Organ Bağışında `ana Yüreği`
Türk Nefroloji Derneği`nin (TND) düzenlediği 28.
Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi, Antalya`nın Belek beldesindeki Maritim Pine Beach Otel Kongre Merkezi`nde devam ediyor. 19-23 Ekim 2011 tarihleri arasında düzenlenen kongrede, Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof.Dr. Turgay Arınsoy, Prof. Dr. Cengiz Utaş, Prof.Dr. Bülent Altun, Prof.Dr. Kenan Ateş, Prof.Dr. Tevfik Ecder ve Prof.Dr. Kamil Serdengeçti, Türkiye ve dünyadaki son gelişmeleri, yapılan araştırma ve istatistikler hakkında bilgi verdi. Yerli ve yabancı konuşmacıların yer aldığı kongrede, nefroloji, diyaliz, transplantasyon ve hipertansiyonile ilgili konular, güncel gelişmeler ışığında çalışma guruplarının ve üyelerin görüş ve önerileri alındı
KRONİK BÖBREK HASTALIĞI BİR SALGIN Basın toplantısında konuşan Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof.Dr. Gültekin Süleymanlar, kronik böbrek hastalığının, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye`de de adeta salgın halini aldığını ifade etti. Prof.Dr. Süleymanlar`ın verdiği bilgiye göre, basit ve ucuz bazı idrar ve kan testleri kullanılarak erken saptandığında önlenebilir veya ilerlemesi geciktirilebilir olmasına karşın, farkındalığının ve erken tanının düşük olması birçok olguda buna imkan vermemektedir. Hastalık sıklıkla son dönem böbrekyetmezliği evresine ilerlemekte, yüksek sakatlık ve ölüm oranları ve kötü yaşam kalitesi ile hasta sağlığını, uygulanması gereken yüksek maliyetli diyaliz ve böbrek nakli tedavileri ile sağlık bütçesini ciddi bir şekilde tehdit etmektedir." Dünyada iki milyonu aşkın kişinin diyaliz ve böbrek nakli tedavileri ile yaşamını sürdürdüğünü anlatan Süleymanlar, şöyle konuştu: "Yıllık yüzde 7`lik artış oranı ile gelecekteki 10 yıl içinde bu sayının iki katına çıkması ve toplam tedavi maliyetinin 1 trilyon 500 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. Bu şekilde, yakın gelecekte gelişmiş ülkelerin sağlık bütçelerini ciddi olarak zorlayan, daha düşük gelir düzeyine sahip ülkelerde ise altından kalkılması mümkün olmayan bir ekonomik yük ortayaçıkacaktır." TÜRKİYE`DE 7 MİLYON 500 BİN BÖBREK HASTASI VAR Türk Nefroloji Derneği verilerine göre, Türkiye`de diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış yaklaşık 60 bin hasta bulunduğunu belirten Prof.Dr. Süleymanlar, "2015 yılında diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış kişi sayısı 100 bini aşacağı ve halen 1 milyar 500 milyon dolar olan tedavi maliyetinin iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir. Aslında son dönem böbrek yetmezliği görülen hastalar, kronik böbrek hastalığı sorununun buz dağının su üstündeki kısmını oluşturmaktadır" dedi.
Tüm dünyada erişkinlerin yaklaşık yüzde 10`unda böbrek hastalığı bulunduğunun tahmin edildiğini anlatan Süleymanlar, sözlerine şöyle devam etti: "Türk Nefroloji Derneği tarafından 23 ilde 10 bin 750 erişkinin katılımı ile yapılan `CREDIT` çalışması yapıldı. Türkiye`de erişkinlerin yüzde 15.7`sinde çeşitli evrelerde kronik böbrek hastalığı varlığını göstermiştir. Bu oran, basit bir hesapla ülkemizde 7 milyon 500 bine yakın kronik böbrek hastası bulunduğu, yani her 6-7 erişkinden birinin böbrek hastasıolduğu anlamına gelmekte ve sorunun boyutunun tahmin edilenin çok üzerinde olduğuna dikkat çekmektedir." FARKINDALIK ÇOK DÜŞÜK Türkiye`de kronik böbrek rahatsızlığında olan kişilerin hastalıklarının farkında olmadığını belirten Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof.Dr. Kenan Ateş ise şunları söyledi: "Her 6-7 erişkinden birinde kronik böbrek hastalığı var. İkinci bir sorun olarak ise farkındalık. Bu çok düşündürücü. Kronik böbrek hastası olduğu halde rahatsızlığını bilmiyor. 23 Eylül 2010 tarihinde Antalya`da başlayan ve 5 Aralık 2010`da İzmir`de biten 75 günlük proje boyunca toplam 21 şehre gidildi. 50 bin kişiyebroşür dağıtımı, video gösterimi ve bilgilendirme toplantıları ile böbrek sağlığı ve hastalıkları konusunda bilgilendirmiştir. Bu bağlamda 6 bin 483 kişiye tarama yapıldı. Tarama sonrasında yüzde 1.6`sı hastalığın farkında değil. Farkındalık çok düşük." Sağlık kontrolü yapılan bireylerin yüzde 10`unda kronik böbrek rahatsızlığının tespit edildiğini anlatan Ateş, şunları söyledi: "Kronik böbrek hastalığı sıklığının yaş ilerledikçe arttığı ve 70 yaş üzerindeki her 4 kişiden birinin kronik böbrek hastası olduğu saptandı. Ki bu rakamlara çok daha az duyarlı yöntemler kullanılmasına rağmen ulaştık. Kronik böbrek hastalığı saptananların sadece yüzde 5.7`si hastalığının farkında. Ziyaret edilen iller arasında da kronik böbrek hastalığı sıklığı Erzincan`dayüzde 16.7 ile en yüksek ve en düşük olarak ise Şanlıura`da yüzde 5.4 bulundu." ŞİŞMAN BİR TOPLUM HALİNE GELİYORUZ Kronik böbrek hastalığı için en yüksek risk gruplarının şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, kalp damar hastalığı ve ailesinde böbrek hastalığı olanlar olduğunu belirten İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı`ndan Prof. Dr. Tevfik Ecder de, "Sizin rahatsızlığınızın olmaması hiç bir sorunun olmadığı anlamına gelmiyor. Ne yazık ki birçok hasta böbrekler tahrip olduktan sonra tedavi edilmek isteniyor. Aslında basit incelemelerle erkenden farkındalık olabilir" diyekonuştu.
Toplumda herkesin kan basıncı testi yaptırması gerektiğini anlatan Ecder, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kronik böbrek hastalığı için risk faktörlerini tanımlamak gerektiğini, yüksek risk grubundaki bireylere yapılacak tarama testleri ile hastalığın erken evrede saptanması ve ilerlemesinin engellenmesi, gerekse risk faktörlerini ve böbrek hastalığı gelişimini azaltmak için toplumun neler yapması gerektiği bakımından son derece önemlidir. Risk faktörleri arasında obezite, sigara, böbrek taşı, tekrarlayanidrar yolu infeksiyonları, sık ağrı kesici kullanımı, bağ dokusu hastalıkları ve düşük doğum ağırlığı sayılabilir. Diyabet rakamlarla gittikçe artıyor. 10 yıl önce yüzde 6 olan diyabet rakamları, şu an yüzde 12 civarında. Son 10 yılda diyabet hastalığı iki katına çıktı. Obezite bunlardan biri. Giderek şişman bir toplum haline geliyoruz. Yaşam tarzımıza son derece dikkat edilmemiz lazım." TUZUN MASADAN KALDIRILMASI GEREKİYOR Hipertansiyon rahatsızlığında tuz tüketiminin çok önemli olduğunu belirten Nefroloji ve Diyaliz Uzmanı Prof. Dr. Bülent Altun da, "Tuz, böbrek ve kalp sağlığı için de bir hayli tehlikeli. Türkiye olarak yoğun tuz tüketiyoruz. Obezitelerde bu rakam daha da fazla. Kullanım miktarı sosyal ekonomik durumu düşük ve kırsal bölgedekilere göre çok daha fazlalık gösteriyor" dedi.
ABD`ye göre 2-3 kat daha fazla tuz tükettiğimizi anlatan Altun, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye`de ortalama 18 gram. Bunu da en çok ekmekten tüketiyoruz. Bu yüzden besin seçimi çok önemli. Tuzun masadan kaldırılması gerekiyor. Daha tadına bakmadan tuz dökme alışkanlığımız var. İlkokul eğitim düzeyinde tuz tüketimini vurgulanması lazım. Bugünlerden tuzu azaltırsanız 10 yıl sonra böbrek rahatsızlığını azaltabilirisiniz. Gözümüzün önünden tuzu kaldırmak gerekiyor. İlk yapılması gereken ekmekteki tuzoranını azaltmak. Beslenme koşullarını değiştirmemiz lazım. Pideciye gittiğinizde MC Donalds`dan daha az tuz tüketmiş olmuyoruz. Aldığınız gıdaları en az 2-3 saatlık suda bekleterek sodyumunu dışa ve suya bırakmak lazım." Türkiye`de 63 bin kişinin böbrek yetmezliği yaşadığını belirten Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy ise, "Bunların 49 bini hemodiyaliz görüyor. 1 yılda toplam 16 bin kişi yeni kronik böbrek yetmezliği tedavisi görüyor. Organ transplantasyonu 2006 yılında 830`iken, 2011 yılında 2 bin 549`a yükseldi. Ama rakamlar hâla az" dedi. Canlı organ verenlerin kadavralardan yüksek sayıda olduğunu anlatan Arınsoy da şunları söyledi: "En yüksek canlı organ verenlerinbaşında da anneler geliyor. Sonra ise kardeş. Eşlerde böbrek vermeye başlayanlarında sayısı son yıllarda arttı. Ama hâla toplam nakillerin yüzde 76`sı canlıdan yüzde 24`ü ise kadavradan. Kadavra bağışının özendirilmesi lazım."
Kaynak: İHA
KRONİK BÖBREK HASTALIĞI BİR SALGIN Basın toplantısında konuşan Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof.Dr. Gültekin Süleymanlar, kronik böbrek hastalığının, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye`de de adeta salgın halini aldığını ifade etti. Prof.Dr. Süleymanlar`ın verdiği bilgiye göre, basit ve ucuz bazı idrar ve kan testleri kullanılarak erken saptandığında önlenebilir veya ilerlemesi geciktirilebilir olmasına karşın, farkındalığının ve erken tanının düşük olması birçok olguda buna imkan vermemektedir. Hastalık sıklıkla son dönem böbrekyetmezliği evresine ilerlemekte, yüksek sakatlık ve ölüm oranları ve kötü yaşam kalitesi ile hasta sağlığını, uygulanması gereken yüksek maliyetli diyaliz ve böbrek nakli tedavileri ile sağlık bütçesini ciddi bir şekilde tehdit etmektedir." Dünyada iki milyonu aşkın kişinin diyaliz ve böbrek nakli tedavileri ile yaşamını sürdürdüğünü anlatan Süleymanlar, şöyle konuştu: "Yıllık yüzde 7`lik artış oranı ile gelecekteki 10 yıl içinde bu sayının iki katına çıkması ve toplam tedavi maliyetinin 1 trilyon 500 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. Bu şekilde, yakın gelecekte gelişmiş ülkelerin sağlık bütçelerini ciddi olarak zorlayan, daha düşük gelir düzeyine sahip ülkelerde ise altından kalkılması mümkün olmayan bir ekonomik yük ortayaçıkacaktır." TÜRKİYE`DE 7 MİLYON 500 BİN BÖBREK HASTASI VAR Türk Nefroloji Derneği verilerine göre, Türkiye`de diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış yaklaşık 60 bin hasta bulunduğunu belirten Prof.Dr. Süleymanlar, "2015 yılında diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış kişi sayısı 100 bini aşacağı ve halen 1 milyar 500 milyon dolar olan tedavi maliyetinin iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir. Aslında son dönem böbrek yetmezliği görülen hastalar, kronik böbrek hastalığı sorununun buz dağının su üstündeki kısmını oluşturmaktadır" dedi.
Tüm dünyada erişkinlerin yaklaşık yüzde 10`unda böbrek hastalığı bulunduğunun tahmin edildiğini anlatan Süleymanlar, sözlerine şöyle devam etti: "Türk Nefroloji Derneği tarafından 23 ilde 10 bin 750 erişkinin katılımı ile yapılan `CREDIT` çalışması yapıldı. Türkiye`de erişkinlerin yüzde 15.7`sinde çeşitli evrelerde kronik böbrek hastalığı varlığını göstermiştir. Bu oran, basit bir hesapla ülkemizde 7 milyon 500 bine yakın kronik böbrek hastası bulunduğu, yani her 6-7 erişkinden birinin böbrek hastasıolduğu anlamına gelmekte ve sorunun boyutunun tahmin edilenin çok üzerinde olduğuna dikkat çekmektedir." FARKINDALIK ÇOK DÜŞÜK Türkiye`de kronik böbrek rahatsızlığında olan kişilerin hastalıklarının farkında olmadığını belirten Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof.Dr. Kenan Ateş ise şunları söyledi: "Her 6-7 erişkinden birinde kronik böbrek hastalığı var. İkinci bir sorun olarak ise farkındalık. Bu çok düşündürücü. Kronik böbrek hastası olduğu halde rahatsızlığını bilmiyor. 23 Eylül 2010 tarihinde Antalya`da başlayan ve 5 Aralık 2010`da İzmir`de biten 75 günlük proje boyunca toplam 21 şehre gidildi. 50 bin kişiyebroşür dağıtımı, video gösterimi ve bilgilendirme toplantıları ile böbrek sağlığı ve hastalıkları konusunda bilgilendirmiştir. Bu bağlamda 6 bin 483 kişiye tarama yapıldı. Tarama sonrasında yüzde 1.6`sı hastalığın farkında değil. Farkındalık çok düşük." Sağlık kontrolü yapılan bireylerin yüzde 10`unda kronik böbrek rahatsızlığının tespit edildiğini anlatan Ateş, şunları söyledi: "Kronik böbrek hastalığı sıklığının yaş ilerledikçe arttığı ve 70 yaş üzerindeki her 4 kişiden birinin kronik böbrek hastası olduğu saptandı. Ki bu rakamlara çok daha az duyarlı yöntemler kullanılmasına rağmen ulaştık. Kronik böbrek hastalığı saptananların sadece yüzde 5.7`si hastalığının farkında. Ziyaret edilen iller arasında da kronik böbrek hastalığı sıklığı Erzincan`dayüzde 16.7 ile en yüksek ve en düşük olarak ise Şanlıura`da yüzde 5.4 bulundu." ŞİŞMAN BİR TOPLUM HALİNE GELİYORUZ Kronik böbrek hastalığı için en yüksek risk gruplarının şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, kalp damar hastalığı ve ailesinde böbrek hastalığı olanlar olduğunu belirten İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı`ndan Prof. Dr. Tevfik Ecder de, "Sizin rahatsızlığınızın olmaması hiç bir sorunun olmadığı anlamına gelmiyor. Ne yazık ki birçok hasta böbrekler tahrip olduktan sonra tedavi edilmek isteniyor. Aslında basit incelemelerle erkenden farkındalık olabilir" diyekonuştu.
Toplumda herkesin kan basıncı testi yaptırması gerektiğini anlatan Ecder, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kronik böbrek hastalığı için risk faktörlerini tanımlamak gerektiğini, yüksek risk grubundaki bireylere yapılacak tarama testleri ile hastalığın erken evrede saptanması ve ilerlemesinin engellenmesi, gerekse risk faktörlerini ve böbrek hastalığı gelişimini azaltmak için toplumun neler yapması gerektiği bakımından son derece önemlidir. Risk faktörleri arasında obezite, sigara, böbrek taşı, tekrarlayanidrar yolu infeksiyonları, sık ağrı kesici kullanımı, bağ dokusu hastalıkları ve düşük doğum ağırlığı sayılabilir. Diyabet rakamlarla gittikçe artıyor. 10 yıl önce yüzde 6 olan diyabet rakamları, şu an yüzde 12 civarında. Son 10 yılda diyabet hastalığı iki katına çıktı. Obezite bunlardan biri. Giderek şişman bir toplum haline geliyoruz. Yaşam tarzımıza son derece dikkat edilmemiz lazım." TUZUN MASADAN KALDIRILMASI GEREKİYOR Hipertansiyon rahatsızlığında tuz tüketiminin çok önemli olduğunu belirten Nefroloji ve Diyaliz Uzmanı Prof. Dr. Bülent Altun da, "Tuz, böbrek ve kalp sağlığı için de bir hayli tehlikeli. Türkiye olarak yoğun tuz tüketiyoruz. Obezitelerde bu rakam daha da fazla. Kullanım miktarı sosyal ekonomik durumu düşük ve kırsal bölgedekilere göre çok daha fazlalık gösteriyor" dedi.
ABD`ye göre 2-3 kat daha fazla tuz tükettiğimizi anlatan Altun, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye`de ortalama 18 gram. Bunu da en çok ekmekten tüketiyoruz. Bu yüzden besin seçimi çok önemli. Tuzun masadan kaldırılması gerekiyor. Daha tadına bakmadan tuz dökme alışkanlığımız var. İlkokul eğitim düzeyinde tuz tüketimini vurgulanması lazım. Bugünlerden tuzu azaltırsanız 10 yıl sonra böbrek rahatsızlığını azaltabilirisiniz. Gözümüzün önünden tuzu kaldırmak gerekiyor. İlk yapılması gereken ekmekteki tuzoranını azaltmak. Beslenme koşullarını değiştirmemiz lazım. Pideciye gittiğinizde MC Donalds`dan daha az tuz tüketmiş olmuyoruz. Aldığınız gıdaları en az 2-3 saatlık suda bekleterek sodyumunu dışa ve suya bırakmak lazım." Türkiye`de 63 bin kişinin böbrek yetmezliği yaşadığını belirten Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy ise, "Bunların 49 bini hemodiyaliz görüyor. 1 yılda toplam 16 bin kişi yeni kronik böbrek yetmezliği tedavisi görüyor. Organ transplantasyonu 2006 yılında 830`iken, 2011 yılında 2 bin 549`a yükseldi. Ama rakamlar hâla az" dedi. Canlı organ verenlerin kadavralardan yüksek sayıda olduğunu anlatan Arınsoy da şunları söyledi: "En yüksek canlı organ verenlerinbaşında da anneler geliyor. Sonra ise kardeş. Eşlerde böbrek vermeye başlayanlarında sayısı son yıllarda arttı. Ama hâla toplam nakillerin yüzde 76`sı canlıdan yüzde 24`ü ise kadavradan. Kadavra bağışının özendirilmesi lazım."