Müslümanlar Neden Nobel Alamıyor?
Herkesin merak ettiği o soruyu Milliyet Gazetesi Yazarı Meral Tamer sordu: 'Müslümanlar neden Nobel alamıyor?'
Nobel ödüllerinin 111 yıllık tarihinde ipi göğüsleyen Müslüman sayısı, sadece 10. O 10 kişinin 6 'sı da zaten Barış Ödülü almış ki, Barış Ödülü 'nü almak için diğer Nobel ödüllerinde aranan kriterlere sahip olunması gerekmediğini hepimiz biliyoruz. Zaten diğer Nobel ödülleri İsveç 'te verilirken, sadece Barış Ödülü Norveç 'te veriliyor.
Geri kalan 4 Nobel 'in 2 'si edebiyat, 2 'si bilim dalında. Türkiye, bilim dalında hâlâ Nobel 'in çok uzağında olsa da 2006 'da Orhan Pamuk sayesinde, 111 yılda Müslüman dünyaya gidebilen 2 Edebiyat Ödülü 'nden birini kapmış bulunmaktayız. Diğeri Mısır 'da Enver Sedat 'ın İsrail 'le barış girişimlerine destek verdiği için bütün Arap ülkelerinde kitapları yasaklanan Mısırlı Necib Mahfuz 'a 1988 'de verilmişti.
111 yılda sadece 2 kişi
Nobelli 2 Müslüman bilim adamından biri Pakistanlı, diğeri Mısırlı. Pakistanlı Abdus Salam, elektromanyetik etkileşimle elementel parçacıkların zayıf etkileşimini kapsayan kuramı birlikte geliştirdikleri 2 Batılı bilim adamı Steven Weinberg ve Sheldon Lee Glashow ile 1979 Nobel Fizik Ödülü 'nü paylaşmış. Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü 'nde Fizik ve Kimya profesörü olan Mısırlı Ahmed Zewail femtokimya üzerine çalışmaları nedeniyle 1999 Nobel Kimya Ödülü 'nü kazanmış.
Neden dünyada 1.4 milyar Müslüman yaşarken, bu kalabalık nüfustan ancak 2 'si Nobel Bilim Ödülü alabilmiş de, Müslümanların %1 'i kadar nüfusa sahip Museviler, Nobel Bilim Ödülü alan 104 bilim adamını yetiştirebilmişler sizce?
Çünkü onların aldığı eğitim türü sorgulayıcı (teslimiyetçi değil), araştırıcı (ezberci değil), yaratıcı; bilgi üretmeye/bulmaya dönük. İslam dünyasının büyük bölümünde ise çocuğun zihinsel gelişimine yararı olmayan, büyük ölçüde din eksenli, sorgusuz, ezberci, dayatmacı bir eğitim sistemi var.
Tayyip Bey 'in dikkatine...
Kıssadan hisseye gelecek olursak... Bilimde, sanatta ve daha birçok alanda son 200 yıldaki bütün gelişmelere Batı imzasını koydu. Batı 'nın Aydınlanma Hareketi ile gelişen bilime dayalı kalkınma anlayışı, bütün bu sürece damgasını vurdu. Sanayinin, ekonomik gelişmenin ve refahın artması da Batı 'nın geliştirdiği model çerçevesinde gerçekleşti.
Çin ve Hindistan gibi bugün dünya ekonomisinde ağırlığı artan ülkeler, aslında Batı 'nın modelini kabul edip içselleştirdikleri oranda bu atılımı yapabildiler. Batı 'nın modelini kendi şartlarına uygulayarak bugünün başarı hikâyelerini yazdılar. Sadece ekonomide değil, sanatta bile Batı 'yı temel almaya özen gösteriyorlar.
Türkiye de, bugün bütün İslam ülkelerinden daha iyi durumda olmasını, Cumhuriyet 'le birlikte Batı 'nın bilime dayalı gelişme modelini benimsemiş olmasına borçludur. Bugün gelinen noktada Batı 'nın krize girmesi, modelin yanlışlığından değil, Batı 'nın kendi modelini hatalı uygulamasından dolayıdır.
Başbakan Erdoğan 'ın son dönemdeki her açıklamasının geri planında sezinlenen “Batı uygarlığının foyası çıktı; biz İslam 'a dayanarak daha iyi kalkınırız” söylemini çok tehlikeli buluyorum ve Sayın Erdoğan 'ın kendi Türkiye hayali ile de çeliştiğini düşünüyorum.
Barış Ödüllü Müslümanlar
Konu bu kadar açılmışken, Barış Ödülü sahibi 6 Müslüman 'ı da merak etmişsinizdir diye düşünüyorum. Kısaca hatırlatayım:
* 1978 Nobel Barış Ödülü, Camp David anlaşmasını imzaladığı için Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat 'a İsrail Başbakanı Menahem Begin 'le birlikte;
* 1994 Nobel Barış Ödülü, Oslo 'da yapılan müzakerelerden ötürü Filistin lideri Yaser Arafat 'a İsrailli liderler İzak Rabin ve Şimon Peres ile birlikte;
* 2003 Nobel Barış Ödülü, kadın ve çocuk hakları alanındaki çalışmaları nedeniyle Şirin Ebadi 'ye (İlk İranlı ve ilk Müslüman kadın);
* 2005 Nobel Barış Ödülü, nükleer enerjinin askeri amaçlar için kullanımını engellemeye yönelik çabalarından ötürü Mısırlı Muhammed el Baradey 'e;
* 2006 Nobel Barış Ödülü 'nü, kadın yoksulluğuna karşı geliştirdiği mikrokredi kavramı nedeniyle Bangladeşli ekonomi profesörü Muhammed Yunus 'a;
* 2011 Nobel Barış Ödülü 'nü 2 önemli kadın ve insan hakları savunucusuyla birlikte Yemenli Tawakel Karman 'a...
Geri kalan 4 Nobel 'in 2 'si edebiyat, 2 'si bilim dalında. Türkiye, bilim dalında hâlâ Nobel 'in çok uzağında olsa da 2006 'da Orhan Pamuk sayesinde, 111 yılda Müslüman dünyaya gidebilen 2 Edebiyat Ödülü 'nden birini kapmış bulunmaktayız. Diğeri Mısır 'da Enver Sedat 'ın İsrail 'le barış girişimlerine destek verdiği için bütün Arap ülkelerinde kitapları yasaklanan Mısırlı Necib Mahfuz 'a 1988 'de verilmişti.
111 yılda sadece 2 kişi
Nobelli 2 Müslüman bilim adamından biri Pakistanlı, diğeri Mısırlı. Pakistanlı Abdus Salam, elektromanyetik etkileşimle elementel parçacıkların zayıf etkileşimini kapsayan kuramı birlikte geliştirdikleri 2 Batılı bilim adamı Steven Weinberg ve Sheldon Lee Glashow ile 1979 Nobel Fizik Ödülü 'nü paylaşmış. Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü 'nde Fizik ve Kimya profesörü olan Mısırlı Ahmed Zewail femtokimya üzerine çalışmaları nedeniyle 1999 Nobel Kimya Ödülü 'nü kazanmış.
Neden dünyada 1.4 milyar Müslüman yaşarken, bu kalabalık nüfustan ancak 2 'si Nobel Bilim Ödülü alabilmiş de, Müslümanların %1 'i kadar nüfusa sahip Museviler, Nobel Bilim Ödülü alan 104 bilim adamını yetiştirebilmişler sizce?
Çünkü onların aldığı eğitim türü sorgulayıcı (teslimiyetçi değil), araştırıcı (ezberci değil), yaratıcı; bilgi üretmeye/bulmaya dönük. İslam dünyasının büyük bölümünde ise çocuğun zihinsel gelişimine yararı olmayan, büyük ölçüde din eksenli, sorgusuz, ezberci, dayatmacı bir eğitim sistemi var.
Tayyip Bey 'in dikkatine...
Kıssadan hisseye gelecek olursak... Bilimde, sanatta ve daha birçok alanda son 200 yıldaki bütün gelişmelere Batı imzasını koydu. Batı 'nın Aydınlanma Hareketi ile gelişen bilime dayalı kalkınma anlayışı, bütün bu sürece damgasını vurdu. Sanayinin, ekonomik gelişmenin ve refahın artması da Batı 'nın geliştirdiği model çerçevesinde gerçekleşti.
Çin ve Hindistan gibi bugün dünya ekonomisinde ağırlığı artan ülkeler, aslında Batı 'nın modelini kabul edip içselleştirdikleri oranda bu atılımı yapabildiler. Batı 'nın modelini kendi şartlarına uygulayarak bugünün başarı hikâyelerini yazdılar. Sadece ekonomide değil, sanatta bile Batı 'yı temel almaya özen gösteriyorlar.
Türkiye de, bugün bütün İslam ülkelerinden daha iyi durumda olmasını, Cumhuriyet 'le birlikte Batı 'nın bilime dayalı gelişme modelini benimsemiş olmasına borçludur. Bugün gelinen noktada Batı 'nın krize girmesi, modelin yanlışlığından değil, Batı 'nın kendi modelini hatalı uygulamasından dolayıdır.
Başbakan Erdoğan 'ın son dönemdeki her açıklamasının geri planında sezinlenen “Batı uygarlığının foyası çıktı; biz İslam 'a dayanarak daha iyi kalkınırız” söylemini çok tehlikeli buluyorum ve Sayın Erdoğan 'ın kendi Türkiye hayali ile de çeliştiğini düşünüyorum.
Barış Ödüllü Müslümanlar
Konu bu kadar açılmışken, Barış Ödülü sahibi 6 Müslüman 'ı da merak etmişsinizdir diye düşünüyorum. Kısaca hatırlatayım:
* 1978 Nobel Barış Ödülü, Camp David anlaşmasını imzaladığı için Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat 'a İsrail Başbakanı Menahem Begin 'le birlikte;
* 1994 Nobel Barış Ödülü, Oslo 'da yapılan müzakerelerden ötürü Filistin lideri Yaser Arafat 'a İsrailli liderler İzak Rabin ve Şimon Peres ile birlikte;
* 2003 Nobel Barış Ödülü, kadın ve çocuk hakları alanındaki çalışmaları nedeniyle Şirin Ebadi 'ye (İlk İranlı ve ilk Müslüman kadın);
* 2005 Nobel Barış Ödülü, nükleer enerjinin askeri amaçlar için kullanımını engellemeye yönelik çabalarından ötürü Mısırlı Muhammed el Baradey 'e;
* 2006 Nobel Barış Ödülü 'nü, kadın yoksulluğuna karşı geliştirdiği mikrokredi kavramı nedeniyle Bangladeşli ekonomi profesörü Muhammed Yunus 'a;
* 2011 Nobel Barış Ödülü 'nü 2 önemli kadın ve insan hakları savunucusuyla birlikte Yemenli Tawakel Karman 'a...