Başbakan Erdoğan: '(nabucco) Destek Anlaşmalarının Önümüzdeki Ekim Ayı İçerisinde İmzalanması Planlanıyor'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Nabucco projesine ilişkin destek anlaşmalarının önümüzdeki ekim ayı içerisinde imzalanmasının planlandığını söyledi.
Karadeniz Enerji ve Ekonomi Formu'nun açılışında konuşan Başbakan Erdoğan, bu yüzyılın en önemli gündem başlıklarından birinin enerji olduğunu, enerji arzının ise sürekli büyüme kaydettiğini söyledi. Talep artışının zamanında ve güvenli bir şekilde karşılanabilmesi için 2030 yılına kadar küresel çapta enerji sektörüne 26 trilyon dolar tutarında yatırımın gerçekleştirilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, enerjide arz güvenliği ve sürdürülebilir enerji arzının önemine dikkat çekti.
Başbakan Erdoğan, "Ortak bir vizyonla hareket edersek, karşılıklı güven ve çıkar ilişkilerine ilkeler çerçevesinde riayet edersek, adaleti sadece ulusal bazda değil uluslar arası bazda da hızlı şekilde tesis edersek tüm zorlukları aşabilmemiz mümkün olacaktır" dedi.
Dünyada 1.5 milyar kişinin henüz elektriğin ulaşamadığını belirten Erdoğan, "Son küresel finans krizi, bu tablonun sürdürülebilir olmadığını somut şekilde göstermiştir. Eğer daha ağır krizler yaşamak istemiyorsak, refahın küreselleşmesi, yoksulluğun giderilmesi ve kaynakların adil bir şekilde dağıtılması konularına da daha bir hassasiyetle değinmek zorundayız" diye konuştu.
Bölgesel barış imkanlarını geliştirmeden küresel barışın gerçekleşmeyeceğini ifade eden Erdoğan, enerji ihtiyacının büyük kısmını doğudan sağlayan Avrupa'nın Türkiye'nin hassasiyetini paylaşmasını beklediklerini belirterek şunları söyledi:
"Özellikle doğalgazda benim '3 t' dediğim, tedarik, transit, tüketim, konusu bunda bile henüz Nabucco olayında bir konsensüs sağlanabilmiş değil. Zira tedarikinin yapılamadığı bir doğalgazın, transitinin veya tüketiminin konulması gündemde nasıl yer alacak, bu düşündürücü. Türkiye olarak her şeye hazır olduğumuzu söylüyoruz ama sorumluluğu birinci derecede üstlenmesi gereken koordinatör noktasındakilerin hala bu konuda ciddi adım atmadıklarına şahit oluyoruz. Ve her geçen gün aleyhimize çalışıyor.
Aynı şeyi insani noktada, Filistin konusunda hassasiyetimizi ifade ederken bunu politik bir kaygıyla ya da farklı gerekçelerle ortaya koymuyoruz. Bunu çok açık, net söylüyorum bunu insanlık adına yaptık ve insanlık adına da yapmaya devam edeceğiz. Zira bu bizim medeniyet anlayışımızın gereği. Bu bizim tarihten devraldığımız mirasın gereği. Bütün bunları dünya barışı için yaptık.
Aynı şey İran'ın nükleer çalışmalarının diplomasi ve diyalog yoluyla çözümünü savunurken, bunu sadece bölgesel ve küresel barış adına yaptık. Balkanlar'da, Kafkasya'da barış ve istikrarı bölgenin huzur ve refahı için savunduk ve savunuyoruz.
On yıllardır ülke olarak maruz kaldığımız terör saldırılarının bizim ülkemize ne kadar zarar verdiğini bölge için de bir tehdit teşkil ettiğini ifade ettik. Ama Filistin meselesinde, Irak, Afganistan, Gürcistan meselesinde maruz kaldığımız terör meselesinde, ne yazık ki çarpıtmalar, dezenformasyon nedeniyle gerekli desteği bulamadık."
1990-2008 döneminde Türkiye'nin birincil enerji talebi artış hızının yıllık ortalama 4.3 düzeyinde gerçekleştiğine işaret eden Erdoğan, "Ülkemiz dünyada 2002 yılından bu yana elektrik ve doğalgazda Çin'den sonra en fazla talep artışına sahip ikinci büyük ekonomi konumuna yükseldi. Türkiye, dünyanın ispatlanmış enerji rezervlerinin yüzde 65'inin yanı başında bulunuyor. Ülkemiz Hazar bölgesi, Orta Asya ve Ortadoğu ile enerji tüketicisi Avrupa arasında hem bir köprü, hem terminal olma özeliğini taşıyor.
Aktif bir şekilde hem ülkemizin hem bölgemizin enerji arz güvenliğini sağlamak üzere çok noyutlu enerji politikaları takip ediyor hem de önemli gaz ve petrol transit projelerinin geliştirilmesinde öncü olmak için gayret sarf ediyoruz" dedi.
Türkiye'nin enerji alanında attığı adımlara da dikkat çeken Erdoğan şunşarı söyledi:
"Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattını 2006 yılının mayıs ayında hizmete açtık. Doğu-batı enerji koridorunun ikinci unsuru olan Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattı sadece Türkiye'nin gaz talebinin karşılanması açısından değil aynı zamanda AB'nin hızla artan gaz ihtiyacının karşılanması açısından da önem taşıyor.
Burada ülkemiz adına adım atmadık geleceği düşündük. Türkmen, Özbek, Kazak gazları gibi doğu orijinli gazların doğu-batı enerji koridorunun bütün boyutlarıyla tamamlanması amacıyla Bakü-Tiflis-Erzurum projesine bağlanması gerekiyor. Bu sebeple Avrupa için geliştirilmekte olan boru hattı projelerini en azından başlangıç aşamasında besleyebilecek olan Bakü-Tiflis-Erzurum projesine büyük önem veriyoruz.
Türkiye-Yunanistan doğalgaz boru hattının inşaatını tamamladık. 18 Kasım 2007 tarihinde resmi açılış töreni yaptık ve buradan gaz iletimine başlandı. Bu hattın İtalya bağlantısı, Güney Afrika gaz ringinin ikinci aşamasını oluşturuyor. Roma'da temmuz 2007'de anlaşmayı imzaladık, genel prensiğleri belirledik. Yunanistan-İtalya bağlantısının önümüzdeki süreçte tamamlanmasıyla Hazar gazının orta Avrupa'ya kadar sevk edilmesini sağlayacağız.
Avrupa'ya diğer gaz rotası ise, Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya hattı veya bilinen adıyla Nabucco projesidir. Nabucco'nun hükümetler arası anlaşmasını Ankara'da 13 Temmuz 2009'da imzaladık. Ayrıca projeye ilişkin destek anlaşmalarının önümüzdeki ekim ayı içerisinde imzalanması planlanıyor. Hatta projeye tedarik noktasında Irak'ı da teşvik ettik, bugün onlar da anlaşmanın içerisinde bulunmak suretiyle 15milyar metreküp yıl bir taahhütte bulundu.
Yıllık yaklaşık 31 milyar metreküplük kapasiteye sahip olacak olan boru hattı projesi, Avrupa Komisyonu tarafından destekleniyor ama uygulama bekliyor. Bu uygulamaya geçilmesi sürecini bekliyoruz.
Nabucco, bu konuda ortaya atılmış diğer projeler arasında en önde gelenlerdendir. Nabucco boru hattının Avrupa'nın kaynak ve güzergah çeşitliliğine önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Yüne son varış yeri Avrupa olmak üzere Arap gaz botu hattının Türkiye'ye uzatılması için gerekli şartlar d terör saldırılarının bizim ülkemize ne kadar zarar verdiüzerinde görüşmelerimiz sürdürüyoruz. Hükümetler arası görüşmelerle birlikte ilgili ulusal gaz şirketleri arasındaki teknik çalışmalar da eş zamanlı olarak devam ediyor.
Irak'ın yeniden yapılanması ve refahı için petrol ile birlikte doğalgazın önemli bir kaynak olduğuna inanıyoruz. Bu sebeple Irak hükümetinin şartlar el verdiğince Avrupa'nın artan talebinin karşılanması için bir an önce doğalgazı ihraç ürünü olarak değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Ceyhan bölgesindeki tesisler Irak gazı için büyük bir potansiyel arz ediyor."
Irak-Türkiye doğalgaz boru hattının ikili ve bölgesel olarak en umut vaat edici işbirliği alanı olduğunu ifade eden Erdoğan, "İstanbul ve Çanakklale boğazlarının Karadeniz'e ulaşan Rus ve Hazar bölgesi petrollerini daha fazla taşımasının mümkün olmadığını da vurgulamak isterim. Zira bu Türkiye için, İstanbul'umuz için çok büyük bir tehlikedir. Geçmişte bunun bedelini biz boğazda ağır yaşadık. Boğazların yükünü hafifletecek projeleri ve özellikle Samsun-Ceyhan projesini önemsiyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan, "Ortak bir vizyonla hareket edersek, karşılıklı güven ve çıkar ilişkilerine ilkeler çerçevesinde riayet edersek, adaleti sadece ulusal bazda değil uluslar arası bazda da hızlı şekilde tesis edersek tüm zorlukları aşabilmemiz mümkün olacaktır" dedi.
Dünyada 1.5 milyar kişinin henüz elektriğin ulaşamadığını belirten Erdoğan, "Son küresel finans krizi, bu tablonun sürdürülebilir olmadığını somut şekilde göstermiştir. Eğer daha ağır krizler yaşamak istemiyorsak, refahın küreselleşmesi, yoksulluğun giderilmesi ve kaynakların adil bir şekilde dağıtılması konularına da daha bir hassasiyetle değinmek zorundayız" diye konuştu.
Bölgesel barış imkanlarını geliştirmeden küresel barışın gerçekleşmeyeceğini ifade eden Erdoğan, enerji ihtiyacının büyük kısmını doğudan sağlayan Avrupa'nın Türkiye'nin hassasiyetini paylaşmasını beklediklerini belirterek şunları söyledi:
"Özellikle doğalgazda benim '3 t' dediğim, tedarik, transit, tüketim, konusu bunda bile henüz Nabucco olayında bir konsensüs sağlanabilmiş değil. Zira tedarikinin yapılamadığı bir doğalgazın, transitinin veya tüketiminin konulması gündemde nasıl yer alacak, bu düşündürücü. Türkiye olarak her şeye hazır olduğumuzu söylüyoruz ama sorumluluğu birinci derecede üstlenmesi gereken koordinatör noktasındakilerin hala bu konuda ciddi adım atmadıklarına şahit oluyoruz. Ve her geçen gün aleyhimize çalışıyor.
Aynı şeyi insani noktada, Filistin konusunda hassasiyetimizi ifade ederken bunu politik bir kaygıyla ya da farklı gerekçelerle ortaya koymuyoruz. Bunu çok açık, net söylüyorum bunu insanlık adına yaptık ve insanlık adına da yapmaya devam edeceğiz. Zira bu bizim medeniyet anlayışımızın gereği. Bu bizim tarihten devraldığımız mirasın gereği. Bütün bunları dünya barışı için yaptık.
Aynı şey İran'ın nükleer çalışmalarının diplomasi ve diyalog yoluyla çözümünü savunurken, bunu sadece bölgesel ve küresel barış adına yaptık. Balkanlar'da, Kafkasya'da barış ve istikrarı bölgenin huzur ve refahı için savunduk ve savunuyoruz.
On yıllardır ülke olarak maruz kaldığımız terör saldırılarının bizim ülkemize ne kadar zarar verdiğini bölge için de bir tehdit teşkil ettiğini ifade ettik. Ama Filistin meselesinde, Irak, Afganistan, Gürcistan meselesinde maruz kaldığımız terör meselesinde, ne yazık ki çarpıtmalar, dezenformasyon nedeniyle gerekli desteği bulamadık."
1990-2008 döneminde Türkiye'nin birincil enerji talebi artış hızının yıllık ortalama 4.3 düzeyinde gerçekleştiğine işaret eden Erdoğan, "Ülkemiz dünyada 2002 yılından bu yana elektrik ve doğalgazda Çin'den sonra en fazla talep artışına sahip ikinci büyük ekonomi konumuna yükseldi. Türkiye, dünyanın ispatlanmış enerji rezervlerinin yüzde 65'inin yanı başında bulunuyor. Ülkemiz Hazar bölgesi, Orta Asya ve Ortadoğu ile enerji tüketicisi Avrupa arasında hem bir köprü, hem terminal olma özeliğini taşıyor.
Aktif bir şekilde hem ülkemizin hem bölgemizin enerji arz güvenliğini sağlamak üzere çok noyutlu enerji politikaları takip ediyor hem de önemli gaz ve petrol transit projelerinin geliştirilmesinde öncü olmak için gayret sarf ediyoruz" dedi.
Türkiye'nin enerji alanında attığı adımlara da dikkat çeken Erdoğan şunşarı söyledi:
"Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattını 2006 yılının mayıs ayında hizmete açtık. Doğu-batı enerji koridorunun ikinci unsuru olan Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattı sadece Türkiye'nin gaz talebinin karşılanması açısından değil aynı zamanda AB'nin hızla artan gaz ihtiyacının karşılanması açısından da önem taşıyor.
Burada ülkemiz adına adım atmadık geleceği düşündük. Türkmen, Özbek, Kazak gazları gibi doğu orijinli gazların doğu-batı enerji koridorunun bütün boyutlarıyla tamamlanması amacıyla Bakü-Tiflis-Erzurum projesine bağlanması gerekiyor. Bu sebeple Avrupa için geliştirilmekte olan boru hattı projelerini en azından başlangıç aşamasında besleyebilecek olan Bakü-Tiflis-Erzurum projesine büyük önem veriyoruz.
Türkiye-Yunanistan doğalgaz boru hattının inşaatını tamamladık. 18 Kasım 2007 tarihinde resmi açılış töreni yaptık ve buradan gaz iletimine başlandı. Bu hattın İtalya bağlantısı, Güney Afrika gaz ringinin ikinci aşamasını oluşturuyor. Roma'da temmuz 2007'de anlaşmayı imzaladık, genel prensiğleri belirledik. Yunanistan-İtalya bağlantısının önümüzdeki süreçte tamamlanmasıyla Hazar gazının orta Avrupa'ya kadar sevk edilmesini sağlayacağız.
Avrupa'ya diğer gaz rotası ise, Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya hattı veya bilinen adıyla Nabucco projesidir. Nabucco'nun hükümetler arası anlaşmasını Ankara'da 13 Temmuz 2009'da imzaladık. Ayrıca projeye ilişkin destek anlaşmalarının önümüzdeki ekim ayı içerisinde imzalanması planlanıyor. Hatta projeye tedarik noktasında Irak'ı da teşvik ettik, bugün onlar da anlaşmanın içerisinde bulunmak suretiyle 15milyar metreküp yıl bir taahhütte bulundu.
Yıllık yaklaşık 31 milyar metreküplük kapasiteye sahip olacak olan boru hattı projesi, Avrupa Komisyonu tarafından destekleniyor ama uygulama bekliyor. Bu uygulamaya geçilmesi sürecini bekliyoruz.
Nabucco, bu konuda ortaya atılmış diğer projeler arasında en önde gelenlerdendir. Nabucco boru hattının Avrupa'nın kaynak ve güzergah çeşitliliğine önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Yüne son varış yeri Avrupa olmak üzere Arap gaz botu hattının Türkiye'ye uzatılması için gerekli şartlar d terör saldırılarının bizim ülkemize ne kadar zarar verdiüzerinde görüşmelerimiz sürdürüyoruz. Hükümetler arası görüşmelerle birlikte ilgili ulusal gaz şirketleri arasındaki teknik çalışmalar da eş zamanlı olarak devam ediyor.
Irak'ın yeniden yapılanması ve refahı için petrol ile birlikte doğalgazın önemli bir kaynak olduğuna inanıyoruz. Bu sebeple Irak hükümetinin şartlar el verdiğince Avrupa'nın artan talebinin karşılanması için bir an önce doğalgazı ihraç ürünü olarak değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Ceyhan bölgesindeki tesisler Irak gazı için büyük bir potansiyel arz ediyor."
Irak-Türkiye doğalgaz boru hattının ikili ve bölgesel olarak en umut vaat edici işbirliği alanı olduğunu ifade eden Erdoğan, "İstanbul ve Çanakklale boğazlarının Karadeniz'e ulaşan Rus ve Hazar bölgesi petrollerini daha fazla taşımasının mümkün olmadığını da vurgulamak isterim. Zira bu Türkiye için, İstanbul'umuz için çok büyük bir tehlikedir. Geçmişte bunun bedelini biz boğazda ağır yaşadık. Boğazların yükünü hafifletecek projeleri ve özellikle Samsun-Ceyhan projesini önemsiyoruz" dedi.