Mesiad 7. Yılın İşadamı Ödül Töreni
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye‘nin büyük bir değişim ve dönüşümden geçtiğini belirterek, 2023 yılının herkesin ortak hedefi olduğunu, Cumhuriyetin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023‘te Türkiye‘nin, dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına gireceğini, 500 milyar dolar ihracat yapacağını söyledi.
Bakan Çağlayan, Mersin Sanayici ve İşadamları Derneği‘nin (MESİAD), Macit Özcan Kongre ve Sergi Sarayı‘nda düzenlediği ‘MESİAD 7. Yılın İşadamı Ödül Töreni‘ne katıldı. Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Mersin Milletvekilleri Kürşad Tüzmen, Behiç Çelik ve Vahap Seçer‘in de hazır bulunduğu törende konuşan Bakan Çağlayan, Türkiye‘nin büyük bir değişim ve dönüşümden geçtiğini belirterek, Türkiye‘de özellikle ticaretin, sanayinin, ihracatın, üretimin, tüm ulaşımın yeniden
yapılandığını söyledi. 2023 yılının herkesin önemli ve ortak hedefi olduğunu vurgulayan Çağlayan, 2023‘ün, Cumhuriyetin 100. yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bu ülke için canını, kanını vermiş herkese boyun borcunu ödeme günü ve üzerinde yaşayan insanları rahat ettirmek için Atatürk‘ün dediği gibi ‘muassır medeniyet‘ seviyesine getirme günü olduğunu söyledi. 100. yılın anlamının bu olduğunu ve 100. yılda Türkiye‘nin, dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde olacağını, 500 milyar dolar ihracat
gerçekleştireceğini ve Türkiye‘nin artık dışardan emir alan değil, kendi ayakları üzerinde duran, kendi imkanlarını en iyi şekilde kullanan bir ülke olacağını kaydeden Çağlayan, "2023‘de hepimiz birlikte olmalıyız. Bu ülke hepimizindir. Türkü ile Kürdü ile Lazı ile Arabı ile Çerkezi ile Alevisi ve Sünnisi ile hepimiz bu ülkenin sahibiyiz. Çanakkale‘de insanların ırkına, mezhebine, etnik kökeni bakılmadı. Bu ülke için benim Alevi dedem de orada şehit oldu, Kürt de oldu, Türk de oldu, Laz da oldu. Herkes bu
ülkenin bağımsızlığı ve bayrağı için mücadele etti. Onun için diyoruz ki bu ülke bölünmez. Kökeni ne olursa olsun, kim bu ülke için ‘tek vatan, tek millet, tek bayrak‘ diyorsa başımızın üstünde yeri vardır" diye konuştu.
Mersin‘in bu anlamda önemli bir yer olduğunu, medeniyetlerin buluştuğu bir kent olduğunu ifade eden Çağlayan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Farklılar bizim zenginliğimiz. Türkiye ve Mersin bugün birlik ve beraberlik içinde tüm sorunlarını çözecektir. Birlik beraberlik içinde olduğumuzda tıpkı Mersin İdman Yurdu gibi Mersin‘i de şampiyon yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Mersin her şeye layıktır, Allah Mersin‘e 321 kilometre sahil şeridi vermiştir. Arazisinin yarısı tarım arazisidir. Çukurova Hava Alanı, Mersin‘in tarihinde önemli bir yer tutacak. İnşallah bu yıl temelini atarak 2,5 yılda ‘yap-işlet-devret‘ modeli ile hayata
geçirilecek. Çukurova Hava Alanı‘nın yolcu kapasitesi 30 milyon olacak. Bu Mersin‘e yakışır. Akdeniz Oyunları Mersin‘de yapılacak. 500 milyon liraya yakın yatırım yapılacak. Bu çerçevede spor salonları yapılacak, stadyum yapılacak. Bunlar Mersin ekonomisine can katacak. Artık Mersin uluslararası kongrelerin merkezi olacak. Tarsus-Kazanlı Turizm Projesi‘ne 800 milyon liralık yatırım yapılacak. Burada Mersinli gençler çalışacak. Mersin‘in sanayicisi, Mersin‘in çiftçisi buralardan faydalanacak. Mersin‘in
bir Singapur‘dan neyi eksik, Rotterdam‘dan neyi eksik, Losangeles‘den, Hong Konk‘tan neyi eksik. Fazlası var, eksiği yok. Bu konuda tarihi tecrübeleri var. Mersin‘i şimdi biz hep birlikte ticaretin aktarma merkezi yapacağız."
Konuşmasında BDP‘nin desteklediği bağımsız milletvekili adayı Ertuğrul Kürkçü‘nün ‘nükleer santral‘ konusundaki eleştirilerine de yanıt veren Çağlayan, "Öncelikle insanın bir şeyler söylemesi için bu ülkede biraz sanayicilik yapması lazım, 3-5 tane sigortalı işçi çalıştırıp, onların sigortasını ödemesi lazım. Sonra elini değil, belini taşın altına koyması lazım ki, burada iş adamlarının karşısında bir şeyler söylesin. Hariçten gazel okumak kolay ama Türkiye gerçekleri, Türkiye‘de enerjinin neyle
alındığı, nasıl alındığı, enerjinin Türkiye‘nin planlamasındaki yeri, bunları bilmek lazım. Bunları bilmek için bu yaştan sonra mektebe gitmekle de olmaz, bunları bilmek için sanayinin içinden gelmek lazım. ‘Çarşı her şeye karşı‘. Her şeye karşı olmakla çözüm üretemezsiniz. Geleceksiniz buraya çözümünüzü sunacaksınız. Ne yapacaksınız, dışardan doğalgaz almaya devam mı edeceksiniz? Önce nasıl olduğunu öğreneceksiniz, enerjinin bugün Türkiye açısından vazgeçilmez olduğunu öğreneceksiniz.
Bilmiyorsanız gidin öğrenin, size öğretecek insanlar var. Türkiye büyümeli, Türkiye gelişmeli. Bugün Mersin‘in turizmini öne çıkarıyoruz. Antalya‘dan sonra önemli bir turizm merkezi olacak. Köprü satıldı ne oldu. Allah Özal‘dan razı olsun. Allah bin kere rahmet eylesin. Eğer bunları yapmasaydı, Türkiye bugün bir çok ülkenin gerisinde olurdu. Bu ülkenin dünyaya açılması gerekiyor. Bugün bu ülke dünyanın en önemli 7. turizm destinasyonu, dünyanın 16. büyük ekonomisi, 132 milyar dolar ihracat yapıyor. Daha
fazlasını da yapacak. Bu ülke artık bu boş laflara itibar etmiyor" dedi.
TÜSİAD BAŞKANI BOYNER
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner ise, her bir iş insanının, yaptığı yatırımlar ve istihdama sağladığı katkılarla ekonominin temel taşı olduğunu belirtti. Buna paralel olarak her iş insanının işinden, ailesinden çaldığı zamanı, sivil toplum kuruluşlarına verdiğini kaydeden Boyner, "Neden? Çünkü katılımcı demokrasiye göre vazgeçilmez olan sivil toplum kuruluşları adı altındaki örgütlenmeler aracılığıyla, Türkiye‘nin ekonomik ve sosyal gelişimi ibik içinde tüm sorunlarınçin karar alma, politika ve
siyaset üretme süreçlerinde yer almamız gerektiğine yürekten inanıyoruz. Bu kuruluşların örgütlü, bilinçli ve katılımcı bir toplum oluşturmasında öncülük üstlendiğine inanıyoruz. Bu katkının özellikle bölgesel SİAD‘lar ve örgütlerle, ülkedeki bölgesel gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi açısından da sağlayacağı katkının çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bu noktada kalkınma ajanslarıyla iş dünyasının yapacağı iş birliği çok gereklidir. Bu çerçevede bölgesel iş dünyası ve sivil toplum örgütlerini, kalkınma
ajansları bölgeleriyle uyumlu olarak örgütlenmesi projesini de destekliyoruz. Sivil toplum derken, bunların gönüllü olmasını, idari ve mali yönden bağımsız olmasını, şeffaf hesap verebilir, siyasi partilere eşit uzaklıkta durabilmesini hepimizin araması gerekiyor. Ancak bu yapıda bir sivil toplum örgütü, sürdürülebilir gerçeklikte etkinliği taşıyabilir, katılımcı demokrasi açısından etkili olabilir ve bu ölçüde de özel amaçlarına ulaşabilir. Bizlerin bu sivil toplum kuruluşlarında yer almasının amacı, kısa
vadedeki kişisel çıkarlarımızdan ziyade, uzun vadede sektörlerimizin, bölgelerimizin, ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişimi için gerekli adımların atılması konusunda fikir üretilmesine ve gerekli projelerin hayata geçirilmesine katkıda bulunmaktır. Bu şekilde hem kendi işimiz için hem ekonomik iklimin düzeltilmesini sağlamak hem de gelecek nesillere arzu ettiğimiz demokratik, kalkınmış ve yüksek refah düzeyine sahip bir ülke bırakmak amaçlarımızdandır" diye konuştu.
"HALININ ALTINA SÜPÜRÜLENLERİ HEP BERABER TEMİZLEMEMİZ GEREKİYOR"
Seçime hazırlık döneminin, ülke sorunlarını ve bu sorunlara siyasi partilerin getireceği çözümün tartışıldığı bir dönem olması gerektiğine vurgu yapan Boyner, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Uluslararası rekabetin keskinleştiği, ülke ekonomilerinin büyümesi, istihdamın arttırılması ve sürdürülebilir kalkınmanın devam etmesi için özel politika uygulamalarının tasarlandığı ve yarışın gittikçe daha da zorlaştığı bir dönemdeyiz. Bizi yeni bir dönem bekliyor. Dünyadaki ivme yarışında rekabetçi olmamız şart, ancak sadece zenginleşerek değil gelir dağılımı adaletini, bölgesel kalkınışın farklılıklarını gözeterek, toplumsal katılım ve paylaşımını artırarak, eğitim kalitesini, basın ve ifade
özgünlüğünü geliştirerek, adalet sistemimizde tarafsızlık ve etkin çalışma için yapısal reformları gerçekleştirerek, dünya insani gelişmişlik endeksinde şu anda bulunduğumuz 83. sıradan, dünya ekonomisinde ilk 10‘a ulaşmayı hedefleyen bir Türkiye‘de layık olan gelişmişliğe de ulaşmamız şarttır. Seçim sonrası dönemi bir hasat olarak yakalamalıyız. Yıllardır biriktirdiğimiz sorunları, yeni bir toplumsal mutabakatla çözümleme fırsatı, ötekileştirmeden, yok saymadan, kadınlarımızla,
gençlerimizle, bizi biz yapan tüm farklılıklarımızla, zenginliklerimizle ama bir arada birlikte çözme zamanı. Bilmeliyiz ki bu önümüzdeki yeni ışığı atlamak için bilinçlilikle, tüm vatandaşlarımızla, mutlu ve özgür yaşayabilmeleri için anlaşmamız, birbirimizi anlamamız bik içinde tüm sorunlarınve halının altına süpürülenleri hep beraber temizlememiz gerekiyor. Korkmadan, yılmadan, korkutmaya çalışanlara karşı koyarak, kendimize ve bu ülkenin Güneydoğusundan Kuzeybatısına, sahilinden yaylasına kadar eşit
ve özgür vatandaş olarak birlikte, bir arada ve huzurlu yaşama hakkımız olduğuna inanarak güvenerek bunları yapmalıyız."
ESKİ ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM
Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, konuşmasında Mersin‘in potansiyelini vurgulayarak, yapılan yatırımlar hakkında bilgi verdi. Mersin deyince akla ticaret, turizm, teknoloji, taşımacılık ve tarım geldiğini dile getiren Yıldırım, bu ‘5 T‘ içerisinde bir tanesinin olmaması halinde diğerlerinin de olmayacağını söyledi. Bu sektörlerin hepsinin bir birini tamamlayan sektörler olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Taşımacılık olmazsa ne ticaret olur, ne turizm olur, ne teknoloji olur ne de tarım olur. Mutlaka ve
mutlaka taşımacılık olması gerekir. Taşımacılığın olması için de yol lazımdır. Havayolu, demiryolu, karayolu, denizyolu, Mersin öyle bir yer ki bu saydığım bütün olanaklara sahip. Allah çok güzel bir coğrafya vermiş. Deniz, ticaret ve Çukurova, Mersin‘le Adana‘yı birleştiren ve Türkiye‘nin bu bölgesinde 5 milyona yakın insanımıza iş, aş sağlayacak çok büyük bir havza. Burada başta havaalanıyla ilgili konuya değinmek istiyorum. Uluslararası Çukurova Havaalanı‘nı yapmaya karar verdiğimizde Adana ve Mersin
arasında anlamsız bir dövüş başladı. ‘Havaalanı Mersin‘e gidiyor‘, ‘Havaalanını Mersin‘e vermeyiz.‘ Bu tartışma başlangıçta çok yumuşak bir havadaydı. Ama daha sonra bu siyasetin de malzemesi haline geldi. İşler bu noktada biraz sarpa sardı. Esasında Mersin ve Adana‘nın ortak havaalanı, Mersin sınırlarında olmakla beraber Adana‘ya daha yakın. Adana‘ya 25, Mersin‘e 35 kilometre mesafede. Coğrafi yakınlık bakımından Adana daha avantajlı durumda. Adana-Pozantı Otoyolu‘na 7 kilometre, dolayısıyla bu havaalanı
bölgesel bir havaalanıdır. Adana‘ya, Mersin‘e ve civarındaki bütün yerleşim yerlerine hitap edecek bir projedir. Havaalanının ‘yap-işlet-devret‘ modeliyle yapımına yönelik Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kararı geçtiğimiz aylarda alınmıştı. Uygulama projeleri haziranda bitiyor. Kamulaştırma için bin tane hak sahibinin hepsiyle teker teker görüşmelerimiz sürüyor. Bizim öncelikli tercihimiz önce rıza ve karşılıklı anlaşmayla bu kamulaştırmayı gerçekleştirmek, aksi takdirde hukuki yollar da her zaman açıktır.
Bunu pek fazla tercih etmiyoruz, çünkü süreçleri uzatıyor. Bu bize davalar hukuki sürece girse bile işi devam ettirme avantajı veriyor. Kamulaştırma süreci iyi gidiyor ve projeler de tamamlandı. Haziran ayında da projemizi ihaleye çıkarmayı hedefliyoruz" ifadelerini kullandı.
"HIZLI TREN HATTINI 10 BİN KİLOMETREYE ÇIKARACAĞIZ"
Hızlı tren konusuna da değinen Yıldırım, "Şu anda bulunan mevcut hattı 10 bin kilometreye çıkarma hedefimiz bulunuyor. Spesifik olarak hat tarihleri var ancak o tarihler tam net değil. Bu konuda hatların projelerinin hazır olması gerekiyor. Projesi hazır olmayan ama bu 10 bin kilometrelik hedefin şu anda 2 bin 300 kilometrelik kısmı da inşaat aşamasında, yapımına devam ediliyor. Yaklaşık olarak 7 bin 770 kilometrelik yüksek hızlı demir yolu hattımız olacak. Bu proje içerisinde Adana, Mersin ve hatta daha
ilerisi tarihi Hibik içinde tüm sorunlarıncaz demir yolunun Suriye‘ye bağlantısı da bu projenin içerisinde yer alıyor. Bunların zamanlaması da bir kısmı hemen başlayacak, bir kısmının hazırlıkları yapılacak ancak bütün bu projelerin tamamı 2023 vizyonu içerisindedir. 2023‘e kadar bir kısmı bitmiş olacak, bir kısmı da hala devam ediyor alacak" diye konuştu.
Karayolu çalışmalarından da bahseden Yıldırım, "Adana‘yla Mersin arasında nasıl bölünmüş otoyol varsa, Mersin‘le Antalya arasında da otoyol olacak. Şu anda bununla alakalı olarak çalışmalarımız devam etmektedir. 2014 yılı içerisinde Mersin-Antalya Karayolu‘nu hizmete açmayı hedefliyoruz. Şu anda bu güzergahta 227 kilometrelik kısım tamamlandı ve bize olan maliyeti 250 milyon lira civarında. Geriye kalan kısmının da coğrafi koşulların olumsuz olması sebebiyle maliyeti 450 milyon lira civarındadır.
Mersin‘de ki yol çalışmaları sadece Antalya yoluyla sınırlı değil, diğer şehirlerarası bağlantı yollarında da çalışmalarımız devam etmektedir" dedi.
CHP Mersin Milletvekili Vahap Seçer ile MHP Mersin Milletvekili Behiç Çelik‘in de görüşlerini aktardığı törende, ‘2013 Akdeniz Oyunları‘nın Mersin‘e kazandırılmasında gösterdiği çabalardan dolayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan adına Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ve AK Parti Mersin Milletvekili Kürşad Tüzmen‘e plaket verildi. Tören, diğer katılımcılara plaket verilmesi ve ‘Yılın İşadamı‘ ödüllerinin takdim edilmesiyle son buldu.
Kaynak: İHA
yapılandığını söyledi. 2023 yılının herkesin önemli ve ortak hedefi olduğunu vurgulayan Çağlayan, 2023‘ün, Cumhuriyetin 100. yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bu ülke için canını, kanını vermiş herkese boyun borcunu ödeme günü ve üzerinde yaşayan insanları rahat ettirmek için Atatürk‘ün dediği gibi ‘muassır medeniyet‘ seviyesine getirme günü olduğunu söyledi. 100. yılın anlamının bu olduğunu ve 100. yılda Türkiye‘nin, dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde olacağını, 500 milyar dolar ihracat
gerçekleştireceğini ve Türkiye‘nin artık dışardan emir alan değil, kendi ayakları üzerinde duran, kendi imkanlarını en iyi şekilde kullanan bir ülke olacağını kaydeden Çağlayan, "2023‘de hepimiz birlikte olmalıyız. Bu ülke hepimizindir. Türkü ile Kürdü ile Lazı ile Arabı ile Çerkezi ile Alevisi ve Sünnisi ile hepimiz bu ülkenin sahibiyiz. Çanakkale‘de insanların ırkına, mezhebine, etnik kökeni bakılmadı. Bu ülke için benim Alevi dedem de orada şehit oldu, Kürt de oldu, Türk de oldu, Laz da oldu. Herkes bu
ülkenin bağımsızlığı ve bayrağı için mücadele etti. Onun için diyoruz ki bu ülke bölünmez. Kökeni ne olursa olsun, kim bu ülke için ‘tek vatan, tek millet, tek bayrak‘ diyorsa başımızın üstünde yeri vardır" diye konuştu.
Mersin‘in bu anlamda önemli bir yer olduğunu, medeniyetlerin buluştuğu bir kent olduğunu ifade eden Çağlayan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Farklılar bizim zenginliğimiz. Türkiye ve Mersin bugün birlik ve beraberlik içinde tüm sorunlarını çözecektir. Birlik beraberlik içinde olduğumuzda tıpkı Mersin İdman Yurdu gibi Mersin‘i de şampiyon yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Mersin her şeye layıktır, Allah Mersin‘e 321 kilometre sahil şeridi vermiştir. Arazisinin yarısı tarım arazisidir. Çukurova Hava Alanı, Mersin‘in tarihinde önemli bir yer tutacak. İnşallah bu yıl temelini atarak 2,5 yılda ‘yap-işlet-devret‘ modeli ile hayata
geçirilecek. Çukurova Hava Alanı‘nın yolcu kapasitesi 30 milyon olacak. Bu Mersin‘e yakışır. Akdeniz Oyunları Mersin‘de yapılacak. 500 milyon liraya yakın yatırım yapılacak. Bu çerçevede spor salonları yapılacak, stadyum yapılacak. Bunlar Mersin ekonomisine can katacak. Artık Mersin uluslararası kongrelerin merkezi olacak. Tarsus-Kazanlı Turizm Projesi‘ne 800 milyon liralık yatırım yapılacak. Burada Mersinli gençler çalışacak. Mersin‘in sanayicisi, Mersin‘in çiftçisi buralardan faydalanacak. Mersin‘in
bir Singapur‘dan neyi eksik, Rotterdam‘dan neyi eksik, Losangeles‘den, Hong Konk‘tan neyi eksik. Fazlası var, eksiği yok. Bu konuda tarihi tecrübeleri var. Mersin‘i şimdi biz hep birlikte ticaretin aktarma merkezi yapacağız."
Konuşmasında BDP‘nin desteklediği bağımsız milletvekili adayı Ertuğrul Kürkçü‘nün ‘nükleer santral‘ konusundaki eleştirilerine de yanıt veren Çağlayan, "Öncelikle insanın bir şeyler söylemesi için bu ülkede biraz sanayicilik yapması lazım, 3-5 tane sigortalı işçi çalıştırıp, onların sigortasını ödemesi lazım. Sonra elini değil, belini taşın altına koyması lazım ki, burada iş adamlarının karşısında bir şeyler söylesin. Hariçten gazel okumak kolay ama Türkiye gerçekleri, Türkiye‘de enerjinin neyle
alındığı, nasıl alındığı, enerjinin Türkiye‘nin planlamasındaki yeri, bunları bilmek lazım. Bunları bilmek için bu yaştan sonra mektebe gitmekle de olmaz, bunları bilmek için sanayinin içinden gelmek lazım. ‘Çarşı her şeye karşı‘. Her şeye karşı olmakla çözüm üretemezsiniz. Geleceksiniz buraya çözümünüzü sunacaksınız. Ne yapacaksınız, dışardan doğalgaz almaya devam mı edeceksiniz? Önce nasıl olduğunu öğreneceksiniz, enerjinin bugün Türkiye açısından vazgeçilmez olduğunu öğreneceksiniz.
Bilmiyorsanız gidin öğrenin, size öğretecek insanlar var. Türkiye büyümeli, Türkiye gelişmeli. Bugün Mersin‘in turizmini öne çıkarıyoruz. Antalya‘dan sonra önemli bir turizm merkezi olacak. Köprü satıldı ne oldu. Allah Özal‘dan razı olsun. Allah bin kere rahmet eylesin. Eğer bunları yapmasaydı, Türkiye bugün bir çok ülkenin gerisinde olurdu. Bu ülkenin dünyaya açılması gerekiyor. Bugün bu ülke dünyanın en önemli 7. turizm destinasyonu, dünyanın 16. büyük ekonomisi, 132 milyar dolar ihracat yapıyor. Daha
fazlasını da yapacak. Bu ülke artık bu boş laflara itibar etmiyor" dedi.
TÜSİAD BAŞKANI BOYNER
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner ise, her bir iş insanının, yaptığı yatırımlar ve istihdama sağladığı katkılarla ekonominin temel taşı olduğunu belirtti. Buna paralel olarak her iş insanının işinden, ailesinden çaldığı zamanı, sivil toplum kuruluşlarına verdiğini kaydeden Boyner, "Neden? Çünkü katılımcı demokrasiye göre vazgeçilmez olan sivil toplum kuruluşları adı altındaki örgütlenmeler aracılığıyla, Türkiye‘nin ekonomik ve sosyal gelişimi ibik içinde tüm sorunlarınçin karar alma, politika ve
siyaset üretme süreçlerinde yer almamız gerektiğine yürekten inanıyoruz. Bu kuruluşların örgütlü, bilinçli ve katılımcı bir toplum oluşturmasında öncülük üstlendiğine inanıyoruz. Bu katkının özellikle bölgesel SİAD‘lar ve örgütlerle, ülkedeki bölgesel gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi açısından da sağlayacağı katkının çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bu noktada kalkınma ajanslarıyla iş dünyasının yapacağı iş birliği çok gereklidir. Bu çerçevede bölgesel iş dünyası ve sivil toplum örgütlerini, kalkınma
ajansları bölgeleriyle uyumlu olarak örgütlenmesi projesini de destekliyoruz. Sivil toplum derken, bunların gönüllü olmasını, idari ve mali yönden bağımsız olmasını, şeffaf hesap verebilir, siyasi partilere eşit uzaklıkta durabilmesini hepimizin araması gerekiyor. Ancak bu yapıda bir sivil toplum örgütü, sürdürülebilir gerçeklikte etkinliği taşıyabilir, katılımcı demokrasi açısından etkili olabilir ve bu ölçüde de özel amaçlarına ulaşabilir. Bizlerin bu sivil toplum kuruluşlarında yer almasının amacı, kısa
vadedeki kişisel çıkarlarımızdan ziyade, uzun vadede sektörlerimizin, bölgelerimizin, ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişimi için gerekli adımların atılması konusunda fikir üretilmesine ve gerekli projelerin hayata geçirilmesine katkıda bulunmaktır. Bu şekilde hem kendi işimiz için hem ekonomik iklimin düzeltilmesini sağlamak hem de gelecek nesillere arzu ettiğimiz demokratik, kalkınmış ve yüksek refah düzeyine sahip bir ülke bırakmak amaçlarımızdandır" diye konuştu.
"HALININ ALTINA SÜPÜRÜLENLERİ HEP BERABER TEMİZLEMEMİZ GEREKİYOR"
Seçime hazırlık döneminin, ülke sorunlarını ve bu sorunlara siyasi partilerin getireceği çözümün tartışıldığı bir dönem olması gerektiğine vurgu yapan Boyner, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Uluslararası rekabetin keskinleştiği, ülke ekonomilerinin büyümesi, istihdamın arttırılması ve sürdürülebilir kalkınmanın devam etmesi için özel politika uygulamalarının tasarlandığı ve yarışın gittikçe daha da zorlaştığı bir dönemdeyiz. Bizi yeni bir dönem bekliyor. Dünyadaki ivme yarışında rekabetçi olmamız şart, ancak sadece zenginleşerek değil gelir dağılımı adaletini, bölgesel kalkınışın farklılıklarını gözeterek, toplumsal katılım ve paylaşımını artırarak, eğitim kalitesini, basın ve ifade
özgünlüğünü geliştirerek, adalet sistemimizde tarafsızlık ve etkin çalışma için yapısal reformları gerçekleştirerek, dünya insani gelişmişlik endeksinde şu anda bulunduğumuz 83. sıradan, dünya ekonomisinde ilk 10‘a ulaşmayı hedefleyen bir Türkiye‘de layık olan gelişmişliğe de ulaşmamız şarttır. Seçim sonrası dönemi bir hasat olarak yakalamalıyız. Yıllardır biriktirdiğimiz sorunları, yeni bir toplumsal mutabakatla çözümleme fırsatı, ötekileştirmeden, yok saymadan, kadınlarımızla,
gençlerimizle, bizi biz yapan tüm farklılıklarımızla, zenginliklerimizle ama bir arada birlikte çözme zamanı. Bilmeliyiz ki bu önümüzdeki yeni ışığı atlamak için bilinçlilikle, tüm vatandaşlarımızla, mutlu ve özgür yaşayabilmeleri için anlaşmamız, birbirimizi anlamamız bik içinde tüm sorunlarınve halının altına süpürülenleri hep beraber temizlememiz gerekiyor. Korkmadan, yılmadan, korkutmaya çalışanlara karşı koyarak, kendimize ve bu ülkenin Güneydoğusundan Kuzeybatısına, sahilinden yaylasına kadar eşit
ve özgür vatandaş olarak birlikte, bir arada ve huzurlu yaşama hakkımız olduğuna inanarak güvenerek bunları yapmalıyız."
ESKİ ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM
Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, konuşmasında Mersin‘in potansiyelini vurgulayarak, yapılan yatırımlar hakkında bilgi verdi. Mersin deyince akla ticaret, turizm, teknoloji, taşımacılık ve tarım geldiğini dile getiren Yıldırım, bu ‘5 T‘ içerisinde bir tanesinin olmaması halinde diğerlerinin de olmayacağını söyledi. Bu sektörlerin hepsinin bir birini tamamlayan sektörler olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Taşımacılık olmazsa ne ticaret olur, ne turizm olur, ne teknoloji olur ne de tarım olur. Mutlaka ve
mutlaka taşımacılık olması gerekir. Taşımacılığın olması için de yol lazımdır. Havayolu, demiryolu, karayolu, denizyolu, Mersin öyle bir yer ki bu saydığım bütün olanaklara sahip. Allah çok güzel bir coğrafya vermiş. Deniz, ticaret ve Çukurova, Mersin‘le Adana‘yı birleştiren ve Türkiye‘nin bu bölgesinde 5 milyona yakın insanımıza iş, aş sağlayacak çok büyük bir havza. Burada başta havaalanıyla ilgili konuya değinmek istiyorum. Uluslararası Çukurova Havaalanı‘nı yapmaya karar verdiğimizde Adana ve Mersin
arasında anlamsız bir dövüş başladı. ‘Havaalanı Mersin‘e gidiyor‘, ‘Havaalanını Mersin‘e vermeyiz.‘ Bu tartışma başlangıçta çok yumuşak bir havadaydı. Ama daha sonra bu siyasetin de malzemesi haline geldi. İşler bu noktada biraz sarpa sardı. Esasında Mersin ve Adana‘nın ortak havaalanı, Mersin sınırlarında olmakla beraber Adana‘ya daha yakın. Adana‘ya 25, Mersin‘e 35 kilometre mesafede. Coğrafi yakınlık bakımından Adana daha avantajlı durumda. Adana-Pozantı Otoyolu‘na 7 kilometre, dolayısıyla bu havaalanı
bölgesel bir havaalanıdır. Adana‘ya, Mersin‘e ve civarındaki bütün yerleşim yerlerine hitap edecek bir projedir. Havaalanının ‘yap-işlet-devret‘ modeliyle yapımına yönelik Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kararı geçtiğimiz aylarda alınmıştı. Uygulama projeleri haziranda bitiyor. Kamulaştırma için bin tane hak sahibinin hepsiyle teker teker görüşmelerimiz sürüyor. Bizim öncelikli tercihimiz önce rıza ve karşılıklı anlaşmayla bu kamulaştırmayı gerçekleştirmek, aksi takdirde hukuki yollar da her zaman açıktır.
Bunu pek fazla tercih etmiyoruz, çünkü süreçleri uzatıyor. Bu bize davalar hukuki sürece girse bile işi devam ettirme avantajı veriyor. Kamulaştırma süreci iyi gidiyor ve projeler de tamamlandı. Haziran ayında da projemizi ihaleye çıkarmayı hedefliyoruz" ifadelerini kullandı.
"HIZLI TREN HATTINI 10 BİN KİLOMETREYE ÇIKARACAĞIZ"
Hızlı tren konusuna da değinen Yıldırım, "Şu anda bulunan mevcut hattı 10 bin kilometreye çıkarma hedefimiz bulunuyor. Spesifik olarak hat tarihleri var ancak o tarihler tam net değil. Bu konuda hatların projelerinin hazır olması gerekiyor. Projesi hazır olmayan ama bu 10 bin kilometrelik hedefin şu anda 2 bin 300 kilometrelik kısmı da inşaat aşamasında, yapımına devam ediliyor. Yaklaşık olarak 7 bin 770 kilometrelik yüksek hızlı demir yolu hattımız olacak. Bu proje içerisinde Adana, Mersin ve hatta daha
ilerisi tarihi Hibik içinde tüm sorunlarıncaz demir yolunun Suriye‘ye bağlantısı da bu projenin içerisinde yer alıyor. Bunların zamanlaması da bir kısmı hemen başlayacak, bir kısmının hazırlıkları yapılacak ancak bütün bu projelerin tamamı 2023 vizyonu içerisindedir. 2023‘e kadar bir kısmı bitmiş olacak, bir kısmı da hala devam ediyor alacak" diye konuştu.
Karayolu çalışmalarından da bahseden Yıldırım, "Adana‘yla Mersin arasında nasıl bölünmüş otoyol varsa, Mersin‘le Antalya arasında da otoyol olacak. Şu anda bununla alakalı olarak çalışmalarımız devam etmektedir. 2014 yılı içerisinde Mersin-Antalya Karayolu‘nu hizmete açmayı hedefliyoruz. Şu anda bu güzergahta 227 kilometrelik kısım tamamlandı ve bize olan maliyeti 250 milyon lira civarında. Geriye kalan kısmının da coğrafi koşulların olumsuz olması sebebiyle maliyeti 450 milyon lira civarındadır.
Mersin‘de ki yol çalışmaları sadece Antalya yoluyla sınırlı değil, diğer şehirlerarası bağlantı yollarında da çalışmalarımız devam etmektedir" dedi.
CHP Mersin Milletvekili Vahap Seçer ile MHP Mersin Milletvekili Behiç Çelik‘in de görüşlerini aktardığı törende, ‘2013 Akdeniz Oyunları‘nın Mersin‘e kazandırılmasında gösterdiği çabalardan dolayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan adına Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ve AK Parti Mersin Milletvekili Kürşad Tüzmen‘e plaket verildi. Tören, diğer katılımcılara plaket verilmesi ve ‘Yılın İşadamı‘ ödüllerinin takdim edilmesiyle son buldu.