Sdp'nin Anadolu Buluşmaları

Eski Avrupa Ülkücüleri Federasyonu Başkanı Musa Serdar Çelebi, "Eğer 'evet' derseniz bugüne kadar darbeler yapan, ülkenin ekonomik hayatını felç eden, sosyal hayatını dinamitleyen, bizim tüm siyasi hayatımızı, eğitim hayatımızı nesillerimizi, geleceğimizi mahveden bir gidişe 'dur' demiş olacaksınız

Eski Avrupa Ülkücüleri Federasyonu Başkanı Musa Serdar Çelebi, "Eğer 'evet' derseniz bugüne kadar darbeler yapan, ülkenin ekonomik hayatını felç eden, sosyal hayatını dinamitleyen, bizim tüm siyasi hayatımızı, eğitim hayatımızı nesillerimizi, geleceğimizi mahveden bir gidişe 'dur' demiş olacaksınız. 'Hayır' derseniz milli iradenin üzerindeki ipotek devam edecek" dedi.
Sivil Dayanışma Platformu'nun (SDP) yeni ve demokratik anayasa talebini dile getirdiği 'Anadolu Buluşmaları'nın 28'inci ayağı Osmaniye'de gerçekleşti. 12 Eylül'de oylanacak anayasa değişikliğinin masaya yatırıldığı toplantıda konuşan Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı ve Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Murat İnanç,1992 yılında eski başbakanlardan DSP'nin eski genel başkanı Bülent Ecevit, MHP'nin eski genel başkanı Alparslan Türkeş başta olmak üzere birçok siyasetçinin 1992 yılında 12 Eylül
Anayasası'nın değiştirilmesi gerektiğini savundukları söyledi.
Hak-İş olarak 12 Eylül'den 10 yıl sonra Ankara'da 'Anayasa Kurultayı' düzenlediklerini belirten İnanç, "27 Şubat 1992'de Milli Kütüphane'de düzenlediğimiz kurultaya katılan değerli siyasi parti liderleri, mevcut anayasadan şikayetçi olmuşlardır. Merhum Alparslan Türkeş, o günkü unvanı Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) Genel Başkanı olan merhum Alparslan Türkeş, mevcut 82 darbe anayasasının bazı eksikliklerini ifade ederek değiştirilmesi gerektiğini söylüyor. Merhum olan DSP'nin Genel Başkanı Bülent Ecevit
de darbe anayasasının değiştirilmesini istediğini açıkladı. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Moğultay, SHP Grup Başkan Vekili merhum Aydın Güven Gürkan ve tüm katılımcılar 12 Eylül Anayasası'nı eleştirerek değiştirilmesi gerektiğini açıklamıştı" açıklamasını yaptı.
Geçmişte yapılan açıklamalara karşı bugün bazı siyasilerin, 'siyasi tehlike' olarak görmesinden dolayı 'kıskançlık krizine' girerek anayasa değişikliğine karşı çıktıklarını ileri süren İnanç, "Getirilen yenilikleri getirenleri beğenmeyebilirsiniz. Onların meşrebini, siyasetini, kültürlerini, bölgelerini beğenmeyebiliriz ama getirilen haklar eğer bizim ve çocuklarımız için, yarının Türkiye'si için, demokrasi, özgürlük ifade ediyorsa 12 Eylül'de 'evet' diyoruz, 13 Eylül'de 'hayır' deriz. Yani bu getirilen
değişikliklere 'evet' demek, bir parti yandaşlığı olmuyor. Darbelerin karanlığından demokrasinin aydınlığına giden bir yol oluyor. Hepimiz, çocuklarımıza yarın için yaşanabilir bir Türkiye bırakmaya mecburuz" diye konuştu.
Eski Avrupa Ülkücüleri Federasyonu Başkanı Musa Serdar Çelebi de konuşmasında, bazı kesimlerin, "Evet derseniz Türkiye İran gibi olacak, bunun önünü almak mümkün değil" şeklinde akla hayale gelmez şeyler söylediğini ifade ederek, "Yok 'evet' dersek Kürdistan kurulacak. Açılım ile Türkiye bölünecek, şöyle olacak, böyle olacak. Bakın siz 12 Eylül'de sandığın başına gidince bir tek şey yapmış olacaksınız. 'Evet' derseniz bugüne kadar darbeler yapan ve ülkenin ekonomik hayatını felç eden, sosyal hayatını
dinamitleyen, bizim tüm siyasi hayatımızı, eğitim hayatımızı nesillerimizi geleceğimizi mahveden bir gidişe 'dur' demiş olacaksınız. Eğer siz 'hayır' derseniz hem bu millete hem bütün kainata bizi darbelerle yöneten irademiz üzerine ipotek koyan oligarşiye, bu devletin bütün imkanlarını kendi dar grupları için kullanan çeteye 'evet' demiş olacaksınız. Bugün artık uçmaya hazırlanan, cihanın en büyük devletleri arasında olmaya çalışan Türkiye'nin daha fazla beklemeye tahammül yoktur" dedi.
Kenan Evren'in "12 Eylül öncesinde darbe olgunlaşsın diye bir sene bekledik" açıklamasını hatırlatan emekli Cumhuriyet Savcısı Avukat Reşat Petek ise şunları söyledi:
"Ama o darbe olgunlaşıncaya kadar sağdan ve soldan çatıştırdıkları bizim evlatlarımızın oluk gibi kanları aktı. Ondan sonra kendilerini kurtarıcı ilan ettiler. Eğer bu gerçekliği bilmezsek, 'Oh ne güzel anarşiyi geldi de durdurdu' diyebilirsiniz ama öncesinin gerçeği var. Uzağa gitmeyelim, 28 Şubat. Bir senaryo çizdiler. Türkiye'de birinci tehdit irticai tehdit dediler. Nerde irticai tehdit? O senaryo uygulanması lazım ki halk inansın. Öyleyse tercihler ortaya çıkarılacak. Müslüm Gündüz'ü hatırlıyorsunuz
değil mi? Ali Kalkancı'yı, Fadime Şahin'i hatırlıyorsunuz değil mi? Televizyonlarda gözyaşı, o edepsizlikler. Neydi bunlar? Türkiye'deki irticai tehditlerin varlığını ispat için yazılmış senaryonun aktörleriydi, artistleriydi. Şimdi nerede onlar? O rolleri verenlerin himayesinde bir yerdeler. Ama vazifelerini yaptılar, yaptırdılar. Yani 28 Şubat döneminde irtica adıyla bir tehlikenin varlığına bu milleti inandırmak için o senaryoları yaptılar. Tıpkı 12 Eylül öncesinde yaptıkları gibi, 60 darbesinden önce
yaptıkları gibi. Bu alışkanlık bitmedi. 2002'den itibaren bakıyorsunuz, Sarı Kız, Ayışığı, Eldiven, Yakamoz, Balyoz, Kafes. Ne bunlar? Yeni darbe planları" ifadelerini kullandı.