Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu, Şevket Kazan’ı Dinledi

TBMM darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 28 Şubat alt komisyonu, dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan’ı dinledi.

Kazan, 28 Şubat’ta yapılan Milli Güvenlik Toplantısının ardından dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın partili bakanlarla bir görüşme yaptığını belirterek, Erbakan’ın burada ‘nasıl Kıbrıs gibi milli olaylarda siyasi partiler bir araya gelip Meclis’te ortak bildiriler yayınlıyorlarsa, tıpkı bunun gibi, bu olay da demokrasiyi tehdit edici mahiyette olduğu için ortak bir kararla parlamentoda deklare edelim ve tüm siyasi parti gruplarını onları ortak bildiri yayınlamaya davet edelim’ dediğini aktardı. Bu fikri makul bulduklarını ve ertesi gün Meclis’teki partileri ziyaret ettiklerini anlatan Kazan, şunları anlattı: “Böyle bir bildiri konusunda birlikte hareket etmemizin zaruretini, demokrasiyi korumanı bizim vazifemiz olduğunu ve bunun yerinin de Meclis olduğunu ifade ettik. Ama bütün siyasi parti liderleri bizim bu teklifimize gülüp geçtiler. Eğer böyle bir davranış içinde olmasalardı, eğer o gün gerçekten böyle bir ortak tepki Meclis’te sergilenmiş olsaydı, 28 şubat sonrası yaşadığımız olaylar ve bugüne kadar gelen dalgalarını izlemeye devam etmezdik.

Çünkü siyasi partiler öncelikle demokrasiyi korumakla mükellef. Ama o gün siyasi partiler askerlere alkış tuttular, buna medya da katıldı.

Ama bugün muhasebesini yapıyorlar. Çok geç kalınmış bir tablo değil mi?” “PERDENİN ARKASINDA ABD VAR” “Bütün darbeler, darbe teşebbüsleri veya darbeyi andıran bir takım olaylarda başlangıç noktası, yani perdenin arkasında ABD olduğunu hiçbir zaman unutmayalım” diyen Kazan, darbelere ilişkin talimatların ABD’den geldiğini söyledi.

28 Şubat kararları diye belirtilen 18 maddelik MGK kararlarının tamamının ABD’den, Pentagon’dan dikte ettirildiğini belirten Kazan, “Elbette, bağımsız Türkiye değimiz zaman bu olaylar bizim açımızdan bir yara olarak görülmektedir” dedi.

Kazan, 1995 seçimlerinden sonra Refah Partisi olarak Anavatan Partisi ile hükümeti kuracak noktaya geldiklerini ancak askerin devreye girmesi ile bu hükümetin kurulamadığını ve Ana-Yol hükümetinin kurulduğunu anlattı. Bu hükümetin sakat bir güven oyu aldığını belirten Kazan, Anayasa Mahkemesi’ne güven oyunun geçersiz sayılması için dava açıldığını ve 3 ay sonra güvenoyu oylamasının geçersiz sayıldığını söyledi.

Kazan, daha sonra DYP ile Refah-Yol hükümetini kurduklarını ve 7 Temmuz 1996’da güven oyu aldıklarını hatırlattı.

Aynı yıl 20 Temmuz’da Washington’da bir enstitünün ‘Erbakan yönetiminde Türkiye nereye gider’ diye bir panel yaptığını, bu panelde, “Erbakan’ın Türkiye’de başbakan olması ABD ve İsrail’in aleyhinedir. Onun için Erbakan’ın başbakanlıkta uzun süre kalmaması lazım’ denildiğini belirten Kazan, aynı dönemde Türkiye’de enteresan bir muhalefet türü başladığını söyledi.

Gazetelerde ‘bir askeri yetkili dedi ki…’ şeklinde haberler yayınlandığını belirten kazan, “Bu açıklamalar askerin daha o tarihten itibaren RP hükümeti icraatına taş koymak için hazırlığa başladığını gösteriyordu. Refah-Yol hükümeti, kendi içinde son derece uyumlu bir hükümetti. Parti grupları ahenk içinde çalıştılar. Türkiye hoş bir ortam içindeydi, o çatlak sesler çıkmasa” dedi.

“SUSURLUK, HÜKÜMETE KARŞI KULLANILDI” Susurluk’ta meydana gelen bir kazayla, Adalet Bakanı olarak yakından ilgilendiğini ve 3 Kasım’da meydana gelen olayın tahkikatının 3 Ocak 1997’de sonuçlandığını belirten Kazan, “Ama o dönemin ana muhalefet lideri Mesut Yılmaz, başbakan olana kadar ‘Susurluk, Susurluk’ demiştir. Yani Susurluk Refah-Yol hükümeti aleyhine kullanılmıştır” dedi.

“GÜVEN ERKAYA, 28 ŞUBAT’IN STRATEJİSTİ” Kazan, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya ile ilgili olarak da, “Erkaya 28 şubat sürecinin bir numaralı stratejistidir” ifadesini kullanarak, 28 Şubat sürecindeki tüm stratejilerin Erkaya tarafından hazırlandığını söyledi.

Kazan, Genelkurmay Başkanı orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın daha sonra, "bizim dikkatimizi çeken Erbakan’ın ‘kanlı kansız’ konuşması’ oldu" dediğini hatırlatarak, Erbakan’ın bu konuşmayı yapmasının nedenini şöyle anlattı: “Büyükşehir belediye başkanlıklarını kazandık. Özellikle Ankara’da belediye başkanlığı sona eren zatın hanımı bütün partinin hanım kollarını topladı Sıhhıye meydanında ‘Ankara Melih’e mezar olacak’ diye protestolar yaptılar. Ardından bizim parti genel merkezine ‘Kanımız pahasına bu vatanı koruyacağız, size bırakmayacağız’ diye fakslar gelmeye başladı.

Biz bunları Ankara savcılığına ilettik, suç duyurusunda bulunduk. Yani ‘kanlı kansız’ buradan geldi.

Ama benim hatamdır. Erbakan Hoca’nın bu konuşmayı neden yaptığını açmam lazımdı, Artık o Türkiye gündemine ‘kanlı kansız konuşması’ olarak geçti.” Kazan, Erbakan’ın iftar yemeğinin de o dönemde çok konuşulduğunu belirterek, iftar yemeğinin İlahiyat Fakültesi hocalarına, Diyanet İşleri Başkanlığı yöneticilerine, Büyükşehir müftülerine verildiğini ancak gazetelerde iftar tarikat şeyhlerin veriliyormuş gibi gösterildiğini söyledi.

Kazan, “Akşam televizyonlarda sarıklı hocaların görüntülerini izledik, ama o iftarda sarıklı kimse yoktu. Hem pişirildi hem yenildi mağduru da biz olduk. Yıpranmamız için bu sık sık kullanıldı” dedi.

Bugün Genelkurmay komuta kademesinin hükümetle çok iyi bir uyum içinde olduğunu belirten Kazan, “Keşke önceden de böyle olsaydı” dedi.

“28 ŞUBAT ÖNCESİ ÇEVİK BİR ABD’YE GİTTİ” Şubat ayında ‘irtica yaygarasını güçlendirmek için’ yürüyüşler ve ışık açıp kapatma gibi eylemler yapıldığını anlatan Kazan, “24 Şubat’ta Çevik Bir ABD’ye gitti. Bu olaylar cereyan ederken Bir’in ABD’ye gitmesi ve basının da 28 Şubat’taki MGK’yı önceden haber yapması bize ‘Çevik Bir ABD’den izin almaya gitti’ diye düşündürdü” dedi.

“ERBAKAN 18 MADDEYE İMZA ATMADI” Kazan, 28 şubat’taki MGK’da askerlerin 18 maddelik bir teklif sunduğunu ancak bunun Erbakan tarafından da imzalandığı bilgisinin doğru olmadığını belirterek, Erbakan’ın sadece 4 maddelik MGK açıklamasını imzaladığını söyledi.

Kazan, ancak bu 18 maddenin de bu imzaların arkasına eklendiğini söyledi.

“KİMİ KİME ŞİKAYET EDECEKSİN” Daha sonra Nisan ayında Genelkurmay brifinglerinin başladığını belirten Kazan, brifinglere önce basından başlandığını söyledi.

Daha sonra Ankara Adliyesi’ndeki hakimlerin brifinge çağrıldıklarını belirten Kazan, bunun üzerine ‘brifinge katılanlar hakkında tahkikat yaptırırım’ dediğini ancak tüm hakimlerin bu brifinglere katıldığını söyledi.

Kazan, “Ben ‘gerekli işlemleri yaptıralım’ diye düşünürken, ertesi gün Yargıtay ve Danıştay üyeleri de brifinge gitmişler. Kimi kime şikayet edeceksin. O brifinglerde yapılan konuşmalar dehşet verici konuşmalardı ve hepsi alkışlandı” dedi

Kaynak: İHA