Annemin yalnızlığına 'Sessiz' kalamadım

'Sessiz'le Cannes'da ödüle ulaşan yönetmen Rezan Yeşilbaş anne-babasının gerçek hikayesini anlatmış.

Annemin yalnızlığına 'Sessiz' kalamadım
Genç yönetmen, 'Babam üç yıl Diyarbakır Cezaevi'nde kaldı. 6 yaşındayken ziyarete gittiğimizde ilk kez fark ettim. Annem hiç konuşmuyordu. Türkçe bilmeyen diğer Kürt kadınlar da... Bu beni çok etkiledi' diyor...

Rezan Yeşilbaş'ın filmi 'Sessiz (Be Deng)', 65'inci Cannes Film Festivali'nde En İyi Kısa Film Ödülü'ne ulaştı. 10 filmin yarıştığı kategoride birinciliğe layık görülen filmin yönetmeni Yeşilbaş, ödülünü jüri başkanı Jean Pierre Dardenne'in elinden aldı. Sözleri ise geceye damgasını vurdu: 'Bu ödülü Türkiye'nin sessiz ve yalnız bırakılmış kadınlarına adıyorum...' Cannes'dan Marsilya'ya hareket etmeden önce telefonda yakaladığımız Diyarbakırlı yönetmen, 1984 yılında Diyarbakır Cezaevi'ne girip 3 yıl tutuklu kalan babasıyla cezaevine görüşe giden ama Türkçe bilmediği için eşiyle tek kelime konuşamayan annesinin hikayesini anlattığı filmi 'Sessiz'le ilgili Akşam gazetesinden Özlem Akarsu Çelik'in sorularını yanıtladı.

MESAJIM YERİNE ULAŞMIŞTIR NE DEMEK İSTEDİĞİM ANLAŞILDI
- Sizi yürekten selamlıyor ve tebrik ediyoruz. Filminize tepkiler nasıldı?
Çok teşekkür ederim. Harika tepkiler aldık. Jüri başkanı Dardenne, 'Bu sene burada olan bütün filmlerin içinde bizde yer edecek tek sahne sizin
o sahnenizdi. Sizi hep hatırlayacağım' dedi. O sahnenin büyüsünün kaçmaması için detay vermeyeyim ama bu sözler beni çok etkiledi.

- 'Ödülü, ülkemin sessiz ve yalnız bırakılmış kadınlarına adıyorum' dediniz. Kim bu sessiz kadınlar?
Mesajım temel olarak yerine gitmiştir, ne demek istediğim anlaşılmıştır diye düşünüyorum. Çok fazla detaya girmek istemiyorum.

AİLEMİN O HİKAYESİNE ÇOCUKLUK ANILARIMI EKLEDİM
- Filmdeki, eşini cezaevinde ziyarete giden ve Türkçe bilmediği için konuşamayan Kürt kadını anneniz mi?
Evet. Filmin adı 'Sessiz' de buradan geliyor zaten. Filmin temel sahnesi annemle babamın gerçek hikayesinden. Sonrasını ise çocukluğumun anılarından yola çıkarak kurdum.

- Babanız hangi cezaevindeydi?
Maalesef Diyarbakır Cezaevi'ndeydi. Babam 3 yıl kaldı orada. Devlet memuruydu ve çıktıktan sonra İstanbul'a geldik.

- Filmin hikayesini anlatır mısınız?
Film, 1984'te cezaevinde yatan bir adamın dışarıda kalan karısının hikayesi aslında. Kadın, kocasına bir şeyler götürmek istiyor ama siyasi mahkumlara dışarıdan herhangi bir şey getirmek yasak. Kadın, kocasıyla konuşmak, ona olan aşkını, sevdasını anlatmak istiyor ama Kürtçe konuşmak yasak olduğu için konuşamıyor. Türkçe bilmediği için kocasının gözlerinin içine bakıyor sadece. Film, sessizliğin insan psikolojisi üzerindeki o baskısını anlatıyor.

ANNEMİN GÖRÜŞTEKİ HALİ BENDE DERİN İZLER BIRAKTI
- Babanızı cezaevinde ziyaret ettiniz mi?
Sessizlik meselesi oradan geliyor zaten. 6 yaşındayken annemle görüşe gittiğimizde fark ettim ilk kez; annem konuşmuyordu. Konuşmayı seven, evde konuşan bir kadın neden cezaevinde konuşmuyor? Merak etmiştim. Sonra çevremdeki diğer kadınlara bakınca Türkçe bilmeyen kadınların konuşmadığını gördüm. Bu bende çok derin bir iz bıraktı. Fiziksel şiddet, kalıcı/ölümcül bir iz bırakmazsa onu unutursunuz ama psikolojik şiddet öyle derin bir ruhsal yara bırakıyor ki, o yara hiç kapanmıyor. Filmde hiçbir şiddet sahnesi göstermeden psikolojik şiddetin o etkisini anlatmaya çalıştım. İnsanlar bunu hissetti ve bence önemli olan bu!

- Annenizle babanız filmi izlediler mi?
İzlediler. Onlar için acı vericiydi bir taraftan ama diğer yandan kendileriyle ilgili bir hikayenin anlatılması hoşlarına gitti.

KÜRT KADINLAR TÜRKÇE'Yİ ANLAR AMA KONUŞAMAZLAR
- Anneniz Türkçe öğrendi mi?
Kürt kadınları genelde Türkçe'yi anlarlar ama konuşamazlar. Annem de hala Türkçe bilmez. Eşim Türk. 3 yıl önce evlendim ve annem eşim Beyza'yı çok seviyor. Geliniyle diyalog kurmak için konuşmaya çalışıyor. Eskisine göre daha iyi. Eşim de ona yardımcı oluyor.

Sesi Cannes'da duyuldu
- Filminizi ne zaman izleyeceğiz?
Bugün (dün) Cannes'dan Marsilya'ya, oradan da Paris'e geçeceğiz. Cannes Festivali'nin organize ettiği bir gösterim olacak Paris'te. İstanbul'a döner dönmez de Beyoğlu Sineması'nda bir gösterim yapacağız.

- 'Sessiz' üçlemenin ikinci filmiydi. Son filmi ne zaman çekeceksiniz?
Üçüncü film yolda. Biraz daha kış havası bekliyorum. Soğuk ve kapalı bir atmosfer istiyorum. Haziran ayında İngiltere'ye gideceğim. Oraya uyarlayıp İngiltere'de çekebilirim. Hikayeyi bizim insanımızın Londra'daki yaşantısına çevireceğim. Biliyorsunuz Londra'nın havası genelde kapalı, kasvetli bir hava. Filmde de öyle bir duygu istiyorum.

- Tekrar tebrik ediyoruz. Böyle acı bir hikayeyi bu kadar içten bir şekilde anlattığınız için.
Ben teşekkür ederim. İstanbul'daki gösterime bekliyoruz.

Cannes'da bu yıl Türkiye'yi sadece Belçim Bilgin ile Cem Bender'in başrollerini paylaştığı 'Sessiz' temsil etti. Yönetmen Yeşilbaş'ın ödül törenindeki 'Ödülü ülkemin sessiz ve yalnız bırakılmış bütün kadınlarına adıyorum' şeklindeki sözleri dün çokca konuşuldu. 2008'de Cannes'da ödül alan Nuri Bilge Ceylan da 'Ödülü, tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum' demişti.

BİR 'DİYARBAKIR' BİLANÇOSU

Ölen: 34
Sakat kalan: Yüzlerce...
Ceza alan: 0
1980 yılında yapılan Diyarbakır Cezaevi 12 Eylül sonrası en büyük işkence üslerinden biri oldu. Times'a göre dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevinden biri.1981- 1989 yılları arasında 34 kişi yaşamını yitirdi.
Bunlardan 25'i ağır işkence sonucu öldü.
Beş kişi açlık grevinde, beş kişi kendini asarak dördü ise yakarak can verdi.
Onlarca kişi, insan yüreğinin kaldıramayacağı işkenceler sonucu sakat kaldı.
İşkencecilerden hiçbiri bugüne kadar ceza almadı.
24 Eylül 1996'da ise 10 tutuklu, sopa ve demir çubuklarla dövülerek öldürüldü. Bu davadan da henüz ceza alan olmadı.
'Diyarbakır Askeri Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu', 1980-84 arasındaki dönemle ilgili çalıştıkları Ön Nihai Raporu bu ay Diyarbakır Cumhuriyet Savcısına teslim etti. Dosyada 500 tanık gördüğü işkenceyi birinci elden anlatıyor.

Yeşilbaş kimdir?
1977 doğumlu Rezan Yeşilbaş, 2008'de Marmara Ünivesitesi Sinema-TV Bölümü'nden mezun oldu. Öğrenciyken kısa filmler çeken, CNN Türk televizyonunda belgesel film yapımında çalışan Yeşilbaş, 2008 yılından bu yana yönetmen Zeki Demirkubuz'un asistanlığını üstlendi. Yeşilbaş'ın 'Kadın Üçlemesi'nin ilki olan 'Hüküm' adlı kısa film yurtiçi ve yurtdışındaki bir çok festivalde gösterildi ve çeşitli ödüller kazandı. Bazı sinema filmlerinde yapım sorumluluğu ve yönetmen yardımcılığı görevini de üstlenen Yeşilbaş, üçlemesinin ikinci filmi 'Sessiz/Be Deng'i ise 2011'de çekti.