Başbakan Erdoğan Sincan'da Halka Hitap Etti (2)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'başörtüsü sorununu ben çözerim' dediğini ancak bu sorunu çözecek yasayı Anayasa Mahkemesi'ne götürenler arasında imzası bulunduğunu belirterek, ''Sende zerre kadar ilke olsa, dürüst olsan derdin ki 'bu bir özgürlük mücadelesidir, eğitim özgürlüğüdür, inanç özgürlüğüdür,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'başörtüsü sorununu ben çözerim' dediğini ancak bu sorunu çözecek yasayı Anayasa Mahkemesi'ne götürenler arasında imzası bulunduğunu belirterek, ''Sende zerre kadar ilke olsa, dürüst olsan derdin ki 'bu bir özgürlük mücadelesidir, eğitim özgürlüğüdür, inanç özgürlüğüdür, ben buna imza koyamam' derdin'' dedi.
Erdoğan, Sincan Lale Meydanı'nda düzenlenen mitingde vatandaşlara hitap etti. Ankara'nın tüm ilçelerini sayarak, vatandaşı selamlayan Başbakan Erdoğan, ayrıca herkesin Ramazan ayını da tebrik etti. Ramazan ayının, Ankara için tüm Türkiye için, insanlık için barışa, refaha, kardeşliğe vesile olmasını dileyen Başbakan Erdoğan, ''Ankara, AK Parti iktidarı ile Türkiye'nin kalbi oldu. Ankara, AK Parti iktidarıyla birlikte artık sadece Türkiye'nin değil, Ortadoğu'nun kalbi oldu, Balkanların kalbi oldu,
Afrika'nın, Asya'nın, Kafkasya'nın kalbi oldu'' dedi. AK Parti iktidarına kadar Ankara'nın, ''yanı başındaki Kırıkkale'ye, Konya'ya, Eskişehir'e bile binlerce kilometre uzakta'' olduğunu savunan Başbakan Erdoğan, ''Edirne'nin sesi Ankara'da duyulmuyordu. Ardahan'ın sesi Ankara'ya ulaşamıyordu. Hakkari'nin derdi, Trabzon'un tasası, Mersin'in talepleri, Muğla'nın istekleri Ankara'ya yetişemiyordu. Bırakınız uzak vilayetleri, Ankara, yanı başındaki şu Sincan'a, Mamak'a, merkezindeki Altındağ'a bile
erişemiyordu. Şuradan 30 kilometre uzaktaki, Güdül'ün Çukurören Köyü'nün yolu yoktu. Merkeze sadece 5 kilometre uzaktaki, Keçiören'in, Kuşcağız Mahallesi'nin, Atapark Mahallesi'nin suyu yoktu, suyu... Ankara'nın tam merkezindeki Altındağ'ın, Mamak'ın asfaltı yoktu. Oradaki vatandaşların, başlarını sokabilecekleri sağlıklı evleri, yuvaları yoktu. Hamdolsun, sizin desteğinizle, sizin itimadınızla, sizlerin hayır dualarıyla, 8 yılda Ankara bir dünya başkenti oldu. Altındağ'a da ulaştık, Keçiören'e, Mamak'a,
Bala'ya da ulaştık. Şereflikoçhisar'a, Nallıhan'a, Polatlı'ya da ulaştık. Ankara artık Kırıkkale'ye ne kadar yakınsa, Van'a da o kadar yakın. Ankara artık Konya'ya ne kadar yakınsa, Tekirdağ'a da o kadar yakın. Hızlı tren hatları döşedik, Eskişehir'e ulaştık. Şimdi Konya'ya, Sivas'a ulaşıyoruz. Bölünmüş yollar inşa ettik, Samsun'a, Artvin'e, Diyarbakır'a, İzmir'e ulaştık. Sadece yollar yapmakla kalmadık, gönül yolları tesis ettik. Ankara artık Şam'a yakın, Amman'a yakın, Beyrut'a, Saraybosna'ya, Üsküp'e,
Brüksel'e yakın. Ankara artık içine kapanmış bir şehir değil. Ankara artık siyaset üretiyor. Ankara artık çözüm üretiyor. Ankara dünyaya artık barış çağrıları yapıyor. Ankara, Kabil için, Bağdat için, Saraybosna için, Tiflis, Bakü, Piriştine için; Ankara Gazze için, Kudüs için artık yüreğini ortaya koyuyor, barış diyor, hak diyor, adalet diyor. Allah'ın izniyle artık hiçbir yerde başımız öne eğik değil. Türkiye artık ülkelerden bir ülke değil. Ankara artık şehirlerden bir şehir değil. Bugün gündemi
belirlenen bir Türkiye değil, gündem belirleyen bir Türkiye var. Bugün, takip eden bir Ankara değil, takip edilen bir Ankara var. Dış politikada inisiyatif alıyoruz, işbirliklerini geliştiriyoruz. Yardıma muhtaç bir Türkiye devraldık, şimdi Haiti'ye, Şili'ye, Pakistan'daki kardeşlerine elini uzatan bir Türkiye var" diye konuştu.
"YOLSUZLUK VARSA BU KASALARDAKİ PARALAR NE"
İzledikleri dış politika ile ekonomik güç ile dünyaya, ''artık biz de varız'' dediklerini anlatan Başbakan Erdoğan, ''Şimdi bize geliyorlar, 'bu işi nasıl başardınız' diyorlar. '2010'un ilk çeyreğinde 11.7 büyümeyi nasıl yaptınız' diyorlar. Bakın dünyada, büyüme hızında 4. olduk. Avrupa'da 1. olduk. Bunlar durup dururken mi oldu" dedi.
İktidara geldiklerinde, ''3 Y'' diyerek, ''yasakların, yoksulluğun yolsuzluğun kalkacağını'' söylediklerini anlatan Başbakan Erdoğan, şöylye konuştu:
"Bunlar durup dururken mi oldu? Yasaklar, yolsuzluk, yoksulluk kalkacak dedik. İşte, bunların üçü de ayaklarımızın altdında. Evvel Allah, çetelerle beraber olanlar meydana çıktı mı? Kim beraber? CHP. Çetelerin avukatı.
'Yolsuzlukları ayaklarımızın altına alacağız' dedik. Aldık mı? Hesap ortada. Biz kimden aldık bu iktidarı? MHP, DSP, ANAP bunlardan aldık. Bunlar bu ülkeyi yönetemediler. 3.5 yıl iktidarda kaldılar, bırakıp kaçtılar. Halbuki 1.5 yıl daha süreleri vardı, bırakıp kaçtılar. Yönetemiyoruz' dediler. Niçin? 100 liranın 74 lirası borç olmuştu. IMF'den 30 milyar dolar para borç aldılar, ülkeyi kurtaracağız diye, 23 milyar borcu bize bıraktılar. Merkez Bankası, maalesef kırmızı sinyal vermeye başladı. Çünkü kasada
26.5 milyar dolar kalmıştı. Devlet borçlanıyordu. Faiz neydi? yüzde 63 ile devlet borçlanıyordu. Ey Bahçeli kime, ne anlatıyorsun? Bu faizler kimin cebinden çıktı? Benim memur kardeşimin, işçi, köylü, çiftçi kardeşimin, vatandaşımın cebinden çıktı Ama ne yazık ki hala dürüst davranmıyorlar. Enflasyon neydi, yüzde 30. Şimdi nereye geldik? Yolsuzlukla mücadele ettik. Yolsuzlukla mücadelenin neticesinde bakın nereye geldik. Yüzde 74 olan devletin borcu, şu anda yüzde 45... Nereden nereye... 63 olan devletin
borçlanma faizi yüzde 8... Bakın 63'ten 8'e... Bu halkımın cebinde kaldı, Hazine'nin kasasında kaldı. Enflasyon ne oldu? 30'dan 7'ye indi. Artık vatandaşın cebindeki paranın değeri arttı. IMF'den 30 milyar borç aldılar. Şimdi ne kadar var biliyor musunuz? 6.6 milyar dolar var. Halep oradaysa arşın Sincan'da...''
''BEN BAZEN SABIRSIZ OLUYORUM AMA SİZ SABIRLI OLUN''
Başbakan Erdoğan, Merkez Bankası'nın kasasında bugünkü rakamlara göre 75 milyar dolar bulunduğunu belirterek, devlet memurlarının nemalarını da iktidara geldiklerinde ödediklerin anımsattı. Erdoğan, ''Türkiye böyle güçleniyor. Utanmadan, sıkılmadan konuşussküp'e, Brüksel'e yakın. yorlar. Diyorlar ki 'yolsuzluk aldı, başını gitti'. Nasıl yolsuzluk var ki bu kasalar bu kadar artıyor. Merkez Bankası güçleniyor, bu yatırımlar yapılıyor. Borçlar ödeniyor. İnsaf insaf...'' dedi.
Vatandaştan tüm bu icraatın kapı kapı anlatılmasını isteyen Başbakan Erdoğan, çünkü oylanacak bu anayasa değişikliği ile kadınların, çocukların, engellilerin haklarının anayasal teminat altına alındığını belirterek, şöyle konuştu:
''Bakın 2 hafta kaldı. Bu Türkiye'nin önündeki en büyük imkan. Bu demokrasi mücadelesinin, özgürlükler mücadelesinin, hak ve hukuk mücadelesinin en önemli fırsatıdır. Bunu beraber değerlendireceğiz. onun için kapı kapı dolaşacaksınız. Apartmanlarda girilmedik, çalınmadık kapı bırakmamalısınız. Sizi bazıları kapılardan kovabilir, malum tipler var. Kovsalar da kapıyı çalacaksınız, Sabırlı olacaksınız. Ben bazen sabırsız oluyorum ama siz sabırlı olun."
HSYK ile ilgili öngörülen düzenleme hakkında vatandaşa bilgiler veren Başbakan Erdoğan, birilerini düzenlemeden rahatsız olduğunu belirterek, "Birilerinin arka bahçesi, milletin ön bahçesi olacak'' dedi. AK Parti'nin milletin hizmetkarı olduğunu belirten Erdoğan, Türkiye'yi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkaracaklarını söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunlardan siz hiç şu anayasa değişikliğini dinlediniz mi? Ana muhalefet liderinden, diğer muhalefet liderlerinden böyle bir şey duydunuz mu? Şu anda anayasa paketini konuşuyoruz. Biz halk oylaması yapıyoruz. Bu genel seçim değil. Genel seçimi 10 ay sonra yapacağız o zaman bunları konuşuruz. Siz nesiniz, biz neyiz o zaman onları ortaya koyarız...Bu anayasa değişikliği ile ilgili ne diyeceksin onu söyle, ana muhalefet lideri onu söyle. Şu 26 madde içinde neye hayır diyorsun, onu söyle. MHP'nin Genel
Başkanı sen hangisine 'hayır' diyorsun onu söyle. Hayır diyebileceği bir madde yok ki. Bunu dese kendisiyle çelişecek. Örnek vereyim mi? Bu paket bir özgürlükler paketi. Çünkü Anayasa Mahkemesi'nin değişimi bir çok şeylerin önünü açıyor. HSYK'nın değişimi bir çok şeylerin önünü açıyor. Artık telefonla, 'filancayı filanca yere atayalım mı' deme süreci bitiyor. Bunlar okuyorsunuz değil mi gazetelerde? Dedelerden talimat alarak atamalar yapma dönemi bitiyor. Sıkıntı burada. Şimdi ne başlıyor? HSYK'da benim
atamam yok, Parlamentonun ataması yok. Sadece Adalet Bakanı ne zamandan beri var...Bizim yaptığımız bir şey değil. Kaldı ki yetkileri de ciddi manada kısıtlandı. Adalet Bakanlığı Müsteşarı zaten olayın içinde, doğal olarak olacak. Bu da bizim dönemimizde değil. Bizden önce de vardı. Bundan sonra da hangi iktidar gelirse orada yerini alacak. Yani bir siyasi partiye münhasır bir olay değil ama bunları rahatsız eden ne biliyor musunuz? Van'daki hakim, savcı oy kullanacak. Hakkari'deki, Erzurum'daki,
Edirne'deki, Sinop'taki, Hatay'daki hakim savcı oy kullanacak, 10 tane Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'na üye seçecek. Bunları çıldırtan bu. Bunlar diyorlar ki 'bunlar çocuk, bunlar seçemez'. Niye sen de oradan geldin. ilk derece mahkeme... Niye şimdi bunları hazmedemiyorsun. İşte biz, katılımcı demokrasi diyoruz ve bunun gereği olarak da biz ilk derece mahkemelerdeki hakim ve savcılara, bu yolu açıyoruz. Yetki sizde, söz sizde, karar sizde, mühür sizde...''
ssküp'e, Brüksel'e yakın.
"MENDERES'İN SUÇU NEYDİ"
Anayasa Mahkemesi'nin yapısıyla ilgili düzenleme hakkında da bilgi veren Başbakan Erdoğan, Barolar Birliği'nin 1 üye için üç, Sayıştay'ın da iki üye için 3'er ismi parlamentoya göndereceğini belirterek, ''Olay bu. Bundan dolayı diyorlar ki bunlar, Yüce Divanı kendilere göre oluşturuyorlar. Ee... Tayyip Erdoğan, oraya gitmekten kurtulmak için...'' dedi. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Sayın Bahçeli, bunu sen söylüyorsun, bunu ana muhalefetin lideri de söylüyor. Bak, dün bana Konya'da bir yaşlı teyze Türk Bayrağı'nı, bir Hayat Mecmuası hediye etti. Eliyle de onu dikmiş. Hayat Mecmuası neredeyse eriyip dökülecek, o hale gelmiş. 50 yıllık bir dergiyi saklamış. Orada ben de çocukluğumda hatırlıyorum, 6-7 yaşındaydım. Babam, o zaman ki Hayat Mecmuası'ndaki merhum Menderes'in idam sehpasına yürürken o beyaz gömleği içindeki resmini bana göstermişti. Şimdi de o teyze bana o Hayat
Mecmuası'nı getirdi ve duygulandım, 50 yıl geriye gittim. Ve o anı hatırladım.
Şimdi, Menderes'in suçu neydi? Bu ülkeye hizmet. Peki idam kararını verirken ne demişti, ismini vermeyeceğim o hakimin, çünkü benim milletim o hakimi unuttu, hatırlamıyor bile. Niye? Bu tür insanlar hatırlanmaz. Bunlar unutulur. Ne dedi? 'Beni buraya getiren irade böyle istediği için bu kararı verdim' dedi. Neydi onu oraya getiren irade? Darbeydi. Bir ülkenin başbakanı, iki tane arkadaşı bu şekilde idam ediliyor. Aslında 15 kişi idama mahkum oldu da Konsey 12'sini bıraktı, müebbete mahkum etti. 3 tanesini
idama mahkum etti. Biz şimdi işte bunun hesabını soruyoruz. 12 Eylül 2010'da. Bu yahu bu.. Bunun için çok çalışmamız gerekmez mi? Ben Allah'tan rahmet diliyorum onlara ama inanıyorum ki onu yapanlar da onun hesabını ebedi dünyada verecekler.''
"MHP NE OLDU DA CHP'NİN ARKASINA ARKA VAGON OLUYOR"
Meclis'te başörtülü öğrencilerin üniversiteye gitmesindeki engelli kaldırmak için 411 oyla yasa çıkarıldığını, buna MHP'nin destek verdiğini anlatan Başbakan Erdoğan, buna DSP'yi de yanına alarak CHP'nin Anayasa Mahkemesine başvurarak engel çıkardığını söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Şimdi ana muhalefet partisinin lideri çıkmış yerine göre ne diyor? 'Başörtüsü sorununu ben çözerim' diyor. Bu işin içeriğini iyi kavrayacağız. Peki bu gitti, CHP ne yaptı? Yanına DSP'yi alarak bunu Anayasa Mahkemesi'ne götürdüler. Ve Anayasa Mahkemesine götüren imzaların içerisinde Sayın Kılıçdaroğlu senin imzan yok muydu? Sende zerre kadar ilke olsa, dürüst olsan derdin ki 'bu bir özgürlük mücadelesidir, eğitim özgürlüğüdür, inanç özgürlüğüdür, ben buna imza koyamam' derdin. Böyle Van'da başka,
İstanbul'da, Ankara'da, Tunceli'de başka, siyasette böyle liderlik olmaz. Emrolunduğun gibi, dosdoğru olacaksın. Batıda ne konuşuyorsan, git Doğu'da da aynısını konuş. Kuzeyde ne konuşuyorsan gel güneyde de aynısını konuş. İlkeli insan bu demektir, dürüst insan bu demektir. Türk Milleti'nin içerisinde doğruluğun tanımı budur. Bunu böyle bileceğiz. MHP'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum. CHP'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum, BDP'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum. Yönetici kadrolarla işim yok.
oy verenlere, gönül verenlere sesleniyorum. Bu seçim genel seçim değildir. Bu bir güven oylaması değildir. Bu bir AK Parti projesi değildir. Bu bir Recep Tayyip Erdoğan pssküp'e, Brüksel'e yakın. rojesi değildir, bu bir millet projesidir. Dolayısıyla benim MHP'ye gönül vermiş, oy vermiş kardeşim şu başörtü meselesinde bile Meclis'ten bunu geçirmek suretiyle hayırlı bir iş yapan MHP yönetimi, şimdi ne oldu da bunu Anayasa Mahkemesi'ne götüren CHP'nin arkasına vagon oluyor.''
(DUY-OK-Y)
Erdoğan, Sincan Lale Meydanı'nda düzenlenen mitingde vatandaşlara hitap etti. Ankara'nın tüm ilçelerini sayarak, vatandaşı selamlayan Başbakan Erdoğan, ayrıca herkesin Ramazan ayını da tebrik etti. Ramazan ayının, Ankara için tüm Türkiye için, insanlık için barışa, refaha, kardeşliğe vesile olmasını dileyen Başbakan Erdoğan, ''Ankara, AK Parti iktidarı ile Türkiye'nin kalbi oldu. Ankara, AK Parti iktidarıyla birlikte artık sadece Türkiye'nin değil, Ortadoğu'nun kalbi oldu, Balkanların kalbi oldu,
Afrika'nın, Asya'nın, Kafkasya'nın kalbi oldu'' dedi. AK Parti iktidarına kadar Ankara'nın, ''yanı başındaki Kırıkkale'ye, Konya'ya, Eskişehir'e bile binlerce kilometre uzakta'' olduğunu savunan Başbakan Erdoğan, ''Edirne'nin sesi Ankara'da duyulmuyordu. Ardahan'ın sesi Ankara'ya ulaşamıyordu. Hakkari'nin derdi, Trabzon'un tasası, Mersin'in talepleri, Muğla'nın istekleri Ankara'ya yetişemiyordu. Bırakınız uzak vilayetleri, Ankara, yanı başındaki şu Sincan'a, Mamak'a, merkezindeki Altındağ'a bile
erişemiyordu. Şuradan 30 kilometre uzaktaki, Güdül'ün Çukurören Köyü'nün yolu yoktu. Merkeze sadece 5 kilometre uzaktaki, Keçiören'in, Kuşcağız Mahallesi'nin, Atapark Mahallesi'nin suyu yoktu, suyu... Ankara'nın tam merkezindeki Altındağ'ın, Mamak'ın asfaltı yoktu. Oradaki vatandaşların, başlarını sokabilecekleri sağlıklı evleri, yuvaları yoktu. Hamdolsun, sizin desteğinizle, sizin itimadınızla, sizlerin hayır dualarıyla, 8 yılda Ankara bir dünya başkenti oldu. Altındağ'a da ulaştık, Keçiören'e, Mamak'a,
Bala'ya da ulaştık. Şereflikoçhisar'a, Nallıhan'a, Polatlı'ya da ulaştık. Ankara artık Kırıkkale'ye ne kadar yakınsa, Van'a da o kadar yakın. Ankara artık Konya'ya ne kadar yakınsa, Tekirdağ'a da o kadar yakın. Hızlı tren hatları döşedik, Eskişehir'e ulaştık. Şimdi Konya'ya, Sivas'a ulaşıyoruz. Bölünmüş yollar inşa ettik, Samsun'a, Artvin'e, Diyarbakır'a, İzmir'e ulaştık. Sadece yollar yapmakla kalmadık, gönül yolları tesis ettik. Ankara artık Şam'a yakın, Amman'a yakın, Beyrut'a, Saraybosna'ya, Üsküp'e,
Brüksel'e yakın. Ankara artık içine kapanmış bir şehir değil. Ankara artık siyaset üretiyor. Ankara artık çözüm üretiyor. Ankara dünyaya artık barış çağrıları yapıyor. Ankara, Kabil için, Bağdat için, Saraybosna için, Tiflis, Bakü, Piriştine için; Ankara Gazze için, Kudüs için artık yüreğini ortaya koyuyor, barış diyor, hak diyor, adalet diyor. Allah'ın izniyle artık hiçbir yerde başımız öne eğik değil. Türkiye artık ülkelerden bir ülke değil. Ankara artık şehirlerden bir şehir değil. Bugün gündemi
belirlenen bir Türkiye değil, gündem belirleyen bir Türkiye var. Bugün, takip eden bir Ankara değil, takip edilen bir Ankara var. Dış politikada inisiyatif alıyoruz, işbirliklerini geliştiriyoruz. Yardıma muhtaç bir Türkiye devraldık, şimdi Haiti'ye, Şili'ye, Pakistan'daki kardeşlerine elini uzatan bir Türkiye var" diye konuştu.
"YOLSUZLUK VARSA BU KASALARDAKİ PARALAR NE"
İzledikleri dış politika ile ekonomik güç ile dünyaya, ''artık biz de varız'' dediklerini anlatan Başbakan Erdoğan, ''Şimdi bize geliyorlar, 'bu işi nasıl başardınız' diyorlar. '2010'un ilk çeyreğinde 11.7 büyümeyi nasıl yaptınız' diyorlar. Bakın dünyada, büyüme hızında 4. olduk. Avrupa'da 1. olduk. Bunlar durup dururken mi oldu" dedi.
İktidara geldiklerinde, ''3 Y'' diyerek, ''yasakların, yoksulluğun yolsuzluğun kalkacağını'' söylediklerini anlatan Başbakan Erdoğan, şöylye konuştu:
"Bunlar durup dururken mi oldu? Yasaklar, yolsuzluk, yoksulluk kalkacak dedik. İşte, bunların üçü de ayaklarımızın altdında. Evvel Allah, çetelerle beraber olanlar meydana çıktı mı? Kim beraber? CHP. Çetelerin avukatı.
'Yolsuzlukları ayaklarımızın altına alacağız' dedik. Aldık mı? Hesap ortada. Biz kimden aldık bu iktidarı? MHP, DSP, ANAP bunlardan aldık. Bunlar bu ülkeyi yönetemediler. 3.5 yıl iktidarda kaldılar, bırakıp kaçtılar. Halbuki 1.5 yıl daha süreleri vardı, bırakıp kaçtılar. Yönetemiyoruz' dediler. Niçin? 100 liranın 74 lirası borç olmuştu. IMF'den 30 milyar dolar para borç aldılar, ülkeyi kurtaracağız diye, 23 milyar borcu bize bıraktılar. Merkez Bankası, maalesef kırmızı sinyal vermeye başladı. Çünkü kasada
26.5 milyar dolar kalmıştı. Devlet borçlanıyordu. Faiz neydi? yüzde 63 ile devlet borçlanıyordu. Ey Bahçeli kime, ne anlatıyorsun? Bu faizler kimin cebinden çıktı? Benim memur kardeşimin, işçi, köylü, çiftçi kardeşimin, vatandaşımın cebinden çıktı Ama ne yazık ki hala dürüst davranmıyorlar. Enflasyon neydi, yüzde 30. Şimdi nereye geldik? Yolsuzlukla mücadele ettik. Yolsuzlukla mücadelenin neticesinde bakın nereye geldik. Yüzde 74 olan devletin borcu, şu anda yüzde 45... Nereden nereye... 63 olan devletin
borçlanma faizi yüzde 8... Bakın 63'ten 8'e... Bu halkımın cebinde kaldı, Hazine'nin kasasında kaldı. Enflasyon ne oldu? 30'dan 7'ye indi. Artık vatandaşın cebindeki paranın değeri arttı. IMF'den 30 milyar borç aldılar. Şimdi ne kadar var biliyor musunuz? 6.6 milyar dolar var. Halep oradaysa arşın Sincan'da...''
''BEN BAZEN SABIRSIZ OLUYORUM AMA SİZ SABIRLI OLUN''
Başbakan Erdoğan, Merkez Bankası'nın kasasında bugünkü rakamlara göre 75 milyar dolar bulunduğunu belirterek, devlet memurlarının nemalarını da iktidara geldiklerinde ödediklerin anımsattı. Erdoğan, ''Türkiye böyle güçleniyor. Utanmadan, sıkılmadan konuşussküp'e, Brüksel'e yakın. yorlar. Diyorlar ki 'yolsuzluk aldı, başını gitti'. Nasıl yolsuzluk var ki bu kasalar bu kadar artıyor. Merkez Bankası güçleniyor, bu yatırımlar yapılıyor. Borçlar ödeniyor. İnsaf insaf...'' dedi.
Vatandaştan tüm bu icraatın kapı kapı anlatılmasını isteyen Başbakan Erdoğan, çünkü oylanacak bu anayasa değişikliği ile kadınların, çocukların, engellilerin haklarının anayasal teminat altına alındığını belirterek, şöyle konuştu:
''Bakın 2 hafta kaldı. Bu Türkiye'nin önündeki en büyük imkan. Bu demokrasi mücadelesinin, özgürlükler mücadelesinin, hak ve hukuk mücadelesinin en önemli fırsatıdır. Bunu beraber değerlendireceğiz. onun için kapı kapı dolaşacaksınız. Apartmanlarda girilmedik, çalınmadık kapı bırakmamalısınız. Sizi bazıları kapılardan kovabilir, malum tipler var. Kovsalar da kapıyı çalacaksınız, Sabırlı olacaksınız. Ben bazen sabırsız oluyorum ama siz sabırlı olun."
HSYK ile ilgili öngörülen düzenleme hakkında vatandaşa bilgiler veren Başbakan Erdoğan, birilerini düzenlemeden rahatsız olduğunu belirterek, "Birilerinin arka bahçesi, milletin ön bahçesi olacak'' dedi. AK Parti'nin milletin hizmetkarı olduğunu belirten Erdoğan, Türkiye'yi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkaracaklarını söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunlardan siz hiç şu anayasa değişikliğini dinlediniz mi? Ana muhalefet liderinden, diğer muhalefet liderlerinden böyle bir şey duydunuz mu? Şu anda anayasa paketini konuşuyoruz. Biz halk oylaması yapıyoruz. Bu genel seçim değil. Genel seçimi 10 ay sonra yapacağız o zaman bunları konuşuruz. Siz nesiniz, biz neyiz o zaman onları ortaya koyarız...Bu anayasa değişikliği ile ilgili ne diyeceksin onu söyle, ana muhalefet lideri onu söyle. Şu 26 madde içinde neye hayır diyorsun, onu söyle. MHP'nin Genel
Başkanı sen hangisine 'hayır' diyorsun onu söyle. Hayır diyebileceği bir madde yok ki. Bunu dese kendisiyle çelişecek. Örnek vereyim mi? Bu paket bir özgürlükler paketi. Çünkü Anayasa Mahkemesi'nin değişimi bir çok şeylerin önünü açıyor. HSYK'nın değişimi bir çok şeylerin önünü açıyor. Artık telefonla, 'filancayı filanca yere atayalım mı' deme süreci bitiyor. Bunlar okuyorsunuz değil mi gazetelerde? Dedelerden talimat alarak atamalar yapma dönemi bitiyor. Sıkıntı burada. Şimdi ne başlıyor? HSYK'da benim
atamam yok, Parlamentonun ataması yok. Sadece Adalet Bakanı ne zamandan beri var...Bizim yaptığımız bir şey değil. Kaldı ki yetkileri de ciddi manada kısıtlandı. Adalet Bakanlığı Müsteşarı zaten olayın içinde, doğal olarak olacak. Bu da bizim dönemimizde değil. Bizden önce de vardı. Bundan sonra da hangi iktidar gelirse orada yerini alacak. Yani bir siyasi partiye münhasır bir olay değil ama bunları rahatsız eden ne biliyor musunuz? Van'daki hakim, savcı oy kullanacak. Hakkari'deki, Erzurum'daki,
Edirne'deki, Sinop'taki, Hatay'daki hakim savcı oy kullanacak, 10 tane Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'na üye seçecek. Bunları çıldırtan bu. Bunlar diyorlar ki 'bunlar çocuk, bunlar seçemez'. Niye sen de oradan geldin. ilk derece mahkeme... Niye şimdi bunları hazmedemiyorsun. İşte biz, katılımcı demokrasi diyoruz ve bunun gereği olarak da biz ilk derece mahkemelerdeki hakim ve savcılara, bu yolu açıyoruz. Yetki sizde, söz sizde, karar sizde, mühür sizde...''
ssküp'e, Brüksel'e yakın.
"MENDERES'İN SUÇU NEYDİ"
Anayasa Mahkemesi'nin yapısıyla ilgili düzenleme hakkında da bilgi veren Başbakan Erdoğan, Barolar Birliği'nin 1 üye için üç, Sayıştay'ın da iki üye için 3'er ismi parlamentoya göndereceğini belirterek, ''Olay bu. Bundan dolayı diyorlar ki bunlar, Yüce Divanı kendilere göre oluşturuyorlar. Ee... Tayyip Erdoğan, oraya gitmekten kurtulmak için...'' dedi. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Sayın Bahçeli, bunu sen söylüyorsun, bunu ana muhalefetin lideri de söylüyor. Bak, dün bana Konya'da bir yaşlı teyze Türk Bayrağı'nı, bir Hayat Mecmuası hediye etti. Eliyle de onu dikmiş. Hayat Mecmuası neredeyse eriyip dökülecek, o hale gelmiş. 50 yıllık bir dergiyi saklamış. Orada ben de çocukluğumda hatırlıyorum, 6-7 yaşındaydım. Babam, o zaman ki Hayat Mecmuası'ndaki merhum Menderes'in idam sehpasına yürürken o beyaz gömleği içindeki resmini bana göstermişti. Şimdi de o teyze bana o Hayat
Mecmuası'nı getirdi ve duygulandım, 50 yıl geriye gittim. Ve o anı hatırladım.
Şimdi, Menderes'in suçu neydi? Bu ülkeye hizmet. Peki idam kararını verirken ne demişti, ismini vermeyeceğim o hakimin, çünkü benim milletim o hakimi unuttu, hatırlamıyor bile. Niye? Bu tür insanlar hatırlanmaz. Bunlar unutulur. Ne dedi? 'Beni buraya getiren irade böyle istediği için bu kararı verdim' dedi. Neydi onu oraya getiren irade? Darbeydi. Bir ülkenin başbakanı, iki tane arkadaşı bu şekilde idam ediliyor. Aslında 15 kişi idama mahkum oldu da Konsey 12'sini bıraktı, müebbete mahkum etti. 3 tanesini
idama mahkum etti. Biz şimdi işte bunun hesabını soruyoruz. 12 Eylül 2010'da. Bu yahu bu.. Bunun için çok çalışmamız gerekmez mi? Ben Allah'tan rahmet diliyorum onlara ama inanıyorum ki onu yapanlar da onun hesabını ebedi dünyada verecekler.''
"MHP NE OLDU DA CHP'NİN ARKASINA ARKA VAGON OLUYOR"
Meclis'te başörtülü öğrencilerin üniversiteye gitmesindeki engelli kaldırmak için 411 oyla yasa çıkarıldığını, buna MHP'nin destek verdiğini anlatan Başbakan Erdoğan, buna DSP'yi de yanına alarak CHP'nin Anayasa Mahkemesine başvurarak engel çıkardığını söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Şimdi ana muhalefet partisinin lideri çıkmış yerine göre ne diyor? 'Başörtüsü sorununu ben çözerim' diyor. Bu işin içeriğini iyi kavrayacağız. Peki bu gitti, CHP ne yaptı? Yanına DSP'yi alarak bunu Anayasa Mahkemesi'ne götürdüler. Ve Anayasa Mahkemesine götüren imzaların içerisinde Sayın Kılıçdaroğlu senin imzan yok muydu? Sende zerre kadar ilke olsa, dürüst olsan derdin ki 'bu bir özgürlük mücadelesidir, eğitim özgürlüğüdür, inanç özgürlüğüdür, ben buna imza koyamam' derdin. Böyle Van'da başka,
İstanbul'da, Ankara'da, Tunceli'de başka, siyasette böyle liderlik olmaz. Emrolunduğun gibi, dosdoğru olacaksın. Batıda ne konuşuyorsan, git Doğu'da da aynısını konuş. Kuzeyde ne konuşuyorsan gel güneyde de aynısını konuş. İlkeli insan bu demektir, dürüst insan bu demektir. Türk Milleti'nin içerisinde doğruluğun tanımı budur. Bunu böyle bileceğiz. MHP'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum. CHP'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum, BDP'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum. Yönetici kadrolarla işim yok.
oy verenlere, gönül verenlere sesleniyorum. Bu seçim genel seçim değildir. Bu bir güven oylaması değildir. Bu bir AK Parti projesi değildir. Bu bir Recep Tayyip Erdoğan pssküp'e, Brüksel'e yakın. rojesi değildir, bu bir millet projesidir. Dolayısıyla benim MHP'ye gönül vermiş, oy vermiş kardeşim şu başörtü meselesinde bile Meclis'ten bunu geçirmek suretiyle hayırlı bir iş yapan MHP yönetimi, şimdi ne oldu da bunu Anayasa Mahkemesi'ne götüren CHP'nin arkasına vagon oluyor.''
(DUY-OK-Y)