Gül: Gözlerim bağlı sorgulandım

12 Eylül döneminde kendisine işkence yapılmadığını fakat gözleri bağlı sorgulandığını söyleyen Abdullah Gül, “Kardeşim Macit çok daha ağır şartlarda içeride kaldı, işkence gördü” dedi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, BM Genel Kurulu Toplantıları’na katılmak üzere üç bakanla ABD’ye giderken, uçakta gazetecilerle sohbet etti. Anayasa referandumu ardından 12 Eylül 1980 darbesinde yaşadıklarını anlatırken, “Geçmişin yargılanmasından çok, geleceğe bakmak gerektiğini” söyledi.

Darbeden sonra İstanbul’da “Bayrak Operasyonu” kapsamında gözaltına alınan Gül, Metris’e götürülmüş, “gözleri bağlı” sorgulanmış. Gül kendisine işkence yapılmadığını ancak siyasi şubede işkence görenlerin önünden geçtiğini anlattı. Uçakta Cumhurbaşkanı Gül ile yapılan söyleşi şöyle:

12 Eylül askeri darbesinde neler yaşadınız?

Kayseri’de evlendik, bir hafta sonra İstanbul’a geldik. Darbeden habersiz Sahrayıcedit Camii’ne Cuma namazına gittim. Baktım, bir anormallik var. ‘İhtilal oldu’ dediler, ‘Ne ihtilali? Sağ mı sol mu’ diye sordum. Öğrencilik yıllarından bilinen insanız, bizimle ne ilgisi olabilir, diye düşündüm. Evi yeni tutmuşum, nasıl olsa kimse bilmez diye rahatım. Cumartesi sabahı erken saatte zil çaldı, kapıyı açtım, bir üsteğmen, elinde liste var, ‘Gözaltına alacağız’ dedi. Hayrünnisa hanıma söyledim, çok şaşırdı. ‘Üsteğmene bir kahve, misafirimiz’ dedim. Telefon yok, kimseye haber veremiyorum. Dışarı çıkınca Kayseri’ye telefon açtım, ‘Beni götürüyorlar’ dedim. Ciple Metris’e götürdüler. Bir koşuğa koydular. Tek başınaydım. İşkence görmedim ama gözlerim bağlı sorgulandım.
Metris’ten 10 gün sonra Gayrettepe’ye götürdüler. İki gece kaldım. Oradan Adapazarı’na, Sakarya Üniversitesi’nde çalışıyor görünüyordum. Milli Türk Talebe Birliği’nin önde gelenlerindendim. O yüzden alınmışım.

Nasıl bırakıldınız?

Toplam bir ay içeride kaldım. Bir dosya hazırlandı ama bana yönelttikleri bir suç yoktu. Kardeşim Macit çok daha ağır şartlarda içeride kaldı, işkence gördü.

Bugün neler hissediyorsunuz?

Üzerinden çok zaman geçti. Daha başka acılar yaşandı; 60 var, 71 var, 80 sonrası farklı acılar var yaşanan... Siyasi tarihten herkesin ders alması gerekir. Ancak geriye takılıp kalmamak lazım. Bugün ABD ile tam üyelik müzakerelerine başlamış Türkiye’den bahsediyoruz. Geçen gün Tarabya’da bir polis merkezini ziyaret ettim. Tertemiz, her yerde kamera, işkenceye sıfır tolerans.

ABD ve AB İnsan Hakları raporlarında Türkiye’de yine ihlallerde artış olduğundan söz ediliyor.


Mükemmel bir haldeyiz demiyorum. Önemli mesafeler almış, eskiyle mukayese edilmeyecek bir Türkiye var bugün. Her fırsatta söylüyorum, reform süreci devam etmeli. İnsan hakları ihlalleri varsa bunları görmezden gelmek doğru değil. Uzun yıllar reddettik. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde 10 yıl görev yaptım. Türkiye öylesine eleştirilirdi ki, lehimize oy veren tek bir üye çıkmazdı. Bir seferinde faili meçhuller konuşuluyordu; Türkiye’den gelen 12 milletvekili Türkiye’den hayır verdik. ‘Suçlular bulunsun’ diye bir madde vardı. Ben olumlu oy kullandım, elimi kaldırdım. Yanımda sosyalist gruptan bir milletvekili inanamadı, çok etkilendi. Şimdi Avrupa Konseyi’ne bir Türk parlamenter başkanlık ediyor. Bu bizim geldiğimiz noktayı gösterir.

Patlama, Kürt sorunu

Cumhurbaşkanı Gül, Hakkâri’de Geçitli Köyü’ndeki dokuz sivilin ölümüne yol açan mayın patlaması üzerine hayli sert değerlendirmeler yaptı. Gül, geçen yılki “Demokratik açılım”ı Kürt sorununun çözümü yönünde önemli bir fırsat sayarak, büyük bir destek vermişti. 12 Eylül referandumunun hemen ertesinde ve 20 Eylül’deki PKK’nın eylemsizlik kararı son bulmadan yaşanan olaya çok sert tepki gösterdi. Gül’ün değerlendirmesi şöyle:
“Hakkâri’deki olayla ilgili Beşir beyden bilgi aldım. Çok üzücü, şiddetle telin ediyoruz. Siviller öldü, terör örgütünün sicili bu tür olaylarda kabarık. Geçmişte Diyarbakır’da iki olay yaşandı. Dershane önünde ve parkta iki bomba patladı. Çocuklar kadınlar öldü. Birinin faili hemen, diğeri üç yıl sonra yakalanabildi. Eğer failler yakalanmasaydı, terör örgütü yine ‘devlet yaptı’ diyecekti. Failler itiraf etmeseydi, olay devletin sırtına kalacaktı. Hakkâri olayında da aynı propagandayı yapıyorlar. Failleri mutlaka bulup, çıkarmak lazım.”

Olaydan sonra BDP’nin hükümetle yapacağı görüşme iptal edildi. Ahmet Türk’ün ve BDP’lilerin sizden randevu talepleri var.

Henüz bana ulaşan randevu talebi yok. Haber çıkınca sordum, talepte bulunmamışlar. Ben şunu söylüyorum; terörü, terör örgütünü Kürt meselesinden ayırmak lazım. Türkiye’de demokratik standartların topyekün yükselmesiyle bu meseleler şikâyet konusu olmaktan çıkacak. İster terör, ister Kürt meselesi deyin, bizim en önemli meselemiz Güneydoğu’da yaşadıklarımız. Bunların çok ağır maliyetleri oluyor. Sorunu ileriye atmak daha da büyütüyor. Bugünkü çabalar on yıl önce harcansaydı, bu noktada olmazdık. ‘Terörle şunu elde ettik’ denmesine fırsat vermeden bu sorunu çözebilmeliyiz. Bugün terörün en ufak bir gerekçesi yok Türkiye’de. Sokaklara Kürtçe afiş asabiliyorsunuz, Diyarbakır’da çağrı merkezi Kürtçe cevap veriyor. Bunlar keşke 10 yıl önce yapılsaydı, bu kadar masum insanın zehirlenmesine fırsat verilmezdi.

Boykot, yine de etkili oldu

BDP’ye destek verenlerin hepsine terör örgütüne sempati duyan insanlar diyemezsiniz. Aileler, aşiretler farklı nedenlerle oy veriyorlar. Bölgedeki vatandaşlarımızın şunu görmesi lazım; bir sivilizasyon yaparsak, 80’lerden bu yana terör olmasaydı, cinayetler olmasaydı, Türkiye Kürt meselesinde demokratik standartlarında daha ileri noktada olmaz mıydı? Kesinlikle sorunlarını çözmüş ve çok daha iyi durumda olurdu. Demokrasinin standardı yükselirdi, AB ilerlemesi daha hızlı olurdu. Terör örgütü kan dökerken siz yapacağınızı yapamazsınız.

Avrupa’dan gelen Akil Adamlar’a ne diyorsunuz? Ahtisaari sizinle de görüştü. Sorun uluslararası boyuta mı taşınıyor?

Hayır, orada bir arabuluculuk meselesi olmadığını Ahtisaari kendisi de söyledi. Ben zaten onu kastetmedim. Bir zamanlar Avrupa Konseyi’nde İnsan Hakları denince bir numaralı konuydu, Türkiye’deki Kürt sorunu.

Hakkâri’deki mayın patlamasının başka nedenleri olamaz mı? BDP de devleti suçluyor? Sizce soru işaretleri var mı? Bir soruşturma açılacak mı?

Elbette olay soruşturulacak, ancak bunu silahlı kuvvetler olsun, emniyet olsun, istihbarat olsun, güvenlikten sorumlu kurumlarımızı zan altında bırakacak şekilde yaparsak doğru olmaz. Geçmişte bazı yanlışlıklar yapılmış olabilir ancak silahlı kuvvetleri, emniyeti sistematik bir şekilde zan altında bırakmak doğru değil. Haksızlık yapmış oluruz. Hakkâri’deki soruşturma terör örgütünü gösteriyor. Daha önce oradan geçen askeri araçlar var. Terör örgütü içinde de bağımsız gruplar var.

Devlet kurumları yapmış olamaz mı?


Ben bugünkü Türkiye ortamında bu tür mevzi hataları, bireysel yanlışlıklara ihtimal vermiyorum. Devlet kurumlarının bilgisi dışında dahi buna ihtimal vermiyorum.

Referandumdan önce sizin İmralı’ya yönelik ‘Devlet görüşmez ama devlet kurumları görüşme yapmış olabilir’ şeklinde yaklaşımınız oldu. Sorunun çözümünde Öcalan ve Kandil ile görüşülmesini de savunan çevreler var.

Önemli olan terörü gündemden çıkarmak. Ve asla taviz vermeden bunu yapabilmek. Sen devletsin, bu konuda ki metodu uzmanlar bilir. Komutanlar, istihbarat, emniyet, güvenlik mensupları metodu belirler. Bunlar tavsiyelerini yapar. Öyle tartışmalar yapılıyor ki, devletin elini kolunu bağlıyor. Benim önümdeki hedef, terör örgütünün tasfiyesi. Terör örgütüyle asla pazarlık yapılmaz. Devlet pazarlık yapmaz.

BM’de Bin Yıl Zirvesi

Cumhurbaşkanı Gül’e BM’de Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu eşlik edecekler. Gül, Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Zirvesi’nin açılışına katılacak, “Yoksulluk, Açlık ve Cinsiyet Eşitliği Sorunlarıyla Mücadele” başlıklı yuvarlak masa toplantısına Etiyopya Başbakanı ile eşbaşkanlık yapacak. Zirve boyunca ABD Başkanı Obama’dan İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’a dek pek çok lider ile temasta bulunması bekleniyor.

ÖZERKLİK TALEBİ MASUM DEĞİL

BDP’nin demokratik özerklik talebine ne diyorsunuz?

Bunların hepsi çok yanlış. Zihin bulandırıcı. Güven azaltıcı. Ayrıştırıcı düşünce tarzları. Masum değil. Kurgusu var, arka planı var. Hiçbirini doğru bulmuyorum. Ademi merkeziyetçilik, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi olabilir. Bunlar ayrı konular. Yerel yönetimler reformu çerçevesinde bakmak gerekir.

Demokratik açılımın sonunda PKK’ya silah bıraktırmak hedef alınmıyor muydu? Şimdi yeniden çatışmalı döneme mi girilecek?

Türkiye silahlı terörle mücadelede asla taviz vermez. Hiçbir hükümet vermez. Devletin gücü hiçbir terör örgütüne karşı yenilmez.