Bdp'den 'Hamile Kadının Eylemde Ne İşi Var' Yorumlarına Tepki
BDP Grup Başkanvekili Ayla Akat Ata, İstanbul'daki polis müdahalesi sırasında çocuğunu düşürdüğü öne sürülen hamile kadınla ilgili 'Hamile kadının eylemde ne işi var?' yorumlarına tepki göstererek, "Kişi hak ve özgürlükleri kutsaldır
BDP Grup Başkanvekili Ayla Akat Ata, İstanbul'daki polis müdahalesi sırasında çocuğunu düşürdüğü öne sürülen hamile kadınla ilgili 'Hamile kadının eylemde ne işi var?' yorumlarına tepki göstererek, "Kişi hak ve özgürlükleri kutsaldır. Bir vatandaşın neden bir eyleme katıldığı yargılanamaz" dedi.
BDP Grup Başkanvekili Ata, Meclis'te BDP Milletvekilleri Ufuk Uras, Nuri Yaman, Hamit Geylani, Pervin Buldan ve Akın Birdal'la birlikte basın toplantısı düzenledi. Türkiye'nin üniversite öğrencilerine yönelik saldırılara tanıklık ettiği bir dönemi yaşadıklarını ifade eden Ata, üniversitelerin, Türkiye'nin profilinin bir prototipi olduğunu, Türkiye'nin her ilinden, her ideolojiden, her kimlikten öğrencilerin her üniversitede bulunduğunu kaydetti. İstanbul'da Başbakan'ın rektörlerle buluşmasını protesto
eden öğrencilere polisin sert müdahalesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Ata, demokratik toplumlarda toplanma özgürlüğünün, siyasal ve toplumsal yaşamın vazgeçilmez unsurları olarak görüldüğünü, düşünce ve ifade özgürlüğü ile doğrudan bağlantılı olan toplanma ve gösteri yapma hakkının, aynı zamanda düşünceyi ifade etmenin kolektif bir biçimi, düşünce özgürlüğünün devamı ve tamamlayıcısı niteliğinde olduğunu söyledi. Türkiye'de ortaya konan neredeyse demokratik her eylem ve etkinliğe, 'kamu düzenini
koruma, güvenliği sağlama' gerekçesi öne sürülerek ağır bir biçimde müdahale edildiğini iddia eden Ata, İstanbul'daki olayın da bunun son örneğini oluşturduğunu belirtti. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in, demokratik haklarını kullanan üniversite öğrencilerine yönelik müdahaleyi 'Türkiye bir hukuk devletidir ve neyin nasıl yapılacağı ile ilgili de yerleşik kuralları vardır' sözleriyle haklı kılmaya çalıştığını belirten Ata, "Buradan soruyoruz. Beğenilen ve beğenilmeyen hususlardan kastınız
nedir? Bu hususlar AK Parti iktidarı tarafından neye göre belirlenmektedir? Türkiye bir hukuk devletiyse ortaya çıkan manzara hangi hukuk kriteri ile örtüşmektedir?" diye konuştu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in ise 'Çok vahim olayların olacağı istihbaratı alınmışsa biber gazı nihai olarak kullanılabilir. Üniversitelerde bu işi meslek edinmiş kadrolu öğrenciler var. Bu çocukların giydiği montlar bile aynı' sözleriyle yaşananları açıklamaya çalıştığını kaydeden Ata, "Doğrudur, üniversitede kadrolu öğrenciler bulunmaktadır ancak bunlar yaşları otuzu geçmiş, her sene son sınıfta okuyan istihbaratçı kamu görevlilerinden başkaları değildir. Bu uygulama Sayın Hüseyin
Çelik'in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde liselere kadar taşınmış, müdür yardımcılarının irtibat görevlisi adı altında polisle işbirliği içerisinde çalışması uygulaması hayata geçirilmiştir. Yine öğrencileri giydikleri montların aynı olmasından dolayı suçlu gören iktidar, geçmiş dönemde türban konusunda benzer söylemleri taşıyanlarla aynı çizgiye gelmiş, kılık kıyafete göre öğrencileri yargılayanlardan bugün itibariyle farkları olmadıklarını ortaya koymuşlardır" şeklinde konuştu.
Geçmişte benzer politikalar sonucu gençlerin dar ağaçlarında idama götürüldüğünü, gözaltı ve tutuklamalarla cezaevlerinde teslim alınmaya çalışıldığını, polis kurşunuyla yaşamlarına son verildiğini ancak bir sonuç alınamadığını kaydeden Ata, bu nedenle iktidarı bu politikalardan bir an önce vazgeçmeye, bu ülkenin demokrat, yurtsever ve devrimci gençlerinin üzerinden ellerini çekmeye davet ettiklerini söyledi.
Ata, basın toplantısının sonunda gazetecilerin sorularını da cevapladı. CHP'nin, AK Parti'nin Meclis'e sunduğu torba kanunda yer alan ve kişisel kusurlarından dolayı kamu görevlilerine dava açılmasını engelleyen düzenlemeyle ilgili itirazlarına katılıp katılmadıklarının sorulması üzerine Ata şöyle konuştu:
"Kamu güvenliğini sağlamakla görevli, vatandaşların verdiği vergiyle hayatlarını idame ettiren güvenlik güçleri, vatandaşlarımızın, belki yoksuz, emekçi ailelerin çocuklarının yaşamlarına kastediyorlarsa, görevlerini kötüye kullanıyorlarsa onların herhangi bir dokunulmazlık zırhı içinde olmasını asla kabul etmeyiz. Bu konuda da önceden varolan tavrımızı devam ettiririz. Biz hiçbir kamu görevlisinin bir dokunulmazlık zırhı içinde olmasını kabul etmiyoruz. Vekiller dahil dokunulmazlıkların kaldırılmasına
karşı değiliz ama herkes için, her suç için kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz."
Türkiye'nin polis devletine doğru gittiği yönündeki tespiti çok öncesinden yaptıklarını ifade eden Ata, artık hükümetin bile 'işkenceye sıfır tolerans' iddiasından vazgeçtiğini öne sürdü. Hiçbir kamu görevlisinin, işlediği suçtan dolayı yargılanmamasını öngören bir düzenlemeye destek vermelerinin beklenemeyeceğini dile getiren Ata, yasaların bu haliyle bile, mahkemelerden mağduriyet yaşayan ailelerin vicdanlarını rahatlatabilecek bir sonucun çıkmasına engel olduğunu ifade etti.
Ata, 'CHP düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi'ne götürürse destek verir misiniz?' sorusuna ise, "Tabii ki destekleriz. Kanunları Anayasa Mahkemesi'ne götürme hakkı ancak anamuhalefet partisinde. Bu konuyu götürürse şimdiden desteğimizi belirtebiliriz' karşılığını verdi.
İstanbul'daki müdahale sırasında hamile bir eylemcinin çocuğunu düşürdüğü haberlerinin medyada yer almasından sonra 'Hamile bir kadının eylemde ne işi var' yorumlarının yapıldığının hatırlatılması üzerine Ata, kişi hak ve özgürlüklerinin kutsal ve dokunulmaz olduğunu, kimsenin, herhangi bir vatandaşın neden bir eyleme katıldığını yargılayamayacağını ifade etti. Ata şunları kaydetti:
"İnsan hak ve özgürlükleri kutsaldır. Birinin özgürlüğünün başladığı yerde diğerininkinin bittiğini ve bunların birbirini tamamladığını bilmek gerekiyor. Kimsenin yargısını kamuya maletme gibi bir çaba içinde olmaması gerekir. Bu bireysel bir yargıdır. Toplumun büyük kesimi, son gerçekleşen olay karşısında yekvücut olmuştur. Bu konudaki tavrını ortaya koymuş, öğrencilere yönelik bu tür saldırıların kabul edilemez olduğunu tüm kanallarda ifade etmişlerdir."
BDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras ise, 'Hamile bir kadının protesto eyleminde ne işi var' değerlendirmeleri için şu yorumu yaptı:
"Beyaz Saray'ın önünde niye hamile kadınlar eyleme katılıyor diye bir soru sorulabiliyor mu? Sormamız gereken soru, AK Parti niye gaz kaçırıyor, niye Kaddafi İnsan Hakları ödülü aldıktan sonra Tayyip Erdoğan performansını kanıtlamaya çalışıyor? Sorulması gereken soru budur."
BDP Grup Başkanvekili Ata, Meclis'te BDP Milletvekilleri Ufuk Uras, Nuri Yaman, Hamit Geylani, Pervin Buldan ve Akın Birdal'la birlikte basın toplantısı düzenledi. Türkiye'nin üniversite öğrencilerine yönelik saldırılara tanıklık ettiği bir dönemi yaşadıklarını ifade eden Ata, üniversitelerin, Türkiye'nin profilinin bir prototipi olduğunu, Türkiye'nin her ilinden, her ideolojiden, her kimlikten öğrencilerin her üniversitede bulunduğunu kaydetti. İstanbul'da Başbakan'ın rektörlerle buluşmasını protesto
eden öğrencilere polisin sert müdahalesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Ata, demokratik toplumlarda toplanma özgürlüğünün, siyasal ve toplumsal yaşamın vazgeçilmez unsurları olarak görüldüğünü, düşünce ve ifade özgürlüğü ile doğrudan bağlantılı olan toplanma ve gösteri yapma hakkının, aynı zamanda düşünceyi ifade etmenin kolektif bir biçimi, düşünce özgürlüğünün devamı ve tamamlayıcısı niteliğinde olduğunu söyledi. Türkiye'de ortaya konan neredeyse demokratik her eylem ve etkinliğe, 'kamu düzenini
koruma, güvenliği sağlama' gerekçesi öne sürülerek ağır bir biçimde müdahale edildiğini iddia eden Ata, İstanbul'daki olayın da bunun son örneğini oluşturduğunu belirtti. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in, demokratik haklarını kullanan üniversite öğrencilerine yönelik müdahaleyi 'Türkiye bir hukuk devletidir ve neyin nasıl yapılacağı ile ilgili de yerleşik kuralları vardır' sözleriyle haklı kılmaya çalıştığını belirten Ata, "Buradan soruyoruz. Beğenilen ve beğenilmeyen hususlardan kastınız
nedir? Bu hususlar AK Parti iktidarı tarafından neye göre belirlenmektedir? Türkiye bir hukuk devletiyse ortaya çıkan manzara hangi hukuk kriteri ile örtüşmektedir?" diye konuştu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in ise 'Çok vahim olayların olacağı istihbaratı alınmışsa biber gazı nihai olarak kullanılabilir. Üniversitelerde bu işi meslek edinmiş kadrolu öğrenciler var. Bu çocukların giydiği montlar bile aynı' sözleriyle yaşananları açıklamaya çalıştığını kaydeden Ata, "Doğrudur, üniversitede kadrolu öğrenciler bulunmaktadır ancak bunlar yaşları otuzu geçmiş, her sene son sınıfta okuyan istihbaratçı kamu görevlilerinden başkaları değildir. Bu uygulama Sayın Hüseyin
Çelik'in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde liselere kadar taşınmış, müdür yardımcılarının irtibat görevlisi adı altında polisle işbirliği içerisinde çalışması uygulaması hayata geçirilmiştir. Yine öğrencileri giydikleri montların aynı olmasından dolayı suçlu gören iktidar, geçmiş dönemde türban konusunda benzer söylemleri taşıyanlarla aynı çizgiye gelmiş, kılık kıyafete göre öğrencileri yargılayanlardan bugün itibariyle farkları olmadıklarını ortaya koymuşlardır" şeklinde konuştu.
Geçmişte benzer politikalar sonucu gençlerin dar ağaçlarında idama götürüldüğünü, gözaltı ve tutuklamalarla cezaevlerinde teslim alınmaya çalışıldığını, polis kurşunuyla yaşamlarına son verildiğini ancak bir sonuç alınamadığını kaydeden Ata, bu nedenle iktidarı bu politikalardan bir an önce vazgeçmeye, bu ülkenin demokrat, yurtsever ve devrimci gençlerinin üzerinden ellerini çekmeye davet ettiklerini söyledi.
Ata, basın toplantısının sonunda gazetecilerin sorularını da cevapladı. CHP'nin, AK Parti'nin Meclis'e sunduğu torba kanunda yer alan ve kişisel kusurlarından dolayı kamu görevlilerine dava açılmasını engelleyen düzenlemeyle ilgili itirazlarına katılıp katılmadıklarının sorulması üzerine Ata şöyle konuştu:
"Kamu güvenliğini sağlamakla görevli, vatandaşların verdiği vergiyle hayatlarını idame ettiren güvenlik güçleri, vatandaşlarımızın, belki yoksuz, emekçi ailelerin çocuklarının yaşamlarına kastediyorlarsa, görevlerini kötüye kullanıyorlarsa onların herhangi bir dokunulmazlık zırhı içinde olmasını asla kabul etmeyiz. Bu konuda da önceden varolan tavrımızı devam ettiririz. Biz hiçbir kamu görevlisinin bir dokunulmazlık zırhı içinde olmasını kabul etmiyoruz. Vekiller dahil dokunulmazlıkların kaldırılmasına
karşı değiliz ama herkes için, her suç için kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz."
Türkiye'nin polis devletine doğru gittiği yönündeki tespiti çok öncesinden yaptıklarını ifade eden Ata, artık hükümetin bile 'işkenceye sıfır tolerans' iddiasından vazgeçtiğini öne sürdü. Hiçbir kamu görevlisinin, işlediği suçtan dolayı yargılanmamasını öngören bir düzenlemeye destek vermelerinin beklenemeyeceğini dile getiren Ata, yasaların bu haliyle bile, mahkemelerden mağduriyet yaşayan ailelerin vicdanlarını rahatlatabilecek bir sonucun çıkmasına engel olduğunu ifade etti.
Ata, 'CHP düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi'ne götürürse destek verir misiniz?' sorusuna ise, "Tabii ki destekleriz. Kanunları Anayasa Mahkemesi'ne götürme hakkı ancak anamuhalefet partisinde. Bu konuyu götürürse şimdiden desteğimizi belirtebiliriz' karşılığını verdi.
İstanbul'daki müdahale sırasında hamile bir eylemcinin çocuğunu düşürdüğü haberlerinin medyada yer almasından sonra 'Hamile bir kadının eylemde ne işi var' yorumlarının yapıldığının hatırlatılması üzerine Ata, kişi hak ve özgürlüklerinin kutsal ve dokunulmaz olduğunu, kimsenin, herhangi bir vatandaşın neden bir eyleme katıldığını yargılayamayacağını ifade etti. Ata şunları kaydetti:
"İnsan hak ve özgürlükleri kutsaldır. Birinin özgürlüğünün başladığı yerde diğerininkinin bittiğini ve bunların birbirini tamamladığını bilmek gerekiyor. Kimsenin yargısını kamuya maletme gibi bir çaba içinde olmaması gerekir. Bu bireysel bir yargıdır. Toplumun büyük kesimi, son gerçekleşen olay karşısında yekvücut olmuştur. Bu konudaki tavrını ortaya koymuş, öğrencilere yönelik bu tür saldırıların kabul edilemez olduğunu tüm kanallarda ifade etmişlerdir."
BDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras ise, 'Hamile bir kadının protesto eyleminde ne işi var' değerlendirmeleri için şu yorumu yaptı:
"Beyaz Saray'ın önünde niye hamile kadınlar eyleme katılıyor diye bir soru sorulabiliyor mu? Sormamız gereken soru, AK Parti niye gaz kaçırıyor, niye Kaddafi İnsan Hakları ödülü aldıktan sonra Tayyip Erdoğan performansını kanıtlamaya çalışıyor? Sorulması gereken soru budur."