'Türkiye seçime gitmektedir'
MHP Genel Başkan Yardımcısı Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşı, 'Türkiye erken seçime gitmektedir. Başbakan ve arkadaşları ne kadar çırpınırsa çırpınsın korkunun ecele faydası yok. Sandık bu yıl Türk milletinin önüne gelecektir' dedi.
MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) Keşan İlçe Teşkilatı'nda düzenlenen toplantıda ülke meseleleri masaya yatırıldı. Toplantıya MHP Genel Başkan Yardımcısı Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşı, MHP Genel Başkan Yardımcısı Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu, MYK Üyesi Edirne Milletvekili Cemalettin Uslu, Tekirdağ Milletvekili Kemalletin Nalcı katıldı. Toplantıda Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan, MHP Keşan İlçe Başkanı Varol Aldanmaz, Keşan Belediyesi MHP Grubu Meclis Üyeleri, Aydın İstek, Tanju Şapçı, Erkan Gege, Yeni Karpuzlu Belediye Başkanı Teyfik Şahinbaş, Keşan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mustafa Helvacıoğlu, Keşan Muhtarlar Derneği Başkanı Abdullah Kemik ile bazı köy muhtarları ve partililer hazır bulundu.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Cemalettin Uslu, şunları kaydetti: "Partimizin üst düzey yetkililerini Keşan'a davet edip, buraya gelip sizlerle tanıştırmak istedim. Partimizin ülkemizi yönetme sevdasındaki düşüncelerini birebir burada sizlerle paylaşıyoruz. Partimiz ülkeyi yönetmeye taliptir. Bu tür ziyaretlerimizi tüm Trakya'da yapacağız."
MHP Genel Başkan Yardımcısı Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşı, Türkiye'nin bir an önce erken seçime gitmesi gerektiğinin altını çizdi. Bölükbaşı, "MHP 7 Ocak 2010 günü yaptığı Merkez Yönetim Kurulu Toplantısı'nda 7 Ocak tarihini Türkiye'nin AK Parti iktidarından kurtuluş günü olarak ilan etmiştir. Türkiye erken seçime gitmektedir. Başbakan ve arkadaşları ne kadar çırpınırsa çırpınsın korkunun ecele faydası yok. Sandık bu yıl Türk milletinin önüne gelecektir. Ülkemiz, 86 yıllık Cumhuriyet döneminin en güç döneminden geçmektedir. Türkiye'de hiçbir iktidara bu nasip olmamıştır. 7 yıllık iktidarı boyunca AKP Türkiye'yi yangın yerine çevirmiştir. Trakya bunu bariz olarak yaşamaktadır. Tarımın çöktüğünü siz biliyorsunuz. Bir ülkede işsiz sayısı 5 milyonu aştıysa, açlık sınırında yaşayan 13 milyon insan var ise bu ülkede ekonomik huzur ortamından bahsetmek mümkün değildir. Siyası iktidar devletin bütün kurumları ile çatışıyorsa o ülkede siyasi huzurdan bahsetmek mümkün değildir. Bugün hangi alana bakarsak bakalım Türkiye'nin geldiği nokta çok karanlıktır. Bunun böyle gitmesinin mümkün olamayacağını herkes anlamış durumdadır. Anlamayan ve anlatacağımız tek kişi Başbakan Recep Tayip Erdoğan'dır."
Kürt açılımının ne olduğunu Başbakan Tayip Erdoğan'ın hala açıklamadığını ifade eden Deniz Bölükbaşı şunları kaydetti: "Bu projenin amacı ve Türkiye'yi getireceği noktayı özetlersek AK Parti PKK ile mücadeleyi bırakmış, PKK ile müzakereye başlamıştır. Açılımın ne getireceğini anlayabilmemiz için Habur ve Silopi'de yaşananlara bakmamız yeterlidir. Sayın Başbakan ve arkadaşları PKK'nın siyasi emellerine sahip çakarak onları siyasi gündeme taşımışları ve PKK'nın 26 yıldır silahla yapamadığını siyasi yoldan yapmak için yola çıkmışlardır. Bu projenin 4 ana unsuru var. Birincisi teröristlere siyası af gelecektir, Kandil'deki teröristleri Mahmur Kampından Türkiye'ye getirmek bunlara iş imkanı sağlamak, Türk Milli kimliği yerine Türkiye Cumhuriyet'ini parçalı bir yapıya kavuşturacak anayasal değişiklikler yapmak. Türkçenin yanı sıra Kürtçenin de eğitim dili olarak kabul edilmesi. Mahalli idarelere özerklik verilmesi. Türkiye'de eyaletler sisteminin alt yapısı hazırlanacak. Sayın Başbakan 4 unsuru inkar etmektedir ancak geçmişteki beyanları ve somut belgelerle yapacağının bu olduğu anlaşılmıştır. Başbakan etnik kökenleri sürekli ön plana çıkarmıştır. "Ne mutlu Türküm diyen" vecizesinden rahatsız olduğunu açıklamıştır. Bunun bir ayrımcılık sebebi olacağını söyleyecek kadar da ileri gitmiştir. Bütün bunlar ortadır."
Konuşmasının sonunda, katılımcılardan gelen soruları cevaplayan Deniz Bölükbaşı, Reşat Akbaş'ın
"Başbakan'ın referandumu gündeme getirmesinin nedeni nedir?" sorusuna cevaben, "Başkan'ın referandum süresini 120 günden 45 güne indirilmesi teklifini getirirken kafasında ne olduğunu biliyorum. Ama Başbakanımızı tanıdığımız için kafasının gerisindekinin Türkiye'nin hayrına bir iş olduğunu tahmin etmiyorum. Ne amaçladığını bilinmemekle beraber, Türk milleti belirli bilinç düzeyine gelmiştir. Ve bunları kısa sürede çözecektir." dedi.
Toplantıda soru yönelten çiftçi Mehmet Kandemir, "Çiftçi desteklemeleri ile Diyarbakır ile Edirne arasındaki fark neden? Aynı ülke sınırları içinde değil miyiz biz?" dedi. Kandemir'in sorusuna Edirne Milletvekili Cemalettin Uslu, cevap vererek, "Doğrudan gelir desteği MHP'nin hükümet ortağı olduğu dönemde başladı. Fakat bunlar bunu anlamsız hala getirdiler. Diyarbakır ile Edirne arasındaki fark hükümetin uygulamaya çalıştığı tarım politikasından kaynaklanıyor. Türkiye'nin birçok sektöründe olduğu gibi tarım politikası da var. Bugünkü iktidarın uyguladığı politika ortada. 2002 yılında Türkiye 2.8 milyar idi. Bugün 5.6 milyara çıktı. 2002 yılındaki rakamları değerlendirin. Ürün fiyatlarına baktığımızda miktarda artış var. Tarım girdilerinin fiyatı arttı. Güneydoğu ile ilgili önemli destekler var. Kuraklık desteği verildi. Bölgemizde de kuraklık var. Lalapaşa çok etkilendi ancak desteklemeden yararlanamadık. Desteklemelerden her bölge eşit pay almalı." şeklinde konuştu.
Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan da bir soru yönelterek, "Demokrasi inancında olan insanlarız. Polis teşkilatına askeri silah kullanması ile ilgili bir takım yetkiler verilmeler çalışıyor. Sınır karakollarını bu tür timlerle korunması planlanıyor. Askeri silah kullanması uzun vadede ne gibi riskler getirir?" dedi.
Türk Polis Teşkilatı'nın içinde bazı olumsuzlukların olmasına rağmen halen güzide bir kuruluş olarak kaldığını belirten Bölükbaşı, "Üç ayrı kanunda düzenlenen Türkiye'ye ağır silah ithalatına ilişkin düzenlemeleri tek bir kanun haline getirmek için bir öneri getirdiler. Tasarı, Milli Savunma ve İçişleri Komisyonu'na havale edildi. Türk polisi yaptığı hizmetler için silaha ihtiyaç duyacaktır. Ama bunlar ağır silahlar olmamalıdır. Temennimiz, bu konu düşüncesizce yapılan bir ifade hatası olsun yönündedir. İnşallah komisyon safhasında bu sorun düzelecektir." diye konuştu.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Cemalettin Uslu, şunları kaydetti: "Partimizin üst düzey yetkililerini Keşan'a davet edip, buraya gelip sizlerle tanıştırmak istedim. Partimizin ülkemizi yönetme sevdasındaki düşüncelerini birebir burada sizlerle paylaşıyoruz. Partimiz ülkeyi yönetmeye taliptir. Bu tür ziyaretlerimizi tüm Trakya'da yapacağız."
MHP Genel Başkan Yardımcısı Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşı, Türkiye'nin bir an önce erken seçime gitmesi gerektiğinin altını çizdi. Bölükbaşı, "MHP 7 Ocak 2010 günü yaptığı Merkez Yönetim Kurulu Toplantısı'nda 7 Ocak tarihini Türkiye'nin AK Parti iktidarından kurtuluş günü olarak ilan etmiştir. Türkiye erken seçime gitmektedir. Başbakan ve arkadaşları ne kadar çırpınırsa çırpınsın korkunun ecele faydası yok. Sandık bu yıl Türk milletinin önüne gelecektir. Ülkemiz, 86 yıllık Cumhuriyet döneminin en güç döneminden geçmektedir. Türkiye'de hiçbir iktidara bu nasip olmamıştır. 7 yıllık iktidarı boyunca AKP Türkiye'yi yangın yerine çevirmiştir. Trakya bunu bariz olarak yaşamaktadır. Tarımın çöktüğünü siz biliyorsunuz. Bir ülkede işsiz sayısı 5 milyonu aştıysa, açlık sınırında yaşayan 13 milyon insan var ise bu ülkede ekonomik huzur ortamından bahsetmek mümkün değildir. Siyası iktidar devletin bütün kurumları ile çatışıyorsa o ülkede siyasi huzurdan bahsetmek mümkün değildir. Bugün hangi alana bakarsak bakalım Türkiye'nin geldiği nokta çok karanlıktır. Bunun böyle gitmesinin mümkün olamayacağını herkes anlamış durumdadır. Anlamayan ve anlatacağımız tek kişi Başbakan Recep Tayip Erdoğan'dır."
Kürt açılımının ne olduğunu Başbakan Tayip Erdoğan'ın hala açıklamadığını ifade eden Deniz Bölükbaşı şunları kaydetti: "Bu projenin amacı ve Türkiye'yi getireceği noktayı özetlersek AK Parti PKK ile mücadeleyi bırakmış, PKK ile müzakereye başlamıştır. Açılımın ne getireceğini anlayabilmemiz için Habur ve Silopi'de yaşananlara bakmamız yeterlidir. Sayın Başbakan ve arkadaşları PKK'nın siyasi emellerine sahip çakarak onları siyasi gündeme taşımışları ve PKK'nın 26 yıldır silahla yapamadığını siyasi yoldan yapmak için yola çıkmışlardır. Bu projenin 4 ana unsuru var. Birincisi teröristlere siyası af gelecektir, Kandil'deki teröristleri Mahmur Kampından Türkiye'ye getirmek bunlara iş imkanı sağlamak, Türk Milli kimliği yerine Türkiye Cumhuriyet'ini parçalı bir yapıya kavuşturacak anayasal değişiklikler yapmak. Türkçenin yanı sıra Kürtçenin de eğitim dili olarak kabul edilmesi. Mahalli idarelere özerklik verilmesi. Türkiye'de eyaletler sisteminin alt yapısı hazırlanacak. Sayın Başbakan 4 unsuru inkar etmektedir ancak geçmişteki beyanları ve somut belgelerle yapacağının bu olduğu anlaşılmıştır. Başbakan etnik kökenleri sürekli ön plana çıkarmıştır. "Ne mutlu Türküm diyen" vecizesinden rahatsız olduğunu açıklamıştır. Bunun bir ayrımcılık sebebi olacağını söyleyecek kadar da ileri gitmiştir. Bütün bunlar ortadır."
Konuşmasının sonunda, katılımcılardan gelen soruları cevaplayan Deniz Bölükbaşı, Reşat Akbaş'ın
"Başbakan'ın referandumu gündeme getirmesinin nedeni nedir?" sorusuna cevaben, "Başkan'ın referandum süresini 120 günden 45 güne indirilmesi teklifini getirirken kafasında ne olduğunu biliyorum. Ama Başbakanımızı tanıdığımız için kafasının gerisindekinin Türkiye'nin hayrına bir iş olduğunu tahmin etmiyorum. Ne amaçladığını bilinmemekle beraber, Türk milleti belirli bilinç düzeyine gelmiştir. Ve bunları kısa sürede çözecektir." dedi.
Toplantıda soru yönelten çiftçi Mehmet Kandemir, "Çiftçi desteklemeleri ile Diyarbakır ile Edirne arasındaki fark neden? Aynı ülke sınırları içinde değil miyiz biz?" dedi. Kandemir'in sorusuna Edirne Milletvekili Cemalettin Uslu, cevap vererek, "Doğrudan gelir desteği MHP'nin hükümet ortağı olduğu dönemde başladı. Fakat bunlar bunu anlamsız hala getirdiler. Diyarbakır ile Edirne arasındaki fark hükümetin uygulamaya çalıştığı tarım politikasından kaynaklanıyor. Türkiye'nin birçok sektöründe olduğu gibi tarım politikası da var. Bugünkü iktidarın uyguladığı politika ortada. 2002 yılında Türkiye 2.8 milyar idi. Bugün 5.6 milyara çıktı. 2002 yılındaki rakamları değerlendirin. Ürün fiyatlarına baktığımızda miktarda artış var. Tarım girdilerinin fiyatı arttı. Güneydoğu ile ilgili önemli destekler var. Kuraklık desteği verildi. Bölgemizde de kuraklık var. Lalapaşa çok etkilendi ancak desteklemeden yararlanamadık. Desteklemelerden her bölge eşit pay almalı." şeklinde konuştu.
Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan da bir soru yönelterek, "Demokrasi inancında olan insanlarız. Polis teşkilatına askeri silah kullanması ile ilgili bir takım yetkiler verilmeler çalışıyor. Sınır karakollarını bu tür timlerle korunması planlanıyor. Askeri silah kullanması uzun vadede ne gibi riskler getirir?" dedi.
Türk Polis Teşkilatı'nın içinde bazı olumsuzlukların olmasına rağmen halen güzide bir kuruluş olarak kaldığını belirten Bölükbaşı, "Üç ayrı kanunda düzenlenen Türkiye'ye ağır silah ithalatına ilişkin düzenlemeleri tek bir kanun haline getirmek için bir öneri getirdiler. Tasarı, Milli Savunma ve İçişleri Komisyonu'na havale edildi. Türk polisi yaptığı hizmetler için silaha ihtiyaç duyacaktır. Ama bunlar ağır silahlar olmamalıdır. Temennimiz, bu konu düşüncesizce yapılan bir ifade hatası olsun yönündedir. İnşallah komisyon safhasında bu sorun düzelecektir." diye konuştu.