Oecd, 2010 Türkiye İnceleme Raporu'nu Açıkladı (2)

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2010 yılı bütçe açığının orta vadeli programdaki hedefe yakın bir rakamla biteceğini, borç stoğunun milli gelire oranının ise 2012'de değil 2010 yılında düşmeye başlayacağını söyledi

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2010 yılı bütçe açığının orta vadeli programdaki hedefe yakın bir rakamla biteceğini, borç stoğunun milli gelire oranının ise 2012'de değil 2010 yılında düşmeye başlayacağını söyledi. Babacan, 2010 yılı büyüme hedefinin revize edileceğini ve en geç 17 Ekim'de açıklanacağını kaydetti.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, OECD Genel Sekreteri Angel Gurria ile düzenlediği ortak basın toplantısında dünyanın ekonomik dengesinin hızla batıdan doğuya doğru kaydığını ifade etti. OECD içinde gelişmekte olan ülkelerin daha fazla yer almasını istediklerini belirten Babacan, buna karşın belli hedefleri yakalayamayan ülkelerin OECD'ye üye olamadığına, bunu da doğru bir politika olarak gördüklerine işaret etti. Babacan, TUİK'in bugün istihdamla ilgili Haziran verilerini açıkladığına
dikkat çekerek, geçen yılın aynı döneminden bu yana 1 milyon 541 bin kişinin istihdama eklendiğini belirtti. İşsizliğin geçen yıla göre yüzde 2.5 oranında düştüğünü ve yüzde 11.7'ye gerilediğini bildiren Babacan, Türkiye'de yüzde 9-10 civarında bir yapısal işsizliğin bulunduğunu, bunun üzerindeki oranın ise büyümeyle yakından ilgili olduğunu belirtti. Türkiye'de şu anda büyümenin aynı zamanda istihdam ürettiğini vurgulayan Babacan, Nisan verilerini esas alan OECD raporuna göre Türkiye'de işsizlikte yüzde
2.4 oranında düşüş olduğunu, Şili dışındaki tüm OECD ülkelerinde ise işsizlikte artış yaşandığını söyledi. Türkiye'nin işsizlik konusunda daha yapması gereken çok şey olduğunu belirten Babacan, hazırladıkları ulusal istihdam stratejisi belgesi taslağının bu raporda yer alan pek çok konunun çözümünü de içerdiğini ifade etti. Babacan, özellikle eğitim alanında yapılması gereken çok şey bulunduğunu söyledi.
Raporda yer alan maliye politikaları ile ilgili tespitlerin büyük bölümüne katıldıklarını belirten Babacan, Türkiye'nin öngörülebilir bir ülke olması gerektiğini kaydetti. OECD Genel Sekreteri'nin Türkiye için 'pozitif şok' ve 'çöl ortasındaki vaha' ifadelerini kullandığını belirten Babacan, bu sonucun aldıkları tedbirlerle ve güven ortamıyla alakalı olduğunu vurguladı.
Kayıt dışı konusundaki sorunların farkında olduklarını söyleyen Babacan, çözüm noktasında bundan sonra çok daha somut ve ciddi adımlar atmaları gerektiğini dile getirdi. Bu konunun 4-5 kurumu ilgilendiren bir konu olduğuna işaret eden Babacan, "Türkiye'nin artık bu konuda kendisine yakışan bir noktaya ulaşması gerekiyor. Bu konu üzerinde çok daha sıkı durmaya devam edeceğiz" dedi.

"ORTA VADELİ PROGRAMDAKİ HEDEFLERDEN DAHA İYİ PERFORMANS GÖSTERECEĞİZ"
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, 2010 yılı bütçe açığının orta vadeli programda öngörülen seviyelerde biteceğini belirterek, birkaç aydır bütçe açığında ciddi düşüşler olduğunu ancak önümüzdeki aylarda böyle gitmesini beklemediklerini ifade etti. Babacan, "Bu yıl mali disiplinle, bütçe açığını hedefe yakın bir rakamla bitirmiş olacağız" dedi. Borç stoğunu kontrol altında tutacaklarını ilan ettiklerini kaydeden Babacan, orta vadeli programda borç stoğunu 2011'de stabilize edeceklerini,
2011'den sonra ise borç stoğunun milli gelire oranının düşmeye başlayacağını söylediklerini hatırlattı. Babacan şöyle konuştu:
"Yüksek büyüme, geçen seneki yüksek bütçe performansı, Türk lirasının değerlenmesi. Bütün bu faktörleri biraya getirdiğimizde şunu görüyoruz ki borcumuzun milli gelire oranı 2012'de değil 2010'da düşmeye başlayacak. Geçen sene 45.5'la bitirdik. Bu yıl sonunda 43-44 arası bir rakamla bitirmiş olacağız. Bu da orta vadeli program hedefinden dahi daha iyi bir performans olacak."

"YÜZDE 5 CİVARINDAKİ CARİ AÇIK SÜRDÜRÜLEBİLİR, FİNANSMANIYLA İLGİLİ SORUN YOK"
Babacan, bugün ödemeler dengesiyle ilgili verilerin de açıklandığına işaret etti. Bu yılı yüzde 5 civarında bir cari açıkla kapatacaklarına dikkat çeken Babacan, bunu yakından izlediklerini, bugün itibariyle finansmanıyla ilgili ciddi bir sorun görülmediğini vurguladı. Babacan, yüzde 5 civarında cari açığın sürdürülebilir bir seviye olduğu konusunda genel bir değerlendirme bulunduğunu ifade etti.
En önemli konunun siyasi istikrar olduğunu vurgulayan Babacan, güçlü, kendine güvenen ve doğruları yapan bir iktidarın bugün her şeyden önemli olduğunu söyledi. Babacan, referandum sonuçlarının piyasalar tarafından olumlu algılanmasının da bunun göstergesi olduğunu bildirdi.
Babacan ve Gurria, basın toplantısının sonunda gazetecilerin sorularını cevapladı. Babacan, bir soru üzerine 2010 yılı ile ilgili resmi büyüme tahminini henüz açıklamadıklarını söyledi. Orta vadeli programda yüzde 3.5 dediklerini ancak bunun ihtiyatlı bir hedef olduğunu bildiren Babacan, yüzde 3.5'in çok üzerinde bir büyüme rakamı gerçekleşeceğinin görüldüğünü söyledi. Ne olacağı konusundaki tahminlerin Merkez Bankası, DPT ve Hazine Müsteşarlığı tarafından revize edileceğini belirten Babacan, en geç 17
Ekim'de bu rakamları kamuoyuyla paylaşacaklarını açıkladı.

"2011 YILI MECLİS ÇALIŞMALARI İÇİN TASLAK GÜNDEM BELİRLEDİK"
Babacan, dün yapılan Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısında belirlenen önceliklerin neler olduğunun sorulması üzerine dünkü toplantıda referandum sonrası bir genel değerlendirme yaptıklarını anlattı. 2010-2011 Meclis döneminde gerçekçi olarak neler yapabileceklerini konuştuklarını kaydeden Babacan, "Bir,sorunların farkında olduklar bakıma bir gündem değerlendirmesi yaptık. Hangi konular öncelikli olmalı. 2011'de Meclis kapanmadan önce hangi konulara ağırlık vermeliyiz, bunları değerlendirdik. Bir
gündem oluşturduk. Bu taslak bir gündem. Çalışmalarımız gerçekleştikçe sizlere bilgi veririz" diye konuştu.
OECD raporunda eğitim konusunun ön plana çıkarıldığının hatırlatılması, mali şeffaflık konusunda OECD'nin en kötü ülkesi olarak gösterildiğinin hatırlatılması ve mali şeffaflık konusundaki değerlendirmenin Türkiye için haksızlık olup olmadığının sorulması üzerine OECD Genel Sekreteri Gürria, eğitimin daha bebek yaşlarda başladığını, Türkiye'de kadının işgücü piyasasına katılımının artırılması için de eğitimin önemli olduğunu belirtti. Şeffaflıktan daha önemli olan şeyin kaynakların doğru harcanması
olduğunu belirten Gurria, "Önemli olan nereye harcandığı değil, doğru harcanıp harcanmadığı" şeklinde konuştu. Gurria, sadece eğitime kaynak ayrılmasının yeterli olmadığını, eğitim gören insanların hayatta başarılı olabilmeleri için ne yapıldığının önem taşıdığını belirtti. Dünyada artık istihdam yaratılamadığına işaret eden Gurria, eğitimin tek çözüm yolu olduğunu vurguladı.
Raporda mali kuralın ertelenmesinin bir talihsizlik olarak değerlendirildiğinin hatırlatılması üzerine ise Gurria, talihsizlik ifadesini doğru bulmadığını söyledi. Gurria, "Çıkartılsa iyi olurdu. Bu doğru. Bu ülkede son derece açık ve net bir bilinç var. Dünya ekonomisinde güvenin ne kadar kırılgan olduğunu herkes anlamış. Bütün ülkeler güven şoklarına karşı çok kırılgan. 3 yıllık projeksiyonlar yapılması çok zor. Herkes günü kurtarmaya çalışıyor. Mali kural, mucize yaratacak olan bir şey değildir. Sizin
mali denetim konusunda ne yapacağınız önemli. Ümit ederim ki bu konu yeniden değerlendirilecektir ama olmamasını bir talihsizlik olarak ifade etmek istemem" değerlendirmesini yaptı.
Babacan ise, şeffaflık konusunun raporlama ile ilgili olduğunu, Türkiye'nin gizleyecek hiçbir şeyi bulunmadığını söyledi. Babacan, TUİK'in raporlama konusunda bir çalışmasının bulunduğuna da işaret etti.
6 yıldır ilk defa Japon Merkez Bankası'nın piyasalara müdahale ettiğinin hatırlatılması ve 'Bu müdahale olumlu sonuç doğurur mu?' sorusunun yöneltilmesi üzerine OECD Genel Sekreteri Gurria, belirsizlik ve panik dönemlerinde dünyanın başka yerlerinde belli şeyler olduğunda gerçek değer açısından para birimlerinin aşırı değerlenebildiğine dikkat çekti. Japon Merkez Bankası'nın bu uç noktadaki hareketliliği kontrol altına almak için meşru bir hareket alanına sahip olduğuna işaret eden Gurria, "Piyasadaki
belirsizlik aşırı olursa Merkez Bankası'nın suları durultmak için sahneye çıkması son derece meşrudur. Ama yapılacak şey şu. Temel gidişatı değiştirmemelisiniz. Borsalarda düşüş oldu, herkes Yen'e yöneldi. Yen değer kazandı. Bu konu uzun zamandır herkesin üzerinde düşündüğü ve tartıştığı bir konuydu. Sonunda kabul edilebilir limitlerin dışındaki değişikliği kontrol etmek için Japon Merkez Bankası müdahale etmeye karar verdi. Bazı para birimleri bu tür spekülasyonlara tabi olduğunda bu tür müdahaleler
doğaldır" diye k,sorunların farkında olduklaronuştu.
(ZÇ-SON-CC-E)