Necip Fazıl'ı Farklı Yönleri İle Anlattılar

Dava, aksiyoner yönü, ruh coğrafyası ve tasavvufi yönü gibi yönlerinin anlatıldığı konferansta, “Anlaşılmadan benimsenen tanınmadan dışlanan” usta yazarın hayatı fazla bilinmeyen yönleriyle anlatıldı. Oturum başkanlığını yürüten Serkan Kocakır, Necip Fazıl’ın bir din adamı değil, dinin adamı olduğunu ifade ederek sözü Necip Fazıl Kısakürek’in yakın çevresinde bulunmuş yazar Mustafa Yazgan’a bıraktı. Kısakürek’i kendisinin manevi babası olarak gördüğünü aktaran Yazgan, usta şair ve yazarın dava ile aksiyoner yönünü ele aldı. Necip Fazıl Kısakürek’in bir dava adamı olduğunun kanıtını kendisini hala saygınlıkla aranmasına, eserlerini büyük bir kesim tarafından okunmasında aranabileceğini ifade etti.

Yazar Sadettin Kaplan’ın Kısakürek’in ruh coğrafyasını anlattığı konuşmasında yazarın, “benlik” kavramından farklı örnekler verdi. Kaplan yazarın Ağrı Dağı gibi sivrilen bir, “Ben Dağı”nın olduğunu ifade ederek, bazılarının Kısakürek’i kibirlilikle algıladığını açıkladı.

Kaplan, Kısakürek’i sevenlerin ise bu olgunun tasavvufi benlik olduğunu aktararak ortak görüşü ifade etti.

Eski Bakan Prof. Dr. Sami Güçlü ise Necip Fazıl’ın öncü kişiliği hakkında bilgi verdi. Necip Fazıl’ın iki farklı dönemi olduğuna vurgu yapan Güçlü, “Çok soylu, kültürlü bir muhitten gelmiştir. Çok zeki, şımartılmış ve hastalıklı bir öğrencilik hayatı vardır. 21 yaşındayken şiir kitapları yayımlanan ve genç yaşta ün kazanan bir yazar olmuştur. Annesi’nden aldığı müslümanlık tavırları ve diğer aile bireylerinin verdiği terbiye içine işlemiştir. 1934’ten sonra yaşadığı 10 senelik dönem ruhuna döndüğü dönemdir. İstediği her şeyi alabilecekken aç kalmayı tercih ettiği, ruh dünyasına döndüğü bu dönem Necip Fazıl’ı sevmek için azdır” dedi .