Bülent Arınç: "türkiye`de Laikliğin Yeniden Yorumlanması Sosyal Bir İhtiyaçtır``
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Türkiye`de bugün laikliğin yeniden yorumlanması gereği konusu Türkiye`nin önemli bir konusudur.
Bu sosyal bir ihtiyaçtır" dedi
Bülent Arınç, Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından üniversitenin Acıbadem Yerleşkesi`nde düzenlenen "Din Devlet İlişkileri Sempozyumu"na katıldı. Sempozyumda Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Fener Rum Patriği Barholomeos, Ermeni Ortodoks Patrik Vekili Aram Ateşyan, Süryani Kadim Ortodoks Patrik Vekili Yusuf Çetin ve Vatikan`ın Türkiye dini temsilcisi Mgr. Louis Pelatre ile çok sayıda kişi de hazır bulundu
Sempozyumda konuşan Bülent Arınç, "Bu gün Türkiye`de laikliğin yeniden yorumlanması gereği konusu Türkiye`nin önemli bir konusudur. Bu sosyal bir ihtiyaçtır`` dedi. Toplumların statik değil dinamik kuruluşlar olduğunu ifade eden Arınç, "Biz duvardaki bir portre değiliz. Şurada duvarda bir portre olsaydı eminim, mesela Atatürk`ün ışıkla verilmiş, dikkat ederseniz hep aynı istikamete bakıyor. Başka bir fotoğrafta olabilirdi. O fotoğraf orada kaldığı müddetçe aynı istikamete bakacak. Ama toplumlar duvardakibir portre değil. İnsanların ihtiyaçları geliştikçe, düşünceleri geliştikçe, anlayışları geliştikçe, dünyadaki bir takım teknolojik imkanlarla dünyayı tanımak mümkün oldukça, düşünceler elbette farklılaşabilir" diye konuştu.
Türkiye`deki laiklik uygulamasının en fazla Fransa`ya benzediğinin söylendiğini ama Fransa`daki laiklik uygulamalarının Türkiye`den çok farklı olduğunu ifade eden Bülent Arınç, şunları söyledi; "Bazı ülkelerin Anayasalarına bakarsanız önce Allah`ın ismiyle başlar. ikincisi kiliseyi gösterir. Kiliseye bağlılıktan bahseder. Kiliselerde nikah kıyılması konusu bu güne kadar hiç tartışılmadı. Tartışılmaması lazım. Bunlar bir taraftan toplumun gelenekleri, görenekleri, bir taraftan inancıdır. Bir taraftan sosyal imkanlar sebebiyle bu kullanılmaktadır. Ama Türkiye`de bunları hepsi tartışılıyor." Arınç, bugün yeni bir anayasa çalışması içinde olduklarını ifade ederek, "Bu yeni Anayasa da elbette devletin temel nizamları denen bugün de Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin temel ilkeleri olarak sayılan laiklik, sosyal hukuk elbette bir devlet olarak bunların temelde bulunması arzu edilir istenir, bunlardan korku duyulmaz. Ama mesela 2 maddenin gerekçesine baktığınız zaman ne demek `laik`, Ne demek `Hukuk`, ne demek `sosyal`, ne demek `demokratik` az çok bunun gerekçedeki tarifini görebilirsiniz. Bu günekadar laiklik nedir, ne değildir tartışması yapıldı. Birilerine göre laiklik bu, başkasına göre tamamen farklı bir şey. Uygulama farklı olunca elitler, Jakobenler bu işi adeta bir laikçi din haline getirmek isteyenler karşıdakilere düşman olarak gördüler. Hepsi bir uygulamadır, bir hayat biçimidir. Bir yaşamdır, bir anlayıştır, dinsizlik değildir. Aynı zamanda bütün inanç gruplarını kabul etmektir. Bu Ateizm de içerisinde olmak suretiyle. Onların sorgulanmamasıdır. Onlara maksatlı yaklaşılmamasıdır. Bir çoktarifleri var bunların. İlla bu olacak başkasına müsaade etmiyoruz anlayışı bu güne kadar bir çatışma unsuruydu. Bu Aleviler ile Sünniler arasında da böyledir, farklı inanç grupları arasında da böyledir. Bu gün ne kadar güzel bir dostluk içerisindeyiz. Benim söylediklerimin hepsi de yanlış olabilir. Ama onlar beni dinliyor, ben onları saygıyla dinliyorum. Ve çok noktada da müşterek bulunuyoruz" dedi.
Din gerçeğini bunlardan koparıp atmanın mümkün olmadığını kaydeden Arınç, "dinin dünyada işi ne diyenlere" katılmadıklarını söyledi. Arınç, "Din hayatın en büyük gerçeği. Bu Kıpti bir inançtır. İnanırsınız ve ya inanmazsınız. İnanmamak da bir inançtır aynı zamanda. Ben seni hor ve hakir görmem, seni bu inançsızlığından dolayı sorgulamam. Bu inançsızlığın da dolayı, diyelim ki Ateistsin sen, sen şundan mahrumsun diyemem. Sana insan olduğun için ve insanlığın temel hakkı bunu gerektirdiği için bu gözlebakmam gerekir" diye konuştu.
163. maddenin geçmişte nasıl uygulandığına da değinen ve davalardan örnekler veren Arınç, "Arkadaşlar benim dosyam kabarık. Herkesin bir koleksiyonu var. Benim de koleksiyonum 163. maddenin iddianameleri" dedi. "LAİKLİK DİN ÖZGÜRLÜKLERİNİ KISITLAMAK DEĞİLDİR" Fener Rum Patriği Bartholomeos ise dinin, toplumsal hakkaniyet meselelerine karşı sarf edilen gayretlerde çok etkili bir ittifak olduğunu ifade ederek, "Din, siyaset ile ekonominin ana işlevine ters gitmeden fakirliğin giderilmesinde, küreselleşen dünyada dengelerin sağlanmasında, çatışmaların hakim olduğu ortamlarda ırkçılık ile kökten dinciliğe karşı mücadele etmek ve ötekileştirmeye karşı hoşgörüyü geliştirmekte farklı bir perspektif temin temektedir" dedi
Laik devletin tanımının, hukuk devleti olmak, demokrasi çerçevesinde inanç gruplarını teminat altına almak, temel insan ve toplumsal haklarını savunmak ve aralarındaki eşitliği de garanti etmek niteliklerini teşkil ettiğini belirten Fener Rum Patriği, "Laiklik din özgürlüklerini kısıtlamak değildir. Geçmişte olmuş olabilir, nitekim olmuştur ve bazı konularda laikliğin yanlış tasvir edilmesi ve yanlış tatbik edilmesinin sonuçları maalesef bugüne kadar devam etmektedir" diye konuştu
Kaynak: İHA
Bülent Arınç, Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından üniversitenin Acıbadem Yerleşkesi`nde düzenlenen "Din Devlet İlişkileri Sempozyumu"na katıldı. Sempozyumda Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Fener Rum Patriği Barholomeos, Ermeni Ortodoks Patrik Vekili Aram Ateşyan, Süryani Kadim Ortodoks Patrik Vekili Yusuf Çetin ve Vatikan`ın Türkiye dini temsilcisi Mgr. Louis Pelatre ile çok sayıda kişi de hazır bulundu
Sempozyumda konuşan Bülent Arınç, "Bu gün Türkiye`de laikliğin yeniden yorumlanması gereği konusu Türkiye`nin önemli bir konusudur. Bu sosyal bir ihtiyaçtır`` dedi. Toplumların statik değil dinamik kuruluşlar olduğunu ifade eden Arınç, "Biz duvardaki bir portre değiliz. Şurada duvarda bir portre olsaydı eminim, mesela Atatürk`ün ışıkla verilmiş, dikkat ederseniz hep aynı istikamete bakıyor. Başka bir fotoğrafta olabilirdi. O fotoğraf orada kaldığı müddetçe aynı istikamete bakacak. Ama toplumlar duvardakibir portre değil. İnsanların ihtiyaçları geliştikçe, düşünceleri geliştikçe, anlayışları geliştikçe, dünyadaki bir takım teknolojik imkanlarla dünyayı tanımak mümkün oldukça, düşünceler elbette farklılaşabilir" diye konuştu.
Türkiye`deki laiklik uygulamasının en fazla Fransa`ya benzediğinin söylendiğini ama Fransa`daki laiklik uygulamalarının Türkiye`den çok farklı olduğunu ifade eden Bülent Arınç, şunları söyledi; "Bazı ülkelerin Anayasalarına bakarsanız önce Allah`ın ismiyle başlar. ikincisi kiliseyi gösterir. Kiliseye bağlılıktan bahseder. Kiliselerde nikah kıyılması konusu bu güne kadar hiç tartışılmadı. Tartışılmaması lazım. Bunlar bir taraftan toplumun gelenekleri, görenekleri, bir taraftan inancıdır. Bir taraftan sosyal imkanlar sebebiyle bu kullanılmaktadır. Ama Türkiye`de bunları hepsi tartışılıyor." Arınç, bugün yeni bir anayasa çalışması içinde olduklarını ifade ederek, "Bu yeni Anayasa da elbette devletin temel nizamları denen bugün de Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin temel ilkeleri olarak sayılan laiklik, sosyal hukuk elbette bir devlet olarak bunların temelde bulunması arzu edilir istenir, bunlardan korku duyulmaz. Ama mesela 2 maddenin gerekçesine baktığınız zaman ne demek `laik`, Ne demek `Hukuk`, ne demek `sosyal`, ne demek `demokratik` az çok bunun gerekçedeki tarifini görebilirsiniz. Bu günekadar laiklik nedir, ne değildir tartışması yapıldı. Birilerine göre laiklik bu, başkasına göre tamamen farklı bir şey. Uygulama farklı olunca elitler, Jakobenler bu işi adeta bir laikçi din haline getirmek isteyenler karşıdakilere düşman olarak gördüler. Hepsi bir uygulamadır, bir hayat biçimidir. Bir yaşamdır, bir anlayıştır, dinsizlik değildir. Aynı zamanda bütün inanç gruplarını kabul etmektir. Bu Ateizm de içerisinde olmak suretiyle. Onların sorgulanmamasıdır. Onlara maksatlı yaklaşılmamasıdır. Bir çoktarifleri var bunların. İlla bu olacak başkasına müsaade etmiyoruz anlayışı bu güne kadar bir çatışma unsuruydu. Bu Aleviler ile Sünniler arasında da böyledir, farklı inanç grupları arasında da böyledir. Bu gün ne kadar güzel bir dostluk içerisindeyiz. Benim söylediklerimin hepsi de yanlış olabilir. Ama onlar beni dinliyor, ben onları saygıyla dinliyorum. Ve çok noktada da müşterek bulunuyoruz" dedi.
Din gerçeğini bunlardan koparıp atmanın mümkün olmadığını kaydeden Arınç, "dinin dünyada işi ne diyenlere" katılmadıklarını söyledi. Arınç, "Din hayatın en büyük gerçeği. Bu Kıpti bir inançtır. İnanırsınız ve ya inanmazsınız. İnanmamak da bir inançtır aynı zamanda. Ben seni hor ve hakir görmem, seni bu inançsızlığından dolayı sorgulamam. Bu inançsızlığın da dolayı, diyelim ki Ateistsin sen, sen şundan mahrumsun diyemem. Sana insan olduğun için ve insanlığın temel hakkı bunu gerektirdiği için bu gözlebakmam gerekir" diye konuştu.
163. maddenin geçmişte nasıl uygulandığına da değinen ve davalardan örnekler veren Arınç, "Arkadaşlar benim dosyam kabarık. Herkesin bir koleksiyonu var. Benim de koleksiyonum 163. maddenin iddianameleri" dedi. "LAİKLİK DİN ÖZGÜRLÜKLERİNİ KISITLAMAK DEĞİLDİR" Fener Rum Patriği Bartholomeos ise dinin, toplumsal hakkaniyet meselelerine karşı sarf edilen gayretlerde çok etkili bir ittifak olduğunu ifade ederek, "Din, siyaset ile ekonominin ana işlevine ters gitmeden fakirliğin giderilmesinde, küreselleşen dünyada dengelerin sağlanmasında, çatışmaların hakim olduğu ortamlarda ırkçılık ile kökten dinciliğe karşı mücadele etmek ve ötekileştirmeye karşı hoşgörüyü geliştirmekte farklı bir perspektif temin temektedir" dedi
Laik devletin tanımının, hukuk devleti olmak, demokrasi çerçevesinde inanç gruplarını teminat altına almak, temel insan ve toplumsal haklarını savunmak ve aralarındaki eşitliği de garanti etmek niteliklerini teşkil ettiğini belirten Fener Rum Patriği, "Laiklik din özgürlüklerini kısıtlamak değildir. Geçmişte olmuş olabilir, nitekim olmuştur ve bazı konularda laikliğin yanlış tasvir edilmesi ve yanlış tatbik edilmesinin sonuçları maalesef bugüne kadar devam etmektedir" diye konuştu