Kıbrıs Rum Kesimindeki Patlamanın Yankıları Sürüyor

Kıbrıs Rum yönetiminin, AB‘deki ortaklarının bütün uyarı ve ricalarına rağmen, Monchegorsk isimli Rum bandıralı Rus gemisinin İran‘dan alıp, Rusya‘ya götürdüğü patlayıcı ve mühimmatı, İran ve Suriye‘yi gücendirmemek için geri göndermediği iddia edildi.

Kıbrıs Rum Kesiminde yayınlanan Simerini gazetesi, Rum Dışişleri Bakanlığı‘nın deniz üssündeki patlamaya neden olan Monchegorsk isimli Rum bandıralı Rus gemisinin malının Şubat 2009‘da müsaderesiyle ilgili gizli belgeyi yayımladı. Gazete, "İran ve Suriye Uğruna Ortaklarımızı Sildik: Ölümcül Yükün Karanlık Perde Gerisini Aydınlatan Yeni Belgeler" başlıklı manşet haberinde, söz konusu belgeden Rum yönetiminin büyün uyarılara rağmen patlayıcıları İran‘a geri göndermemek için bütün imkânları tüketme

niyetinin açıkça anlaşıldığına işaret etti. Habere göre, Rum Yönetimi‘nin patlayıcı ve mühimmatın müsadere kapsamında olup olmadığı araştırmasındaki belgelere de yansıyan özeni, başlıca emelinin İran ve Suriye‘yi gücendirmemek olduğu görüşünü biraz daha güçlendiriyor.

Belgelerde, gerek Avrupa Komisyonu‘nun, gerek BM Güvenlik Konseyi‘nin, Rum Yönetimi‘nin tavrına yönelik sert tepkiler ve Rum Yönetimi‘nin, AB‘nin ortak tutumuna rağmen, İran‘ı gücendirmeyecek çıkış yolları aradığı ortaya çıkıyor.

"KONTEYNERLERDE NE OLDUĞUNU HEPSİ BİLİYORDU"

Alithia gazetesi ise "Konteynerlerde Ne Olduğunu Hepsi Biliyordu" başlığıyla yansıttığı haberinde, Deniz Üssü‘ndeki patlamaya neden olan patlayıcı dolu konteynerler konusunun ele alındığı Rum Meclisi Savunma Komitesi‘nde siyasilerin konteynerlerin içerisinde ne olduğunu bilmediğini söyleyerek sorumluluğu başkasına atmaya çalışmasına rağmen aslında herkesin yükün ne olduğunu bildiğinin ortaya çıktığını yazdı.

Haberde, Monchegorsk‘un yükü müsadere edildiğinde askerlerden oluşan uzman grubun konteynerleri teker teker inceleyip, içeriğini not ettiği kaydedildi. Konteynerler içerisindeki kutuların birkaçının açılıp, geriye kalanın da aynı malzeme olduğu varsayımı ise tek hata olarak nitelendi.

İnceleme sonrasında ortaya çıkan raporun, BM Güvenlik Konseyi‘ne gönderildiği, Güvenlik Konseyi‘nin de ilgili kararlarını aldığı hatırlatılan haberde, Rum Savunma Bakanı, Dışişleri Bakanı ve Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas‘ın gönderilen bu raporun içeriğini bilmemesinin mümkün olmadığının altı çizildi. Gazete, "98 konteynerden 95‘i Mari‘de (deniz üssü) muhafaza edilecekti. Çok daha tehlikeli olan 3 konteynerin ise başka yerde muhafaza edilecek olması, içeriğinin bilindiğinin kanıtıdır" vurgusunu

yaptı.

"EMİR, PATLAYICILARIN GEÇİCİ MUHAFAZI YÖNÜNDEYDİ"

Habere göre, Rum Meclisi Savunma Komitesi konuyla ilgili kendi araştırmasını yapıyor ve bugüne kadar 2 toplantı yapan komite, yarın da üçüncüsünü gerçekleştirecek. Konuyla ilgili bir soruya muhatap olan Komite Başkanı Yorgos Varnavas özetle şunları söyledi: "Evangelos Florakis Deniz Üssü‘ndeki ölümcül patlamayla ilgili sorumluluk mühimmat dolu konteynerlerin yerleştirilmesinin tevdi edildiği subaydan çok daha yukarıdakilere aittir. Subayın üç seçeneği vardı: Konteynerleri ya Zigi‘ye, ya Mari‘ye veya

Limasol Acemi Eğitim Kampı‘na yerleştirecekti. Ordunun kendisine verdiği emirde de, patlayıcıların geçici muhafazası yönündeydi."

Simerini Gazetesi "Limasol Acemi Eğitim Kampı‘na Göndereceklerdi" başlıklı haberinde ise RMMO‘nun muhafaza sorumluluğunu verdiği subayın patlayıcıları Limasol Acemi Eğitim Kampı‘na yerleştirmesi halinde, patlamada çok daha fazla insan kaybı yaşanacağına dikkat çekti.

Politis Gazetesi de aynı konuyu "Sorumlular Çok Daha Yüksek" başlıklı haberinde işledi. Varnavas, RMMO eski komutanı Petros Çalikidis‘in "Ethnos" isimli Yunan gazetesine verdiği mülakatta "RMMO‘nun, mühimmatın muhafaza edilmekte olduğu deniz üssündeki çitle çevrili alana girmek için anahtarı yoktu" yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine, patlayıcıların sorumluluğunun RMMO‘ya verildiğine işaret etti.

Varnavas, muhafaza alanının etrafını çevirenin de, patlayıcıların güvenliği için komandolar görevlendirenin de RMMO olduğunu söyledi. Varnavas, anahtar meselesinden haberi olmadığını, bunun, Çalikidis tarafından ortaya konulan yeni bir bulgu olduğunu ve ilgili sorunun, komitenin yarınki toplantısına katılacak Çalikidis‘e yöneltileceğini söyledi.

2007 YAZINDA, KİMSENİN HABERİ OLMADAN HALLEDİLEN VAKA

Öte yandan, Fileleftheros "2007‘de Bodrumda 10 Füze Bulundu" başlıklı haberinde, 98 konteyner dolusu patlayıcının imha edilmesi gerekip, gerekmediği tartışılırken, 2007 yazında bulunan tanksavar füzeleriyle ilgili uygulamaya yer verdi.

Gazete, Andreas Simeu başkanlığındaki Rum İstihbarat Dariesi‘nin (KİP) Limasol‘daki yabancı sermayeye karşı kullanılmak üzere Güney Kıbrıs‘a 18 tanksavar füzesi götürüldüğü yönünde bir bilgi aldığını ve dönemin Rum Yönetimi Başkanı Tasos Papadopulos‘un seyahatini iptal ederek, araştırma emri verdiğini yazdı. Limasol‘da iyi durumda 10 adet füze bulunduğu ve envantere geçirilerek RMMO tarafından kullanılabileceği yönünde rapor verilmesine rağmen, patlamaya programlanmış olabilecekleri ve uzaktan kumandayla

patlatılabilecekleri ihtimali nedeniyle imhalarına karar verildi9olmadığının altı ğini belirtildi.

Haberde, "Milli Muhafız Ordusu‘nun elinde bu tür füzeler olmadığına işaret edildi. Bomba uzmanları çağrıldı ve kimse ne olduğunu bilmeden, füzeler Vuda Atış Alanı‘nda birer birer etkisiz hale getirildi. Papadopulos, bütün füzelerin imha edildiğini öğrendikten sonra tatiline gitti, bu vakada istihbarat teşkilatı KİP‘in iki yetkilisi de terfi aldı" ifadeleri kullanıldı.

Kaynak: İHA