Serdar İnan’dan ‘bedelliye’ Destek

İnanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Serdar İnan, kamuoyunda tartışılan bedelli askerlik uygulamasına destek vereceğini bildirdi.

Serdar İnan’dan ‘bedelliye’ Destek

İnan, konuya dair yaptığı yazılı açıklamada şunları ifade etti:
“1994’te devlet tarafından takdir edilen bedeli ödeyerek, iki ay askerlik yaptım. Bugün bedelli askerlik konusu tekrar açılınca, kafamda şüphe doğdu acaba ben hatamı yaptım? Vatani görevimi kısa yaparak başkalarının hakkını mı yedim? Kararım hayır.

Eskiden feodal idareler vardı. Büyük, hatta tek sermaye kaynağı insandı. Toplum güvenlik ve adalet adına devlet kurma tutkusunu onaylar; o güce sermaye olarak insan sunardı. O sermaye ile devlet bekası tehlikeye girer, devamlılık biterdi. Bu kesintiye sebebiyet vermek değerleri tahrip etmek anlamına gelirdi. Bu sebeple bilgiyi ellerinde bulunduran iktidarlar tarafından askerlği yıpratmak, en büyük suç haline getirilirdi. İnsanlar bu anlayışla asırları geçirirken, askerlik devlete bir borç haline geldi; vatan görevi oldu. Artık ne o devletler var, ne de o iktidarlar; bizler hala o toplumlar olduğumuz iddiasını kaç sene daha taşıyabileceğiz?
Askerlikte temelde üç görev var, bunlar öldürmek, nöbet ve iç hizmettir. Nöbet için kameralar ve profesyonel firmalar gerekeni yapıyor. Bedeli ödendikçe talep edilen hizmeti almak mümkün, hatta geçen de buna benzer bir haber medyada yer aldı. Nöbeti tutulan bir yer yapılan kötü niyetli davranışların ardından profesyonel güvenliğe çevrildi, hem de askeri alan! Burada kendime soruyorum, acaba askeriye güvenlik adına kendi kaynaklarını kullanıp şirketler kursa ben binalarımın kapı güvenlik hizmetini onlara mı, yoksa profesyonel firmalara mı bırakırım? Vallahi herhalde tezkere bekleyen asker kardeşime bırakmam. Şirketler ayrıca kendileri yapılanmaya gidip sınır güvenliğini de minimum insan zayiatı vermeden yapabileceklerdir diye de aklımdan geçiririm. Bakın teneke sınır karakollarında kutsal ‘vatan görevi yapılıyor’ altın cümlesinin ardına saklanarak o kadar çok canımızı kaybettik ki… Bu sistemle bir kardeşimizin hayatı dahi kurtulsa, bence tüm sistemi değiştirmeye değer.
İç hizmete gelince… Burada, patates soymaktan askeri aracı yıkamaya, sonra da paşanın evinin bahçesinde bulunan gülleri budamaya uzayan bir el emeği var. Emek de zaten alınabilir, ödenebilir bir işlem. Memleketin milli geliri veya asgari ücret fiyatları belli, bu rakamların belli kat fazlası ödeyerek sivil hayatta gül budamadan ya da araba yıkamadan fazla iş yapabilen vatandaşlar kendi yerlerine başka birini istihdam ediyor mantığı çerçevesinde bedelini ödeyerek temel askeri eğitim dışında aylarını satın alabilsinler.

En sona bıraktığım öldürmek olan vazife. Bir diğer adı ölmek de olan bu görevi size kendi işim çerçevesinde anlatırsam daha yararlı olacaktır kanısındayım. Bizler inşaatlar yapar, muhtelif iş kollarını istihdam ederiz. Bize her sene dört kura şeklinde Anadolu’dan çocuklar gelse ve dense ki ‘Siz bunları dört ay temel eğitime sokacaksınız, bunlar ile sonradan müşterilerinizin çok beğendiği konutlar planlayacak, yapacak, satacaksınız; müşteriyi memnun edeceksiniz. 18 ay sonra da bu çocuklar eve döndüklerinde bayram edecek, düğün yapacak.’ Sağlayamam, sağlayamam, sağlayamam.
Dünya iletişim dönemini bitirmiş artık Altınçağ’a girme arefesinde; hiçbir profesyonel kalitede yapılması gereken iş, çoğu isteksiz amatörler tarafından yapılamaz. Bugün memleketin kaliteli konut ve işyeri ihtiyacından çok sınır güvenliğine, turizm güvenliğine, can güvenliğine ihtiyacı vardır. Türkiye’nin birincil sorunu amatörlere bırakılamayacak kadar önemlidir. Hamasi cümlelere kapılmadan, ‘Vatandaşlar arasında eşitlik getiriyoruz’ havasıyla güvenliğinizi tehlikeye atmayın. Orduyu profesyonelleştirelim, yaparlarsa iyi, yapamazlar ise hesabını soralım. Anadolu’dan gelen batıda şekillenen ticari felsefemde ben artık her işin hesabının sorulabilir şekliyle baştan kurgulanması gerektiğine kanaat getiriyorum. Bugün asker ergen toplumdan birey ergen topluma geçişte adımlar atıyoruz, henüz daha geçmedik. Bu değişiklikleri bugün değil yarın yapma rahatlığına kapılamayız. Benim gözlerimde hala Evren’in TRT açıklaması var. Aradan o kadar da çok zaman geçmedi. Bir an önce toplum tüm unsurlarıyla Altınçağ hizasına geçmek durumundadır. Altıncağ diyor ki, ‘geçmişi bilinçaltımızı kenara koyarak doğru okuyalım, geleceği günümüzden ileriye açtığımız gönül fenerleriyle hep beraber yazalım.’”