Ramazan ayı ve önemi
Ramazan ayı ve önemi nedir? İşte sizler için Ramazan ile ilgili bilgileri derlediğimiz haberimiz.
Ramazan Ayı, Allah Teâlâ'nın mü'minlere büyük bir ihsanıdır. Çünkü ramazan ayı; Kur'an, oruç, iyilik ve güzellik ayıdır. Tövbelerin, duaların, hayır ve hasenatın kabul olunduğu mübarek bir aydır.
Ramazan, kelime olarak yüksek dereceli sıcaklık veya güneşin şiddetli hararetiyle yerin ve taşların ısınması ve kızması anlamlarına gelmektedir. Bu ayda, tutulan orucun verdigi açlık ve susuzlukla yanma veya oruçla günahların yanıp silinmesinden dolayı yakma anlamı ile ilgili olarak Ramazan adı verilmiştir.
Bazı âlimlere göre ise; ramazan, Yüce Allah'ın isimlerinden biridir ki, Allah'ın af ve mağfiretiyle günahların yanıp yok olması demektir.
Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde adı geçen ramazan, İslâm takviminin dokuzuncu ayıdır. Ramazan ayı, eşsiz faziletlerle dolu çok şerefli bir aydır. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim bu ayda indirilmiştir.
Ramazan ayı ki; Yüce Rabbimizin bir Hadis-i Kudsi'de: "Oruç benim içindir, onun mükafatını bizzat ben veririm." buyurmuştur ve oruç, bu ayda tutulmak üzere farz kılınmıştır.
Ramazan ayı ki; oruç tutan, ibadet ve taatte bulunan, hayır ve hasenat yapan, tevbe ve istiğfarda bulunan mü'minler için rahmet ve mağfiret ayıdır. Ramazan ayı ki; orucu, iftarı, sahuru, teravihi, cemaatla dolan camileri, dinlenen vaazları ve okunan mukabeleleri ile kurtuluş ayıdır.
RAMAZAN AYI KUR'AN-I KERiM AYIDIR
Ramazan ayı, Kur'an-ı Kerim ayıdır. Kalplere nur, gönüllere şifa, mü'minlere rahmet ve bütün insanlığa hidayet olan Kur'an-ı Kerim, bu ay içerisinde bulunan Kadir Gece'sinde indirilmeye başlanmıştır.
Allah Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur: ''Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır...''
Ayet-i Kerime'de Ramazan ayında indirildiği bildirilen Kur'an-ı Kerim, son ilâhî kitaptır ve Allah'ın son kelamıdır. O, bir kanundur, hükümleri Kıyamet'e kadar devam edecektir. Kur'an-ı Kerim insanlığı iyiye, güzele, doğruya götürecek olan tek hayat kaynağıdır. Yüce Rabbimiz, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan mü'minlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler."
"Ey insanlar! Size Rabbi'nizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, mü'minler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir."
"Biz Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, mü'minler için bir şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırırç"
RAMAZAN AYI ORUÇ AYIDIR
Ramazan ayı, oruç ayıdır. Allah Teâlâ, mü'minlere bu ayda oruç tutmayı emretmiştir, yani farz kılmıştır. Yüce Mevla'mız, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
"Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki (oruç tutmak suretiyle kötülüklerden) korunursunuz."
"... içinizden kim Ramazan ayına erişirse, orucunu tutsun..."
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Mübarek Ramazan ayı geldi. Allah Teâlâ, onda oruç tutmanızı size farz kıldı. O ayda gök kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve azgın şeytanlara prangalar vurulur. Allah'ın o ayda bin aydan hayırlı bir gecesi vardır. O gecenin hayrına nail olmayan büyük bir mahrumiyete uğramıştır."
Hz. Peygamber (s.a.s.) başka bir hadis-i şeriflerinde ise şöyle buyurmuşlardır: "Muhakkak ki Allah Teâlâ , Ramazanda oruç tutmayı farz kıldı. Ben de onda ki namazı (Teravihi) size sünnet kıldım. Kim bu ayda inanarak ve mükâfâtını umarak oruç tutar ve namaz kılarsa, anasından doğduğu gündeki gibi günahlarından kurtulmuş olur."
Görülüyor ki; Cennet kapılarının açıldığı, Cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincirlere vurulduğu bu ay mü'minler için oruç ayıdır. Bu sebeple, Müslüman bu ayda orucunu tutacaktır. Zira, oruç sadece aç ve susuz kalmak değil, kalbin Allah'a açılması hayata Allah'ın emrettiği şekilde bakılmasıdır.
RAMAZAN AYI RAHMET VE MAĞFİRET AYIDIR
Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de ve Rasûlullah (s.a.s.) Efendimizin dilinde övülen Ramazan ayı; İlâhî rahmet ve mağfiretin zirveye ulaştığı ve oluk oluk aktığı bir aydır. Kalbimizi ve bütün organlarımızı kötülüklerden kurtarmak ve ibadetlerle Cenab-ı Allah'ın sonsuz rahmet ve mağfiretine erişmek için, bu ay kaçınılmaz bir fırsattır. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Kim, Ramazanın faziletine inanarak ve mükâfatını Allah'tan, umarak oruç tutarsa, geçmiş günahları affedilir."
"Ramazan'ın ilk gecesi gelince şeytan ve cinlerin azgınları bağlanır. Cehennem kapıları kapanır ve hiçbiri açılmaz. Cennet kapıları açılır ve hiçbiri de kapanmaz. Bir münâdi şöyle haykırır:
-Ey hayrı isteyen! Kollarını sıva.
-Ey şerri isteyen! Vazgeç ondan. (Bu ayda) Allah'ın ateşten azad ettikleri vardır. Bu da her gece olur."
"Benim ümmetime ramazan ayında beş şey verildi ki, benden önceki Peygamberlere bunlar verilmedi:
Birincisi; Ramazanın ilk gecesi oldu mu, Allah Teâlâ ümmetime rahmetiyle nazar eder ve Allah kime de nazar etmişse, ona ebedî azab etmez.
İkincisi; akşama doğru, onların ağzında meydana gelen koku, Allah indinde misk kokusundan daha güzeldir.
Üçüncüsü; melekler, onlar için gece ve gündüz istiğfar ederler.
Dördüncüsü; Allah Teâlâ, Cennetine emir buyurur: "Hazırlan ve zinetlen ki, kullarımın dünya sıkıntılarından (kurtulup) benim yurduma ve lütfuma gelip rahata kavuşmaları yaklaştı."
Beşincisi; ramazanın son gecesi olduğunda, onların hepsini birden mağfiret eder."
Ramazan ayına kavuşup da, o ayı Allah'ın razı olacağı şekilde geçirenleri Rabbimiz af ve mağfiret edecektir. O halde; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem ateşinden kurtuluşa vesile olan Ramazan ayını en iyi bir şekilde değerlendirmeye çalışmalıyız.
ORUCUN BÜYÜK SEVABI VARDIR
Mü'minlerin iman ve ihlaslarının en büyük delili olan oruç, sevabı ve mükâfâtı çok büyük olan bir ibadettir. Her Müslüman, orucunu büyük bir samimiyetle ve yalnız Allah için tutarak, onun büyük sevabına erişmeye çalışmalıdır.
Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Allah'ın müsâde ettiği durumlar haricinde, ramazanda bir gün orucunu bozan kimse, ömrü boyunca oruç tutsa, ramazanda tutmadığı o günü kaza edemez (ve onun sevabına ulaşamaz)."
Rasûlullah (s.a.s.): "Aziz ve Celil olan Allah Teâlâ şöyle buyurdu: Ademoğlunun her ameli kendisinindir. Yalnız oruç müstesna. O benim içindir. Onun mükâfâtını ben vereceğim. Oruç ateşe karşı bir siperdir. Sizden biriniz oruçlu bulunduğu günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Şâyet birisi ona söver veya ona çatıp çekişirse; "Ben oruçluyum" desin. Muhammed'in nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki; muhakkak oruçlunun ağız kokusu, Allah nezdinde, misk kokusundan daha hoştur. Oruç tutanın ferahlanacağı iki sevinç (vakti) vardır: Birisi iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Allah'a kavuştuğu andır, buyurmuştur."
Müslim'in rivayetinde ise, şöyle buyurulmuştur: "Ademoğlunun her ameli (nin karşılığı) kat kat verilir. Bir iyilik on mislinden yediyüze kadar mükâfâtlandırılır. Yalnız oruç müstesna. Onun mükâfâtını ben veririm. Zira, yemesini ve nefsanî arzularını, sırf benim için terkediyor. Oruçlu için iki sevinç ânı vardır. Biri iftar ettiği, diğeri de Allah'a kavuştuğu vakittir. Ağzının kokusu da Allah katında misk kokusundan daha hoştur."
Görülüyor ki; oruç, sevabı büyük olan bir ibadettir. Her ibadetin belirli bir sevabı olduğu halde, orucun ecir ve sevabını ancak Allah Teâlâ bilmekte ve; "mükâfâtını ben veririm" buyurmaktadır.
ORUÇ CENNETE GÖTÜRÜR
Cennet kapılarının açılıp, cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincirlere vurulduğu Ramazan ayında, ihlas ve samimiyetle oruç tutan mü'minlerin varacağı yer Cennet'tir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), şöyle müjdelemiştir:
"Cennet'te Reyyan adında bir kapı vardır. Kıyamet Günü'nde oradan yalnız oruçlular girer. Onlarla birlikte başka kimse giremez. Nerede oruç tutanlar? Diye çağrılır ve onlar da o kapıdan girerler. Sonuncusu da girdi mi artık kapı kapanır, kimse giremez."
"Cennet'te Reyyan adında bir kapı vardır. Kıyamet Günü, oruç tutanlar nerededir? denilerek çağrılır. Kim oruç tutanlardan olmuşsa ona girer. Kim de ona girmişse, ebediyyen susamaz."
Ashab-ı Kiram'dan Ebû Ümame (r.a.):
"Ya Rasûlallah! Bana bir amel öğret ki, Allah onunla beni mükâfâtlandırıp cennete koysun" dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurdu:
"Oruca devam et, onun misli yoktur."
Görüldüğü gibi; oruç, mü'minleri cennete götürecek bir ibadettir. Öyleyse, oruçlarımızı her türlü noksanlıktan uzak olarak, tam bir samimiyetle tutalım ve bu büyük müjdelere nail olmaya çalışalım!..
ORUÇ CEHENNEMDEN KORUR
Allah Teâlâ'nın rızası gözetilerek, ihlas ve samimiyetle tutulan oruç, sahibini Cehennem ateşinden korur. Peygamber-i Zişan Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:
"Savaşta sizden birinizi koruyan bir kalkan gibi, oruç da Cehennem'den koruyan bir kalkan, ateşe karşı bir siperdir."
Ashab-ı Kiram'dan Muaz bin Cebel (r.a.)'in:
"Ya Rasûlallah! Beni cennete kavuşturup cehennemden uzaklaştıracak bir ameli bana haber ver?" Sorusuna verdiği cevapta Allah Rasûlü (s.a.s.), orucu da bu ameller arasında saymıştır.(21)
ORUÇLUNUN DUASI KABUL OLUR
Allah Teâlâ, oruçlu Müslümanın duasını kabul eder. Bu bakımdan, Müslüman oruçlu olduğu zaman Allah'tan dünya ve ahiret saadeti istemeli; yeryüzündeki bütün mü'minler için, bilhassa sıkıntı ve çile içerisinde olan kardeşlerimiz için dua etmelidir. Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz, şöyle buyurmuşlardır: "Üç kişinin duası reddolunmaz: Adaletli devlet başkanının, iftar edinceye kadar oruçlunun, bir de mazlumun (yani zulme uğramış kimsenin) duası."
"Oruçlunun iftar vaktinde yaptığı dua katiyyen reddolunmaz."
RAMAZAN AYINA HAZIRLANMAK
Büyük ecir ve sevaplarla dolu olan ramazan ayına girerken, bu ayı ihya etmek için manen hazırlıklı olmak lazımdır. Kendimizi bu ayın sevap ve mükâfâtına hazırlıklı ve lâyık bir hale getirmeye çalışmalıyız. Bunun için:
Ramazan ayına girerken maddî ve manevî kirlerden temizlenmeli, işlediğimiz günahları terkederek Cenab-ı Hakk'a tövbe ve istiğfar etmeliyiz. Mesela; beş vakit namazı düzenli olarak kılmıyorsak, bir daha terketmemek üzere devamlı kılmalıyız.
Başkalarına haksızlık etmişsek, onlardan helâllik dilemeliyiz. Kul hakkıyla Allah'ın huzuruna çıkmak büyük bir tehlikedir. Haksızlık ve kötülük yapanların mutlaka tevbe ederek, helâllik alması gerekir. Yoksa Allah'a yaklaşamaz ve onun rızasına eremezler.
Ramazan ayına girerken; Dinimiz İslâm'ın haram kıldığı kin, hased, dedikodu, yalan, bühtan, iftira, gıybet, nefret gibi kötü huylardan vazgeçmeliyiz. Dünya ve ahiretimiz için faydası olmayan her türlü davranışlardan uzak olmalıyız.
Ramazan ayına girerken, kalbimizi Allah'a tam teslim etmeliyiz. Niyetlerimizi düzeltmeliyiz. Kıyamet Günü'nde, insanlar niyetleri üzerine haşrolunurlar, Allah'ın huzuruna niyetlerine göre çıkarılırlar. Çünkü ameller niyetlere göredir.
RAMAZAN AYI NASIL GEÇİRİLMELİDİR ?
Ramazan ayının gündüzlerini oruçla, gecelerini de namaz, zikir, dua, tevbe ve istiğfarla geçirmeliyiz. Gecenin bir kısmında uyumalı, bir kısmında da ibadet etmeliyiz. Ayrıca, Kur'an-ı Kerim'i çok okumalıyız. Okuduklarımızı anlamaya çalışmalıyız. Anladıklarımızı da hayatımızda yaşamaya gayret göstermeliyiz. Allah Rasûlü (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Ey insanlar! Selamlaşınız, yemek yediriniz. İnsanlar uykuda iken geceleyin namaz kılınız. Selametle cennete girersiniz."
"Ramazandan sonra tutulan oruçların en faziletlisi, Allah'a izafe edilen Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farz namazlarından sonra en faziletli namaz da gece namazıdır."
Gecenin evvelinde uyuyup, ahirinde ise kalkıp namaz kılan sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Gece de duanın kabul olacağı bir saat vardır ki; herhangi bir Müslüman ona rastlar da dünya ve ahirete dair Allah'tan hayır dilerse, muhakkak Allah dileğini yerine getirir. Bu hal, her gecede vardır."
Ramazan ayında, kimsesizlere, fakirlere, yoksullara, komşulara, hayır kurumlarına yardımda bulunmak; onlara şefkat ve merhamet göstermek, her zaman olduğu gibi imanımızın gereğidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), her zaman muhtaçları gözetir, kimseyi eli boş çevirmezdi. Hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Fukarayı arayınız, görüp gözetiniz. Siz ancak fakirleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız."
"Bir adamın hayra sarfettiği paranın en değerlisi; çoluk çocuğuna infak ettiği para ile, Allah yolunda kullanacağı atı (biniti) için verdiği ve bir de Allah rızası için mücahid arkadaşlarına sarfettiği paradır."
"Emri altındakilerin nafakasını kısmak, bir kimseye günah olarak yeter."
ORUÇLU KİMSENİN ÖZELLİKLERİ
Oruçlu Müslüman şu özelliklere sahip olmalıdır. Aslında bu özellikler, her Müslümanın özelliğidir:
1) Oruç tutan bir Müslüman yalan, hile, kötü söz ve kötü davranışlardan uzaklaşacaktır. Orucunu bütün varlığı ile ve yalnız Allah rızası için tutacaktır. Yalan, hile, kötü söz ve davranışlar; orucun ruhunu kaybettirdiği gibi, yaratılmışların en üstünü olan insanı, insanlık şerefi ve sıfatından da uzaklaştırır. Gerçek oruç, sahibini kötü fiil ve davranışlardan koruyan oruçtur. Yoksa oruç sadece yemeyi ve içmeyi terketmek değildir. Müslümanın görevi, oruç ibadetini kötülüklere karşı bir kalkan olacak şekilde yerine getirmektir. Müslüman; elini, ayağını, gözünü, kulağını dilini, kalbini ve gönlünü haram olan fiil ve davranışlardan korumalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Sizden biriniz oruçlu olduğu günde kötü söz konuşmasın, cahillik de yapmasın. Eğer bir kimse kendisine kaba ve çirkin davranırsa, desin ki: "Ben oruçlu bir kimseyim."
"Kim kötü söz ve davranışları bırakmazsa, Allah'ın onun yemesini ve içmesini terketmesine ihtiyacı yoktur."
"Nice oruçlu vardır ki; orucun ona açlıktan başka faydası yoktur..."
O halde, Müslüman orucunu bütün varlığı ile tutacak, İslâmiyet'e uygun olmayan her çeşit davranışlardan uzak olacaktır.
2) Oruçlu Müslüman, başına gelen belâ ve musîbetlere karşı sabredecektir. Sabır, kurtuluşun kaynağıdır. Sabır; felaketleri önler. Sabır, başarının sırrıdır. İlimde, ticarette, savaşta, ibadette sabır, sahibini zafere götürür. Peygamber Efendimiz (s.a.s.): "Oruç, sabrın yarısıdır." buyurmuşlardır.
3) Oruçlu Müslüman, başkalarına karşı şefkat ve merhamet sahibi olacaktır. Oruç tutmak sûretiyle açlık ve susuzluk ızdırabını tadan kimse; aç ve susuz kalanların hallerini düşünmeli, onlara şefkat ve merhamet elini uzatmalıdır.
ORUCUN HİKMET VE FAYDALARI
Orucun dinî, ahlâkî, ruhî, sosyal, ekonomik ve pedagojik (eğitim) pek çok hikmetleri ve faydaları vardır. Ancak, ibadetler Allah'ın emri olduğu için ve yalnız Allah rızası için yapılır. Orucun hikmet ve faydalarından bazılarını şöyle özetlemek mümkündür:
1) Oruç, Allah'a itaat ve ibadetin alâmetidir: Oruç tutan bir Müslüman, öncelikle Allah'a itaat ve ibadet etmiş olur. Böylece "Takva" sırrına erer. Allah'a teslim olma, Allah'a sığınma ve yalnız Allah'a güvenme; kısaca Allah'a kul olma hazzını tadar. Allah'ın nimetlerine şükretmiş olur. Sınırsız sevaba ulaşır. Bunun içindir ki; oruçla ilgili ayet-i kerimelerin sonunda: "Umulur ki, takvaya ulaşırsınız (korunursunuz); umulur ki, şükredersiniz" buyurulmuştur.
2) Oruç, bedenlerin zekatıdır:
Zekatın malı temizlediği gibi, oruç da vücutları temizler. Hadis-i şerifde: "Her şeyin bir zekatı vardır. Bedenin zekatı da oruçtur." buyurulmuştur.
3) Oruç bedenlerin sıhhat kaynağıdır:
Çalışan her varlığın dinlenmeye ihtiyacı olduğu gibi, midenin ve diğer iç organların da dinlenmeye ihtiyacı vardır. Oruç, bu dinlenmeyi sağlamak suretiyle vücut organlarına sıhhat kazandırır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız."
4) Oruç nefsi terbiye ederek ahlâkı güzelleştirir:
Oruç, nefsanî, şehevî ve şeytanî arzuları kırarak kötülüklere engel olur. Kötülüklerden uzak kalan bir kimsenin de ahlâkı güzelleşmiş olur. Bunun içindir ki, Allah Rasulü (s.a.s.) Efendimiz; "Evlenmeye gücü yetmeyen gençlere oruç tutmayı tavsiye etmiştir."
5) Oruç, bir savaş eğitimidir:
Savaşlarda uzun süre aç ve susuz kalınabilir. Oruç tutan kimse; aç ve susuz kalmaya alışarak, vücuduna güç ve direnç kazandırmış olur.
6) Oruç, sabır alışkanlığı kazandırır:
Oruç, ruhlara sabır alışkanlığı kazandırır. Allah sabredenlerle beraberdir ve sabredenleri sever.
7) Oruç, şefkat ve merhamet duygularını geliştirir:
Oruç tutan bir Müslüman, açlık ve susuzluğun acısını nefsinde tadarak; fakir ve yoksulların halini daha iyi anlamış olur. Böylece fakir ve yoksullara acır ve onlara yardım elini uzatır.
8) Oruç, dünya ve ahiret saadetine ulaştırır: Oruç, müminlere Allah'ın rahmet ve mağfiretini kazandırır. Böylece onların dünya ve ahirette saadete erişmelerine vesile olur. Çünkü oruç, bir sabır ve kulluk imtihanıdır. Bu imtihanı başarıyla vererek hakikî anlamda oruç tutabilenler, Allah Teala'nın sevgi ve rızasına ulaşırlar. Cennet'e girmeye de hak kazanmış olurlar. Ne mutlu bu gerçegi kavrayabilenlere!..
Ramazan, kelime olarak yüksek dereceli sıcaklık veya güneşin şiddetli hararetiyle yerin ve taşların ısınması ve kızması anlamlarına gelmektedir. Bu ayda, tutulan orucun verdigi açlık ve susuzlukla yanma veya oruçla günahların yanıp silinmesinden dolayı yakma anlamı ile ilgili olarak Ramazan adı verilmiştir.
Bazı âlimlere göre ise; ramazan, Yüce Allah'ın isimlerinden biridir ki, Allah'ın af ve mağfiretiyle günahların yanıp yok olması demektir.
Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde adı geçen ramazan, İslâm takviminin dokuzuncu ayıdır. Ramazan ayı, eşsiz faziletlerle dolu çok şerefli bir aydır. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim bu ayda indirilmiştir.
Ramazan ayı ki; Yüce Rabbimizin bir Hadis-i Kudsi'de: "Oruç benim içindir, onun mükafatını bizzat ben veririm." buyurmuştur ve oruç, bu ayda tutulmak üzere farz kılınmıştır.
Ramazan ayı ki; oruç tutan, ibadet ve taatte bulunan, hayır ve hasenat yapan, tevbe ve istiğfarda bulunan mü'minler için rahmet ve mağfiret ayıdır. Ramazan ayı ki; orucu, iftarı, sahuru, teravihi, cemaatla dolan camileri, dinlenen vaazları ve okunan mukabeleleri ile kurtuluş ayıdır.
RAMAZAN AYI KUR'AN-I KERiM AYIDIR
Ramazan ayı, Kur'an-ı Kerim ayıdır. Kalplere nur, gönüllere şifa, mü'minlere rahmet ve bütün insanlığa hidayet olan Kur'an-ı Kerim, bu ay içerisinde bulunan Kadir Gece'sinde indirilmeye başlanmıştır.
Allah Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur: ''Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır...''
Ayet-i Kerime'de Ramazan ayında indirildiği bildirilen Kur'an-ı Kerim, son ilâhî kitaptır ve Allah'ın son kelamıdır. O, bir kanundur, hükümleri Kıyamet'e kadar devam edecektir. Kur'an-ı Kerim insanlığı iyiye, güzele, doğruya götürecek olan tek hayat kaynağıdır. Yüce Rabbimiz, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan mü'minlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler."
"Ey insanlar! Size Rabbi'nizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, mü'minler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir."
"Biz Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, mü'minler için bir şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırırç"
RAMAZAN AYI ORUÇ AYIDIR
Ramazan ayı, oruç ayıdır. Allah Teâlâ, mü'minlere bu ayda oruç tutmayı emretmiştir, yani farz kılmıştır. Yüce Mevla'mız, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
"Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki (oruç tutmak suretiyle kötülüklerden) korunursunuz."
"... içinizden kim Ramazan ayına erişirse, orucunu tutsun..."
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Mübarek Ramazan ayı geldi. Allah Teâlâ, onda oruç tutmanızı size farz kıldı. O ayda gök kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve azgın şeytanlara prangalar vurulur. Allah'ın o ayda bin aydan hayırlı bir gecesi vardır. O gecenin hayrına nail olmayan büyük bir mahrumiyete uğramıştır."
Hz. Peygamber (s.a.s.) başka bir hadis-i şeriflerinde ise şöyle buyurmuşlardır: "Muhakkak ki Allah Teâlâ , Ramazanda oruç tutmayı farz kıldı. Ben de onda ki namazı (Teravihi) size sünnet kıldım. Kim bu ayda inanarak ve mükâfâtını umarak oruç tutar ve namaz kılarsa, anasından doğduğu gündeki gibi günahlarından kurtulmuş olur."
Görülüyor ki; Cennet kapılarının açıldığı, Cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincirlere vurulduğu bu ay mü'minler için oruç ayıdır. Bu sebeple, Müslüman bu ayda orucunu tutacaktır. Zira, oruç sadece aç ve susuz kalmak değil, kalbin Allah'a açılması hayata Allah'ın emrettiği şekilde bakılmasıdır.
RAMAZAN AYI RAHMET VE MAĞFİRET AYIDIR
Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de ve Rasûlullah (s.a.s.) Efendimizin dilinde övülen Ramazan ayı; İlâhî rahmet ve mağfiretin zirveye ulaştığı ve oluk oluk aktığı bir aydır. Kalbimizi ve bütün organlarımızı kötülüklerden kurtarmak ve ibadetlerle Cenab-ı Allah'ın sonsuz rahmet ve mağfiretine erişmek için, bu ay kaçınılmaz bir fırsattır. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Kim, Ramazanın faziletine inanarak ve mükâfatını Allah'tan, umarak oruç tutarsa, geçmiş günahları affedilir."
"Ramazan'ın ilk gecesi gelince şeytan ve cinlerin azgınları bağlanır. Cehennem kapıları kapanır ve hiçbiri açılmaz. Cennet kapıları açılır ve hiçbiri de kapanmaz. Bir münâdi şöyle haykırır:
-Ey hayrı isteyen! Kollarını sıva.
-Ey şerri isteyen! Vazgeç ondan. (Bu ayda) Allah'ın ateşten azad ettikleri vardır. Bu da her gece olur."
"Benim ümmetime ramazan ayında beş şey verildi ki, benden önceki Peygamberlere bunlar verilmedi:
Birincisi; Ramazanın ilk gecesi oldu mu, Allah Teâlâ ümmetime rahmetiyle nazar eder ve Allah kime de nazar etmişse, ona ebedî azab etmez.
İkincisi; akşama doğru, onların ağzında meydana gelen koku, Allah indinde misk kokusundan daha güzeldir.
Üçüncüsü; melekler, onlar için gece ve gündüz istiğfar ederler.
Dördüncüsü; Allah Teâlâ, Cennetine emir buyurur: "Hazırlan ve zinetlen ki, kullarımın dünya sıkıntılarından (kurtulup) benim yurduma ve lütfuma gelip rahata kavuşmaları yaklaştı."
Beşincisi; ramazanın son gecesi olduğunda, onların hepsini birden mağfiret eder."
Ramazan ayına kavuşup da, o ayı Allah'ın razı olacağı şekilde geçirenleri Rabbimiz af ve mağfiret edecektir. O halde; evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem ateşinden kurtuluşa vesile olan Ramazan ayını en iyi bir şekilde değerlendirmeye çalışmalıyız.
ORUCUN BÜYÜK SEVABI VARDIR
Mü'minlerin iman ve ihlaslarının en büyük delili olan oruç, sevabı ve mükâfâtı çok büyük olan bir ibadettir. Her Müslüman, orucunu büyük bir samimiyetle ve yalnız Allah için tutarak, onun büyük sevabına erişmeye çalışmalıdır.
Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Allah'ın müsâde ettiği durumlar haricinde, ramazanda bir gün orucunu bozan kimse, ömrü boyunca oruç tutsa, ramazanda tutmadığı o günü kaza edemez (ve onun sevabına ulaşamaz)."
Rasûlullah (s.a.s.): "Aziz ve Celil olan Allah Teâlâ şöyle buyurdu: Ademoğlunun her ameli kendisinindir. Yalnız oruç müstesna. O benim içindir. Onun mükâfâtını ben vereceğim. Oruç ateşe karşı bir siperdir. Sizden biriniz oruçlu bulunduğu günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Şâyet birisi ona söver veya ona çatıp çekişirse; "Ben oruçluyum" desin. Muhammed'in nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki; muhakkak oruçlunun ağız kokusu, Allah nezdinde, misk kokusundan daha hoştur. Oruç tutanın ferahlanacağı iki sevinç (vakti) vardır: Birisi iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Allah'a kavuştuğu andır, buyurmuştur."
Müslim'in rivayetinde ise, şöyle buyurulmuştur: "Ademoğlunun her ameli (nin karşılığı) kat kat verilir. Bir iyilik on mislinden yediyüze kadar mükâfâtlandırılır. Yalnız oruç müstesna. Onun mükâfâtını ben veririm. Zira, yemesini ve nefsanî arzularını, sırf benim için terkediyor. Oruçlu için iki sevinç ânı vardır. Biri iftar ettiği, diğeri de Allah'a kavuştuğu vakittir. Ağzının kokusu da Allah katında misk kokusundan daha hoştur."
Görülüyor ki; oruç, sevabı büyük olan bir ibadettir. Her ibadetin belirli bir sevabı olduğu halde, orucun ecir ve sevabını ancak Allah Teâlâ bilmekte ve; "mükâfâtını ben veririm" buyurmaktadır.
ORUÇ CENNETE GÖTÜRÜR
Cennet kapılarının açılıp, cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincirlere vurulduğu Ramazan ayında, ihlas ve samimiyetle oruç tutan mü'minlerin varacağı yer Cennet'tir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), şöyle müjdelemiştir:
"Cennet'te Reyyan adında bir kapı vardır. Kıyamet Günü'nde oradan yalnız oruçlular girer. Onlarla birlikte başka kimse giremez. Nerede oruç tutanlar? Diye çağrılır ve onlar da o kapıdan girerler. Sonuncusu da girdi mi artık kapı kapanır, kimse giremez."
"Cennet'te Reyyan adında bir kapı vardır. Kıyamet Günü, oruç tutanlar nerededir? denilerek çağrılır. Kim oruç tutanlardan olmuşsa ona girer. Kim de ona girmişse, ebediyyen susamaz."
Ashab-ı Kiram'dan Ebû Ümame (r.a.):
"Ya Rasûlallah! Bana bir amel öğret ki, Allah onunla beni mükâfâtlandırıp cennete koysun" dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurdu:
"Oruca devam et, onun misli yoktur."
Görüldüğü gibi; oruç, mü'minleri cennete götürecek bir ibadettir. Öyleyse, oruçlarımızı her türlü noksanlıktan uzak olarak, tam bir samimiyetle tutalım ve bu büyük müjdelere nail olmaya çalışalım!..
ORUÇ CEHENNEMDEN KORUR
Allah Teâlâ'nın rızası gözetilerek, ihlas ve samimiyetle tutulan oruç, sahibini Cehennem ateşinden korur. Peygamber-i Zişan Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:
"Savaşta sizden birinizi koruyan bir kalkan gibi, oruç da Cehennem'den koruyan bir kalkan, ateşe karşı bir siperdir."
Ashab-ı Kiram'dan Muaz bin Cebel (r.a.)'in:
"Ya Rasûlallah! Beni cennete kavuşturup cehennemden uzaklaştıracak bir ameli bana haber ver?" Sorusuna verdiği cevapta Allah Rasûlü (s.a.s.), orucu da bu ameller arasında saymıştır.(21)
ORUÇLUNUN DUASI KABUL OLUR
Allah Teâlâ, oruçlu Müslümanın duasını kabul eder. Bu bakımdan, Müslüman oruçlu olduğu zaman Allah'tan dünya ve ahiret saadeti istemeli; yeryüzündeki bütün mü'minler için, bilhassa sıkıntı ve çile içerisinde olan kardeşlerimiz için dua etmelidir. Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz, şöyle buyurmuşlardır: "Üç kişinin duası reddolunmaz: Adaletli devlet başkanının, iftar edinceye kadar oruçlunun, bir de mazlumun (yani zulme uğramış kimsenin) duası."
"Oruçlunun iftar vaktinde yaptığı dua katiyyen reddolunmaz."
RAMAZAN AYINA HAZIRLANMAK
Büyük ecir ve sevaplarla dolu olan ramazan ayına girerken, bu ayı ihya etmek için manen hazırlıklı olmak lazımdır. Kendimizi bu ayın sevap ve mükâfâtına hazırlıklı ve lâyık bir hale getirmeye çalışmalıyız. Bunun için:
Ramazan ayına girerken maddî ve manevî kirlerden temizlenmeli, işlediğimiz günahları terkederek Cenab-ı Hakk'a tövbe ve istiğfar etmeliyiz. Mesela; beş vakit namazı düzenli olarak kılmıyorsak, bir daha terketmemek üzere devamlı kılmalıyız.
Başkalarına haksızlık etmişsek, onlardan helâllik dilemeliyiz. Kul hakkıyla Allah'ın huzuruna çıkmak büyük bir tehlikedir. Haksızlık ve kötülük yapanların mutlaka tevbe ederek, helâllik alması gerekir. Yoksa Allah'a yaklaşamaz ve onun rızasına eremezler.
Ramazan ayına girerken; Dinimiz İslâm'ın haram kıldığı kin, hased, dedikodu, yalan, bühtan, iftira, gıybet, nefret gibi kötü huylardan vazgeçmeliyiz. Dünya ve ahiretimiz için faydası olmayan her türlü davranışlardan uzak olmalıyız.
Ramazan ayına girerken, kalbimizi Allah'a tam teslim etmeliyiz. Niyetlerimizi düzeltmeliyiz. Kıyamet Günü'nde, insanlar niyetleri üzerine haşrolunurlar, Allah'ın huzuruna niyetlerine göre çıkarılırlar. Çünkü ameller niyetlere göredir.
RAMAZAN AYI NASIL GEÇİRİLMELİDİR ?
Ramazan ayının gündüzlerini oruçla, gecelerini de namaz, zikir, dua, tevbe ve istiğfarla geçirmeliyiz. Gecenin bir kısmında uyumalı, bir kısmında da ibadet etmeliyiz. Ayrıca, Kur'an-ı Kerim'i çok okumalıyız. Okuduklarımızı anlamaya çalışmalıyız. Anladıklarımızı da hayatımızda yaşamaya gayret göstermeliyiz. Allah Rasûlü (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Ey insanlar! Selamlaşınız, yemek yediriniz. İnsanlar uykuda iken geceleyin namaz kılınız. Selametle cennete girersiniz."
"Ramazandan sonra tutulan oruçların en faziletlisi, Allah'a izafe edilen Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farz namazlarından sonra en faziletli namaz da gece namazıdır."
Gecenin evvelinde uyuyup, ahirinde ise kalkıp namaz kılan sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Gece de duanın kabul olacağı bir saat vardır ki; herhangi bir Müslüman ona rastlar da dünya ve ahirete dair Allah'tan hayır dilerse, muhakkak Allah dileğini yerine getirir. Bu hal, her gecede vardır."
Ramazan ayında, kimsesizlere, fakirlere, yoksullara, komşulara, hayır kurumlarına yardımda bulunmak; onlara şefkat ve merhamet göstermek, her zaman olduğu gibi imanımızın gereğidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), her zaman muhtaçları gözetir, kimseyi eli boş çevirmezdi. Hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Fukarayı arayınız, görüp gözetiniz. Siz ancak fakirleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız."
"Bir adamın hayra sarfettiği paranın en değerlisi; çoluk çocuğuna infak ettiği para ile, Allah yolunda kullanacağı atı (biniti) için verdiği ve bir de Allah rızası için mücahid arkadaşlarına sarfettiği paradır."
"Emri altındakilerin nafakasını kısmak, bir kimseye günah olarak yeter."
ORUÇLU KİMSENİN ÖZELLİKLERİ
Oruçlu Müslüman şu özelliklere sahip olmalıdır. Aslında bu özellikler, her Müslümanın özelliğidir:
1) Oruç tutan bir Müslüman yalan, hile, kötü söz ve kötü davranışlardan uzaklaşacaktır. Orucunu bütün varlığı ile ve yalnız Allah rızası için tutacaktır. Yalan, hile, kötü söz ve davranışlar; orucun ruhunu kaybettirdiği gibi, yaratılmışların en üstünü olan insanı, insanlık şerefi ve sıfatından da uzaklaştırır. Gerçek oruç, sahibini kötü fiil ve davranışlardan koruyan oruçtur. Yoksa oruç sadece yemeyi ve içmeyi terketmek değildir. Müslümanın görevi, oruç ibadetini kötülüklere karşı bir kalkan olacak şekilde yerine getirmektir. Müslüman; elini, ayağını, gözünü, kulağını dilini, kalbini ve gönlünü haram olan fiil ve davranışlardan korumalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Sizden biriniz oruçlu olduğu günde kötü söz konuşmasın, cahillik de yapmasın. Eğer bir kimse kendisine kaba ve çirkin davranırsa, desin ki: "Ben oruçlu bir kimseyim."
"Kim kötü söz ve davranışları bırakmazsa, Allah'ın onun yemesini ve içmesini terketmesine ihtiyacı yoktur."
"Nice oruçlu vardır ki; orucun ona açlıktan başka faydası yoktur..."
O halde, Müslüman orucunu bütün varlığı ile tutacak, İslâmiyet'e uygun olmayan her çeşit davranışlardan uzak olacaktır.
2) Oruçlu Müslüman, başına gelen belâ ve musîbetlere karşı sabredecektir. Sabır, kurtuluşun kaynağıdır. Sabır; felaketleri önler. Sabır, başarının sırrıdır. İlimde, ticarette, savaşta, ibadette sabır, sahibini zafere götürür. Peygamber Efendimiz (s.a.s.): "Oruç, sabrın yarısıdır." buyurmuşlardır.
3) Oruçlu Müslüman, başkalarına karşı şefkat ve merhamet sahibi olacaktır. Oruç tutmak sûretiyle açlık ve susuzluk ızdırabını tadan kimse; aç ve susuz kalanların hallerini düşünmeli, onlara şefkat ve merhamet elini uzatmalıdır.
ORUCUN HİKMET VE FAYDALARI
Orucun dinî, ahlâkî, ruhî, sosyal, ekonomik ve pedagojik (eğitim) pek çok hikmetleri ve faydaları vardır. Ancak, ibadetler Allah'ın emri olduğu için ve yalnız Allah rızası için yapılır. Orucun hikmet ve faydalarından bazılarını şöyle özetlemek mümkündür:
1) Oruç, Allah'a itaat ve ibadetin alâmetidir: Oruç tutan bir Müslüman, öncelikle Allah'a itaat ve ibadet etmiş olur. Böylece "Takva" sırrına erer. Allah'a teslim olma, Allah'a sığınma ve yalnız Allah'a güvenme; kısaca Allah'a kul olma hazzını tadar. Allah'ın nimetlerine şükretmiş olur. Sınırsız sevaba ulaşır. Bunun içindir ki; oruçla ilgili ayet-i kerimelerin sonunda: "Umulur ki, takvaya ulaşırsınız (korunursunuz); umulur ki, şükredersiniz" buyurulmuştur.
2) Oruç, bedenlerin zekatıdır:
Zekatın malı temizlediği gibi, oruç da vücutları temizler. Hadis-i şerifde: "Her şeyin bir zekatı vardır. Bedenin zekatı da oruçtur." buyurulmuştur.
3) Oruç bedenlerin sıhhat kaynağıdır:
Çalışan her varlığın dinlenmeye ihtiyacı olduğu gibi, midenin ve diğer iç organların da dinlenmeye ihtiyacı vardır. Oruç, bu dinlenmeyi sağlamak suretiyle vücut organlarına sıhhat kazandırır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: "Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız."
4) Oruç nefsi terbiye ederek ahlâkı güzelleştirir:
Oruç, nefsanî, şehevî ve şeytanî arzuları kırarak kötülüklere engel olur. Kötülüklerden uzak kalan bir kimsenin de ahlâkı güzelleşmiş olur. Bunun içindir ki, Allah Rasulü (s.a.s.) Efendimiz; "Evlenmeye gücü yetmeyen gençlere oruç tutmayı tavsiye etmiştir."
5) Oruç, bir savaş eğitimidir:
Savaşlarda uzun süre aç ve susuz kalınabilir. Oruç tutan kimse; aç ve susuz kalmaya alışarak, vücuduna güç ve direnç kazandırmış olur.
6) Oruç, sabır alışkanlığı kazandırır:
Oruç, ruhlara sabır alışkanlığı kazandırır. Allah sabredenlerle beraberdir ve sabredenleri sever.
7) Oruç, şefkat ve merhamet duygularını geliştirir:
Oruç tutan bir Müslüman, açlık ve susuzluğun acısını nefsinde tadarak; fakir ve yoksulların halini daha iyi anlamış olur. Böylece fakir ve yoksullara acır ve onlara yardım elini uzatır.
8) Oruç, dünya ve ahiret saadetine ulaştırır: Oruç, müminlere Allah'ın rahmet ve mağfiretini kazandırır. Böylece onların dünya ve ahirette saadete erişmelerine vesile olur. Çünkü oruç, bir sabır ve kulluk imtihanıdır. Bu imtihanı başarıyla vererek hakikî anlamda oruç tutabilenler, Allah Teala'nın sevgi ve rızasına ulaşırlar. Cennet'e girmeye de hak kazanmış olurlar. Ne mutlu bu gerçegi kavrayabilenlere!..