Baykal olayının düşündürdükleri

Umarım iddialar doğru çıkmaz, ailesinde, sosyal çevresinde bu olayın açmış olabileceği tahribatı onarabilir


Deniz Baykal’ın özel hayatında yaptığı sorumlu olduğu aile bireyleri dışında kimseyi ilgilendirmez.
Deniz Baykal’ın özel hayatında muhatap olduğu kişilerle ne yaptığı da onları ilgilendirir.
Deniz Baykal’ın özel hayatına yönelik iddiaların kişi haklarını ve insan onurunu ayaklar altına alınacak şekilde ortaya dökülmesi kabul edilemez.
CHP lideri Deniz Baykal’ın özel hayatında yaptığı ise, ne sadece kendisini, ne de sadece aile bireylerini ilgilendirir. Çünkü;
1- CHP, ana muhalefet partisidir. Ana muhalefet partisi, Türk sisteminde yönetim içinde sayılır. Protokolde yeri vardır. Anayasa ve yasa değişikliklerinde alacağı tavır ile, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru gibi durumlarda yasama, yargı ve yürütmeyi etkileme gücü vardır. Yani ülke yönetiminde pay ve sorumluluk sahibidir.  
2- CHP, Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının partisi olmakla övünür, Cumhuriyet tarihine, rejim reformlarına ve çağdaş yaşama biçim ve ilkelerine sahip çıkma iddiasındadır. Baykal, Mustafa Kemal Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün, Bülent Ecevit’in halefidir.

Nesrin Baytok hedefte
Baykal’ın ‘komplo’ olarak nitelediği ve -arkasında kim olursa olsun- komplo izlenimi de veren  bu olay nedeniyle CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etmesini isteyenler oldu; Fatih Çekirge, Fatih Altaylı, Tufan Türenç, Güngör Mengi sert yazılar yazdı.
Baykal’ın istifasını talep etmek benim işim değil. Bu da CHP’lilerin düşünmesi gereken bir iş.
CHP’lilerin düşünmesi gereken bir iş, çünkü Baykal komplosunda, Baykal’ın muhatabı olduğu öne sürülen kişi de bir CHP’li; Ankara Milletvekili Nesrin Baytok.
Nesrin Baytok’un adının bu işte geçmesine üzüldüm. ODTÜ mühendislik fakültesindendir; onunla da eşi Can Baytok ile de tanışırız, sohbetlerimiz olmuştur. Bunlardan bir tanesinde neden CHP’nin de AK Parti, MHP, DSP, DP ve diğerleri gibi bir siyaset eğitim okulu olmadığını tartıştığımızda, CHP’nin buna ihtiyacı olmadığı, çünkü hep bilinçli kişilerin CHP’ye geldiği yanıtını aldığımı hatırlıyorum. 2002 seçimlerinde -çarpık siyasi partiler yasamızın verdiği zeminle- Deniz Baykal, Çankaya’nın simgelerinden Pembe Köşk’ün sakini, İsmet Paşa’nın torunu CHP milletvekili Gülsüm Bilgehan’ı Çankaya bölgesinden alıp Yenimahalle bölgesinde seçilmesi zor bir sıradan aday göstermiş, Çankaya bölgesine 20 yıl özel kaleminde çalışan Nesrin Baytok’u yerleştirmişti. Baytok milletvekili olurken, konuştuğu bir kaç dille Türkiye’nin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ndeki parlak isimlerinden olan, muhalefet partilerinin de saydığı Bilgehan Meclis dışında kalmıştı. Nesrin Baytok seçildikten sonra özellikle Kavaklıdere bölgesinde belediye sorunları üzerinde yoğunlaşmıştı. 

Baykal’a suikast mi?
Umarım iddialar doğru çıkmaz, ailesinde, sosyal çevresinde bu olayın açmış olabileceği tahribatı onarabilir.
Çünkü, bu iddiaların kamuyu, kamuoyunu ilgilendiren yanı, ana muhalefet partisi olarak CHP’nin çok değerli bir sandalyesini emanet ettiği kişi dolayısıyla CHP Meclis grubunu ve CHP’ye oy vermiş olanları da etki alanına almasıdır.
CHP Genel Sekreteri Önder Sav, dün basın toplantısı düzenleyeceğini duyurunca, gazeteci milleti olarak bu rahatsız edici iddialara açıklık getirici bir gelişme olduğunu düşündük.
Sav, Baykal’a 15 Nisan’da yapılacak (ve arkasında eski CHP’li Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün bulunabileceğini ima ettiği) bir suikast ihbarından sonradan haberleri olduğunu, -böyle bir girişim gerçekleşmese de- hükümetin bu ihbarla gereğince ilgilenmediğini, bunun da CHP’nin planlı bir saldırı karşısında olduğunu gösterdiğini söyledi. Herkesin merak ettiği iddialar konusunda soru kabul etmedi.
Keşke Sav bu suikast girişimini bu iddialar ortaya dökülmeden önce ifşa etmiş olsaydı; o zaman bu ciddi olay bir dikkat dağıtma girişimi olarak algılanmazdı.
Sav’ı dinledikten sonra aklıma istihbarat çevrelerinde anlatılan bir mesele geldi. Ne Sav, ne kimse üstüne alsın lütfen, ben aktarayım:
Köylü kış günü eve giderken yol kenarında donmak üzere bir kuş bulmuş. Acımış. Orada gördüğü taze bir gübre yığını ortasını bir dal parçasıyla açıp yuva yapmış, kuşu yerleştirip gitmiş.
Az sonra bir başka köylü oradan geçerken kuş cıvıltıları duymuş. Bir de bakmış gübre yığını içinde bir kuş, sıcaktan canlanmış, şakıyor. Acıkan köylü, akşam yemeği çıktı diye düşünmüş. Kuşun kafasını koparıp evine götürmüş.
Acıyan köylü ile acıkan köylü ve kuşun meselinden çıkan dersler şöyle:
1- Seni gübreye batıran herkes düşmanın değildir.
2- Seni gübreden kurtaran herkes dostun değildir.
3- Gübreye batmış durumdaysan, bari sesini çıkarma.

Radikal