Lisanssız ticari araç sahipleri dikkat

Intercity'den Vural Ak araç kiralama sektörünü ve yeni düzenlemeler konusunda önemli bilgiler verdi.

Karamsar dönemlerin yaşandığı şu günlerde bir nebze olsun iyi haber almaya, birkaç iyi söz duymaya toplum olarak o kadar muhtacız ki. Tabii ki içi dolu, yere sağlam basan sözler olmalı bunlar! Intercity’nin Yönetim Kurulu Başkanı Vural AK ile yaptığımız sohbet işte tam da bu isteğe karşılık buluyor. Ticari araçlardaki yeni lisanslama yönetmeliğinin yaratacağı kargaşa hakkında bizleri uyaran Vural AK, Türkiye ekonomisine duyduğu güven ve 2010 ile ilgili olumlu beklentileriyle de umutlu bir tablo çiziyor.

Auto SHOW: Bize Intercity’den biraz bahsedebilir misin? Ne zaman nereden başladı, şirket bu günlere nasıl geldi?

Vural AK: Intercity 1991 yılında İstanbul’da kuruldu. Şu anda 375 kişilik profesyonel kadrosuyla, araç kiralama sektöründe yüzde 23’lük payla lider konumda. 2005 yılında Dünya Bankası kuruluşu olan International Finance Corporation, Intercity’e ortak oldu. 2008 yılında ise Intercity’nin yüzde 25’ini Mitsubishi Corporation ve yüzde 20’sini ise yine aynı gruptaki Mitsubishi UFJ Lease & Finance satın aldı. Intercity olarak İstanbul merkez olmak üzere, Ankara, İzmir, Adana, Fethiye, Antalya ve Alanya’da ofislerimiz var. Ayrıca İstanbul, Ankara, İzmir’de kendi servislerimizle ve yurtçapındaki anlaşmalı servis noktalarıyla, müşterilerimize garantili ve 7x24 saat bazında kesintisiz hizmet vermekteyiz.

Auto SHOW: Türkiye’deki araç kiralama sektörünün durumu nedir? Pazardaki gelişmeler ne yönde?

Vural AK: Türkiye’de yollarda 13 milyon civarında araç var ve bunlardan sadece 120 bini kiralık, yani yüzde 1 bile değil. Oysa Avrupa’da kiralık araçların toplam araçlara oranı yüzde 45 civarında, hatta bu oran bazı ülkelerde yüzde 60’ın üzerinde. Tabii yurt dışında bireysel kiralama da çok önemli bir yer tutuyor, biz de ise vergi politikaları sebebiyle araç kiralama daha çok şirketler tarafından yapılıyor. Firmalar eskiden araç ihtiyaçlarını kendi bünyelerindeki satın alma departmanları yoluyla yeni araç satın alarak gideriyorlardı. Artık bu, ne zaman, ne de maliyet açısından avantajlı görülüyor. Herkes kendi işine odaklanıyor ve bu tür işleri şirket dışında çözüyor. İşte araç kiralama şirketleri de bu noktada devreye girerek, önemli bir açığı kapatıyor. Araç kiralamak; bakım masrafları, zaman kaybı ve verimlilik artışı düşünüldüğünde oldukça avantajlı, bu yolla şirketler, bu kalemdeki maliyetlerini yüzde 20 oranında düşürebiliyorlar.

A.S: Geçtiğimiz yıl Mitsubishi Holding ile bir ortaklık gerçekleştirdiniz ve artık yabancı ortaklı bir şirketsiniz. Sektörün şu andaki durumunu da göz önüne aldığımızda Intercity’de gelişmeler ne yönde olacak?

V.A: Evet, geçen yıl Mitsubishi Grubu'nun iki şirketi Mitsubishi Corparation (yüzde 25) ve Mitsubishi UFJ Lease & Finance (yüzde 20) şirketi ile bir ortaklığa gittik. Şirketimizin yüzde 4’lük kısmına ise Dünya Bankası sahip. İntercity’nin uluslar arası bir oyuncu olma yolunda atılmış önemli bir adım olan bu anlaşma bugüne kadar Türkiye'ye yapılan en büyük Japon yatırımı diyebiliriz. Intercity olarak 30 bin araç ile hizmet veriyoruz, sektörün diğer oyuncuları ile aramızda rakamsal olarak büyük bir fark var. Son bir yıllık süreçte ÖTV indirimi, sektörümüze çok zarar verdi. Çünkü ÖTV indirimi ikinci el fiyatlarına ciddi darbe vurdu ve bizler de kiraladığımız araçları belirli bir süre sonunda ikinci el olarak satıyoruz. Bu süreçte sektördeki oyuncular ellerindeki araçları çok düşük fiyatlara satmak zorunda kaldı ve bunun sonucunda bazıları iflas etti, bazıları da ciddi şekilde küçülmeye gitti. Biz Intercity olarak bu yıl 7 bin 500 yeni araç satın aldık, 2010’da da 12 bin 500 araç satın almayı planlıyoruz. Biz yaptığımız yabancı ortaklıkla krizde daha sağlam durduk. Müşterilerimiz olan şirketler de, kriz döneminde araç satın alıp sermayelerini buraya yatırmak istemiyorlar, ayrıca ikinci elde fiyatların düşmesi de artık otomobilin yatırım olarak görülmesi fikrini desteklemiyor. Özetle sektör için gelecek yıllarda umutluyuz, Intercity olarak ise operasyonel araç kiralamada dünya ligine girmeyi hedefliyoruz.

A.S: Biliyorsunuz 31 Aralık 2009′da yürürlüğe girecek yönetmelikle ticari araçlara lisans alma zorunluluğu getiriliyor. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?


V.A: Aslında bu yönetmelik 6 ay önce yürürlüğüne girdi, 31 Aralık itibariyle bu yönetmeliğe aykırı hareket eden araçlara trafikte 2 bin TL ceza kesilecek. Açıkçası bu bir yasa olmadığı için ne resmi gazetede yayınlandı, ne de herhangi bir mecrada çok fazla dile getirildi. Ulaştırma Bakanlığı’nın AB uyum yasaları çerçevesinde 5 yıldır üzerinde çalıştığı bir projenin sonucu bu. Ticari araçlar bu yönetmelik çerçevesinde belirli lisanlar almak zorunda. Yani bir araç yolcu taşıyorsa bunun için bir lisans, eşya taşıyorsa bunun için bir lisans veya kendi işinde ufak tefek malları taşıyorsa bunun için ayrı bir lisans almak zorunda. Bu özellikle hafif ticari araçları hem binek hem de kendi özel işinde mal veya personel taşımak için satın alan tüketicileri etkileyecek. Çünkü yönetmelik bu tarz araçların işletme üzerine kayıtlı olmasını ve sadece yönetmelikte belirtilen taşıma lisanlarından birisi alınarak çalıştırılmasını salık veriyor. Eğer hiçbir lisans almıyorsanız, bu araçlar binek statüsünde kabul ediliyor, o zaman da geriye dönük ilave ÖTV ödemek zorundasınız. Toplamda 40 farklı lisans var. Lisans bedelleri ise 5 bin TL’den başlayıp 258 bin TL’ye kadar uzanıyor. İşin kötüsü vatandaş bundan bihaber, yeni yılda trafik polisi, vatandaşı durdurup lisansı olup olmadığını sorduğunda eğer gösteremezse 2 bin TL ceza ödeyecek. Trafikteki 500 bin ticari araçtan 400 bin adedinde henüz lisans yok, hesabını varın siz yapın!

A.S: Peki bu yönetmelik sizin gibi araç kiralama işi yapanları nasıl etkileyecek?

V.A: Yönetmelik ticari araçların operasyonel kiralama ya da finansal kiralama yoluyla kullanılmasına izin vermiyor, bu tür araçlar sadece şirket adına satın alınabilecek. Bu yönetmelik hazırlanırken bizimle konuşma gereği duymamışlardı, ancak 2 yıl sonra görüşümüze başvurdular. Kanaatimizce burada bir hata yapılıyor, bizde de Avrupa’da olduğu gibi bu araçların kiralanmasına izin verilmeli, lisansı kiralayan firma almalı. Intercity olarak portföyümüzdeki 30 bin aracın 3 bin 500’ü, yani yaklaşık yüzde 12’si hafif ticari araçlardan oluşuyor. Biz yönetmelik değişmezse bu araçları portföyümüzden çıkaracağız. Kanaatimiz odur ki uygulamada ciddi sıkıntılar olacak ve özellikle Doblo ve Transit Connect tarzındaki araçlar için yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyulacak.

A.S: Birkaç gün sonra yeni yıla giriyoruz, yeni yılda hem sektörünüz, hem de ülke ekonomisi hakkındaki beklentileriniz nedir?

V.A: Sektör olarak 2009’da ciddi bir sınavdan geçtik, sermayesi güçlü, portföyü büyük olan şirketler ayakta kaldı. İkinci elde fiyatların böylesine düştüğü bir dönemde sektörün daha avantajlı bir konuma geçtiğini göreceğiz. Bu anlamda 2010 hem sektörümüz hem de Intercity olarak bizim için, daha iyi geçecek. 7 bin civarında müşterimiz var ve ortalama 3 araç kullanıyorlar. Daha önce ifade ettiğim gibi 2010 yılı için 12 bin 500 adet araç satın alacağız ki bunun parasal karşılığı 375 milyon dolar civarında. Ülke ekonomisinin de, aynen daha önceki kriz yıllarından sonraki yıllarda görülen patlamayı gerçekleştireceğini düşünüyorum. Şu anda birçok yabancı yatırımcı Türkiye’de yatırım yapmak için fırsat kolluyor. Yunanistan’daki kriz de paranın buraya akmasını sağlayacak. Faizler görece çok düşük seviyelerde, bankalar nakit içinde yüzüyor, bu da reel ekonomiye daha fazla para akmasını sağlayacak. Özetle ben 2010’dan ülkem adına çok umutluyum…