TÜSİAD da sansüre karşı olduğunu açıkladı

TÜSİAD internet sitelerinin yasaklanması ve Blogger hakkında bir açıklama yaptı.

TÜSİAD da sansüre karşı olduğunu açıkladı
Binlerce sitenin bir şekilde yasaklı olduğu ülkemizde bildiğimiz gibi yasaklara karşı çıkan tepkiler son derece cılız söylemlerin ötesine geçemiyor. Ki zaten bu tür demeçler de sadece bilinen üç beş site ile ilgili geliyor. İşte gözönündeki sanal oluşumlardan bir diğeri olan Blogspot'un sansürlenmesi ertesinde kararla ilgili bir eleştiri de TÜSİAD'ın (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği)Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner'den geldi.

TÜSİAD'ın düzenlediği 'Türkiye'de İnternet Sitelerinin Erişiminin Engellenmesi Konusunda Farklı Hukuk Disiplinleri Açısından Değerlendirmeler' başlıklı raporun tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada özetle şunları dile getiriyor Boyner:

Herkesin hayatına derinden nüfuz eden internet; iletişim, haber alma, ticaret ve diğer pek çok alanda inanılmaz bir hızla değişime yol açıyor. Bu değişim etkilerini kişilerin gündelik yaşamlarından, şirketlerin iş yapma anlayışlarına ve ülkelerin ekonomilerine kadar çok geniş bir yelpazede gösteriyor. Bu bağlamda Türkiye'nin sansür denilince ilk akla gelen ülkeler arasında yer alması ise kabul edilemez bir durum. Sansür denilince, dünyada isimleri demokrasiyle anılmayan bazı ülkelerin hemen yanında hatırlanmamız da son derece acı. Ülkemizde birbirinden çok farklı amaçlara hizmet eden, binlerce web sitesi şu anda kapalı durumda. Bunun sebebi ise ülke olarak başta ülkemizdeki hukuki altyapımız olmak üzere kurumlarımızın internetin gelişimine ayak uyduramaması.

Açıklamasının devamında ifade özgürlüğünü de kapsayan temel hak ve özgürlüklerin, anayasamız ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere uluslararası sözleşmelerin öngördüğü şartlar dahilinde sınırlandırılabildiğini belirten Boyner, hak ve özgürlüklerin sınırlandırmanın bazı sınırları, kuralları olduğunu ifade ederken alınması gereken asıl kıstasın bir hak kullanılırken başka kişilerin haklarına zarar verilmemesi olduğu kadar diğer yandan da toplumu oluşturan bireylerin yararlarının da zedelenmemesi olduğunun altını çizdi. Sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve her şeyden önce ölçülü olması gerektiğini ifade eden işadamı, hakkın özüne dokunulmaması gerektiğini vurguladığı açıklaması şu sözlerle sürdürdü:

Sitelerin tek bir yayındaki suç şüphesi sebebiyle bütünüyle erişime kapatılabilmesi, ilgili kanunda belirtilen 'ölçülülük ilkesi'ne aykırılık arzetmektedir. Böyle bir durum hasıl olduğu vakit, sitenin tamamı değil, sadece konusu suç oluşturduğundan şüphe edilen yayının erişimine engel koymakla yetinilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde tabir yerindeyse 'kurunun yanında yaşın da yandığı' orantısız ve özgürlüklere aykırı bir uygulamaya maruz kalınır. Üstelik bu yasakların yarattığı etkiler kişisel hak ve özgürlüklere olduğu kadar ticari hayata da olumsuz yansımakta. Pazarlama, tanıtım ve satış gibi faaliyetlerin kısıtlanması, dijital platformda yürüyen ekonomik faaliyetlere zarar veriyor.

Erişimi engellenen sitelerin profilinin, çocukların cinsel istismarına yönelik sitelerden, ünlü bilim insanlarının internet sitelerine kadar çeşitlenmesinin de bilişim hukukunda gerçekten atılması gereken daha çok adım olduğunu ortaya koyduğunu belirten Boyner, ciddi bir mağduriyetin söz konusu olduğunu ve soruna acil bir çözüm bulunması gerektiği dile getirirken, blogspot ile ilgili ise şunları söyledi:

Blogsite/blogger isimli sitenin kapanması, fikri haklar ihlali sonucunda ortaya çıkmış bir durum. Bu tip korsan yayınları veya diğer fikri haklar ihlallerini elbette tasvip etmemiz mümkün değil. Öte yandan bütün sitenin kapatılarak binlerce blog sahibinin ve onları takip eden kişilerin mağdur edilmesi de oldukça uygunsuz bir durum. Bizim raporumuzda da vurgulamak istediğimiz, suç unsuru taşıyan sayfaların münhasıran kapatılması gerektiği, ancak bu cezaların 'ölçülülük/oranlılık' ilkesine uygun şekilde verilerek tüm sitenin kapatılmaması gerektiğidir.

Biz; demokratik hukuk devletine yakışır bir biçimde kişisel hak ve özgürlüklerin gözetilmesinde hassasiyeti elden bırakmadan ve fikri hakların da korunmasına özen göstererek sorunun adli ve siyasi otoriteler tarafından daha fazla vakit kaybedilmeden çözülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bizce, demokratik bir hukuk devletinde bu tablonun sürdürülebilir olmayacağı çok açık. Zor karmaşık konuları çözmek yerine toptan yasaklama dürtüsü Türkiye'nin geçmişinde kalmak zorunda. Kısaca, 'yasaklama, çöz' diyoruz."