Hakkari Üniversitesi`nde 2011-2012 Akademik Yılı Açılışı
Hakkari Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. İbrahim Belenli, üniversite olarak Kürt meselesi ile yakından ilgilendiklerini söyledi.
Hakkari Üniversitesi 2011-2012 akademik yılı, Meslek Yüksek Okulu (MYO) bahçesinde saygı duruşu ve İstiklal Marşı`nın okunmasıyla başladı. Açılışa Vali Yardımcısı Önder Bozkurt, Belediye Başkan Yardımcısı Abdullah Kılıç, kurum amirleri ile üniversitenin akademik personeli katıldı. Açılışta bir konuşma yapan Rektör Prof. Dr. İbrahim Belenli, üniversitesinin 2008 yılında açıldığına dikkat çekerek, kuruluşlarında 3 fakülte, 3 yüksek okul 2 enstitülerinin olduğunu belirtti. Bunlara Yabancı Diller YüksekOkulu ile İlahiyat Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi`ni de eklediklerini ifade eden Belenli, "Bu fakültelerin bölgenin gelişmesine önemli katkıları olacağına inanıyorum" dedi. "ÖĞRETİM ÜYESİ KONUSUNDA CİDDİ AÇIĞIMIZ VAR" Hakkari Üniversitesi`nin diğer üniversitelere göre biraz daha yavaş geliştiğini söyleyen Belenli, "Bu da zaten beklenmeyen bir durum değil. Özellikle öğretim üyesi konusunda ciddi açığımız var. Öğretim üyesi bulamadığımız için Eğitim Fakültesi`nde birçok bölümümüz şu anda Çukurova Üniversitesi`nde 3. yıllarına başlamak üzereler. Öğretim üyesi dışındaki öğretim elemanları konusunda diğer üniversitelerden fazlaca bir farkımız yok. Bunun nedeni de doktora yapacak eleman yetiştirmenin gerçekten zor olması.Doktora insanların hayatında gerçekten çok önemli bir aşamadır. Üniversite eğitimi farklı bir aşama fakat doktora eğitimi bilimsel araştırmaya ve akademik dünyaya bir adım atmaktır. Her doktora tezinin mutlaka bir yenilik oluşturması gerekir ki, o doktora tezi kabul edilsin." HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ KÜRT MESELESİNE YAKINDAN EĞİLDİ Belenli, üniversite olarak Kürt meselesi ile yakından ilgilendiklerini de belirterek şunları söyledi: "Kürt meselesi konusunda tüm arkadaşlarım bana destek oldu. Gelip göreve başladığımızın hemen akabinde Kürt Kadın Kongresi yapıldı ki, Kürt kelimesi o güne kadar resmi toplantılarda birçok yerde çok açıkça konuşulamıyordu. Kelimeye en azından alışma konusunda bir katkıları oldu. Ardından Türkiye`de bilim camiasında bile gözünü kapatan, `Kürtçe diye bir dil yoktur, böyle bir edebiyat yoktur` şeklinde yorumlayanlar vardı. Fakat biz bunlara hiçbir şekilde değer vermedik. Eğer bir insan topluluğu bir halk,bir millet, `Böyle bir dil var biz bu dili konuşmak istiyoruz` derse buna yok demek pek de akıllıca bir iş değil. Bunun için biz 2010 yılında Kürt Dili ve Edebiyatı Günlerini tahkim ettik. Dünyanın birçok ülkesinden bu konuda çalışan bilim insanları geldiler, burada bildiriler sundular. Bu yıl mayıs ayında 1. Kürdoloji Konferansı düzenledik. Oldukça başarılı geçti. Bu çalışmalarımız, çabalarımız devam edecek. Bunlar normalleşmenin adımlarıdır. Türkiye`de Türk-Kürt ayrımının veya başka etnik grup ayrımınınkesinlikle yapılamaması gerekir. Çünkü aynı ülkenin insanları, aynı tarihi paylaşıyoruz ve aynı geleceği paylaşma durumundayız. Yani biz kendi çocuklarımızı, kendi torunlarımızı birbirlerinden mahrum edemeyiz. Kökleri geçmişte olan bu millet, geleceğe de birlikte güçlü dayanarak, omuz omuza vererek çıkacak ve çok daha güçlü durumlara gelecek. Burada da üniversiteler çok önemli fonksiyon icra edecek. Çünkü biz aklımızı kullandığımızda, ideolojilerin değil, duygularımızın değil, aklımızın ışığında hareketettiğimizde bütün bunların bizim çocuklarımızın geleceğini kemirdiğinin fark edeceğiz. Benim ve burada yaşayan bir insanın çocukları aynı ülkenin geleceğini paylaşacak. Bunlar birlikte yaşayacak. Şu anda Türkiye`nin batısında nüfus artışı çok yavaş, doğusunda ise çok yüksek. Şu anda batıda Kürt kelimesini duyduğunda somurtan insanlar varsa belki ileride hasta olduklarında bunlara bir Kürt doktor bakacak, bunların çocuklarını bir Kürt öğretmen eğitecek. Yani şimdiden bizim bu bağlarımızı güçlendirmemizgerekiyor ki, ülkemizi birlikte daha güçlü bir geleceğe taşıyalım."
Kaynak: İHA
Hakkari Üniversitesi 2011-2012 akademik yılı, Meslek Yüksek Okulu (MYO) bahçesinde saygı duruşu ve İstiklal Marşı`nın okunmasıyla başladı. Açılışa Vali Yardımcısı Önder Bozkurt, Belediye Başkan Yardımcısı Abdullah Kılıç, kurum amirleri ile üniversitenin akademik personeli katıldı. Açılışta bir konuşma yapan Rektör Prof. Dr. İbrahim Belenli, üniversitesinin 2008 yılında açıldığına dikkat çekerek, kuruluşlarında 3 fakülte, 3 yüksek okul 2 enstitülerinin olduğunu belirtti. Bunlara Yabancı Diller YüksekOkulu ile İlahiyat Fakültesi ve Güzel Sanatlar Fakültesi`ni de eklediklerini ifade eden Belenli, "Bu fakültelerin bölgenin gelişmesine önemli katkıları olacağına inanıyorum" dedi. "ÖĞRETİM ÜYESİ KONUSUNDA CİDDİ AÇIĞIMIZ VAR" Hakkari Üniversitesi`nin diğer üniversitelere göre biraz daha yavaş geliştiğini söyleyen Belenli, "Bu da zaten beklenmeyen bir durum değil. Özellikle öğretim üyesi konusunda ciddi açığımız var. Öğretim üyesi bulamadığımız için Eğitim Fakültesi`nde birçok bölümümüz şu anda Çukurova Üniversitesi`nde 3. yıllarına başlamak üzereler. Öğretim üyesi dışındaki öğretim elemanları konusunda diğer üniversitelerden fazlaca bir farkımız yok. Bunun nedeni de doktora yapacak eleman yetiştirmenin gerçekten zor olması.Doktora insanların hayatında gerçekten çok önemli bir aşamadır. Üniversite eğitimi farklı bir aşama fakat doktora eğitimi bilimsel araştırmaya ve akademik dünyaya bir adım atmaktır. Her doktora tezinin mutlaka bir yenilik oluşturması gerekir ki, o doktora tezi kabul edilsin." HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ KÜRT MESELESİNE YAKINDAN EĞİLDİ Belenli, üniversite olarak Kürt meselesi ile yakından ilgilendiklerini de belirterek şunları söyledi: "Kürt meselesi konusunda tüm arkadaşlarım bana destek oldu. Gelip göreve başladığımızın hemen akabinde Kürt Kadın Kongresi yapıldı ki, Kürt kelimesi o güne kadar resmi toplantılarda birçok yerde çok açıkça konuşulamıyordu. Kelimeye en azından alışma konusunda bir katkıları oldu. Ardından Türkiye`de bilim camiasında bile gözünü kapatan, `Kürtçe diye bir dil yoktur, böyle bir edebiyat yoktur` şeklinde yorumlayanlar vardı. Fakat biz bunlara hiçbir şekilde değer vermedik. Eğer bir insan topluluğu bir halk,bir millet, `Böyle bir dil var biz bu dili konuşmak istiyoruz` derse buna yok demek pek de akıllıca bir iş değil. Bunun için biz 2010 yılında Kürt Dili ve Edebiyatı Günlerini tahkim ettik. Dünyanın birçok ülkesinden bu konuda çalışan bilim insanları geldiler, burada bildiriler sundular. Bu yıl mayıs ayında 1. Kürdoloji Konferansı düzenledik. Oldukça başarılı geçti. Bu çalışmalarımız, çabalarımız devam edecek. Bunlar normalleşmenin adımlarıdır. Türkiye`de Türk-Kürt ayrımının veya başka etnik grup ayrımınınkesinlikle yapılamaması gerekir. Çünkü aynı ülkenin insanları, aynı tarihi paylaşıyoruz ve aynı geleceği paylaşma durumundayız. Yani biz kendi çocuklarımızı, kendi torunlarımızı birbirlerinden mahrum edemeyiz. Kökleri geçmişte olan bu millet, geleceğe de birlikte güçlü dayanarak, omuz omuza vererek çıkacak ve çok daha güçlü durumlara gelecek. Burada da üniversiteler çok önemli fonksiyon icra edecek. Çünkü biz aklımızı kullandığımızda, ideolojilerin değil, duygularımızın değil, aklımızın ışığında hareketettiğimizde bütün bunların bizim çocuklarımızın geleceğini kemirdiğinin fark edeceğiz. Benim ve burada yaşayan bir insanın çocukları aynı ülkenin geleceğini paylaşacak. Bunlar birlikte yaşayacak. Şu anda Türkiye`nin batısında nüfus artışı çok yavaş, doğusunda ise çok yüksek. Şu anda batıda Kürt kelimesini duyduğunda somurtan insanlar varsa belki ileride hasta olduklarında bunlara bir Kürt doktor bakacak, bunların çocuklarını bir Kürt öğretmen eğitecek. Yani şimdiden bizim bu bağlarımızı güçlendirmemizgerekiyor ki, ülkemizi birlikte daha güçlü bir geleceğe taşıyalım."