Devletle bağları koparacaklar
Kürt kimliği, Kürtçe televizyon, Kürtçe eğitim, Kürt edebiyatı, Kürt tarihi vb. taleplerin ardında bu amaç vardır.
BDP, DTK, İmralı ve Kandil endeksli ağızlar benzer iddia, iftira, itham ve isnatta bulunmaya devam ediyorlar. Bunu yaparken de “demokrasi”, “mağdurluk”, “barış” ve “kardeşlik” gibi evrensel değerleri kullanıyorlar. Yıkmaya yapma, savaşa barış, sokakları savaş alanına çevirmeye demokratik eylem adını vererek bunu yapıyorlar. “İnsanlar ölmesin”, “eller tetikten çekilsin!” dediklerinde gerçekte eline silah alarak dağa çıkıp pusuya yatan ’PKK’lıların ellerini rahat bırakın’demiş oluyorlar.
Bu bölücü güruh, PKK terör örgütünü, “kurtuluş ordusu” olarak görmektedir.
Eli silahlı kuralsız şiddet uygulayan teröristleri ise “isyancı” hatta “kahraman gerilla” olarak nitelendirmektedirler. Amaçları Türkiye’yi bölmek ve “Kürdistan” ı kurmaktır. Bunun için önceliği Türkiye’nin içinde bir Kürt milleti inşa etmek, ardından da siyasi varlığını kabul ettirmektir. Öncelikleri bu nedenle Kürt milleti inşa etme faaliyetlerine vermişlerdir. Kürt kimliği, Kürtçe televizyon, Kürtçe eğitim, Kürt edebiyatı, Kürt tarihi vb. taleplerin ardında bu amaç vardır.
DTK/KCK bu bağlamda bölgedeki bütün Kürtlerin çatı örgütü olarak oluşturulmuştur. Bu bağlamda yapılan örgütlenmelerin özünde paralel devlet inşa etme faaliyeti vardır. Devlete karşı özerk devlet, emniyet güçlerine karşı “öz savunma gücü” , mevcut idari yapıya karşı komün tipi cemaat yapılanması vb. bu amaç için oluşturulmaktadır.
Merkezi yönetimin sakıncalarını sayıp dökerek, sözde işlerin yerinden ve daha kolay yapılması için masum bir talep olarak, “demokratik” özerkliği devlete
dayatmaktadırlar. Aslında demokratik özerklikten özerk Kürdistan’a özerk Kürdistan’dan da “Özgür Kürdistan”a geçmeyi hesaplamaktadırlar. Bayrağı, sınırı, egemenliği, dili ve yönetimiyle her anlamda ayrı ama eşit biçimde oluşturulmuş Türkiye ve Kürdistan’ı “Ortak vatan” olarak nitelemektedirler. Günü gelinceye kadar eşit şartlarda bir arada bulunmak, fırsat zuhur edince de bağımsızlık ilan edip ayrılmak amaçlanıyor.
Nitekim Aysel Tuğluk, bunu açıkça şöyle ifade etmiştir: “Emin olun ki bugün değilse yarın, yarın değilse bir başka gün Kürtler bu devletle bağını koparacaktır.” Bu sözlerin arkasına ya da önüne hangi yumuşatıcı ifadeleri koyarsanız koyun sonuç değişmez. Bu sözler “nihai amacımız budur”, itirafıdır. Durumu kurtarmaya yönelik olarak ifade edilen diğer söz ve tavırlar birer yanıltmacadır.
Bu bağlamda asıl amacı kamufle etmeye yönelik olarak “bölücü” veya “ayrılıkçı değiliz” ya da “Türkiye’yi bölmek istemiyoruz!” söylemlerinin taktik ve yumuşatma stratejisi olduğu açıktır.
PKK, KCK, DTK, Kandil, Burkay, İmralı vb. bölücü aktörlerin hepsinin amacı aynıdır. Ülkeyi yönetenlerin bu açık amacı dikkate alarak strateji üretmeleri ve çözümleme yapmaları gerekir.
“Askere gitmeyin! Vergi vermeyin! Devletin imamlarının arkasında namaz kılmayın!” diyenlerin yapmak istedikleri açıktır. Beline bomba sararak onlarca Mehmetçiğin parçalanıp şehit olmasına yol açan teröriste “kahraman” diyen terörist bir zihniyetin, “duygusal kopuş”tan söz etme hakkı olamaz. Pusu kurarak insanları paramparça eden kör bir terörü şu veya bu zorlama gerekçe ile savunan bir zihniyette insani “duygu”nun varlığından da söz edilemez.
Elinde silah dağa çıkıp, pusu kuran, yollara mayın döşeyenleri eleştirmeyeceksiniz, dağdaki canileri, cinayet işleyemez hale getirmek, halkın güvenliğini sağlamak üzere operasyon yapan güvenlik güçleri “bunu yapmasın” diyeceksiniz. Bir de arkanızı dönüp -sözüm ona insani duygularla- “her iki taraf da silah bıraksın!” diyeceksiniz. Komik olmayın!
Bu bölücü güruh, PKK terör örgütünü, “kurtuluş ordusu” olarak görmektedir.
Eli silahlı kuralsız şiddet uygulayan teröristleri ise “isyancı” hatta “kahraman gerilla” olarak nitelendirmektedirler. Amaçları Türkiye’yi bölmek ve “Kürdistan” ı kurmaktır. Bunun için önceliği Türkiye’nin içinde bir Kürt milleti inşa etmek, ardından da siyasi varlığını kabul ettirmektir. Öncelikleri bu nedenle Kürt milleti inşa etme faaliyetlerine vermişlerdir. Kürt kimliği, Kürtçe televizyon, Kürtçe eğitim, Kürt edebiyatı, Kürt tarihi vb. taleplerin ardında bu amaç vardır.
DTK/KCK bu bağlamda bölgedeki bütün Kürtlerin çatı örgütü olarak oluşturulmuştur. Bu bağlamda yapılan örgütlenmelerin özünde paralel devlet inşa etme faaliyeti vardır. Devlete karşı özerk devlet, emniyet güçlerine karşı “öz savunma gücü” , mevcut idari yapıya karşı komün tipi cemaat yapılanması vb. bu amaç için oluşturulmaktadır.
Merkezi yönetimin sakıncalarını sayıp dökerek, sözde işlerin yerinden ve daha kolay yapılması için masum bir talep olarak, “demokratik” özerkliği devlete
dayatmaktadırlar. Aslında demokratik özerklikten özerk Kürdistan’a özerk Kürdistan’dan da “Özgür Kürdistan”a geçmeyi hesaplamaktadırlar. Bayrağı, sınırı, egemenliği, dili ve yönetimiyle her anlamda ayrı ama eşit biçimde oluşturulmuş Türkiye ve Kürdistan’ı “Ortak vatan” olarak nitelemektedirler. Günü gelinceye kadar eşit şartlarda bir arada bulunmak, fırsat zuhur edince de bağımsızlık ilan edip ayrılmak amaçlanıyor.
Nitekim Aysel Tuğluk, bunu açıkça şöyle ifade etmiştir: “Emin olun ki bugün değilse yarın, yarın değilse bir başka gün Kürtler bu devletle bağını koparacaktır.” Bu sözlerin arkasına ya da önüne hangi yumuşatıcı ifadeleri koyarsanız koyun sonuç değişmez. Bu sözler “nihai amacımız budur”, itirafıdır. Durumu kurtarmaya yönelik olarak ifade edilen diğer söz ve tavırlar birer yanıltmacadır.
Bu bağlamda asıl amacı kamufle etmeye yönelik olarak “bölücü” veya “ayrılıkçı değiliz” ya da “Türkiye’yi bölmek istemiyoruz!” söylemlerinin taktik ve yumuşatma stratejisi olduğu açıktır.
PKK, KCK, DTK, Kandil, Burkay, İmralı vb. bölücü aktörlerin hepsinin amacı aynıdır. Ülkeyi yönetenlerin bu açık amacı dikkate alarak strateji üretmeleri ve çözümleme yapmaları gerekir.
“Askere gitmeyin! Vergi vermeyin! Devletin imamlarının arkasında namaz kılmayın!” diyenlerin yapmak istedikleri açıktır. Beline bomba sararak onlarca Mehmetçiğin parçalanıp şehit olmasına yol açan teröriste “kahraman” diyen terörist bir zihniyetin, “duygusal kopuş”tan söz etme hakkı olamaz. Pusu kurarak insanları paramparça eden kör bir terörü şu veya bu zorlama gerekçe ile savunan bir zihniyette insani “duygu”nun varlığından da söz edilemez.
Elinde silah dağa çıkıp, pusu kuran, yollara mayın döşeyenleri eleştirmeyeceksiniz, dağdaki canileri, cinayet işleyemez hale getirmek, halkın güvenliğini sağlamak üzere operasyon yapan güvenlik güçleri “bunu yapmasın” diyeceksiniz. Bir de arkanızı dönüp -sözüm ona insani duygularla- “her iki taraf da silah bıraksın!” diyeceksiniz. Komik olmayın!