Hrant Dink ödülünü Ahmet Altan kaptı

Hrant Dink Vakfı tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen "Uluslararası Hrant Dink Ödülü"ne gazeteci Ahmet Altan ve Meksikalı gazeteci Lydia Cacho layık görüldü.

Hrant Dink ödülünü Ahmet Altan kaptı
Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda düzenlenen törenin açılışında konuşan Hrant Dink Vakfı Başkanı Rakel Dink, seyircileri Türkçe, Kürtçe ve Ermenice selamladı.

Dink, son günlerde Türkiye'de savaş çığlıklarının yükseldiğini öne sürerek, "Kin, öfke ve kan akıtmaya devam ediliyor. Yalanlar ve kandırmalarla açlıktan katılaşmaya başlamış bir halkın feryadını kimse işitmiyor" dedi.

Kimsenin sevgi, sağduyu, gerçek ve adaleti dikkate almadığını kaydeden Dink, "Birbirlerine yalan söylemeyi öğretmişler, iyiliğin kötülükle, ışığın karanlıkla hiçbir ortaklığı olmadığı gibi sana pusu kuranlar da kendi yalanlarında kaybolmaya devam ediyor. Fakat biliyorum ki, her daim iyilik kötülüğü, ışık karanlığı geçecek, yalanı alt edecek" diye konuştu.

Ödül komitesi başkanı Ali Bayramoğlu da Hrant Dink adının ve ödüllerinin bir kez daha ayrımcılık ve şiddetten arınmış, özgür adil, temiz bir dünya için çalışan kişilerde buluştuğunu dile getirerek, ödülün kurumsallaşması konusunda özel olarak çalıştıklarını belirtti.

Konuşmaların ardından geceye Erivan'dan katılan Van project isimli müzik topluluğu, şef Noray Kardaşyan yönetiminde Ermenice şarkılar söyledi. Topluluğa Yavuz Bingöl ve Rojin'de şarkılarıyla eşlik etti.

Adalet Ağaoğlu, Hasan Cemal, Rakel Dink, İrene Khan ve Türkiye Vicdanı Red Hareketi'nin de içinde bulunduğu juri, ödülün, Türkiye'den Taraf Gazetesi Genel Yyayın Yönetmeni Ahmet Altan'a dünyadan ise Meksikalı gazeteci ve kadın hakları savunucusu Lydia Cacho'ya verildiğini açıkladı.

Türkiye'deki militarizm konularını gündeme taşıyarak, askeri otoritenin kırılması, sorgulanması, eleştirilmesi, ülkede demokrasinin yerleşmesi için çalıştığı, idealleri uğruna mücadeleye devam ettiği, cesur haberlerle gündemi belirlediği gerekçesiyle ödüle layık görülen Altan, ödülünü Adalet Ağaoğlu ve Hasan Cemal'in elinden aldı.

Altan, "Hala katliamlar, cinayetler devam ediyor. Hala ölümü yücelten seslerin yükseldiği ülkede biz Hrant Dink'in önemini daha çok anlıyoruz" dedi.

Ahmet Altan, Türkiye'de Dink'in gerçek katillerini bulan bir yönetimin çıkmasını beklediğini ifade ederek, "Bu ödülü bir emanet olarak alıyorum. Bu korkunç vahşetin hesabını soran, cesur, dürüst ve onurlu bir yönetim çıkarsa,aldığım bu emaneti ona yine burada sevinçle vereceğim" şeklinde konuştu.

Meksikalı gazeteci Lydia Cacho'da, "Başka kadınların seslerini duyurma özgürlüğünü kullandığı için hapse atıldığını belirterek, "Burada milyonlarca kız kardeşin sahip olmadığı bir hakkı kullanıyorum. Hepimiz bu yolda birlikte yürüyebilene dek yazmaya devam edeceğim. Hrant Dink gibi dünyanın dört bir yanından arkadaşlarımızın verdiği ilhamla bunu sürdüreceğim"' dedi.

Törene, Sırrı Süreyya Önder, Leyla Zana, Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün'ün de aralarında bulunduğu çok sayıda davetli katıldı.

Ahmet Altan: "Burası faşist bir ülke"

Ahmet Altan, ödül törenin ardından düzenlenen basın toplantısında bir gazetecinin Türkiye'deki siyasi iradenin Hrant Dink cinayeti ile ilgili tutumu hakkındaki görüşlerini sorması üzerine, "Bu hükümet buna benzer birçok olayı aydınlattı. Fakat Dink olayı diğer cinayetlere benzemeyen bir cinayet. Bunu ne bu hükümet ne de herhangi biri çözmek istiyor. Hrant Dink cinayetinin bir gün çözüleceğine dair umutlarım bulunuyor. Bu hükümet birçok olayın üzerine cesaretle giderken, Dink cinayetinde utandırıcı bir korkaklıkla geride duruyor. Gerekli onurlu ve cesur davranışı göstermiyor. Hrant'ın cinayeti bir gün mutlaka çözülecek, eğer ben o gün hayattaysam söz verdiğim gibi bu ödülü cinayeti ortaya çıkartacak insana vereceğim" şeklinde konuştu.

Gazetecilerin Lydia Cacho'ya kendi hükümetinin yaptığı baskılarla ilgili sorusu üzerine Cacho, Türkiye ile Meksika'nın benzeyen yanları olduğunu belirterek, "Her iki ülkede de sağ hükümetler iktidarda. Dolayısıyla, her iki ülkede de insan hakları için mücadele edenler, aktivistler, sosyal hareketler baskı altına alınıyorlar. Demokrasi uğruna bu iki ülke de mücadele güçlendirilmelidir" dedi.

Cacho, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hrant Dink tüm dünyada tanınan bir şahsiyetti. Hem gazeteci hem de barış aktivisti olarak, faaliyetlerini takdirle izliyorduk. Bizim için onun başına gelen oldukça önemlidir. Çünkü benim ülkem Meksika'da gazeteciler büyük tehdit altında çalışıyorlar. Sadece bu yıl 10 arkadaşım hayatını kaybetti. Hem hükümet hem de uyuşturucu baronları tarafından gazeteciler katlediliyor."

Başka bir gazetecinin Hrant Dink Davası'nın Ergenekon davasıyla birleştirilmek istenmesi hakkındaki görüşlerini sorması üzerine Cacho, gazetecilerin birtakım suçları ortaya çıkarttıkları zaman karşılarına kendilerin suçlayan politikacıların çıktığını kaydederek, "Ben çocuk pornografisi ve seks ticaretini ortaya çıkardığımda beni çeşitli suçlarla suçladılar. Bu ticaretin arkasında Meksika'nın çeşitli eyaletlerinin valileri ve senatörler vardı ve bana suçlar attılar. Bu bakımdan bu duruma maruz kalan gazetecilere destek vermemiz gerekir" ifadelerini kullandı.

Aynı soruya cevap veren Ahmet Altan ise, yargılanan insanların suçunun ne olduğunu bilmemesinin bir Kafka romanındaki hayal gibi olduğunu söyleyerek, "Bu yasalar bizim yakınlarımıza dokunduğunda fark ettik ki, burası faşist bir ülke. İlk defa bu faşizm, faşizmi yaratanlara dokununca Türk medyasından büyük bir ses çıkıyor. Bu bir ahlaksızlıktır" diye konuştu.

Ahmet Şık ve Nedim Şener'in iddianamesin onların haksız bir şekilde hapiste olduklarını gösterdiğini öne süren Altan, "İddianamenin çok sağlam bir zemini yoktur. Baştan beri davayla ilgili kuşkularımız var. Sadece kitap yazdığı, fikir ya da talimat aldığı için bir insanın suçlanabileceği iddiasının hukuka uygun olduğunu düşünmüyorum" şeklinde konuştu.