Hilmi Özkök: Yakamoz ve Ayışığı, Önüme Sunum Olarak Geldi
Ergenekon davasında tanık olarak dinlenen eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Yakamoz ve Ayışığı darbe planlarının bir sunum içerisinde önüne geldiğini söyledi.
Plandaki iddiaların çok ciddi olduğunu söyleyen Özkök, “Hukuki müdahale yapılabilir mi diye düşündüm. İlk başta buna gerek duymadım. Bulunduğumuz mevkiler çok önemli mevkiler.” dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasının 213'üncü duruşmasında Hilmi Özkök’ün tanık olarak dinlenmesine devam ediliyor. Hilmi Özkök, "2002 yılında, şu anki parti iktidara geldi. Ben de dahil olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarında bir tedirginlik oluştu. Bu kişilerin eski söylemlerine bakıldığı zaman ‘acaba bir geriye dönüş olur mu?’ veya 'ülkenin bölünmez bütünlüğü ile bağımsızlığına bir zarar gelebilecek bir ortam gelir mi?' diye endişe ettik. Bu konuda toplantılar yaptık. TSK’daki toplantılarda herkes görüşlerini özgürce dile getirir. Ancak komutanın verdiği emir neyse o uygulanır. Söz konusu toplantılarda da görüşler ifade edildi. Kimi zaman benim görüşlerimle astlarımın görüşleri arasında farklılıklar oldu. Ben bunu normal karşılarım." şeklinde konuştu.
O dönem Türkiye'yi ilgilendiren çok yoğun bir gündem olduğunu dile getiren Özkök, "2004 yılı bahar ayında önüme bir CD sunumu geldi. Nasıl geldiğini bilmiyorum. İçerisinde Ayışığı ve Yakamoz planları olduğu iddia edilen planlar vardı. Bunları ilk kez görüyordum. Bunlar dezenformasyon da olabilirdi, gerçek de. Bunlar, bilgi kirliliği oluşturmak amacıyla gönderilmiş olabileceği için Genelkurmay Başkanı olarak temkinli olmam gerekiyordu. Bunları astlarımla dahi paylaşmadım." dedi.
Planlardaki iddiaların çok ciddi olduğunu belirten Özkök, "Hukuki müdahale yapılabilir mi diye düşündüm. İlk başta buna gerek duymadım. Bulunduğumuz mevkiler çok önemli mevkiler. Örneğin bir Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın emrinde 300 bin kişi var. Astlarınıza olan güvensizlik büyük sorunlara neden olabilir. Meşru olmayan gerçek olup olmadığını bilmediğim bir belgeyle işlem yapamazdım. Astlarımdan şüphe duyduğum anlamına gelir. Astlara güven vermek çok önemlidir. Hatta o dönem benim uçağıma havada yakıt ikmali yapıldı. Benim cesurluğumdan mı? Onların eğitimine güven duyduğumu göstermek için yaptım. O günden sonra bazı arkadaşlar emekli oldu, bazıları kaldı. Ben emekli olduktan sonra bu konular gündeme geldi." ifadesini kullandı.
Özkök'ün söyleyeceklerini tamamlamasının ardından Mahkeme Başkanı Hilmi Özkök, soruşturma aşamasında 25 Nisan 2009 tarihinde Özkök'ün Cumhuriyet Savcısına verdiği ifadesini okumaya başladı.
Özese, savcılık ifadesinin bir kısmında Özkök'e, "Genelkurmay Başkanlığı yaptığınız dönem içerisinde mahiyetinizdeki kuvvet komutanlarından dönemin yürütme organına yönelik muhtıra verilmesi yönünde telkin ya da teklifte bulunan oldu mu? Oldu ise kimler tarafından ne amaçla ve nasıl oldu?" şeklinde soru yöneltildiğini hatırlattı. Özese, Özkök'ün de, "Ben 2002 yılı Ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı görevine getirildim. Kısa bir süre sonra iktidar partisi değişti. Şura toplantıları öncesinde adet gereği Orgeneraller Ankara'ya gelir ve orada çeşitli toplantılar yapılır ve bu toplantılarda şura konuşulacak konular ile TSK ile ilgili çeşitli konularda görüş alış-verişi yapılır ve kendi aramızda müzakere edilir. İktidara gelen yeni partinin yetkilerinin geçmişteki bazı söylemleri sebebiyle çekincesi olanlar toplantıda açık açık görüşlerini beyan ettiler. Usül olarak en kıdemsizden başladığını söyledim. Herkesin şahsi görüşünün yanında kimse benim yanımda muhtıra verme şeklinde bir teklifte bulunamaz. Ben de böyle bir şeye fırsat vermem. Görevde bulunduğum daha sonraki dönemlerde de bu şekilde bir teklif gelmemiştir." diye cevap verdiğini hatırlattı.
Bu sırada bir düzeltme yapmak istediğini belirten Özkök, "Geçen bir gazeteci bir röportajıma atıfta bulunarak (Duruşmada tanık olarak dinlenen Alper Görmüş'ü işaret ederek) 'Teklif diye soruldu, başka şekilde sorulsaydı cevabım da başka olurdu.' dediğimi belirtmiş. Buraya bir açıklık getirmek istiyorum. Teklif askerlikte çok özel bir terimdir. Daha önce emredilen bir konuda astlar bir çalışma yapar ve emri verene bu konuyla ilgili bir sunum yaparlar. Bunun dışında zaman zaman toplanır beyin fırtınası yaparız. Orada kişiler aniden aklına geleni söyler. Saldırı, savunma gibi birbirinden farklı 3 hareket tarzı vardır. Evet orada böyle bir söz (Muhtıra) söylendi. Muhtemel hareket tarzlarından biriydi.” ifadelerini kullandı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasının 213'üncü duruşmasında Hilmi Özkök’ün tanık olarak dinlenmesine devam ediliyor. Hilmi Özkök, "2002 yılında, şu anki parti iktidara geldi. Ben de dahil olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarında bir tedirginlik oluştu. Bu kişilerin eski söylemlerine bakıldığı zaman ‘acaba bir geriye dönüş olur mu?’ veya 'ülkenin bölünmez bütünlüğü ile bağımsızlığına bir zarar gelebilecek bir ortam gelir mi?' diye endişe ettik. Bu konuda toplantılar yaptık. TSK’daki toplantılarda herkes görüşlerini özgürce dile getirir. Ancak komutanın verdiği emir neyse o uygulanır. Söz konusu toplantılarda da görüşler ifade edildi. Kimi zaman benim görüşlerimle astlarımın görüşleri arasında farklılıklar oldu. Ben bunu normal karşılarım." şeklinde konuştu.
O dönem Türkiye'yi ilgilendiren çok yoğun bir gündem olduğunu dile getiren Özkök, "2004 yılı bahar ayında önüme bir CD sunumu geldi. Nasıl geldiğini bilmiyorum. İçerisinde Ayışığı ve Yakamoz planları olduğu iddia edilen planlar vardı. Bunları ilk kez görüyordum. Bunlar dezenformasyon da olabilirdi, gerçek de. Bunlar, bilgi kirliliği oluşturmak amacıyla gönderilmiş olabileceği için Genelkurmay Başkanı olarak temkinli olmam gerekiyordu. Bunları astlarımla dahi paylaşmadım." dedi.
Planlardaki iddiaların çok ciddi olduğunu belirten Özkök, "Hukuki müdahale yapılabilir mi diye düşündüm. İlk başta buna gerek duymadım. Bulunduğumuz mevkiler çok önemli mevkiler. Örneğin bir Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın emrinde 300 bin kişi var. Astlarınıza olan güvensizlik büyük sorunlara neden olabilir. Meşru olmayan gerçek olup olmadığını bilmediğim bir belgeyle işlem yapamazdım. Astlarımdan şüphe duyduğum anlamına gelir. Astlara güven vermek çok önemlidir. Hatta o dönem benim uçağıma havada yakıt ikmali yapıldı. Benim cesurluğumdan mı? Onların eğitimine güven duyduğumu göstermek için yaptım. O günden sonra bazı arkadaşlar emekli oldu, bazıları kaldı. Ben emekli olduktan sonra bu konular gündeme geldi." ifadesini kullandı.
Özkök'ün söyleyeceklerini tamamlamasının ardından Mahkeme Başkanı Hilmi Özkök, soruşturma aşamasında 25 Nisan 2009 tarihinde Özkök'ün Cumhuriyet Savcısına verdiği ifadesini okumaya başladı.
Özese, savcılık ifadesinin bir kısmında Özkök'e, "Genelkurmay Başkanlığı yaptığınız dönem içerisinde mahiyetinizdeki kuvvet komutanlarından dönemin yürütme organına yönelik muhtıra verilmesi yönünde telkin ya da teklifte bulunan oldu mu? Oldu ise kimler tarafından ne amaçla ve nasıl oldu?" şeklinde soru yöneltildiğini hatırlattı. Özese, Özkök'ün de, "Ben 2002 yılı Ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı görevine getirildim. Kısa bir süre sonra iktidar partisi değişti. Şura toplantıları öncesinde adet gereği Orgeneraller Ankara'ya gelir ve orada çeşitli toplantılar yapılır ve bu toplantılarda şura konuşulacak konular ile TSK ile ilgili çeşitli konularda görüş alış-verişi yapılır ve kendi aramızda müzakere edilir. İktidara gelen yeni partinin yetkilerinin geçmişteki bazı söylemleri sebebiyle çekincesi olanlar toplantıda açık açık görüşlerini beyan ettiler. Usül olarak en kıdemsizden başladığını söyledim. Herkesin şahsi görüşünün yanında kimse benim yanımda muhtıra verme şeklinde bir teklifte bulunamaz. Ben de böyle bir şeye fırsat vermem. Görevde bulunduğum daha sonraki dönemlerde de bu şekilde bir teklif gelmemiştir." diye cevap verdiğini hatırlattı.
Bu sırada bir düzeltme yapmak istediğini belirten Özkök, "Geçen bir gazeteci bir röportajıma atıfta bulunarak (Duruşmada tanık olarak dinlenen Alper Görmüş'ü işaret ederek) 'Teklif diye soruldu, başka şekilde sorulsaydı cevabım da başka olurdu.' dediğimi belirtmiş. Buraya bir açıklık getirmek istiyorum. Teklif askerlikte çok özel bir terimdir. Daha önce emredilen bir konuda astlar bir çalışma yapar ve emri verene bu konuyla ilgili bir sunum yaparlar. Bunun dışında zaman zaman toplanır beyin fırtınası yaparız. Orada kişiler aniden aklına geleni söyler. Saldırı, savunma gibi birbirinden farklı 3 hareket tarzı vardır. Evet orada böyle bir söz (Muhtıra) söylendi. Muhtemel hareket tarzlarından biriydi.” ifadelerini kullandı.