirketlerin yatırıma istekli olması, küresel rekabette geri kalmış konumunu düzeltmesi için de önemli bir eğilimi yansıtıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD daha iki yıl önce Avrupa'yı bu konuda uyarmış, Avrupalı şirketlerin yenilikler alanında ABD ve Japonya ile arasındaki uçurumun büyüdüğü uyarısında bulunmuştu. Aradaki uçurum henüz kapanmış değil. AB Komisyonu'nun Araştırma, İnovasyon ve Bilimden sorumlu üyesi Màire Geoghegan-Quinn bu nedenle Avrupa'nın oturup arkasına yaslanacak vakti olmadığı uyarısında bulunuyor:
'Avrupa pek çok alanda önde gidiyor. Ama halinden memnun olma lüksümüz yok. Bizde ABD'dekinden daha fazla bilimsel yayın üretilmesine rağmen, Amerikan yayınlarından daha fazla alıntı yapılıyor. Diğer bir deyişle en yüksek etkiyi yapan en iyi araştırmalar söz konusu olduğunda gerideyiz. Ve tabii ki Çin ve diğer kalkınmanın eşiğindeki ülkeler yarışa girince rekabet de yoğunlaşıyor. '
Sınırlar belirsizleşiyor
Avrupalı şirketler diğer yandan küreselleşmenin nimetlerinden de yararlanıyor. Bunda Çin'in Avrupa ürünleri için önemli bir pazar olmasının yanında, şirketler arasında AR-GE alanında sınırlar ötesi işbirliğinin giderek artması da önemli rol oynuyor. Fraunhofer Enstitüsü'nin Enformasyon ve İletişim Teknolojileri birimi FOKUS'un yöneticisi Profesör Radu Popescu-Zeletin şu soruyu yöneltiyor:
'Günümüzde hâlâ Avrupa ve Çin arasına sınır çekilebilir mi? Çok sayıda Çinli şirket Avrupalı firmalara büyük yatırımlar yaptı. Bu firmalar yine Çin ile ticaret yapıyor. Biz de Çinli şirketlerle çok yoğun işbirliği içindeyiz. Günümüzde yaşadığımız şeyin bir mücadeleden ziyade aslında bir işbirliği olduğuna inanıyorum. '