Kılıçdaroğlu, Disk'in 14. Genel Kurulu'na Katıldı
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DİSK'in 14. Genel Kurulu'na katıldı. Kılıçdaroğlu, sendikacılığın kan kaybettiğini belirterek, ' Türkiye'nin sendika ağalarından kurtulması lazım ' dedi.
Kılıçdaroğlu, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) Beşiktaş'ta bulunan Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde yapılan 14. Genel Kurulu'na katıldı. Genel Kurulda kürsüye çıkan CHP Lideri, Maltepe ve Ataşehir Belediyesi'nden işten çıkarılan taşeron işçiler tarafından protesto edildi. Grup, ' Önce bize işten çıkarılmalarının hesabını verin Kılıçdaroğlu ' diyerek pankart açtı. Bu sırada salonda kargaşa yaşanırken, CHP Lideri Kılıçdaroğlu konuşmasına kısa bir süre ara vermek zorunda kaldı.Kılıçdaroğlu, işçilerin protestosu üzerine, ' Hiç endişe etmeyin işçinin haklarını sonuna kadar savunmak CHP'nin temel görevidir. Ayrıca arkadaşlarımız bir slogan atıyorlar. Taşeron işçisi köle değildir diye. Ben açıkça söylüyorum, taşeronluğun olduğu bir düzende, taşeron işçileri çağdaş köledir. Bunu kaldırmak lazım aslında. Emeğin hakkını her yerde, her ortamda savunmak gerekiyor. Biz CHP olarak her yerde, her ortamda emeğin hakkını, sendikacıların, sendikacılığı hakkını savunduk. TBMM'de de,salonlarda da, merdiven altı atölyelerde de. Bundan kimse en ufak bir endişe duymasın ' diye konuştu.
DİSK'in emeğin haklarının alınması karşılığında, onun mücadelesini vererek, en ağır bedelleri ödemiş bir konfederasyon olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ' Genel başkanları öldürüldü, DİSK kapatıldı, sendikacılar tutuklandı, yıllarca hapishanelerde kaldılar. Yapan 12 Eylül rejimiydi. Bir askeri darbe sonucunda bunlar yaşanmıştı. Mal varlıklarına el konuldu. Onların mal varlıklarının iade edilmesi için katkı verenlerden birisi de CHP'dir, bundan kimse endişe duymasın. Bizim gibi düşünmeyenlerin de haklarınısonuna kadar savunmak CHP'nin görevleri arasındadır ' şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, 12 Eylül döneminin getirdiği yasaların hala yürürlükte olduğunu belirterek, şunları söyledi: ' Bu yasalardan kim şikayet ediyordu; AK Parti. Anayasa değişikliği bunun için geldi. Demokrasi, özgürlük gelecekti. 'İşçinin bir sendikaya üye olması yetmez, ikinci sendikaya da üye olsun' diyorlardı. Buyurun bakalım sendikaya üye olun, başınıza neler geliyor. Onun için önümüzdeki temel sorun şudur; gerçekleri göreceğiz. Unutmayacağımız temel bir söylem vardır; Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir. Size ayı gösterirler, öbür taraftan başka bir şey yaparlar. İyi niyetle yola çıkarsınız,ama tuzağa düştüğünüzü fark edersiniz. Son referandum bu tuzağın temel noktasıdır. Ne oldu, yargı ele geçirildi. Türkiye iyi yönetilmiyor. Türkiye'de bir kaos durumu var. Başbakan aciz durumdadır, ne yapacağı belli değil, çaresiz konuma gelmiştir. Medyanın başlıklarına bakın. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir yönetime layık değildir. Dirayetli yönetime ihtiyaç vardır. Kimin ne yaptığı belli değil. Eğer siz egemen güçlerin Ortadoğu'daki taşeronluğuna soyunursanız geldiğiniz nokta burasıdır. Bunu herkesin görmesilazım ' .
Grup Yorum'un konser biletlerini satan öğrencilere 13 yıl hapis cezası istenmesine tepki gösteren Kılıçdaroğlu, ' Eğer bir ülkede uluslararası bir yazar cahil diye suçlanırsa, bu ülkenin yazarı çizeri cahil acemi diye suçlanırsa, eğer o suçlama karşılığında onlar cahil, Recep Tayyip Erdoğan da alim diye yaftalanırsa 13 yıl azdır. O zaman yapılması gereken şudur şapkamız önümüze koyup düşünceceğiz. Ayrışmayacağız, bölüşmeyeceğiz, ortak paydada buluşacağız. Bu mücadeleyi yaptığımız zaman daha güçlüolabiliriz ' dedi.
Kılıçdaroğlu, hesap vermesi gerekenlerin geriye dönük, baskıyla, şiddetle, copla hesap vermeye sormaya kalkarlarsa onun adının demokrasi olmayacağını belirterek, ' Onun adı 21. yüzyılda post modern diktatörlüktür, o diktatörlük Türkiye'de şu anda uygulanmaktadır ' diye konuştu.
Üniversiteleri ve medyası özgür olmayan, gazetecileri hapiste olan, yazarı, çizeri, akademisyeni hapiste olan bir düzene demokrasi denmeyeceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, ' Dekanını eleştirdi diye bir üniversite öğrencisi okuldan atılır mı? Orası üniversite mi, medrese mi? Öğrencisine dönük sen konuşma ben konuşacağım, sen düşünme ben düşüneceğim diyen kişi ne dekandır, ne hocadır onlar başka kişilerdir ' ifadelerini kullandı.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'de yargının bağımsız olmadığını savunarak, ' Wikileaks belgelerini gördünüz. Savcıların her hafta periyodik aralıklarla Başbakan'a gidip bilgi verdiklerini o belgelerde okuduk. Hangi bağımsız yargıdan bahsediyoruz. 12 Eylül döneminde sıkıyönetim mahkemeleri vardı. Kenan Evren ve arkadaşlarının taleplerini yerine getirmek için vardı o mahkemeler. Daha sonra başka mahkemeler çıktı, adını değiştirip Devlet Güvenlik Mahkemeleri dediler. Şimdi adına özel yetkilimahkemeler diyorlar. Bu mahkemeler operasyon mahkemelerdir. Bu mahkemeler siyasi otoritenin arzularını yerine getirirler ve bu mahkemelerin bir görevi vardır. 1945'lerin Almanya'sındaki toplama kamplarını 21. yüzyılın Türkiye'sine getirmektir ' dedi.
Parlamentoda muhalefet partilerinin sesinin kesilmek istendiğini savunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ' Eskiden TRT 3 vardı, meclisteki görüşmeleri canlı olarak yayınlardı. İsteyen izler, istemeyen izlemedi. Şimdi 19.00'dan sonraki görüşmeleri yasakladılar. Gensorular 19.00'dan sonraya denk getiriliyor. Vatandaş bilmesin, kirli çamaşırlar ortaya çıkmasın diye. ' Meclis iç tüzüğünü değiştirildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ' Komisyonlarda milletvekilleri bir önerge verecek. Komisyon bu kardeşim. Bu komisyonda bir CHP milletvekili sınırsız önerge verebiliyor. Önerge verme özgürlüğü var. Şimdi diyorlar ki bir tane vereceksin, ikinciyi verme hakkın yok. Bunnparlar. İyi niyetle yola çıkarsınız, ama tuzaa demokrasi diyorlar. Meclis'te muhalefet partileriyle iktidar partisine aynı süreyi vereceğiz diyorlar. İktidar partisi 20 dakika, muhalefet partileri de 20 dakika. 3muhalefet partisi var, 20 dakikayı nasıl paylaşacaklar. Eşitlik anlayışına bakın. Bu anlayışa bakın ki bunların demokrasi anlayışını görün. Kürsüyü işgal ediyorlar. Halkın kürsüsünde halkın oylarıyla seçilmiş milletvekillerini konuşturmama amacı var. Biz o kürsüye sahip çıktık. 135 milletvekilimizin üzerine saldırdılar. Demokrasi anlayışına bakın. Yumruklarla saldırdılar. İstediğiniz kadar saldırın dönmeyeceğiz, mücadele etmekten de çekinmeyeceğiz bedeli ne olursa olsun ' şeklinde konuştu.
Türkiye'nin iyi yönetilmediğini, bir kaos ortamı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, böyle bir yapı içinde Türkiye'nin yönetilemeyeceğini söyledi. Taşeronlaşmayı ilk olarak dile getiren, taşeronlaşmaya karşı çıkan, bunun mücadelesini veren, seçim meydanlarında ' taşeronlaşmayı tarihe gömeceğiz ' diyen siyasi parti lideri olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ' Ama sahip çıkmaya gelince bana geldiğiniz de ben size sahip çıkmadım mı? Kusura bakmayın. Hakkı zedelenen herkese sahip çıkarım, kimsenin endişesi olmasın. 'Taşeron işçisi köle değildir' diyorsunuz. Yanlış slogan. Taşeronluluğun kendisi köleliktir zaten ' .
Sendikacılığın kan kaybettiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, bütün Avrupa'dan en daha ağır şekilde Türkiye'nin sendikacılığı kan kaybediyorsa o zaman sendikaların oturup düşünmesi gerektiğini vurguladı. Kılıçdaroğlu, yeri geldiğinde sendikacıları da eleştirdiğini ifade ederek, ' Türkiye'nin sendika ağalarından kurtulması lazım. Benim bildiğim sendikacılık işçinin hakkını savunandır. Gideceksin komisyonda asgari ücret yeter diyeceksin, itiraz etmeyeceksin, ben işçinin hakkını savunuyorum diyeceksin. Olmazarkadaşım. Ben bunu söylediğimde, 'biz o ücreti kabul etmeseydik, bize daha düşük ücret dayatacaklar' diyorlar. Benim bildiğim hiçbir sendikacı onurlu hiçbir sendikacı asla ve asla şantaja boyun eğmez ' dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu ifade ederek, açıklamalarını şöyle tamamladı: ' Van depreminin üzerinden 40-45 gün geçti. İnsanlar perişan. Oraya 3 kez gittim. Kar yağışı, soğuk var. İnsanlar hala yazlık çadırda Konteynırlara taşınanlar var ama daha bitmedi. Türkiye'nin dramı var. O insanların dramına sahip çıkmamız lazım. Tekel işçileri yeniden halkın gözünü açtı. Bir uyanışı başlattılar. Hak arama mücadelesini ve toplumu her kesimin destek gördüler. Sendikacılar arasındaki kavga nedeniyle o direniş yarım kaldı. Çoğu sahip çıkmadı. Her ağacın kurdu kendi içindedir. O nedenle bizdiyoruz ki CHP olarak bizim gibi düşünmeyebilirsiniz, bu sizin en doğal hakkınız. Ama bizim bir arzumuz, bir hedefimiz var. Biz de AK Parti'nin karanlığından bu ülkeyi aydınlığa çıkarmak istiyorsak güç birliği yapmak zorundayız. Bu güç birliği önemlidir. Bu ülkede sadece siyasal partilerin, işçilerin bu mücadeleyi yapması yetmez. Bu ülkenin aydınlarına da görev düşüyor. '
Kaynak: İHA
DİSK'in emeğin haklarının alınması karşılığında, onun mücadelesini vererek, en ağır bedelleri ödemiş bir konfederasyon olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ' Genel başkanları öldürüldü, DİSK kapatıldı, sendikacılar tutuklandı, yıllarca hapishanelerde kaldılar. Yapan 12 Eylül rejimiydi. Bir askeri darbe sonucunda bunlar yaşanmıştı. Mal varlıklarına el konuldu. Onların mal varlıklarının iade edilmesi için katkı verenlerden birisi de CHP'dir, bundan kimse endişe duymasın. Bizim gibi düşünmeyenlerin de haklarınısonuna kadar savunmak CHP'nin görevleri arasındadır ' şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, 12 Eylül döneminin getirdiği yasaların hala yürürlükte olduğunu belirterek, şunları söyledi: ' Bu yasalardan kim şikayet ediyordu; AK Parti. Anayasa değişikliği bunun için geldi. Demokrasi, özgürlük gelecekti. 'İşçinin bir sendikaya üye olması yetmez, ikinci sendikaya da üye olsun' diyorlardı. Buyurun bakalım sendikaya üye olun, başınıza neler geliyor. Onun için önümüzdeki temel sorun şudur; gerçekleri göreceğiz. Unutmayacağımız temel bir söylem vardır; Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir. Size ayı gösterirler, öbür taraftan başka bir şey yaparlar. İyi niyetle yola çıkarsınız,ama tuzağa düştüğünüzü fark edersiniz. Son referandum bu tuzağın temel noktasıdır. Ne oldu, yargı ele geçirildi. Türkiye iyi yönetilmiyor. Türkiye'de bir kaos durumu var. Başbakan aciz durumdadır, ne yapacağı belli değil, çaresiz konuma gelmiştir. Medyanın başlıklarına bakın. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir yönetime layık değildir. Dirayetli yönetime ihtiyaç vardır. Kimin ne yaptığı belli değil. Eğer siz egemen güçlerin Ortadoğu'daki taşeronluğuna soyunursanız geldiğiniz nokta burasıdır. Bunu herkesin görmesilazım ' .
Grup Yorum'un konser biletlerini satan öğrencilere 13 yıl hapis cezası istenmesine tepki gösteren Kılıçdaroğlu, ' Eğer bir ülkede uluslararası bir yazar cahil diye suçlanırsa, bu ülkenin yazarı çizeri cahil acemi diye suçlanırsa, eğer o suçlama karşılığında onlar cahil, Recep Tayyip Erdoğan da alim diye yaftalanırsa 13 yıl azdır. O zaman yapılması gereken şudur şapkamız önümüze koyup düşünceceğiz. Ayrışmayacağız, bölüşmeyeceğiz, ortak paydada buluşacağız. Bu mücadeleyi yaptığımız zaman daha güçlüolabiliriz ' dedi.
Kılıçdaroğlu, hesap vermesi gerekenlerin geriye dönük, baskıyla, şiddetle, copla hesap vermeye sormaya kalkarlarsa onun adının demokrasi olmayacağını belirterek, ' Onun adı 21. yüzyılda post modern diktatörlüktür, o diktatörlük Türkiye'de şu anda uygulanmaktadır ' diye konuştu.
Üniversiteleri ve medyası özgür olmayan, gazetecileri hapiste olan, yazarı, çizeri, akademisyeni hapiste olan bir düzene demokrasi denmeyeceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, ' Dekanını eleştirdi diye bir üniversite öğrencisi okuldan atılır mı? Orası üniversite mi, medrese mi? Öğrencisine dönük sen konuşma ben konuşacağım, sen düşünme ben düşüneceğim diyen kişi ne dekandır, ne hocadır onlar başka kişilerdir ' ifadelerini kullandı.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'de yargının bağımsız olmadığını savunarak, ' Wikileaks belgelerini gördünüz. Savcıların her hafta periyodik aralıklarla Başbakan'a gidip bilgi verdiklerini o belgelerde okuduk. Hangi bağımsız yargıdan bahsediyoruz. 12 Eylül döneminde sıkıyönetim mahkemeleri vardı. Kenan Evren ve arkadaşlarının taleplerini yerine getirmek için vardı o mahkemeler. Daha sonra başka mahkemeler çıktı, adını değiştirip Devlet Güvenlik Mahkemeleri dediler. Şimdi adına özel yetkilimahkemeler diyorlar. Bu mahkemeler operasyon mahkemelerdir. Bu mahkemeler siyasi otoritenin arzularını yerine getirirler ve bu mahkemelerin bir görevi vardır. 1945'lerin Almanya'sındaki toplama kamplarını 21. yüzyılın Türkiye'sine getirmektir ' dedi.
Parlamentoda muhalefet partilerinin sesinin kesilmek istendiğini savunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ' Eskiden TRT 3 vardı, meclisteki görüşmeleri canlı olarak yayınlardı. İsteyen izler, istemeyen izlemedi. Şimdi 19.00'dan sonraki görüşmeleri yasakladılar. Gensorular 19.00'dan sonraya denk getiriliyor. Vatandaş bilmesin, kirli çamaşırlar ortaya çıkmasın diye. ' Meclis iç tüzüğünü değiştirildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ' Komisyonlarda milletvekilleri bir önerge verecek. Komisyon bu kardeşim. Bu komisyonda bir CHP milletvekili sınırsız önerge verebiliyor. Önerge verme özgürlüğü var. Şimdi diyorlar ki bir tane vereceksin, ikinciyi verme hakkın yok. Bunnparlar. İyi niyetle yola çıkarsınız, ama tuzaa demokrasi diyorlar. Meclis'te muhalefet partileriyle iktidar partisine aynı süreyi vereceğiz diyorlar. İktidar partisi 20 dakika, muhalefet partileri de 20 dakika. 3muhalefet partisi var, 20 dakikayı nasıl paylaşacaklar. Eşitlik anlayışına bakın. Bu anlayışa bakın ki bunların demokrasi anlayışını görün. Kürsüyü işgal ediyorlar. Halkın kürsüsünde halkın oylarıyla seçilmiş milletvekillerini konuşturmama amacı var. Biz o kürsüye sahip çıktık. 135 milletvekilimizin üzerine saldırdılar. Demokrasi anlayışına bakın. Yumruklarla saldırdılar. İstediğiniz kadar saldırın dönmeyeceğiz, mücadele etmekten de çekinmeyeceğiz bedeli ne olursa olsun ' şeklinde konuştu.
Türkiye'nin iyi yönetilmediğini, bir kaos ortamı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, böyle bir yapı içinde Türkiye'nin yönetilemeyeceğini söyledi. Taşeronlaşmayı ilk olarak dile getiren, taşeronlaşmaya karşı çıkan, bunun mücadelesini veren, seçim meydanlarında ' taşeronlaşmayı tarihe gömeceğiz ' diyen siyasi parti lideri olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ' Ama sahip çıkmaya gelince bana geldiğiniz de ben size sahip çıkmadım mı? Kusura bakmayın. Hakkı zedelenen herkese sahip çıkarım, kimsenin endişesi olmasın. 'Taşeron işçisi köle değildir' diyorsunuz. Yanlış slogan. Taşeronluluğun kendisi köleliktir zaten ' .
Sendikacılığın kan kaybettiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, bütün Avrupa'dan en daha ağır şekilde Türkiye'nin sendikacılığı kan kaybediyorsa o zaman sendikaların oturup düşünmesi gerektiğini vurguladı. Kılıçdaroğlu, yeri geldiğinde sendikacıları da eleştirdiğini ifade ederek, ' Türkiye'nin sendika ağalarından kurtulması lazım. Benim bildiğim sendikacılık işçinin hakkını savunandır. Gideceksin komisyonda asgari ücret yeter diyeceksin, itiraz etmeyeceksin, ben işçinin hakkını savunuyorum diyeceksin. Olmazarkadaşım. Ben bunu söylediğimde, 'biz o ücreti kabul etmeseydik, bize daha düşük ücret dayatacaklar' diyorlar. Benim bildiğim hiçbir sendikacı onurlu hiçbir sendikacı asla ve asla şantaja boyun eğmez ' dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu ifade ederek, açıklamalarını şöyle tamamladı: ' Van depreminin üzerinden 40-45 gün geçti. İnsanlar perişan. Oraya 3 kez gittim. Kar yağışı, soğuk var. İnsanlar hala yazlık çadırda Konteynırlara taşınanlar var ama daha bitmedi. Türkiye'nin dramı var. O insanların dramına sahip çıkmamız lazım. Tekel işçileri yeniden halkın gözünü açtı. Bir uyanışı başlattılar. Hak arama mücadelesini ve toplumu her kesimin destek gördüler. Sendikacılar arasındaki kavga nedeniyle o direniş yarım kaldı. Çoğu sahip çıkmadı. Her ağacın kurdu kendi içindedir. O nedenle bizdiyoruz ki CHP olarak bizim gibi düşünmeyebilirsiniz, bu sizin en doğal hakkınız. Ama bizim bir arzumuz, bir hedefimiz var. Biz de AK Parti'nin karanlığından bu ülkeyi aydınlığa çıkarmak istiyorsak güç birliği yapmak zorundayız. Bu güç birliği önemlidir. Bu ülkede sadece siyasal partilerin, işçilerin bu mücadeleyi yapması yetmez. Bu ülkenin aydınlarına da görev düşüyor. '