Mşü Rektörü Başbakan'ın Toplantısını Değerlendirdi
Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Rektörü Prof
Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Rektörü Prof. Dr. Nihat İnanç, Başbakan Erdoğan'ın Dolmabahçe'deki ofisinde rektörlerle yaptığı toplantının çok verimli geçtiğini söyleyerek, "Artık gerek üniversiteler gerekse hükümet tarafı aynı şey için çırpınıyor" dedi.
Makamında basın toplantısı düzenleyen MŞÜ Rektörü Prof. Dr. Nihat İnanç, Başbakan Erdoğan'ın rektörlerle yaptığı toplantıyı değerlendirdi. Toplantıda 6 bakanın da hazır bulunduğunu belirten Prof. Dr. Nihat İnanç, konuşmak isteyen rektörlere de söz hakkı verildiğini kaydetti. Başbakan Erdoğan'ın 20 dakika konuştuğunu ifade eden Prof. Dr. İnanç, "Konuşmasının ana ekseninin Türkiye'deki birçok üniversiteye örnek olan Muş Alparslan Üniversitesi'nin tavrı oluşturdu. Başbakanımız konuşmasında üniversitelerin özgürlük alanlarını aşması gerektiğini, bu anlamda yasakların uygulayıcısı değil tam tersine yasakların yasaklandığı bir mekan olması gerektiğine değindi. Üniversitelerin başarılarının temelinde özgürlük olgusunun yattığını, özgürlüğün olmadığı bir yerde başarı beklemenin mümkün olmadığını belirtti. Hükümet olarak Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin ısrarlı uygulayıcısı olacaklarını ve bu bağlamda üniversitelerden katkı beklediklerini ifade etti" dedi.
Başbakan program boyunca rektörlerin görüşlerini dinlediğini ve not aldığını da dile getiren Prof. Dr. İnanç, kendisinin de 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' üzerine söz aldığını söyleyerek, "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin devletin ve sistemin kendi kaynaklarını yeniden keşif hareketi olduğunu söyledim. Bu hareketin içinde etnik yapıdan tutun ideolojik yapıya, coğrafyadan tutun inanca kadar her türlü şeyin içinde yer aldığı bir insan kaynağı olduğunu belirttim. Dolayısı ile kendi insan kaynaklarını yeniden keşfeden, kendi halkı ile barışık yaşamayı bir anlayış olarak düşündüğümü ifade etti. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin önemli paydaşlarından biri de üniversitelerdir" dedi.
"HERKES AYNI ŞEY İÇİN ÇIRPINIYOR"
Öğretim üyesi sıkıntısı ile ilgili olarak iki görüş belirttiğini de kaydeden Prof. Dr. İnanç, "Asker öğretim üyesi uygulamasına geçilmesi ile birlikte üniversitelerin öğretim üyesi sıkıntısı nispeten çözülür diye konuştum. Askerlik çağına gelmiş olan öğretim üyeleri, 41 yeni üniversitede öğretim üyesi olarak görev yaparak askerlik görevlerini yerine getirebilirler. İkinci somut teklifimiz ise doçentlik unvanını aldıktan sonra profesör olabilmek için 5 yıl çalışmak gerekiyor. Biz bunun yeni üniversitelerde 4 yıla indirilmesini ancak profesör olduktan sonra 2 veya 3 yıl daha çalışmasının mecburi tutulması gerektiğini ifade ettim. Son derece faydalı geçen bir toplantı oldu. İlk kez bir hükümet ile rektörler bir araya geliyordu. Üniversitelerin ve hükümetlerin birbirlerine sırtını dönmesi tamamen ülkeye zarar veriyordu. Artık gerek üniversiteler gerekse hükümet tarafı aynı şey için çırpınıyor" diye konuştu.
"ÜNİVERSİTELER YASAKLARI YASAKLAMALIDIRLAR"
Toplantıda türban sorununun da gündeme geldiğini ifade eden Prof. Dr. İnanç, "Sayın Başbakan da bu konuda artık Türkiye'nin kendisini aşması gerektiğini, normalleşme sürecinin başladığını ve bu konuların konuşmamızın bile ayıp olduğunu ifade etti. Üniversiteler birer özgürlük anıtı, umut kalesi olmak durumundadır. Üniversitelerde şu anda kanunla ilgili böyle bir sıkıntı yok. Olsa bile üniversitelerin özgürlükleri kısıtlayan bu tür kanunların değiştirilmesini talep etmesi gerekir. Çünkü üniversite özgür bir ortamdır, üniversite evrensel değerlerin savunulduğu bir yerdir. Üniversite evrenselden gelen bir kelime. Dolayısıyla akademisyenler varsa bile özgürlükleri kısıtlayan kanunları değiştirilmesini talep etmek, haykırmak durumundadır. Üniversiteler yasakları savunan merkezler olmamalıdır. Başbakanın o ifadesini çok önemsiyoruz. Üniversiteler yasakları yasaklamalıdırlar" görüşüne yer verdi.
"YÖK ARTIK DARBE ÜRÜNÜ DEĞİL"
YÖK'ün yapısının değiştirileceğini ve bunun anayasa değişikliğiyle olacağını belirten Prof. Dr. İnanç, YÖK'ün darbe ürünü olmaktan çıktığını da kaydederek, "Sayın Başbakan YÖK'ü kaldıracağım diye bir ifade kullanmadığını söyledi. Bugüne kadar da böyle bir ifade kullanmadığını söyledi. Tam tersine YÖK'te reform yapacağını belirtti. Zaten şu anda YÖK'te bu konuyla ilgili bir komisyon çalışıyor. Önümüzdeki genel seçimlerden sonra anayasa değişikliğiyle gerçekleştirilecek. YÖK ve aynı zamanda rektörlükler de bunun içindedir. Yeni bir revizyona girilecek. Belki bu yapısal değişiklik de olabilir, yetki daraltma veya genişletme de olabilir. Her halükarda YÖK'te bazı değişiklikler olacak. YÖK artık 1980 darbesinin ürünü olan YÖK değil. YÖK bugün hiçbir kanuni düzenlemeye gerek kalmadan büyük oranda değişen bir kurum. Bunu yazılı hale getireceğiz. Geçmişten bugüne baktığımız zaman YÖK kendi toplumundan dışlanan, hükümetten kopuk, yasakları dayatan, tahkir eden bir kurum pozisyonundaydı. Bugün ise devletin bütün kurumlarıyla paydaş çalışan, kendi mensuplarını önemseyen, hiçbir rektörünü kapıda bekletmeyen ve özgürlükleri dayatan bir YÖK var. YÖK zaten değişmiş durumda. Bugüne kadar değişmesini arzu ettiğimiz YÖK 1980 darbesinin uygulamalarının uygulayıcısı olan bir YÖK'tü. Bugün zaten o uygulamalar yok" dedi.
"REKTÖRLER ARTIK YÖK KAPISINDA BEKLETİLMİYOR"
Rektörlerin artık YÖK'ün kapısında beklemediğini de sözlerine ekleyen İnanç, "YÖK kurulduğunda 50 civarında üniversiteyi yönetmek için kurulan bir kurum. Ama bugün 154 üniversiteyi yönetmek durumunda kalan bir YÖK var. Dolayısıyla bu kadar üniversiteyi yönetmek bugünkü YÖK yapısıyla pek mümkün değil. Yetki paylaşımı veya yetki azaltması gibi düzenlemelere ihtiyaç var. Bugüne kadar YÖK'ün kaldırılması, değiştirilmesi yönündeki talepler bu iş yükünden kaynaklanan talepler değil. 1980 darbesinin mantığının uygulandığı bir yer olduğu için değiştirilmesi isteniyordu. Oysa YÖK bu kimlikten bürünmüş zaten. Geçmişte yasakları dayatan YÖK bugün özgürlükleri dayatma noktasına gelmiş. Geçmişte Türkiye'nin en büyük üniversite rektörlerini günlerce kapısından bekletip görüşmeyen bir YÖK başkanı varken, bugün her rektörüyle görüşen, açık olan bir YÖK başkanımız var. YÖK uzun süredir tartışılan boyutuyla bugün uygulamada yok. Bugün üzerinde düşünülen revizyon YÖK'ün daha fonksiyonel hale getirmektir" diye konuştu.
6. FAKÜLTE İÇİN ONAY
MŞÜ bünyesinde İlahiyat Fakültesi kurulması için Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Genel Kurulu'nun onay verdiğini de belirten Prof. Dr. İnanç, fakülteye 2011 yılında öğrenci almaya başlayacaklarını kaydetti. 20 yıllık gelişim planında 9 fakülte kurmayı planladıklarını ifade eden Prof. Dr. İnanç, 2 yılda 6 fakülte kurmayı başardıklarını ve 20 yıllık gelişim planında yapmayı düşündüklerini de 5 yılda bitirmeyi hedeflediklerini vurguladı.
Makamında basın toplantısı düzenleyen MŞÜ Rektörü Prof. Dr. Nihat İnanç, Başbakan Erdoğan'ın rektörlerle yaptığı toplantıyı değerlendirdi. Toplantıda 6 bakanın da hazır bulunduğunu belirten Prof. Dr. Nihat İnanç, konuşmak isteyen rektörlere de söz hakkı verildiğini kaydetti. Başbakan Erdoğan'ın 20 dakika konuştuğunu ifade eden Prof. Dr. İnanç, "Konuşmasının ana ekseninin Türkiye'deki birçok üniversiteye örnek olan Muş Alparslan Üniversitesi'nin tavrı oluşturdu. Başbakanımız konuşmasında üniversitelerin özgürlük alanlarını aşması gerektiğini, bu anlamda yasakların uygulayıcısı değil tam tersine yasakların yasaklandığı bir mekan olması gerektiğine değindi. Üniversitelerin başarılarının temelinde özgürlük olgusunun yattığını, özgürlüğün olmadığı bir yerde başarı beklemenin mümkün olmadığını belirtti. Hükümet olarak Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin ısrarlı uygulayıcısı olacaklarını ve bu bağlamda üniversitelerden katkı beklediklerini ifade etti" dedi.
Başbakan program boyunca rektörlerin görüşlerini dinlediğini ve not aldığını da dile getiren Prof. Dr. İnanç, kendisinin de 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' üzerine söz aldığını söyleyerek, "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin devletin ve sistemin kendi kaynaklarını yeniden keşif hareketi olduğunu söyledim. Bu hareketin içinde etnik yapıdan tutun ideolojik yapıya, coğrafyadan tutun inanca kadar her türlü şeyin içinde yer aldığı bir insan kaynağı olduğunu belirttim. Dolayısı ile kendi insan kaynaklarını yeniden keşfeden, kendi halkı ile barışık yaşamayı bir anlayış olarak düşündüğümü ifade etti. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin önemli paydaşlarından biri de üniversitelerdir" dedi.
"HERKES AYNI ŞEY İÇİN ÇIRPINIYOR"
Öğretim üyesi sıkıntısı ile ilgili olarak iki görüş belirttiğini de kaydeden Prof. Dr. İnanç, "Asker öğretim üyesi uygulamasına geçilmesi ile birlikte üniversitelerin öğretim üyesi sıkıntısı nispeten çözülür diye konuştum. Askerlik çağına gelmiş olan öğretim üyeleri, 41 yeni üniversitede öğretim üyesi olarak görev yaparak askerlik görevlerini yerine getirebilirler. İkinci somut teklifimiz ise doçentlik unvanını aldıktan sonra profesör olabilmek için 5 yıl çalışmak gerekiyor. Biz bunun yeni üniversitelerde 4 yıla indirilmesini ancak profesör olduktan sonra 2 veya 3 yıl daha çalışmasının mecburi tutulması gerektiğini ifade ettim. Son derece faydalı geçen bir toplantı oldu. İlk kez bir hükümet ile rektörler bir araya geliyordu. Üniversitelerin ve hükümetlerin birbirlerine sırtını dönmesi tamamen ülkeye zarar veriyordu. Artık gerek üniversiteler gerekse hükümet tarafı aynı şey için çırpınıyor" diye konuştu.
"ÜNİVERSİTELER YASAKLARI YASAKLAMALIDIRLAR"
Toplantıda türban sorununun da gündeme geldiğini ifade eden Prof. Dr. İnanç, "Sayın Başbakan da bu konuda artık Türkiye'nin kendisini aşması gerektiğini, normalleşme sürecinin başladığını ve bu konuların konuşmamızın bile ayıp olduğunu ifade etti. Üniversiteler birer özgürlük anıtı, umut kalesi olmak durumundadır. Üniversitelerde şu anda kanunla ilgili böyle bir sıkıntı yok. Olsa bile üniversitelerin özgürlükleri kısıtlayan bu tür kanunların değiştirilmesini talep etmesi gerekir. Çünkü üniversite özgür bir ortamdır, üniversite evrensel değerlerin savunulduğu bir yerdir. Üniversite evrenselden gelen bir kelime. Dolayısıyla akademisyenler varsa bile özgürlükleri kısıtlayan kanunları değiştirilmesini talep etmek, haykırmak durumundadır. Üniversiteler yasakları savunan merkezler olmamalıdır. Başbakanın o ifadesini çok önemsiyoruz. Üniversiteler yasakları yasaklamalıdırlar" görüşüne yer verdi.
"YÖK ARTIK DARBE ÜRÜNÜ DEĞİL"
YÖK'ün yapısının değiştirileceğini ve bunun anayasa değişikliğiyle olacağını belirten Prof. Dr. İnanç, YÖK'ün darbe ürünü olmaktan çıktığını da kaydederek, "Sayın Başbakan YÖK'ü kaldıracağım diye bir ifade kullanmadığını söyledi. Bugüne kadar da böyle bir ifade kullanmadığını söyledi. Tam tersine YÖK'te reform yapacağını belirtti. Zaten şu anda YÖK'te bu konuyla ilgili bir komisyon çalışıyor. Önümüzdeki genel seçimlerden sonra anayasa değişikliğiyle gerçekleştirilecek. YÖK ve aynı zamanda rektörlükler de bunun içindedir. Yeni bir revizyona girilecek. Belki bu yapısal değişiklik de olabilir, yetki daraltma veya genişletme de olabilir. Her halükarda YÖK'te bazı değişiklikler olacak. YÖK artık 1980 darbesinin ürünü olan YÖK değil. YÖK bugün hiçbir kanuni düzenlemeye gerek kalmadan büyük oranda değişen bir kurum. Bunu yazılı hale getireceğiz. Geçmişten bugüne baktığımız zaman YÖK kendi toplumundan dışlanan, hükümetten kopuk, yasakları dayatan, tahkir eden bir kurum pozisyonundaydı. Bugün ise devletin bütün kurumlarıyla paydaş çalışan, kendi mensuplarını önemseyen, hiçbir rektörünü kapıda bekletmeyen ve özgürlükleri dayatan bir YÖK var. YÖK zaten değişmiş durumda. Bugüne kadar değişmesini arzu ettiğimiz YÖK 1980 darbesinin uygulamalarının uygulayıcısı olan bir YÖK'tü. Bugün zaten o uygulamalar yok" dedi.
"REKTÖRLER ARTIK YÖK KAPISINDA BEKLETİLMİYOR"
Rektörlerin artık YÖK'ün kapısında beklemediğini de sözlerine ekleyen İnanç, "YÖK kurulduğunda 50 civarında üniversiteyi yönetmek için kurulan bir kurum. Ama bugün 154 üniversiteyi yönetmek durumunda kalan bir YÖK var. Dolayısıyla bu kadar üniversiteyi yönetmek bugünkü YÖK yapısıyla pek mümkün değil. Yetki paylaşımı veya yetki azaltması gibi düzenlemelere ihtiyaç var. Bugüne kadar YÖK'ün kaldırılması, değiştirilmesi yönündeki talepler bu iş yükünden kaynaklanan talepler değil. 1980 darbesinin mantığının uygulandığı bir yer olduğu için değiştirilmesi isteniyordu. Oysa YÖK bu kimlikten bürünmüş zaten. Geçmişte yasakları dayatan YÖK bugün özgürlükleri dayatma noktasına gelmiş. Geçmişte Türkiye'nin en büyük üniversite rektörlerini günlerce kapısından bekletip görüşmeyen bir YÖK başkanı varken, bugün her rektörüyle görüşen, açık olan bir YÖK başkanımız var. YÖK uzun süredir tartışılan boyutuyla bugün uygulamada yok. Bugün üzerinde düşünülen revizyon YÖK'ün daha fonksiyonel hale getirmektir" diye konuştu.
6. FAKÜLTE İÇİN ONAY
MŞÜ bünyesinde İlahiyat Fakültesi kurulması için Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Genel Kurulu'nun onay verdiğini de belirten Prof. Dr. İnanç, fakülteye 2011 yılında öğrenci almaya başlayacaklarını kaydetti. 20 yıllık gelişim planında 9 fakülte kurmayı planladıklarını ifade eden Prof. Dr. İnanç, 2 yılda 6 fakülte kurmayı başardıklarını ve 20 yıllık gelişim planında yapmayı düşündüklerini de 5 yılda bitirmeyi hedeflediklerini vurguladı.
