Almanya’daki Türk ve Kürt Kanaat Önderleri Kürt Sorununa Çözüm Aradı

Avrupa’daki Türkiye kökenlilerin kimlik, entegrasyon, asimilasyon sorunları ve Kürt sorunu Almanya’nın Köln kentinde masaya yatırıldı.

2008 yılından bu yana, Türkiye'deki kimlik sorunlarına ilişkin çeşitli gayri-resmi diplomasi toplantıları yürüten Ekopolitik Araştırma Merkezi, bu toplantıların ilk Avrupa ayağını "Türkiye'nin Büyük Çatısı: Avrupa-Almanya Durağı" adı altında, 26-27 Mayıs tarihlerinde Almanya'nın Köln şehrinde gerçekleştirdi.

NH Mediapark'taki toplantıda, farklı kimlik gruplarına mensup Türkiye'den 16, Avrupa'dan ise 31 olmak üzere toplamda 46 katılımcı yer aldı. Prof. Dr. Vamık Volkan'ın ağaç modeli temel alınarak yapılan çalışmada, ilk kısımda Avrupa ülkelerine göç etmiş farklı gruplardan vatandaşların kimlik, aidiyet, entegrasyon, asimilasyon gibi sorunları konuşuldu.

Daha sonraki kısımlarda ise başta Kürt diasporası olmak üzere, Kürt sorununa ilişkin muhatap kabul edilebilecek grupların hangileri olduğundan ve bunlara ilişkin ne tür çalışmaların yapılması gerektiğinden bahsedildi. Özellikle Kürt Sorunu başta olmak üzere, etnik veya dinsel kimlikle alakalı sorunlara Avrupa'daki vatandaşların yaklaşımları, Avrupa'da bu sorun çerçevesindeki örgütlenmelerin Türkiye'deki çatışma ortamı ile olan etkileşimi gibi konular masaya yatırıldı.

BDP’nin son anda katılmama kararı verdiği toplantıya, Kürt sanatçı Şivan Perver’in temsilcisi Ziya Pir, Kürt politikacı Sedat Yurttaş, Almanya’da Kürtçe yayın yapan bir radyo yöneticisi gibi Kürt temsilcilerin yanı sıra, Avrupa Türk İslam Birliği (ATİB) kurucusu Musa Serdar Çelebi, Yeşiller Partisi KRV Eyalet Milletvekili Arif Ünal, UETD Genel Başkanı Hasan Özdoğan, Zaman gazetesi yazarı Mahmut Çebi, Türkiye’den bilimadamları ve gazeteciler katıldı.

BDP kanadından ve diasporada silahlı mücadeleden yana olan gruplardan temsilcilerin katılmamış olmalarının toplantının temsil gücünün yeterliliği konusunda bazı katılımcılarda çekincelere neden olsa da, ortak bir çözüm için diyalog adına bir araya gelmelerine ön ayak olduğu ve sürdürülebilirliğinin elzem görüldüğü sıklıkla dile getirildi.

Toplantıda çeşitli çözüm önerilerinin konuşulduğu toplantıda diyalogun gelişmesi, karşılıklı önyargıların kırılması için toplantıların diğer Avrupa ayaklarının İsveç, Fransa ve Belçika'da gerçekleştirilmesi, benzer toplantıların genç jenerasyonlar ile yeniden yapılması, Avrupa'da bu toplantıların sürdürülebilirliğine yönelik bir çekirdek ekibin oluşturulması ve eş zamanlı olarak bu sorunların Türkiye'de de, örneğin Diyarbakır'da da durum ne olursa olsun, silahlar susmasa da, konuşulmaya devam edilmesi önerileri sunuldu. Hak ve özgürlüklerin demokrasi çerçevesince hukuk tarafından güvenceye alınmasının öneminden sıklıkla bahsedildi.

Özellikle, bir grubun hak ve özgürlükleri tartışılırken bunun genel demokratikleşme konusunda herkese eşit uzaklıkta politikalar oluşturacak şekilde ele alınmasının, örneğin, Kürt sorunu tartışılırken, farklı konularda yaptıkları protestolarda tutuklanan genç öğrenci eylemcilerin de durumlarının değerlendirilip tartışılmasının gerekliliği vurgulandı.

Alman ve Türk devletlerinin Avrupa'da yaşayan Türkiye kökenli vatandaşların durumlarına ilişkin, kendi aralarında şeffaf bilgi alışverişinin sağlanması, yurtdışında yaşayan Kürtler ve Alevilere ilişkin Türkiye'den ilgili bakanlıkların yetki alanlarının tahsis edilerek, Avrupa'da göç ettikleri ülkelerin hükümetlerine karşı kültürel hakları başta olmak üzere haklarının korunması konuları da öneriler arasındaydı. Çifte vatandaşlığın tanınmasına yönelik temennilerin yanı sıra, anayasa tartışmalarından çıkacak sonuçların önemi üzerinde de sıklıkla duruldu. Genel olarak, demokratikleşme ve açılım süreçlerinin yeniden değerlendirilmesi ve barışçıl çözüm önerilerinin tekrar konuşulmaya başlanmasının gerekliliğinden bahsedildi.

Ek olarak, yöntemsel anlamda bir katkı olarak, temsil edilen grupların içerisine devlet, hükümet, polis akademisi gibi tarafların da alınarak toplantıların genişletilmesi de Ekopolitik'in değerlendirmesine sunuldu.26 Mayıs’taki toplantının sonuçları, Ekopolitik Başkanı A. Tarık Çelenk ve bilim adamlarının katılımıyla 27 Mayıs’ta gerçekleştirilen basın toplantısıyla tanıtıldı.

Bu toplantıyla 30 aşkın çalışma gerçekleştirdiklerini bildiren Çelenk, “Zannediyorum bu formatta Avrupa’da ilk çalışma. Genelde çok başarılı bulundu ve umut tazelendi. Bunların devamı istendi. İsveç ve Diyarbakır önerildi. En önemli sonuç, konuşma sürecinin hiç bir şekilde susmaması.” Dedi.Kürt siyasetçi Sedat Yurttaş ise, Kürt sorununun demokratik zeminde çözülebileceğine inandığını, toplantının diyaloga hizmet ettiğini vurguladı.

Yurttaş, “Yeni bir paradigmayla çözüm yolu bulmalıyız. Bu yolu bulmak yakınlaşmaktan, tartışmaktan, insani olarak göz göze bakmaktan geçer. Bu toplantı bu amaca hizmet etmiştir. Müzakereler devam etmeli, hükümete büyük görevler düşüyor. Duygu kopukluğunu ortadan kaldıran, insani, mantıki bağlar kuran mantıklı yapılanmaya ihtiyaç var. Bunun ilk adımı da Meclis’te Anayasa Komisyonu’nun yapacağı sözleşmeden geçiyor. Bu toplantılar ona da hizmet edecektir.” dedi.

Emekli bürokrat ve yazar Cevat Öneş ise çok farklı kimliklerden insanların katıldığı bu toplantının önemine dikkat çekerek, “Katılımcılar Kürt sorunun diyalog, empatiyle, demokratikleşmeye derinlik kazandırılarak çözülmesi gerektiğinde mutabık kaldılar. Temennimiz PKK’nın eylemlilik durumunun sonlandırılarak, silahların susturularak, yeni bir açılıma imkan yaratılmasıdır. Yeni Anayasa inşa sürecinde Türkiye demokrasisine derinlik kazandırılması için iktidarın, muhalefetin ve Kürt siyasetinin asgari müştereklerde birleşmesi gerektiği herkesçe kabul edilmiştir. Umarım Türkiye siyaseti, yurt dışındaki vatandaşların temsilcilerinin bu çağrısına cevap verir.” dedi.

Doç. Dr. Gamze Güngörmüş Kona ise PKK ve Türk hükümetinin uygulamaları bağlamında Almanya’nın kritik merkezlerden biri olduğunu hatırlatarak toplantının önemine dikkat çekti. Kona, “Kürt arkadaşlar 90’lı yıllardan beri çok farklı uçları bir araya getiren ilk toplantı dediler.”dedi.

Ortada eşit şartların olmadığını, bir devletin bir terör örgütüyle savaştığını hatırlatan Kona, onun için devletin gerekli düzenlemeler yapması için önce PKK’nın silah bırakması gerektiğini, daha sonra ise devlete hukuki düzenlemeler, dağdan inenlerin rehabilitasyonu gibi görevler düştüğünü vurguladı.