'arap Baharı ve Avrupa Krizinden Kaçan Para Türkiye’ye Gelecek'

İşadamı Cüneyd Zapsu, Arap Baharı ve Avrupa'daki krizin ardından kaçan sıcak ve yatırım amaçlı paranın Türkiye'nin ticaret açığını 10-15 sene rahatlıkla finanse edebileceğini söyledi.

Arap baharından kaçak çok büyük sıcak paraların olduğunu anlatan Zapsu, “Avrupa krizinden dolayı da oralardan kaçık yeni yatırımlar Türkiye’ye gelecektir. Yani hem sıcak para hem de kalıcı para bana göre bu ülkeye dış ticaret açığını 10-15 sene rahatlıkla finanse ettirilebilecek. Çünkü Avrupa’da Türkiye dışında büyüme gösterebilecek bir yer kalmadı.” dedi.

Denizli Genç İşadamları Derneği (DEGİAD)’nin konuğu olarak Denizli'ye gelen Zapsu, Dedeman Otel’de işadamlarına “Türkiye’de yatırım fırsatları” konulu bir konferans verdi. Konferansa Denizli Valisi Abdülkadir Demir, Denizli Ticaret Odası(DTO) Başkanı Necdet Özer, Denizli Sanayi Odası (DSO) Başkanı Müjdat Keçeci, Denizli İhracatçılar Birliği (DENİB) Başkanı Süleyman Kocasert, DEGİAD Başkanı Sadık Emre Çaputçu ve işadamları katıldı.

Konferansın açılış konuşmasını yapan DEGİAD Başkanı Çaputçu, Türkiye'nin gelecek 10 yılda dünya ekonomisinden aldığı payı arttırması gerektiğini ifade ederek, “2023 hedeflerimizde daha inatçı daha ısrarcı olmalıyız. AR-GE’ye daha çok önem vermeliyiz.” dedi.

İşadamı Zapsu da son 10 yılda Türkiye'nin birçok sıkıntıyı kriz yönetimiyle aştığını belirterek bundan sonraki 10 senede kriz yönetimini değil sürdürülebilirliği yönetmesi gerektiğini vurguladı. AK Parti kurulurken bazı çevreler tarafından ‘İslamcı’ yakıştırmasının yapıldığını hatırlatan Zapsu, başta kendisi olmak üzere bir grup partiliyle Avrupa ülkelerinde iktidara gelindiğinde yapılacak şeyleri anlattıklarını söyledi.

Yaptıkları çalışmaların ardından hükümetin “İslamcı” değil “İş hükümeti” olduğunun ortaya çıktığını dile getiren Zapsu, “Geçen sürede ülkemize güven geldi. Gayri Safi Milli Hâsılada (GSMH) dünyada 15. sıradayız. Bunu biz Türkler çalışarak başardık. Şuan 172 üniversitemiz var, yılda 663 bin mezun veriyoruz. İşsizlik oranlarında yüzde 10’un altındayız. Son 10 yılda 100 milyar dolar seviyelerinde yabancı yatırım geldi. İstikrar böyle devam ederse yabancı yatırımlarımız 2-3 kat daha artar. Burada devlet gölge etmedi, yatırımcıyı rahat bıraktı. 2001 yılında ülkemizin kamu borcu yüzde 107.5 iken 2011 yılında yüzde 39’a düşmüştür. Yılsonunda kamu borcunun yüzde 32’lere düşmesi beklenmektedir. ” diye konuştu.

KREDİLENDİRME NOTLARINI ÇOK FAZLADA İTİBAR ETMEYİN
Kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's, Türkiye'nin ''pozitif'' olan kredi notu görünümünü ''durağan'' olarak revize etmesini de değerlendiren Zapsu, bu tür kuruluşların elindeki verilerin eski olduğunu belirterek, “6 ay önce 2012'nin kötü olacağı söyleniyordu. Ancak bugün öyle olmadığı ortaya çıktı. O zaman negatif bakılıyordu. O yüzden kredilendirme notlarını çok fazlada itibar etmek doğru değil. Dünya artık çok çabuk hareket etmeye başladı.

” şeklinde konuştu.

NÜKLEER ENERJİ ÜRETMEZSEK ELEKTRİK İTHAL EDECEĞİZ. Afrika ülkelerinde Çin ve Türkiye’nin hâkim olduğuna dikkat çeken Zapsu, sözlerine şöyle devam etti: “Türkler olarak bizim deli cesaretimiz var, güzel fikirlerimiz var, ancak paramız yok. Cari açığımız var. Cari açığı bitirmek veya düşürmek içinde mutlaka katma değeri olan mallar üretmemiz gerekiyor. Biz bunları yaparken bir taraftan da enerji ihtiyacımız her geçen gün artıyor. Çok değil iki yıla kalmadan elektrik enerjimizi de ithal etmeye başlayabiliriz. Bugünkü teknolojik hala güneş enerjisini depolayamadıkça nükleerin dışında hiçbir çare yok. 'Nükleere karşıyım' demekle olmuyor. Peki, ne yapalım? Biz elektrik ithal edeceğiz. İthal edilenden daha pahalı ne olabilir. Bunun neticesini hepimiz çekeceğiz.”
YARGITAY ÜYELERİ KİTAPTAN KORKUYORBaşından geçen ilginç olaylara da konuşmasında yer veren Zapsu, dedesi Abdurrahim Rahmi Zapsu'nun “Büyük İslam Tarihi” adlı kitabı bastırmasından yaşadığı bir anekdota yer verdi. Cüneyd Zapsu şunları kaydetti: “2005 yılında kitabı ağabeyimle beraber bastırdık. Piyasa verdik. Bin tanede çeşitli kurumlara hediye gönderdik. Bir siyasi kitap değil. 4 halife dönemini anlatan bir tarih kitaptı. Çok teşekkür aldık. Bir gün bir paket geldi. Yargıtay başkanımız ve üyelerimiz kitaplar iade etmişler. Hala içim acıyor. Böyle bir zamandaydık. Böyle zaman geçirdik. Kitabın ne olduğunu bile bakmıyor. Kitaptan korkuyorlar.”