İktisat Profesörü Toktamış Ateş:
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)`in düzenlediği `Bâbıâli Sohbetleri` bu hafta, iktisat profesörü, gazeteci yazar ve akademisyen Toktamış Ateş`i konuk etti.
Aile, eğitim, meslek ve Bâbıâli hatıralarını anlatan Ateş, anılarını yazmaya başladığı müjdesini verdi.
Bâbıâli Sohbetleri, her Perşembe günü devam ediyor. Kalabalık bir dinleyici kitlesinin eşlik ettiği Toktamış Ateş`in, `Bâbıâli Hatıraları`ndan aile yaşantısına, Türkiye`deki gazetecilik anlayışından yazarlık macerasına ve gündemi meşgul eden siyasî meselelere dek fikirlerini paylaştığı toplantıyı, ESKADER Yönetim Kurulu`ndan gazeteci Hüseyin Sarıkoç yönetti. Sarıkoç sohbetin başında yaptığı konuşmada, Toktamış Ateş hakkında biyografik bilgileri ve en dikkat çekici anekdotları aktardı.
CUMHURİYET`TEKİ YAZILAR VE BÂBIÂLİ`YE İLK ADIM Uzun zamandır hâtıralarını kaleme almak gibi bir düşüncesi bulunduğunu fakat bunun için doğru bir format belirlemek için beklediğini belirten Toktamış Ateş, artık uygun formatı tespit ettiğini, hatıralarını yazmaya başladığını ve kitabın adının "Sur İçinde Bir Yaşam" olacağını dinleyenlerle paylaştı. Kitabında özellikle 1950`li yılların İstanbul`unu, ailesini, eğitim ve meslek hayatını, siyasî yaklaşımını ve cemiyetçilik hayatını anlatacağını dile getiren Ateş, aile kökeni konusunda Arap, Kürt, Makedonkarışımı bir aile yapısı bulunduğunu, tipik bir Türkiyeli olduğunu anlattı.Cumhuriyet gazetesinde haftada üç gün olmak üzere yazdığı güncel siyaset ve toplumsal yapıya dair köşe yazıları vasıtasıyla Bâbıâli ile tanıştığını, gazetede geçirdiği zamanlardan büyük keyif aldığını ve 90`ların sonunda yazısına uygulanan bir sansür dolayısıyla Cumhuriyet gazetesi ile yollarını ayırmak mecburiyetinde kaldığını anlatan Toktamış Ateş, Cumhuriyet`te çok uzun zaman çok mutlu yaşadığını anlattı.
Türkiye`de üniversite kurulan her şehrin kaderinin değiştiğini ve yeni bir hayat getirdiğini söyleyen Ateş, akademisyen olduğu ilk dönemlerde bunun tam tersi bir düşünceye sahip olduğunu, üniversitenin elit bir kurum olduğu ve büyük şehirlerde yer alması gerektiğine dair geçmişte kalan bir önyargısı bulunduğunu açıkça ifade etti.Yayınlandığı dönemlerde kamuoyunu oldukça meşgul eden Abdurrahman Dilipak ile yaptığı televizyon programının hikâyesini de anlatan Ateş, Dilipak`ın Marmara Üniversitesi`nde talebesi olduğunu ve ilk işbirliğinin 90`larda yaşanan öğrenci olaylarına dair yaptıkları barış çağrısı sayesinde gerçekleştiğini ve ses getirmesi üzerine Kanal 6`da uzun süre birlikte program yaptıklarını söyledi
LAİKLİK VE İSLÂMİYET ARASINDA BİR ÇATIŞMA YOKTUR Ateş, "Gazeteci kimdir" sorusuna karşılık "Nesnel şekilde haber aktarırken yorumda özgür davranan gazeteci dürüst bir gazetecidir" diye karşılık verdi.
Bugünlerde ağırlıklı olarak tartışılan laikliğin tanımı konusunda da şöyle konuştu: "İslâmiyet ve laiklik arasında bir çatışma olmadığını savunurum. Laiklik ile ilgili yanlış bilinenler var. Laiklik, bir toplumda yönetenlerin yetkisini din dışında bir kaynaktan almaları demektir. Yönetme yetkisinin köklerinde din yoktur. Hoşgörü, din ve vicdan özgürlüğü ve sekülerizm tanımı yanlış yapılan kavramlar. Laikliğin bulunduğu bir yönetimde hoşgörü ve din ve vicdan özgürlüğü bulunabilir. Türkiye`deki Diyanetİşleri Başkanlığı bunun en belirgin örneğidir." Ateş, Türkiye`nin geleceği konusunda öngörüleri konusundaki bir soruya şöyle cevap verdi: "Türkiye`nin geleceğinden çok ümitliyim. 21.yüzyılın Türkiye yüzyılı olacağına dair ciddî bir inancım var." Ahmet Yüter hocanın okuduğu Aşr-ı Şerif ve duanın ardından hâtıra fotoğrafları çekildi. Osman Akkuşak, Mehmet Köşker, Ramazan Aydın, Fethi Murat Doğan, Yusuf Gedikli, Hüdavendigâr Onur, Osman Sarıköse, Şerif Aydemir, Yusuf Bilge, Recep Arslan, İbrahim Özgün, Hülya Saygı, Erol Mermer, Nihat Çeçen, Tuğrul Tanser ve Mehmet Nuri Yardım da, Toktamış Ateş`i dinleyenler arasındaydı
Kaynak: İHA
Bâbıâli Sohbetleri, her Perşembe günü devam ediyor. Kalabalık bir dinleyici kitlesinin eşlik ettiği Toktamış Ateş`in, `Bâbıâli Hatıraları`ndan aile yaşantısına, Türkiye`deki gazetecilik anlayışından yazarlık macerasına ve gündemi meşgul eden siyasî meselelere dek fikirlerini paylaştığı toplantıyı, ESKADER Yönetim Kurulu`ndan gazeteci Hüseyin Sarıkoç yönetti. Sarıkoç sohbetin başında yaptığı konuşmada, Toktamış Ateş hakkında biyografik bilgileri ve en dikkat çekici anekdotları aktardı.
CUMHURİYET`TEKİ YAZILAR VE BÂBIÂLİ`YE İLK ADIM Uzun zamandır hâtıralarını kaleme almak gibi bir düşüncesi bulunduğunu fakat bunun için doğru bir format belirlemek için beklediğini belirten Toktamış Ateş, artık uygun formatı tespit ettiğini, hatıralarını yazmaya başladığını ve kitabın adının "Sur İçinde Bir Yaşam" olacağını dinleyenlerle paylaştı. Kitabında özellikle 1950`li yılların İstanbul`unu, ailesini, eğitim ve meslek hayatını, siyasî yaklaşımını ve cemiyetçilik hayatını anlatacağını dile getiren Ateş, aile kökeni konusunda Arap, Kürt, Makedonkarışımı bir aile yapısı bulunduğunu, tipik bir Türkiyeli olduğunu anlattı.Cumhuriyet gazetesinde haftada üç gün olmak üzere yazdığı güncel siyaset ve toplumsal yapıya dair köşe yazıları vasıtasıyla Bâbıâli ile tanıştığını, gazetede geçirdiği zamanlardan büyük keyif aldığını ve 90`ların sonunda yazısına uygulanan bir sansür dolayısıyla Cumhuriyet gazetesi ile yollarını ayırmak mecburiyetinde kaldığını anlatan Toktamış Ateş, Cumhuriyet`te çok uzun zaman çok mutlu yaşadığını anlattı.
Türkiye`de üniversite kurulan her şehrin kaderinin değiştiğini ve yeni bir hayat getirdiğini söyleyen Ateş, akademisyen olduğu ilk dönemlerde bunun tam tersi bir düşünceye sahip olduğunu, üniversitenin elit bir kurum olduğu ve büyük şehirlerde yer alması gerektiğine dair geçmişte kalan bir önyargısı bulunduğunu açıkça ifade etti.Yayınlandığı dönemlerde kamuoyunu oldukça meşgul eden Abdurrahman Dilipak ile yaptığı televizyon programının hikâyesini de anlatan Ateş, Dilipak`ın Marmara Üniversitesi`nde talebesi olduğunu ve ilk işbirliğinin 90`larda yaşanan öğrenci olaylarına dair yaptıkları barış çağrısı sayesinde gerçekleştiğini ve ses getirmesi üzerine Kanal 6`da uzun süre birlikte program yaptıklarını söyledi
LAİKLİK VE İSLÂMİYET ARASINDA BİR ÇATIŞMA YOKTUR Ateş, "Gazeteci kimdir" sorusuna karşılık "Nesnel şekilde haber aktarırken yorumda özgür davranan gazeteci dürüst bir gazetecidir" diye karşılık verdi.
Bugünlerde ağırlıklı olarak tartışılan laikliğin tanımı konusunda da şöyle konuştu: "İslâmiyet ve laiklik arasında bir çatışma olmadığını savunurum. Laiklik ile ilgili yanlış bilinenler var. Laiklik, bir toplumda yönetenlerin yetkisini din dışında bir kaynaktan almaları demektir. Yönetme yetkisinin köklerinde din yoktur. Hoşgörü, din ve vicdan özgürlüğü ve sekülerizm tanımı yanlış yapılan kavramlar. Laikliğin bulunduğu bir yönetimde hoşgörü ve din ve vicdan özgürlüğü bulunabilir. Türkiye`deki Diyanetİşleri Başkanlığı bunun en belirgin örneğidir." Ateş, Türkiye`nin geleceği konusunda öngörüleri konusundaki bir soruya şöyle cevap verdi: "Türkiye`nin geleceğinden çok ümitliyim. 21.yüzyılın Türkiye yüzyılı olacağına dair ciddî bir inancım var." Ahmet Yüter hocanın okuduğu Aşr-ı Şerif ve duanın ardından hâtıra fotoğrafları çekildi. Osman Akkuşak, Mehmet Köşker, Ramazan Aydın, Fethi Murat Doğan, Yusuf Gedikli, Hüdavendigâr Onur, Osman Sarıköse, Şerif Aydemir, Yusuf Bilge, Recep Arslan, İbrahim Özgün, Hülya Saygı, Erol Mermer, Nihat Çeçen, Tuğrul Tanser ve Mehmet Nuri Yardım da, Toktamış Ateş`i dinleyenler arasındaydı