Arınç: 'Oturup Çatal Kaşığı Alacaksınız Afiyetle Yiyeceksiniz'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yeni anayasa paketiyle fişlemelerin son bulacağını belirterek, "Telefon dinleme hakkım yok benim, röntgen yapma hakkım yok benim
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yeni anayasa paketiyle fişlemelerin son bulacağını belirterek, "Telefon dinleme hakkım yok benim, röntgen yapma hakkım yok benim. Gizli kameralarla senin işyerinde, evinde ne yaptığını benim öğrenme hakkım yok. O dünya sana ait, ona kimse karışamaz. Ama Türkiye'de öyle olmadı. Fişlenmeler oldu" dedi.
Manisa ve ilçelerinde referandum çalışmalarını sürdüren Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Soma'da bir dizi ziyarette bulundu. İlk olarak esnafla bir araya gelen Arınç, esnafa hayırlı işler diledi. Ardından Belediye Başkanı Hasan Ergene'yi makamında ziyaret etti. Arınç daha sonra Soma Huzurevinde yaşlı vatandaşlarla bir araya geldi. Yaşlı vatandaşların sorunlarını dinleyen Arınç, her türlü yardım için kendisini ve kaymakamı istedikleri zaman arayabileceklerini söyledi. Arınç, ardından
Manisa'nın Soma İlçe Belediyesi'nin Kaymakam Gündüz Beder Kültür Merkezi'nde düzenlediği iftar yemeğine katıldı. Arınç, iftardan sonra yaptığı konuşmada şöyle konuştu: "Göreceksiniz eller vicdana konur da hayırlı olsun diye oyunu kullanırsa insan, bundan mutlaka güzel sonuçlar çıkacaktır" dedi. Bu anayasanın 16 defa değiştiğini ülkenin parçalanmadığını anlatan Arınç, sözlerine şöyle devam etti: "bölünmemiş, tehdit altında kalmamış. Şimdi değişince 'bölünecek, parçalanacak' demek milleti sersem zannetmek
demektir. Anayasalar değişebilir. Anayasanın kendisi de değişeceğini öngörüyor. İlk 3- 4 maddesi değiştirilemez hükümlerdir. Bunlara ilişmemek lazım. Biz de ilişmeyi aklımızdan geçirmiyoruz. Ama 175 maddenin 171'ini de değiştirebilirsiniz kaldırabilirsiniz."
Anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi'nden geçerek halkın önüne geldiğini hatırlatan Arınç, şunları söyledi: ''Artık kıvamındadır. Oturup çatal kaşığı alacak afiyetle yiyeceksiniz. O noktada pişti kızardı. Anayasa Mahkemesi'nin denetiminden geçti, önümüze geldi. Bir mühür. Önündeki kağıda ya 'Evet' ya 'Hayır'a basacaksın bu kadar basit.''
Türkiye'nin 1960'tan bu yana iki büyük askeri darbe gördüğünü ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye aynı zamanda muhtıralar, gece yarısı gündüz, 28 Şubat süreçleri, 27 Nisan akşamı Genelkurmay'ın sitesine konan muhtıra mı, bildiri mi daha kendileri de anlaşamadılar, bu tür yazılarla seçilmiş hükümetlere parlamento idaresine müdahale edilmesi demokrasilerde asla kabul edilemez."
55 TANE MAFYA ÖRGÜTÜNÜ ÇÖKERTTİK
Hükümet olarak yaptıkları en önemli işlerden birisinin de çete ve mafyalara karşı verdikleri mücadele olduğuna dikkat çeken Arınç, sekiz yılda Türkiye'de 55 tane mafya örgütünü çökerttiklerini söyledi.
Siyasi suikastların kesildiğini anlatan Arınç, şöyle konuştu: "Faili meçhul kalmadı 8 yılda. İş yapan anında yakalanıyor cezasını buluyor. Ne neşterler ne sauna hiçbirisinin ismi cismi kalmadı. Hepsinin kökünü kazıdık. Türkiye huzura ulaştı. Türkiye sükuneti gördü. Mafya ve çeteleşme kanunsuz suç örgütleri Türkiye'de hayat hakkı bulamıyor. Siyasi ve politik olan çeteler de mafyalar da var. Her gün gazetelerde televizyonlarda 3-4 sene evvel biz iş başına geldikten sonra kim nerede oturmuş, ne hesabı yapmış
kim hangi balyoz, hangi kafesin içinde ne yapacağını planlamış hükümetleri nasıl devireceğini, milleti nasıl toplayacağını, kime karşı suikastlerin yapılması gerektiğini santim santim hesaplamış. Onların bir hesabı var. Allah'ın da bir hesabı var. Başlarına balyoz indi hepsi perişan oldu. Yargı önünde şimdi hesap veriyorlar."
Yaptıkları işin çoluk çocuk oyuncağı olmadığını belirten Arınç, "Bazıları bu yüzden belki korkarak 'hayır' denmesini istiyor. Biz ciddi adamlarız ciddi işler yaparız. Önemli işler yaparız. Büyük işler yaparız. Bizim işimiz çelik çomak oynamak değil. Anayasanın değişmesi gereken maddeleri de bunlar'' dedi.
BU KEPAZELİKLERİ BİZZAT YAŞADIM
Arınç, Türkiye'de fişleme diye bir olay olduğunu, bu olayın adının bile çok kötü olduğunu, insanın özel hayatının, kişilik haklarının çok önemli olduğunu söyledi. ''Komşunla iyi geçin ama aradan duvarları kaldırma'' sözünü hatırlatan Arınç, evdeki duvarların, perdelerin oradaki aile hayatının mahremiyetinin bir göstergesi olduğunu, bir kişinin perdeyi açıp da başkasının yatak odasına bakma, kapısını kırıp da içeride nelerin olduğunu görme hakkı olmadığını ifade etti. "Telefon dinleme hakkım yok benim,
röntgen yapma hakkım yok benim. Gizli kameralarla senin işyerinde, evinde ne yaptığını benim öğrenme hakkım yok" diyen Arınç, "O dünya sana ait, ona kimse karışamaz" ifadelerini kullandı.
Ama Türkiye'de öyle olmadığını anlatan Arınç, sözlerine şöyle devam etti:
"Fişlenmeler oldu. Bazen jandarma, bazen polis, bazen kapıcı, bazen MİT mensubu, bazen aynı yerde çalıştığın insandan bilgiler aldılar; bu adam ne yer ne içer, eşinin başı açık mı, kapalı mı, namaz kılar mı, kılmaz mı? Çocuklarını hangi dershaneye, okula gönderir? Bunları bilsen ne olacak? 'Ama bunları bilsem çok önemli. Çünkü onun zihniyetini öğrenmiş olacağım' der. Sana ne? Hangi düşüncede, mezhepte, etnik kökende olursa olsun, o özel hayat seni ilgilendirmez desek de fişlenmeler öyle boyuta ulaştı ki,
elimize gelen kağıtlarda görüyoruz. 'Bu kaymakam şöyle şöyledir, bunun terfisini engelleyin, bu vali olmasın, buna kırmızı bir not düşelim.' Ben bunları kendi gözlerimle gördüm. Biz de bu devleti tanıdık."
Beş sene meclis başkanlığı yaptığını anlatan Arınç, şunları söyledi: "Bu kepazelikleri bizzat yaşadım. Elimde aldığım sicil dosyalarında, tertemiz, pırıl pırıl insanlara düşülen kırmızı kalemli notları gördüm. 'Asla terfi edemez, çünkü bu adam sosyal değildir, içki bile içmiyor' notunu görünce kendimden utandım. Bunları kaldırıyoruz. Fişlenme kepazeliği yok. Bundan sonra herkes özel hayatında serbest, ne istiyorsa yapsın, neye inanıyorsa inansın. Artık kişisel verileri koruyacağız. Bir madde de bu. Bana
ait bilgiler benim rızam olmadan, benim bilgim dışında hiç kimse tarafından bilinemeyecek ve açıklanamayacak. Böyle bir düzenleme Anayasa'da yoktu. Biz bunu Anayasa'ya koyuyoruz.''
BİZ 'HAYIR' DERKEN İKİ FARKLI ŞEY SÖYLERİZ
Birilerinin 'Hayır' kelimesini farklı manada kullandığını ifade eden Arınç, sözlerine şöyle devam etti:"Biz hayır derken iki farklı şey söyleriz. Birileri bunu yuvarlayabilir. Bir kahvenin kırk yıl hatırı varmış, kahvenin rengi kahverengiymiş. Hayır renginin de kahverengiymiş. Sen kahverengiye bu sefer basarken hatırımı korumuş olacakmışsın. Tekerleme oldu ama aynen böyle söylüyor bir tanesi. En çok hayır kelimesini konuşan biziz. Geldim hayırlı geceler, hayırlı iftarlar, hayırlı bayramlar dedim. Herşeye
biz hayırla başlarız. Hayır şerrin karşılığıdır. Evet'in karşılığı ise hayırdır. Biz birşeyi reddedeceğimiz zaman hayır diyoruz. Yoksa hayırlı bir işe de sırtımızı dönmüyoruz. Yaptığımız iş güzel iyi ve inşallah Türkiye için yararlı bir iştir. Ona evet diyeceğiz. Ama biz şerre de karşı da hayırın yanında olacağız.''
(ÖND-HO-Y)
Manisa ve ilçelerinde referandum çalışmalarını sürdüren Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Soma'da bir dizi ziyarette bulundu. İlk olarak esnafla bir araya gelen Arınç, esnafa hayırlı işler diledi. Ardından Belediye Başkanı Hasan Ergene'yi makamında ziyaret etti. Arınç daha sonra Soma Huzurevinde yaşlı vatandaşlarla bir araya geldi. Yaşlı vatandaşların sorunlarını dinleyen Arınç, her türlü yardım için kendisini ve kaymakamı istedikleri zaman arayabileceklerini söyledi. Arınç, ardından
Manisa'nın Soma İlçe Belediyesi'nin Kaymakam Gündüz Beder Kültür Merkezi'nde düzenlediği iftar yemeğine katıldı. Arınç, iftardan sonra yaptığı konuşmada şöyle konuştu: "Göreceksiniz eller vicdana konur da hayırlı olsun diye oyunu kullanırsa insan, bundan mutlaka güzel sonuçlar çıkacaktır" dedi. Bu anayasanın 16 defa değiştiğini ülkenin parçalanmadığını anlatan Arınç, sözlerine şöyle devam etti: "bölünmemiş, tehdit altında kalmamış. Şimdi değişince 'bölünecek, parçalanacak' demek milleti sersem zannetmek
demektir. Anayasalar değişebilir. Anayasanın kendisi de değişeceğini öngörüyor. İlk 3- 4 maddesi değiştirilemez hükümlerdir. Bunlara ilişmemek lazım. Biz de ilişmeyi aklımızdan geçirmiyoruz. Ama 175 maddenin 171'ini de değiştirebilirsiniz kaldırabilirsiniz."
Anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi'nden geçerek halkın önüne geldiğini hatırlatan Arınç, şunları söyledi: ''Artık kıvamındadır. Oturup çatal kaşığı alacak afiyetle yiyeceksiniz. O noktada pişti kızardı. Anayasa Mahkemesi'nin denetiminden geçti, önümüze geldi. Bir mühür. Önündeki kağıda ya 'Evet' ya 'Hayır'a basacaksın bu kadar basit.''
Türkiye'nin 1960'tan bu yana iki büyük askeri darbe gördüğünü ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye aynı zamanda muhtıralar, gece yarısı gündüz, 28 Şubat süreçleri, 27 Nisan akşamı Genelkurmay'ın sitesine konan muhtıra mı, bildiri mi daha kendileri de anlaşamadılar, bu tür yazılarla seçilmiş hükümetlere parlamento idaresine müdahale edilmesi demokrasilerde asla kabul edilemez."
55 TANE MAFYA ÖRGÜTÜNÜ ÇÖKERTTİK
Hükümet olarak yaptıkları en önemli işlerden birisinin de çete ve mafyalara karşı verdikleri mücadele olduğuna dikkat çeken Arınç, sekiz yılda Türkiye'de 55 tane mafya örgütünü çökerttiklerini söyledi.
Siyasi suikastların kesildiğini anlatan Arınç, şöyle konuştu: "Faili meçhul kalmadı 8 yılda. İş yapan anında yakalanıyor cezasını buluyor. Ne neşterler ne sauna hiçbirisinin ismi cismi kalmadı. Hepsinin kökünü kazıdık. Türkiye huzura ulaştı. Türkiye sükuneti gördü. Mafya ve çeteleşme kanunsuz suç örgütleri Türkiye'de hayat hakkı bulamıyor. Siyasi ve politik olan çeteler de mafyalar da var. Her gün gazetelerde televizyonlarda 3-4 sene evvel biz iş başına geldikten sonra kim nerede oturmuş, ne hesabı yapmış
kim hangi balyoz, hangi kafesin içinde ne yapacağını planlamış hükümetleri nasıl devireceğini, milleti nasıl toplayacağını, kime karşı suikastlerin yapılması gerektiğini santim santim hesaplamış. Onların bir hesabı var. Allah'ın da bir hesabı var. Başlarına balyoz indi hepsi perişan oldu. Yargı önünde şimdi hesap veriyorlar."
Yaptıkları işin çoluk çocuk oyuncağı olmadığını belirten Arınç, "Bazıları bu yüzden belki korkarak 'hayır' denmesini istiyor. Biz ciddi adamlarız ciddi işler yaparız. Önemli işler yaparız. Büyük işler yaparız. Bizim işimiz çelik çomak oynamak değil. Anayasanın değişmesi gereken maddeleri de bunlar'' dedi.
BU KEPAZELİKLERİ BİZZAT YAŞADIM
Arınç, Türkiye'de fişleme diye bir olay olduğunu, bu olayın adının bile çok kötü olduğunu, insanın özel hayatının, kişilik haklarının çok önemli olduğunu söyledi. ''Komşunla iyi geçin ama aradan duvarları kaldırma'' sözünü hatırlatan Arınç, evdeki duvarların, perdelerin oradaki aile hayatının mahremiyetinin bir göstergesi olduğunu, bir kişinin perdeyi açıp da başkasının yatak odasına bakma, kapısını kırıp da içeride nelerin olduğunu görme hakkı olmadığını ifade etti. "Telefon dinleme hakkım yok benim,
röntgen yapma hakkım yok benim. Gizli kameralarla senin işyerinde, evinde ne yaptığını benim öğrenme hakkım yok" diyen Arınç, "O dünya sana ait, ona kimse karışamaz" ifadelerini kullandı.
Ama Türkiye'de öyle olmadığını anlatan Arınç, sözlerine şöyle devam etti:
"Fişlenmeler oldu. Bazen jandarma, bazen polis, bazen kapıcı, bazen MİT mensubu, bazen aynı yerde çalıştığın insandan bilgiler aldılar; bu adam ne yer ne içer, eşinin başı açık mı, kapalı mı, namaz kılar mı, kılmaz mı? Çocuklarını hangi dershaneye, okula gönderir? Bunları bilsen ne olacak? 'Ama bunları bilsem çok önemli. Çünkü onun zihniyetini öğrenmiş olacağım' der. Sana ne? Hangi düşüncede, mezhepte, etnik kökende olursa olsun, o özel hayat seni ilgilendirmez desek de fişlenmeler öyle boyuta ulaştı ki,
elimize gelen kağıtlarda görüyoruz. 'Bu kaymakam şöyle şöyledir, bunun terfisini engelleyin, bu vali olmasın, buna kırmızı bir not düşelim.' Ben bunları kendi gözlerimle gördüm. Biz de bu devleti tanıdık."
Beş sene meclis başkanlığı yaptığını anlatan Arınç, şunları söyledi: "Bu kepazelikleri bizzat yaşadım. Elimde aldığım sicil dosyalarında, tertemiz, pırıl pırıl insanlara düşülen kırmızı kalemli notları gördüm. 'Asla terfi edemez, çünkü bu adam sosyal değildir, içki bile içmiyor' notunu görünce kendimden utandım. Bunları kaldırıyoruz. Fişlenme kepazeliği yok. Bundan sonra herkes özel hayatında serbest, ne istiyorsa yapsın, neye inanıyorsa inansın. Artık kişisel verileri koruyacağız. Bir madde de bu. Bana
ait bilgiler benim rızam olmadan, benim bilgim dışında hiç kimse tarafından bilinemeyecek ve açıklanamayacak. Böyle bir düzenleme Anayasa'da yoktu. Biz bunu Anayasa'ya koyuyoruz.''
BİZ 'HAYIR' DERKEN İKİ FARKLI ŞEY SÖYLERİZ
Birilerinin 'Hayır' kelimesini farklı manada kullandığını ifade eden Arınç, sözlerine şöyle devam etti:"Biz hayır derken iki farklı şey söyleriz. Birileri bunu yuvarlayabilir. Bir kahvenin kırk yıl hatırı varmış, kahvenin rengi kahverengiymiş. Hayır renginin de kahverengiymiş. Sen kahverengiye bu sefer basarken hatırımı korumuş olacakmışsın. Tekerleme oldu ama aynen böyle söylüyor bir tanesi. En çok hayır kelimesini konuşan biziz. Geldim hayırlı geceler, hayırlı iftarlar, hayırlı bayramlar dedim. Herşeye
biz hayırla başlarız. Hayır şerrin karşılığıdır. Evet'in karşılığı ise hayırdır. Biz birşeyi reddedeceğimiz zaman hayır diyoruz. Yoksa hayırlı bir işe de sırtımızı dönmüyoruz. Yaptığımız iş güzel iyi ve inşallah Türkiye için yararlı bir iştir. Ona evet diyeceğiz. Ama biz şerre de karşı da hayırın yanında olacağız.''
(ÖND-HO-Y)