Tüsiad Başkanı Boyner: 'Orta Vadeli Program'ın Açıklanması İş Dünyası İçin Memnuniyet Verici'
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Orta Vadeli Mali Program'ın açıklanmış olmasının iş dünyası için en azından 2011-2013 dönemine ilişkin belirsizliği azaltması açısından memnuniyet verici olduğunu söyledi
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Orta Vadeli Mali Program'ın açıklanmış olmasının iş dünyası için en azından 2011-2013 dönemine ilişkin belirsizliği azaltması açısından memnuniyet verici olduğunu söyledi.
TÜSİAD'ın düzenlediği "Gemi İnşa Sanayii: Dünyadaki Eğilimler ve Türkiye" başlıklı toplantının açılışında konuşan Boyner, gemi inşa sanayisinin, küresel durgunluk öncesinde, bazı ülkelerin on yıllarca gerçekleştirdikleri çalışmalarla ulaşabildikleri seviyede başarılı bir marka olma noktasına geldiğini kaydetti.
Finansman krizinin özellikle denizcilik bankalarını etkilemesi ve gemi değerlerinin düşmesine paralel olarak sektörde bir finansman sorunu baş gösterdiğini ifade eden Boyner, "Çalışmamızın bulguları gemi inşa sanayisinin birincil önceliğinin finansman maliyeti sorunlarının çözülmesi olduğunu göstermektedir. Kriz döneminde büyük istihdam kaybına uğrayan sektörün kriz öncesi potansiyeline ulaşması için ekonomik ve sosyal politikalar uygulanması gerekmektedir" dedi.
Orta Vadeli Mali Program'ın açıklanmış olmasının iş dünyası için en azından 2011-2013 dönemine ilişkin belirsizliği azaltması açısından memnuniyet verici olduğunu belirten Boyner şunları söyledi:
"Orta vadeli mali programda 2010 yılı büyüme beklentisinin yüzde 3.5'tan yüzde 6.8'e revize edilmiş olması beklenen bir gelişmedir. 2010 sonrasındaki döneme ilişkin hedeflenen büyüme oranları da üretim fonksiyonlarındaki iyileşmenin devam edeceğinin sinyallerini vermektedir. Bu kapsamda bütçe açığının bu yıl için 50 milyar TL'den 44 milyar TL'ye revize edilmesi ve 2011 ve sonrası için de azalan bir trend içerisinde ele alınması, bütçe istikrarı yönlü kaygıları hafifletici niteliktedir.
Yurtdışı ve yurtiçi piyasalarda Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarından biri olarak gösterilen cari açığın ise 2010'da 39 milyar dolardan 2013'te yaklaşık 48 milyar dolara çıkması öngörülmektedir. Cari açığın finansmanının büyük oranda kısa vadeli portföy yatırımları ile gerçekleştiriliyor olması kaygı yaratmaktadır. Hiç kuşkusuz, bu açığın uzun dönemli bir finansman kaynağı olan doğrudan yabancı yatırım ile finanse edilmesi çok daha sağlıklı olacaktır. Dolayısıyla bu süreçte, doğrudan yabancı
yatırımların artırılması için yatırım ortamının iyileştirilmesi yönündeki çalışmalara da hız kesmeden devam edilmelidir.
Cari açığın bu derecede yüksek olmasının önüne geçilmesi için ise Türkiye'nin üretim modelinin yapısal reformlarla beslenerek daha rekabetçi ve verimlilik tabanlı hale gelmesi gerekmektedir. Elbette ki bu, kısa vadede makro politikalar ile çözülemeyecek, yapısal nitelikte bir sorundur."
Türkiye ekonomisinin 2001 krizinden sonraki görece başarılı performansının arkasında, hayata geçirilmiş olan yapısal reformlar ve sağlanan makro ekonomik istikrarın olduğunu belirten Boyner, Makro politikaların sürdürülebilir yüksek büyümenin sadece bir ön koşulu olduğunu, orta-uzun vadede ise sürdürülebilir büyümenin ve sağlıklı bir dış ticaret dengesinin, verimlilik ve rekabet artırıcı politikalara bağlı olduğunu söyledi.
Özellikle küresel kriz sonrasında, dünya rekabetinin kriz öncesi dönemden çok daha zorlu geçeceğine işret eden TÜSİAD Başkanı Boyner, bu doğrultuda Türkiye'nin de bulunduğu yeri muhafaza etmek için dahi büyük çaba göstermek durumunda kalacağını söyledi.
Krizi nispeten daha iyi yöneten bir ülke olarak Türkiye'nin, kriz sonrasındaki dönemde de belirli yapısal reformların devamlılığı için kararlılıkla çalışması gerektiğini vurgulayan Boyner, yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:
"Hukuk güvenliği ile ilgili olarak; İdarenin hak doğuran işlemlerinin sağladığı meşru statüler belirli kurallar içinde korunmalı, gerçek ve tüzel kişiler İdari işlemlerdeki değişikliklerin doğuracağı kayıplardan etkilenmemelidir.
İşgücü piyasasında, mesleki eğitimle vasıf uyumu sağlanmalı, istihdam üzerindeki yükler hafifletilmeli ve düzenlemeler güvenceli esneklik anlayışıyla ele alınmalıdır.
Mevcut destek mekanizmalarının, diğer ülke uygulamalarını da dikkate alarak ülkemizin ihtiyaçlarına uyumlu, şeffaf ve katılımcı bir şekilde zenginleştirilmesi sağlanmalıdır.
İş dünyasının "yaşam kurallarına" yeni bir bakış açısı getiren Türk Ticaret Kanunu (TTK) Tasarısı bir an önce yasalaşmalıdır.
Bürokratik işlemlerin azaltılması için işlem süreleri kısaltılmalı ve mükerer işlemler birleştirilmelidir.
Türkiye'de altyapının kalitesinin arttırılması ve güçlendirilmesi temin edilmelidir.
Bu yapısal önlemlerin hayata geçmesi, Türkiye ekonomisini arzu edilen sürdürülebilir büyüme patikasına oturtacaktır. Biz de bu süreçte gerekli desteği vermeye ve çalışmalara katkıda bulunmaya devam etmeye hazırız."
TÜSİAD'ın düzenlediği "Gemi İnşa Sanayii: Dünyadaki Eğilimler ve Türkiye" başlıklı toplantının açılışında konuşan Boyner, gemi inşa sanayisinin, küresel durgunluk öncesinde, bazı ülkelerin on yıllarca gerçekleştirdikleri çalışmalarla ulaşabildikleri seviyede başarılı bir marka olma noktasına geldiğini kaydetti.
Finansman krizinin özellikle denizcilik bankalarını etkilemesi ve gemi değerlerinin düşmesine paralel olarak sektörde bir finansman sorunu baş gösterdiğini ifade eden Boyner, "Çalışmamızın bulguları gemi inşa sanayisinin birincil önceliğinin finansman maliyeti sorunlarının çözülmesi olduğunu göstermektedir. Kriz döneminde büyük istihdam kaybına uğrayan sektörün kriz öncesi potansiyeline ulaşması için ekonomik ve sosyal politikalar uygulanması gerekmektedir" dedi.
Orta Vadeli Mali Program'ın açıklanmış olmasının iş dünyası için en azından 2011-2013 dönemine ilişkin belirsizliği azaltması açısından memnuniyet verici olduğunu belirten Boyner şunları söyledi:
"Orta vadeli mali programda 2010 yılı büyüme beklentisinin yüzde 3.5'tan yüzde 6.8'e revize edilmiş olması beklenen bir gelişmedir. 2010 sonrasındaki döneme ilişkin hedeflenen büyüme oranları da üretim fonksiyonlarındaki iyileşmenin devam edeceğinin sinyallerini vermektedir. Bu kapsamda bütçe açığının bu yıl için 50 milyar TL'den 44 milyar TL'ye revize edilmesi ve 2011 ve sonrası için de azalan bir trend içerisinde ele alınması, bütçe istikrarı yönlü kaygıları hafifletici niteliktedir.
Yurtdışı ve yurtiçi piyasalarda Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarından biri olarak gösterilen cari açığın ise 2010'da 39 milyar dolardan 2013'te yaklaşık 48 milyar dolara çıkması öngörülmektedir. Cari açığın finansmanının büyük oranda kısa vadeli portföy yatırımları ile gerçekleştiriliyor olması kaygı yaratmaktadır. Hiç kuşkusuz, bu açığın uzun dönemli bir finansman kaynağı olan doğrudan yabancı yatırım ile finanse edilmesi çok daha sağlıklı olacaktır. Dolayısıyla bu süreçte, doğrudan yabancı
yatırımların artırılması için yatırım ortamının iyileştirilmesi yönündeki çalışmalara da hız kesmeden devam edilmelidir.
Cari açığın bu derecede yüksek olmasının önüne geçilmesi için ise Türkiye'nin üretim modelinin yapısal reformlarla beslenerek daha rekabetçi ve verimlilik tabanlı hale gelmesi gerekmektedir. Elbette ki bu, kısa vadede makro politikalar ile çözülemeyecek, yapısal nitelikte bir sorundur."
Türkiye ekonomisinin 2001 krizinden sonraki görece başarılı performansının arkasında, hayata geçirilmiş olan yapısal reformlar ve sağlanan makro ekonomik istikrarın olduğunu belirten Boyner, Makro politikaların sürdürülebilir yüksek büyümenin sadece bir ön koşulu olduğunu, orta-uzun vadede ise sürdürülebilir büyümenin ve sağlıklı bir dış ticaret dengesinin, verimlilik ve rekabet artırıcı politikalara bağlı olduğunu söyledi.
Özellikle küresel kriz sonrasında, dünya rekabetinin kriz öncesi dönemden çok daha zorlu geçeceğine işret eden TÜSİAD Başkanı Boyner, bu doğrultuda Türkiye'nin de bulunduğu yeri muhafaza etmek için dahi büyük çaba göstermek durumunda kalacağını söyledi.
Krizi nispeten daha iyi yöneten bir ülke olarak Türkiye'nin, kriz sonrasındaki dönemde de belirli yapısal reformların devamlılığı için kararlılıkla çalışması gerektiğini vurgulayan Boyner, yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:
"Hukuk güvenliği ile ilgili olarak; İdarenin hak doğuran işlemlerinin sağladığı meşru statüler belirli kurallar içinde korunmalı, gerçek ve tüzel kişiler İdari işlemlerdeki değişikliklerin doğuracağı kayıplardan etkilenmemelidir.
İşgücü piyasasında, mesleki eğitimle vasıf uyumu sağlanmalı, istihdam üzerindeki yükler hafifletilmeli ve düzenlemeler güvenceli esneklik anlayışıyla ele alınmalıdır.
Mevcut destek mekanizmalarının, diğer ülke uygulamalarını da dikkate alarak ülkemizin ihtiyaçlarına uyumlu, şeffaf ve katılımcı bir şekilde zenginleştirilmesi sağlanmalıdır.
İş dünyasının "yaşam kurallarına" yeni bir bakış açısı getiren Türk Ticaret Kanunu (TTK) Tasarısı bir an önce yasalaşmalıdır.
Bürokratik işlemlerin azaltılması için işlem süreleri kısaltılmalı ve mükerer işlemler birleştirilmelidir.
Türkiye'de altyapının kalitesinin arttırılması ve güçlendirilmesi temin edilmelidir.
Bu yapısal önlemlerin hayata geçmesi, Türkiye ekonomisini arzu edilen sürdürülebilir büyüme patikasına oturtacaktır. Biz de bu süreçte gerekli desteği vermeye ve çalışmalara katkıda bulunmaya devam etmeye hazırız."