Dünya Nüfusunun Yüzde 6.6'sı Diyabetli

Beslenme ve Diyet Uzmanı Züleyha Kaplan, tüm dünyada 2010 yılı için tahmin edilen diyabetli sayısının 285 milyona ulaşmasının beklendiğini belirterek, Türkiye'de ise erişkinlerin yüzde 7

Beslenme ve Diyet Uzmanı Züleyha Kaplan, tüm dünyada 2010 yılı için tahmin edilen diyabetli sayısının 285 milyona ulaşmasının beklendiğini belirterek, Türkiye'de ise erişkinlerin yüzde 7.2'sinin diyabet hastası olduğunu açıkladı. Kaplan, Türkiye'deki kadınların yüzde 8'inin, erkeklerin de yüzde 6.2'sin diyabetli olduğunu söyledi.
Halk arasında 'şeker hastalığı' olarak bilinen 'Diabetes Mellitus'un bulaşıcı olmayan hastalıkların salgını olarak görüldüğünü ifade eden Beslenme ve Diyet Uzmanı Züleyha Kaplan, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre diyabetin her yıl küresel ölçekte gerçekleşen tüm ölümlerin yüzde 5'inin nedeni olduğunu, diyabeti olan insanların yüzde 80'inin düşük veya orta gelirli ülkelerde yaşadığını ve bunların büyük bir çoğunlunun yaşlı değil, orta yaşlı olduğunu söyledi. Kaplan, Dünya Sağlık Örgütü'nce yapılan
tahminlere göre gerekli adımların atılmaması halinde önümüzdeki 10 yılda diyabet kaynaklı ölümlerin yüzde 50 oranında artacağı uyarısında bulundu.
Türkiye Diyabet Epidemiyoloji Araştırma Projesi (TURDEP I) verilerine göre Türkiye'de erişkinlerin yüzde 7.2'sinin diyabet hastası olduğunu belirten Kaplan, bu oranın kadınlarda yüzde 8, erkeklerde ise yüzde 6.2 olarak belirlendiğini dile getirdi. Kaplan, aynı araştırmaya göre Türkiye'deki hipertansiyon sıklığının yüzde 30, obezite sıklığının da yüzde 22 olduğunu açıkladı. Kaplan, "Tüm dünyada 2010 yılı için tahmin edilen diyabetli sayısı 285 milyona yükselmiş olup, bu rakam bize dünya nüfusunun yüzde
6.6'sının diyabetli olduğunu ifade etmektedir. Dahası bu sayının 2030 yılına kadar 438 milyona yükselmesi bekleniyor" dedi.

"İNSÜLİNİN YETERSİZLİĞİ VEYA EKSİKLİĞİ DİYABETTEN KAYNAKLANIYOR"
Diyabetin pankreasın ürettiği insülin hormonunun yetersizliği veya etkisizliğinden kaynaklandığını ifade eden Züleyha Kaplan, insülinin pankreas tarafından üretilen bir hormon olduğunu ve görevinin de kan dolaşımındaki glukozu hücrelere taşımak olduğunu anlattı. İnsülin olmayınca besinlerle alınan şeker ve diğer besin unsurlarının ihtiyaç duyan hücrelere giremeyeceğini vurgulayan Kaplan, böylelikle hücreler şekersizlik çekerken, kanda şekerin normal değerlerin üstüne çıktığını belirtti. Kanda şekerin
artmasının vücudun tüm hücrelerini tahrip ettiği gibi ciddi sonuçlara neden olabileceği uyarısında bulunan Kaplan, bu durumun Avrupa'daki körlük nedenleri arasında ilk sırada yer aldığını kaydetti.
Koroner kalp hastalığından ölümlerin yüzde 75'inin, bacak amputasyonlarının yüzde 50'sinin nedenin yanı sıra böbrek hastalığının en önemli sebebinin yine şeker hastalığı olduğunun altını çizen Kaplan, "Bu yüzden diyabet hastasının dikkat edeceği 4 temel unsur var; eğitim, diyet tedavisi, egzersiz ve ilaç tedavisi. Beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesinde amaç bireyin hayatı boyunca uygulayabileceği, sağlığı için en ideal beslenme düzenini oluşturarak kan şekerini istenen hedeflerde tutmak, şeker
yükselmeleri ve ani şeker düşmelerinin olmamasını sağlamak, ideal vücut ağırlığına ulaşarak aynı kiloda kalmasını sağlayarak bu sayede yaşam kalitesini sağlığını olumsuz etkilemeden yükseltmektir" diye konuştu.

"AZAR AZAR SIK SIK YEMEK YENİLMELİ ÖĞÜN ATLATILMAMALI"
Beslenme konusunda dikkat edilmesi gereken konulara da değinen Kaplan, ideal vücut ağırlığına ulaşılması ve bu kiloda kalınmasının yanında azar azar sık sık yemek yenilmesi ve öğün atlanmaması, öğün aralarının 2.5-3 saat kadar olması ve hep aynı saatlerde beslenmeye özen gösterilmesi, şeker ve şeker içeren tüm besinlerin tüketilmemesi, kompleks karbonhidratlara öncelik verilmesi tavsiyesinde bulundu. Tek başına meyve tüketilmemesi uyarısında bulunan Kaplan, meyvenin yanında mutlaka protein içeren bir
besin bulundurulmasını önerirken, kırmız et yerine beyaz et tercih edilmesi ancak beyaz et de olsa aşırıya kaçılmaması gerektiğini söyledi. Etlerin görünen yağları, tavuk ve hindinin derisinin tüketilmemesi, et içeren yemeklere ilave olarak yağ eklenmemesi, sebze yemeklerinin az suyla pişirilerek yemeklerin yağlı sularının tüketilmemesi uyarısında bulunan Kaplan, kızartma, kavurma işlemleri yerine haşlama, ızgara, buğulama ve fırında pişirme yöntemlerinin tercih edilmesini istedi. Yumurtanın farklı günlerde
olmak koşuluyla haftada en çok 2 defa tüketilmesi, kıymalı, pastırmalı, sucuklu veya tereyağlı olarak pişirilmesi yerine haşlama, katı, menemen veya çılbır şeklinde pişirme yöntemlerinin tercih edilmesi gerektiğini dile getiren Kaplan, doymuş yağ içeren margarin ve tereyağından uzak durulması, doymamış yağ içeren bitkisel sıvıyağların tercih edilmesi gerektiğini kaydetti.

"LİFLİ BESİNLERİN TÜKETİMİ ARTTIRILMALI"
Kaplan, önerilerini şu şekilde sıraladı:
"Zeytinyağı ve diğer bitkisel sıvı yağlar kombine bir şekilde kullanılmalıdır. Sofraya tuzluk getirilmemeli, yemeklerin tadına bakmadan tuz eklenmemelidir. Alkol kullanılmamalıdır. Diyete ilave olarak mutlaka egzersiz yapılmalıdır. Uygun fizik aktivite sağlık problemi olan veya olmayan herkesin sağlığı için iyidir. Şeker hastalarında egzersiz kan şekerinin daha iyi kontrol altında tutulmasına yardımcı olur. Aktivite vücuttaki şekerin daha hızlı tüketilmesini sağlar. Fazla kilolarınızdan kurtulmanıza
yardımcı olur. Kendinizi daha iyi hissetmenize neden olur. Lifli (posalı) besinler, midenin boşalma hızını ve ince bağırsaklardan glikoz emilimini yavaşlatarak kan şekerini dengelemektedir. Aynı zamanda kan kolesterolü ve kan basıncını da arzu edilen seviyelerde tutmaya yardımcı olmaktadır. Midede su ile birlikte şişerek tokluk hissi vermektedir. Bu nedenle lifli besinlerin tüketimi arttırılmalıdır."
(SNK-CC-Y)