Bakan Bağış, CHP ve MHP'ye yüklendi
Partisinin genişletilmiş il divan toplantısına katılmak ve bazı incelemelerde bulunmak üzere Malatya'ya giden Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış muhalefet partilerine yüklendi.
Bağış Malatya ziyaretinde ilk olarak Valiliği ziyaret etti. Beraberinde Malatya Milletvekilleri ile Vali Ulvi Saran'ı ziyaret eden Bakan Bağış'a kayısı hediye edildi. Bağış kayısıyı alırken Malatya'nın bu enerjisiyle 2010'da AB yolunda çok büyük yol gideceğiz dedi.
Bakan Egemen Bağış daha sonra Malatya Ticaret Odası’nda sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle toplantı yaptı. Bakan Bağış, Avrupa Birliği sürecinin Malatyalı İsmet İnönü zamanında 1963 yılında Ankara Anlaşması ile başladığını, yine bir Malatyalı olan Turgut Özal 'ın 1987 yılında Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinin başlattığını belirterek " Bu kapsamda 2010 yılının ilk ziyaretini Malatya'ya yapmaktan mutluyum" dedi.
Bakan Egemen Bağış, "Tabii ki AB üyesi birtakım büyük ülkeler, Türkiye gibi genç ve dinamik nüfusa sahip bir ülkenin, ekonomik potansiyele sahip bir ülkenin Avrupa Birliği'ne üye olmasını geciktirmek isteyeceklerdir. Ama onlar da bize havlu attıramayacaklar" dedi.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'de vatandaşların AB üyeliğini isterken çok endişe duyduklarını, bunun da sebebinin AB üyesi bazı ülke liderlerinin vizyonsuzluğundan kaynaklandığını belirterek, "Bugün Türkiye'de halkımıza 'Ülkemizin AB üyesi olmasını ister misiniz?' ya da 'Bugün referandum olsa, AB üyeliği yönünde oy vermek ister misiniz?' diye sorduğumuz zaman, yüzde 59,6'lık bir kesim Türkiye'nin AB üyeliğine evet diyeceğini söylüyor. Yaklaşık yüzde 30'u ise hayır diyeceğini söylüyor. Neredeyse yarı yarıya. Geri kalan vatandaşlarımız ise bu konuda kararsız. Ama soruyu farklı yönlerden sorduğumuz zaman çok farklı neticeler alıyoruz. Örneğin, 'AB'nin Türkiye'yi üye olarak kabul edeceğine inanıyor musunuz?' sorusuna yüzde 40'ı evet diyor. Yani yüzde 60 AB'yi isterken, yüzde 40'ı evet diyor. Bir güvensizlik var. Neden o güvensizlik? İşte birtakım vizyonsuz liderlerin, AB üyesi bazı ülkelerin vizyonsuz liderlerinin Türkiye'yi itham edici, Türkiye'nin hoşuna gitmeyecek bazı söylemleri, bizim vatandaşların üzerinde bir negatif etki oluşturuyor. Ama kendi halkımıza 'AB sürecinin Türkiye'de demokrasiyi güçlendireceğine inanıyor musunuz?' diye sorduğumuzda yüzde 70 evet diyor. 'Türk ekonomisine katkı sunacağına inanıyor musunuz?' sorusuna yüzde 68 evet diyor. 'AB, insan haklarının daha evrensel standartlara gelmesini sağlar mı?' diye sorduğumuzda yüzde 70'e yakını evet diyor. Çok enterasan bir rakamı daha sizlerle paylaşayım: Hani bizim vatandaşa soruyoruz, yüzde 60'ı AB üyesi olmasını istiyor ama yüzde 40'ı AB üyesi olacağımıza inanıyor dedim ya. AB üyesi ülkelerde ise tam tersi bir tabloyla karşı karşıyayız. AB üyesi ülkelerde 'Türkiye'nin üye olmasını istiyor musunuz?' dediğiniz zaman AB'de ortalama yüzde 40 evet diyor. 'Peki Türkiye'nin AB üyesi olacağına inanıyor musunuz?' sorusuna da yüzde 60'ı evet diyor. Bizim vatandaşımız isterken, endişe duyuyor. Onlar ise istemedikleri halde Türkiye'nin üye olacağını biliyorlar. Çünkü Türkiye'nin potansiyelini onlar daha iyi görüyorlar. Bizim yapmaya çalıştığımız da o makası kapatmak. Türkiye'nin gücünün biz farkına varırsak, başkaları da bizim gücümüzün farkına varır diye düşünüyorum. 2010 yılında da önemli başarıları hep birlikte yaşayacağız.
Avrupa birliğine özveride bulunmadık. AB sürecinde çevre ile ilgili açtığımız fasılalarda bizim çocuklarımızın daha temiz bir çevrede yaşayabilmelerinin adımlarını attık. Gıda güvenliği faslını açacağız. Biz kendi gıda güvenliğimizi sağlarken AB'ye her hangi bir teveccühde mi bulunuyoruz. Bizim kendi içtiğimiz yediğimiz gıdaların daha güvenli olması için adımlar atıyoruz. Bunun için kanunlar yönetmelikler çıkaracağız. Bu konuda tarım bakanlığının yeniden yapılanmasını sağlayacağız. Bir kere üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde Deniz Ürünleri Genel Müdürlüğü kuracağız. Bunun AB'ye değil kendi ülkemize faydası olacak.
AB sürecinin bazen Avrupalıların her dediğini yapılıyorlar gibi anlatmaya çalışan maalesef muhalefet liderlerimiz var. İşin aslı böyle değil. Evet. Türkiye Ab için önemli bir ülkedir, Ab için de Türkiye büyük bir ülkedir. Yani bir düşünelim 50 yıl evvel darbelerden sonra bu ülkede başbakanlar idam ediliyordu, 30 yıl evvel Kafka'nın Dostyoveski'nin kitapları toplatılıp yakılıyordu, 10 yıl evvel bu ülkede belediye başkanı ders kitaplarındaki bir şiiri okuduğu için hapsedilmişti. Bundan 7-8 sene evvel insanlar Kürdüm demeye korkuyordu ama şimdi devletin televizyonunda 24 saat anlayabildiği dilde kaliteli eğlence izliyor ve doğru bilgi alıyor. Bunlar Türkiye'den bir şey alıp götürmedi bunlar Türkiye'yi güçlendirdi. Bazen bana diyorlar ki, Hırvatistan, Türkiye ile aynı anda müzakerelere başladı ama onlar neden bizden daha fazla fasıla açtı? Peki onlar bizden daha fazla fasıla açtı da bizden daha fazla ilerleyen ülkelerde bir başbakan yardımcısına suikast iddiaları magazinleştirilebiliyor mu? O ülkelerde 'Demokrasi lazım' ama cümleleri kurulabiliyor mu? Demokrasinin, insan haklarının fakatlı, 'ama'lı açıldığı ülkelerde fasılaların açılması mucizedir. Bizim fasıllardan evvel zihinleri açmamız gerekiyor.
Şu anda Türkiye'de yüce kavramını devletten alıp bireye, insana vermeye çalışıyoruz. Çünkü bugünkü Anayasa'da yüce olan devlettir. Açıp bakarsanız, yüce devletten bahsedildiğini görürsünüz. Yüce olan bireydir, insandır. İnsanlarımızın demokrasisini genişletebilirsek, insanın özgürlüklerini arttırırsak, insanlarımızın ekonomik potansiyellerini daha da arttırırsak o zaman devletimiz zaten yücelir zaten yükselir. Gerçek demokrasiyi benimsemiş bütün insanların zengin oldukları bir tesadüf müdür?
İnsanımızın 'benim Anayasam' diyerek benimsediği bir Anayasamız olmalı. Ben muhalefet partilerine 'Her parti birer tane Anayasa taslağı hazırlasın' dedim. Herkes kendi Anayasa taslağını hazırlasın ki, kimin ne kadar demokrasi istediği, kimin ne kadar laik olduğu ortaya çıksın. Ama iki hafta geçti bana bugüne kadar cevap veren olmadı. Bana cevap vermeyenler bir gün tarihe cevap vereceklerdir" şeklinde konuştu.
Bağış toplantının son bölümlerinde muhalefet partilerine yüklenerek, ôBana şimdi burada siyaset yapıyorsun diyeceksiniz ama, Ana Muhalefet Partisi’nin genel sekreteri peygamberimize hakaret ediyor,Genel Başkan yardımcısı alevi kardeşlerimize hakaret ediyor.Genel Başkanları hem Kürt kardeşlerimize hem ermeni kardeşlerimize hakaret ediyor,bunların hepsi meclis tutanaklarında var.peki bu ülkede insanları soyutlayarak ,insanlarımızı ötekileştirerek nereye varabiliriz.Bizim mutlaka birbirimize empati duymamız lazım dedi.
Sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle yapılan toplantıya Malatya Valisi Ulvi Saran, AKP Malatya Milletvekilleri Mücahit Fındıklı, Ömer Faruk Öz, Öznur Çalık, İhsan Koca, Fuat Ölmeztoprak ve Mehmet Şahin, Belediye Başkanı Ahmet Çakır, Bakan Bağış'ın eşi Beyhan Bağış da katıldı.
Bakan Bağış daha sonra Hacı Bektaş Veli Kültür Merkezi Vakfı tarafından organize edilen Aşure Gününe katıldı. Bakan Egemen Bağış ile eşi Beyhan Bağış girişte protokol üyelerine aşure dağıttı.
Çok sayıda alevi vatandaşının katıldığı aşure gününde söz alan Bakan Bağış, "Çok şükür daha demokratik ve daha müreffeh daha laik ve daha iyi hukuk devleti olan bir ülkede yaşıyoruz. Birbirimizi daha iyi anlayan günleri yaşıyoruz. Çok şükür, Muharrem Ayı'nda Alevi kardeşlerimizin kederini paylaşabilen, onlarla aynı ekmeği paylaşan bir başbakanımız var. Çok şükür, din dersi kitaplarına Alevilikle ilgili konuları konuşan ve çekinmeyen bir hükümetimiz var." Dedi.
Demokratik açılım adı altında milli birlik, beraberlik ve kardeşlik konusunda da önemli adımlar attıklarını söyleyen Bakan Bağış, ô Din dersi kitaplarında Alevilikle ilgili bilgileri koymaktan çekinmeyen bir hükümetiniz var,çok şükür bugün alevi kardeşlerimizin sorunlarını çözmekle görevlendirilmiş ve bir çok çalıştay düzenlemiş bir Bakanımız var dedi.
Devlet Bakan'ı Egemen Bağış partisinin genişletilmiş il divan toplantısına katıldıktan sonra Belediye'de bir basın toplantısı düzenleyerek Malatya'dan akşam ayrılması bekleniyor.
Bakan Egemen Bağış daha sonra Malatya Ticaret Odası’nda sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle toplantı yaptı. Bakan Bağış, Avrupa Birliği sürecinin Malatyalı İsmet İnönü zamanında 1963 yılında Ankara Anlaşması ile başladığını, yine bir Malatyalı olan Turgut Özal 'ın 1987 yılında Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinin başlattığını belirterek " Bu kapsamda 2010 yılının ilk ziyaretini Malatya'ya yapmaktan mutluyum" dedi.
Bakan Egemen Bağış, "Tabii ki AB üyesi birtakım büyük ülkeler, Türkiye gibi genç ve dinamik nüfusa sahip bir ülkenin, ekonomik potansiyele sahip bir ülkenin Avrupa Birliği'ne üye olmasını geciktirmek isteyeceklerdir. Ama onlar da bize havlu attıramayacaklar" dedi.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'de vatandaşların AB üyeliğini isterken çok endişe duyduklarını, bunun da sebebinin AB üyesi bazı ülke liderlerinin vizyonsuzluğundan kaynaklandığını belirterek, "Bugün Türkiye'de halkımıza 'Ülkemizin AB üyesi olmasını ister misiniz?' ya da 'Bugün referandum olsa, AB üyeliği yönünde oy vermek ister misiniz?' diye sorduğumuz zaman, yüzde 59,6'lık bir kesim Türkiye'nin AB üyeliğine evet diyeceğini söylüyor. Yaklaşık yüzde 30'u ise hayır diyeceğini söylüyor. Neredeyse yarı yarıya. Geri kalan vatandaşlarımız ise bu konuda kararsız. Ama soruyu farklı yönlerden sorduğumuz zaman çok farklı neticeler alıyoruz. Örneğin, 'AB'nin Türkiye'yi üye olarak kabul edeceğine inanıyor musunuz?' sorusuna yüzde 40'ı evet diyor. Yani yüzde 60 AB'yi isterken, yüzde 40'ı evet diyor. Bir güvensizlik var. Neden o güvensizlik? İşte birtakım vizyonsuz liderlerin, AB üyesi bazı ülkelerin vizyonsuz liderlerinin Türkiye'yi itham edici, Türkiye'nin hoşuna gitmeyecek bazı söylemleri, bizim vatandaşların üzerinde bir negatif etki oluşturuyor. Ama kendi halkımıza 'AB sürecinin Türkiye'de demokrasiyi güçlendireceğine inanıyor musunuz?' diye sorduğumuzda yüzde 70 evet diyor. 'Türk ekonomisine katkı sunacağına inanıyor musunuz?' sorusuna yüzde 68 evet diyor. 'AB, insan haklarının daha evrensel standartlara gelmesini sağlar mı?' diye sorduğumuzda yüzde 70'e yakını evet diyor. Çok enterasan bir rakamı daha sizlerle paylaşayım: Hani bizim vatandaşa soruyoruz, yüzde 60'ı AB üyesi olmasını istiyor ama yüzde 40'ı AB üyesi olacağımıza inanıyor dedim ya. AB üyesi ülkelerde ise tam tersi bir tabloyla karşı karşıyayız. AB üyesi ülkelerde 'Türkiye'nin üye olmasını istiyor musunuz?' dediğiniz zaman AB'de ortalama yüzde 40 evet diyor. 'Peki Türkiye'nin AB üyesi olacağına inanıyor musunuz?' sorusuna da yüzde 60'ı evet diyor. Bizim vatandaşımız isterken, endişe duyuyor. Onlar ise istemedikleri halde Türkiye'nin üye olacağını biliyorlar. Çünkü Türkiye'nin potansiyelini onlar daha iyi görüyorlar. Bizim yapmaya çalıştığımız da o makası kapatmak. Türkiye'nin gücünün biz farkına varırsak, başkaları da bizim gücümüzün farkına varır diye düşünüyorum. 2010 yılında da önemli başarıları hep birlikte yaşayacağız.
Avrupa birliğine özveride bulunmadık. AB sürecinde çevre ile ilgili açtığımız fasılalarda bizim çocuklarımızın daha temiz bir çevrede yaşayabilmelerinin adımlarını attık. Gıda güvenliği faslını açacağız. Biz kendi gıda güvenliğimizi sağlarken AB'ye her hangi bir teveccühde mi bulunuyoruz. Bizim kendi içtiğimiz yediğimiz gıdaların daha güvenli olması için adımlar atıyoruz. Bunun için kanunlar yönetmelikler çıkaracağız. Bu konuda tarım bakanlığının yeniden yapılanmasını sağlayacağız. Bir kere üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde Deniz Ürünleri Genel Müdürlüğü kuracağız. Bunun AB'ye değil kendi ülkemize faydası olacak.
AB sürecinin bazen Avrupalıların her dediğini yapılıyorlar gibi anlatmaya çalışan maalesef muhalefet liderlerimiz var. İşin aslı böyle değil. Evet. Türkiye Ab için önemli bir ülkedir, Ab için de Türkiye büyük bir ülkedir. Yani bir düşünelim 50 yıl evvel darbelerden sonra bu ülkede başbakanlar idam ediliyordu, 30 yıl evvel Kafka'nın Dostyoveski'nin kitapları toplatılıp yakılıyordu, 10 yıl evvel bu ülkede belediye başkanı ders kitaplarındaki bir şiiri okuduğu için hapsedilmişti. Bundan 7-8 sene evvel insanlar Kürdüm demeye korkuyordu ama şimdi devletin televizyonunda 24 saat anlayabildiği dilde kaliteli eğlence izliyor ve doğru bilgi alıyor. Bunlar Türkiye'den bir şey alıp götürmedi bunlar Türkiye'yi güçlendirdi. Bazen bana diyorlar ki, Hırvatistan, Türkiye ile aynı anda müzakerelere başladı ama onlar neden bizden daha fazla fasıla açtı? Peki onlar bizden daha fazla fasıla açtı da bizden daha fazla ilerleyen ülkelerde bir başbakan yardımcısına suikast iddiaları magazinleştirilebiliyor mu? O ülkelerde 'Demokrasi lazım' ama cümleleri kurulabiliyor mu? Demokrasinin, insan haklarının fakatlı, 'ama'lı açıldığı ülkelerde fasılaların açılması mucizedir. Bizim fasıllardan evvel zihinleri açmamız gerekiyor.
Şu anda Türkiye'de yüce kavramını devletten alıp bireye, insana vermeye çalışıyoruz. Çünkü bugünkü Anayasa'da yüce olan devlettir. Açıp bakarsanız, yüce devletten bahsedildiğini görürsünüz. Yüce olan bireydir, insandır. İnsanlarımızın demokrasisini genişletebilirsek, insanın özgürlüklerini arttırırsak, insanlarımızın ekonomik potansiyellerini daha da arttırırsak o zaman devletimiz zaten yücelir zaten yükselir. Gerçek demokrasiyi benimsemiş bütün insanların zengin oldukları bir tesadüf müdür?
İnsanımızın 'benim Anayasam' diyerek benimsediği bir Anayasamız olmalı. Ben muhalefet partilerine 'Her parti birer tane Anayasa taslağı hazırlasın' dedim. Herkes kendi Anayasa taslağını hazırlasın ki, kimin ne kadar demokrasi istediği, kimin ne kadar laik olduğu ortaya çıksın. Ama iki hafta geçti bana bugüne kadar cevap veren olmadı. Bana cevap vermeyenler bir gün tarihe cevap vereceklerdir" şeklinde konuştu.
Bağış toplantının son bölümlerinde muhalefet partilerine yüklenerek, ôBana şimdi burada siyaset yapıyorsun diyeceksiniz ama, Ana Muhalefet Partisi’nin genel sekreteri peygamberimize hakaret ediyor,Genel Başkan yardımcısı alevi kardeşlerimize hakaret ediyor.Genel Başkanları hem Kürt kardeşlerimize hem ermeni kardeşlerimize hakaret ediyor,bunların hepsi meclis tutanaklarında var.peki bu ülkede insanları soyutlayarak ,insanlarımızı ötekileştirerek nereye varabiliriz.Bizim mutlaka birbirimize empati duymamız lazım dedi.
Sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle yapılan toplantıya Malatya Valisi Ulvi Saran, AKP Malatya Milletvekilleri Mücahit Fındıklı, Ömer Faruk Öz, Öznur Çalık, İhsan Koca, Fuat Ölmeztoprak ve Mehmet Şahin, Belediye Başkanı Ahmet Çakır, Bakan Bağış'ın eşi Beyhan Bağış da katıldı.
Bakan Bağış daha sonra Hacı Bektaş Veli Kültür Merkezi Vakfı tarafından organize edilen Aşure Gününe katıldı. Bakan Egemen Bağış ile eşi Beyhan Bağış girişte protokol üyelerine aşure dağıttı.
Çok sayıda alevi vatandaşının katıldığı aşure gününde söz alan Bakan Bağış, "Çok şükür daha demokratik ve daha müreffeh daha laik ve daha iyi hukuk devleti olan bir ülkede yaşıyoruz. Birbirimizi daha iyi anlayan günleri yaşıyoruz. Çok şükür, Muharrem Ayı'nda Alevi kardeşlerimizin kederini paylaşabilen, onlarla aynı ekmeği paylaşan bir başbakanımız var. Çok şükür, din dersi kitaplarına Alevilikle ilgili konuları konuşan ve çekinmeyen bir hükümetimiz var." Dedi.
Demokratik açılım adı altında milli birlik, beraberlik ve kardeşlik konusunda da önemli adımlar attıklarını söyleyen Bakan Bağış, ô Din dersi kitaplarında Alevilikle ilgili bilgileri koymaktan çekinmeyen bir hükümetiniz var,çok şükür bugün alevi kardeşlerimizin sorunlarını çözmekle görevlendirilmiş ve bir çok çalıştay düzenlemiş bir Bakanımız var dedi.
Devlet Bakan'ı Egemen Bağış partisinin genişletilmiş il divan toplantısına katıldıktan sonra Belediye'de bir basın toplantısı düzenleyerek Malatya'dan akşam ayrılması bekleniyor.