AM Raportörü Can,YSK'nın kararını değerlendirdi

Anayasa Mahkemesi Raportörü ve Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Doç.Dr. Osman Can, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) referandum için aldığı 120 gün kararıyla ilgili, "Oldukça zorlama bir karar. Böyle bir kararın gerekçesi, politik bir gerekçe olarak gözüküyor" dedi.

Can, Memur-Sen Genel Merkezi'nde düzenlenen söyleşi öncesinde, basın mensuplarının soruları üzerine, anayasa değişikliği paketinin bundan sonraki Anayasa Mahkemesi ve referandum süreci ile Yüksek Seçim Kurulu'nun kararını değerlendirdi. Anayasa değişikliklerinin doğrudan doğruya uygulama imkanı bulunmadığı için referanduma götürüldüğünü vurgulayan Can, Yüksek Seçim Kurulu'nun referandum süresini 120 gün olarak belirlemesini 'zorlama bir karar' olarak değerlendirdi. "120 gün kararı oldukça zorlama bir
karar. Çünkü bu bir seçim yasası değil" diyen Can, şunları kaydetti:

"Seçim yasalarının değiştirildikten sonra ilk bir yıl içerisinde yapılacak seçimlere uygulanamamasının temel esprisi, mevcut iktidarların bu değişiklikler yoluyla kendi lehlerine bir durum yaratarak seçimlere girmelerine engel oluşturmaktı. Anayasa değişikliğinin amacı buydu zaten. Bunun referandumla bir ilgisi yok. Referanduma siyasi partiler girmiyor, referanduma Meclis'teki çoğunluklar el değiştirmiyor. Oraya herhangi bir etkisi yok. Böyle bir kararın gerekçesi politik bir gerekçe olarak gözüküyor.

Oybirliğiyle alınmış bir karar. Çok tartışmalı, problemli bir konuda oybirliğiyle karar alındığı zaman, burada çok ciddi kuşkular ortaya çıkar. Yani Yargıtay'da ve Danıştay'da çok politik ve problemli konularda oybirliğiyle kararlar verildiği zaman, bunun arkasında nasıl bir politik gerekçe olduğu konusunda bir karine ortaya çıkıyor. YSK açısından da aynı şeyi söyleme imkanı var. Hatalı ve yanlış anayasa yorumuna dayalı bir karar olduğunu söyleyebiliriz. Ama kararın temyizi yok işte."

"OKUMA YAZMA BİLENLER 148. MADDEYİ OKUSUN"

CHP'nin anayasa değişikliği paketini Anayasa Mahkemesi'ne götürecek olmasını da değerlendiren Can, "148. maddeyi okumayı yazmayı bilenler, bunu okuduklarında durum çok net. Yasak alana giren bir kurumsal yetkinin varlığından bahsedemezsiniz. Böyle bir şey olamaz" dedi. Anayasa koyucuların daha önceki uygulamalara tepki olarak Anayasa Mahkemesi'nin esasa hiçbir şekilde girmemesini, biçim denetimi yoluyla denetim yapması gerektiğine karar verdiğine işaret eden Can, şöyle devam etti:

"Böyle bir adım attığınız andan itibaren tamamen ölçüsüz, referansız alana girmiş oluyorsunuz. Tamamen politik keyfiliğe göre siz karar veriyorsunuz. Bu şu demek oluyor; artık mahkeme olmaktan çıkıyorsunuz, ulusal iradeyi mutlak suretle hüküm ve bağ altına alan bir kuruma dönüşüyorsunuz. Artık anayasa değiştirildiği andan itibaren ulusal irade vardır. Yasa çıkarıldığı zaman ulusal irade yoktur. Ama anayasa değiştirildiği zaman ulusal irade vardır ve siz artık ulusal iradenin çalışmasını olanaksızlaştırıyorsunuz ki, bu çok ağır anayasa ihlalidir. Yani CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne bu davayı götürürken göze aldığı şeyin ne olduğunu biliyor olması lazım. Anayasa Mahkemesi bu konuda bir temayül içerisine girdiği zaman hangi adımları attığını da çok iyi biliyor olması lazım."

"Biçim denetimi dışında bir karar, karar değildir" diyen Can, "Çünkü biçim denetiminin dışına taşan bir eylem Anayasa Mahkemesi'ni, Anayasa Mahkemesi olmaktan çıkarır. 11 kişinin bir araya gelerek, kendi siyasi görüşlerini deklare etmesi dışında herhangi bir anlam ifade etmez" ifadelerini kullandı.

Biçim denetimi dışına taşıldığı andan itibaren Anayasa Mahkemesi'nin "biteceğini" söyleyen Can, "Nasıl biter? Yetkisiz bir alanda kurum yoktur zaten" ifadesini kullandı.