Türk Eğitim-Sen İstanbul Bölge Başkanı Hanefi Bostan:

Türk Eğitim-Sen İstanbul Bölge Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, yarın sona erecek olan 2010-2011 eğitim-öğretim yılı birinci döneminin eğitim sisteminde mesafe katedilemeyen bir dönem olduğunu savunarak, "Öğretmen açığı ve atama bekleyen öğretmenle

Yazılı açıklama yapan Hanefi Bostan, ısrarla sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına devam edildiğini belirterek, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun sözleşmeli öğretmenleri kadroya geçireceğine ilişkin defalarda söz verdiğini belirtti. Bostan, "Sözleşmeli öğretmenler bugün Maliye Bakanlığı’nın insafına terk edilmiştir. Hatta öyle ki, öğretmenler sözleşmelilik uygulamasının kaldırılmasını beklerken, 18. Milli Eğitim Şûrasında tüm öğretmenlerin sözleşmeli olarak istihdam edilmesi yönünde karar alınmakistenmiş, bu karar sendikamızın gayretleri ile geri püskürtülmüştür. Bu da Milli Eğitim Bakanlığı’nın nasıl ikili oynadığını, sözleşmeli öğretmenlerin gözünün içine baka baka nasıl yalan söylediğini kanıtlamaktadır. Bugün öğretmenlerin karşısında ne yazık ki, öğretmenine sahip çıkmayan, onu koruyup, kollamayan, verdiği sözden dönen, iş güvencesini elinden almaya çalışan bir Milli Eğitim Bakanlığı vardır. Sözleşmeli öğretmenler bugün yalnız bırakılmıştır, çaresizdir, Bakan tarafından kandırılmış olmanınşaşkınlığı ve öfkesi içerisindedir. Görünen o ki, Bakan Çubukçu artık bu konuyu rafa kaldırmıştır ve sözleşmeli öğretmenlere karşı umursamaz bir tavır içindedir. Herkesin bilmesi gerekir ki, şayet sözleşmeli öğretmenleri umutlandıran, onlara kadro sözü veren bakanlık, sözünde durmazsa, Türk Eğitim-Sen’in eylemleri şiddeti artarak devam edecektir. Bakanlık sözünü unutmuş olsa da, Maliye Bakanına boyun eğmiş olsa da Türk Eğitim-Sen unutmayacaktır. Öğretmenlere değer vermeyen, onları ağır yüklertaşımaya mahkum eden bakanlığı affetmeyecektir" açıklamasını yaptı."ŞUBAT’TA 30 BİN EK ÖĞRETMEN ALIMI YAPILMASINI İSTİYORUZ "Bostan, öğretmen açığı ve atama bekleyen öğretmenlerin durumunun eğitim sisteminin büyük bir yarası olduğunu ifade ederek, açıklamalarına şöyle devam etti:"Milli Eğitim Bakanlığı, bu sorunlara duyarlı yaklaşmamakta, atama sayısının artırılması için hükümet üzerinde etki oluşturamamaktadır. Maliye Bakanlığı’nın belirlediği kadro sayısına razı olan, öğretmenler için savaşmayan Bakanlık, pasif bir duruş sergilemektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, 2011 yılında 55 bin öğretmen ataması yapılacağını açıklamıştır. Öğretmen sayısının, ihtiyacı karşılamadığı düşünüldüğünde ve atama bekleyen öğretmen sayısının 344 bin olduğu göz önüne alındığında, 55 bin öğretmenatamasının devede kulak kaldığı görülecektir. Öte yandan 2010 yılında KPSS skandalı yaşanmış ve sınav iptal edilmiştir. İptal edilen sınavda hakkıyla yüksek puan alan adaylar, ikinci kez girdikleri sınavda daha düşük puan almaları nedeniyle atanma şansı elde edememiştir. Öğretmen adayları kendilerini kapana kısılmış hissetmektedir ve atanma umutlarını başka bahara ertelemek zorunda kalmıştır. Bu nedenle Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz Şubat ayında 30 bin ek öğretmen alımı yapılmasıdır. Bu konudaöğretmen adayları arasında ciddi bir beklenti oluşmuştur. Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 30 bin öğretmen ataması yapacak gücü de vardır. Yeter ki bu yönde bir istek ve gayret oluşsun. 30 bin ek atama hem mağdur olan öğretmen adaylarını rahatlatacak, hem de öğretmen açığına bir nebze de olsa çare olacaktır. Umuyoruz ki bu kez Bakanlığın görmeyen gözleri görür, duymayan kulakları duyar ve 30 bin ek öğretmen alımı Şubat ayında gerçekleştirilir.""KPSS SKANDALINDA MEB İYİ BİR SINAV VERMEDİ"Eğitim camiasının KPSS skandalıyla sarsıldığını hatırlatan Hanefi Bostan, Türk Eğitim-Sen’in KPSS Eğitim Bilimleri testinde soruların sızdırıldığını tespit ettiğini ve bunun üzerine sınavın iptal edildiğini hatırlattı. Bostan, aradan geçen 5 aya rağmen soruşturmanın tamamlanmamış ve sorumluların bulunamamış olmasının kendilerini endişeye sürüklediğini ifade ederek, "Bugüne dek soruşturmanın akıbeti hakkında herhangi bir bilgi kamuoyuyla paylaşılmazken, şaibeli isimlerden bazıları ne yazık ki öğretmenolarak atanmıştır. Hatta soruları ele geçiren B.S. bile soruşturma devam ettiği halde, ikinci kez yapılan sınava girmiştir. Akıllara durgunluk veren bu olay, büyük bir sorumsuzluğun, vurdumduymazlığın en somut kanıtıdır. Sınav sorularını ele geçirdiği kanıtlanan bir kişiye ikinci kez sınava girme hakkı tanınması, bu konuda hiçbir önlem alınmaması trajedidir. Öte yandan KPSS skandalı sürecinde Milli Eğitim Bakanlığı iyi bir sınav verememiştir. Bakanlık, sınavda şaibe olmasına rağmen, ilk başlarda atamalarıertelemeye yanaşmamıştır. MEB, Türk Eğitim-Sen’in ısrarları ve kamuoyunun baskısı sonucunda atamaları ertelemiştir. Öte yandan YÖK de KPSS skandalında sınıfta kalmıştır. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, sınavda şaibe olduğunu kabullenmek istememiştir. ÖSYM’nin kendisine bağlı bir kurum olduğunu unutan ve bu skandalda payı olduğunu göz ardı eden YÖK Başkanı Özcan’ın, zaman zaman sözde isyanına tanık oluyoruz. YÖK Başkanının ’artık hırsızlar bulunsun’ şeklindeki isyanını biz eğitimciler gerçekçi bulmuyoruz.Baştan beri olaya samimi yaklaşmayan YÖK Başkanı Özcan şov yapmaktadır. Özetle, KPSS skandalında hem MEB, hem de YÖK başarılı bir sınav verememiş ve sınıfta kalmıştır. Türkiye KPSS ayıbıyla yaşayacaktır" ifadelerini kullandı.Hanefi Bostan, eğitim çalışanlarının ekonomik ve sosyal yönden yalnız bırakıldıklarını savundu. "Öğretmeni, memuru, teknisyeni, hizmetlisiyle bir bütün olan eğitim çalışanları, bir türlü refaha ulaşamamış, eğitimciler kredi kartlarına yüklenmiş, banka borçları artmış, borcu borçla kapatma yoluna gitmiştir" diyen Bostan, şöyle devam etti:uf0retmen atamasının devede kul"Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim çalışanlarına ekonomik ve sosyal yönden iyileştirmeler yapılması için kılını kıpırdatmamaktadır. Çalışanının hakkını savunmayan, onlara kol kanat germeyen Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim çalışanları gözünde saygınlığı, güvenirliliği kalmamıştır." "ÖĞRETMEN AÇIĞI GÜN GECTİKÇE BÜYÜYOR"Öğretmen açığı gibi derslik açığının da devam ettiğini dile getiren Bostan, 2009-2010 MEB istatistiklerine göre Türkiye’de derslik başına ilköğretimde 32 öğrencinin düştüğünü belirtti. OECD Bir Bakışta Eğitim 2010 Raporu’na göre ise OECD ülkelerinde ilköğretimde ortalama sınıf mevcudunun 21,6 olduğunu anlatan Bostan, şunları kaydetti:"Bu rakam, Avusturya’da 19,3; Danimarka’da 19,6; Yunanistan’da 16,8; İtalya’da 18,7; Lüksemburg’da 15,7; Portekiz’de 18,8’dir. OECD ülkeleri baz alındığında da Türkiye’de ilköğretimde derslik açığı 154 bin 444 olacaktır. 2011 yılı eğitim bütçesi de beklentilerimizi karşılamamıştır. 2011 yılında Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi 34 milyar TL’dir. Buna göre 2011 MEB bütçesi merkezi bütçenin yüzde 10,90’ına denk gelmektedir. Bu rakam 2009 yılında yüzde 10,64, 2010 yılında ise yüzde 9,80’di. Bilindiği gibibütçenin büyük kısmı personel giderlerine ayrılmaktadır. Dolayısıyla yatırımlar yetersiz kalmaktadır. Okullaşma oranı da okul öncesinde 4-5 yaş grubunda yüzde 38,55, ilköğretimde yüzde 98,17, ortaöğretimde yüzde 64,95’tir. Okullaşma oranlarında yüzde 100’e ulaşamamış olmamız, özellikle ortaöğretimde okullaşma oranının yüzde 64,95’te kalması Türk milli eğitimi adına büyük bir utançtır."Bostan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmeni, hizmetliyi, memuru unutmuş bir görüntü içerisinde olduğunu öne sürerek, "Kendi personelini yok sayan, personelin de güven duymadığı bir kurum halinde yönetilen MEB, bir yandan eğitim çalışanlarını kaybederken, diğer yandan ülke geleceğini ne kadar olumsuz etkilediğini görmek ve kendine gelmek zorundadır. Kendisine yandaş kadrolar oluşturan MEB, genel seçim öncesinde yandaşlarını küstürmemek için şube müdürlüğü sınavı yapmaktan bile korkmaktadır. Bugün bin 995şube müdürlüğü kadrosunun bin 300 tanesi geçici, yandaş kadrolarla doldurulmuştur ve her geçen gün bu sayı artmaktadır. Bu kadar pervasızca yandaşlarını kayıran ve diğer eğitim çalışanlarını dışlayan MEB, bir küskünler ordusu yarattığını fark edemeyecek kadar kör ve sağırı oynamaktadır. Bu kafayla devam eden MEB’in eğitim-öğretim davasında bir başarı sağlayamayacağı açıktır. İşte tüm bunlar Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2010-2011 eğitim-öğretim yılında karnesini olumsuz etkilemiştir. Öğretmeni unutan veöğretmenin kazanılmış haklarını yandaşlara peşkeş çeken, çığlıklara kulak tıkayan başarı sağlayamayacağı açıktır. Yukarıda çizdiğimiz tablo, Milli Eğitim Bakanlığı’nın başarısızlıkların adresi haline geldiğini ve beceriksiz ellerde kötü yönetildiğini ortaya koymaktadır. Öğretmenin hakkını yiyenler, yarın öğretmenin karşısına hangi yüzle çıkacaktır?" dedi. (ÇK-CC-Y)
Kaynak: İHA