Erdal Şafak'tan şok açıklama

Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak,Gazeteciler için bekçi köpeği tanımlaması yaptı.

Erdal Şafak'tan şok açıklama
Peki Erdal Şafak ne demek istedi? İşte Şafak için mesleğin olmazsa olmazları:

SABAH'TAN MEKTUP

Üç Fransız meslektaşımız, Serge July ("Liberation" gazetesinin kurucusu), Edwy Plenel ("Le Monde"un eski Genel Yayın Yönetmeni ve bir elektronik gazete olan "Mediapart" sitesinin kurucusu), Jean-François Kahn ("L'Evenement du Jeudi" ve "Marianne" dergilerinin kurucusu) birlikte bir kitap yazdılar.

Adı: "Medyaya güvenmeli mi?"
Üçü de birbirinden kıdemli meslektaşlarımız bu soruyu dillendirmekte yerden göğe haklılar.
Çünkü, gazeteciliğe ya da yeni kavramla medyaya musallat olan habis tümörlerin başında "Güven sorunu" geliyor.

Peki, bu can alıcı soruya yanıtları ne?
Önce günümüz gazeteciliğini ve gazetecilerini mercek altına alıyorlar ve şu saptamaları yapıyorlar: Basında sansür 20-30 yıl öncesine göre daha az ama otosansür daha yaygınlaştı. Otosansür de bazı haberleri veya olayları görmezlikten gelmeden değil, tüm gazetecilerin aynı şekilde düşünüp aynı refleksi vermelerinden kaynaklanıyor. Yani tüm gazetelerin yazı işlerini tek tip düşünen gazeteciler oluşturuyor. "Oysa" diyorlar, "Bir gazeteci meslektaşlarıyla ilgili değerlendirmesinde güven ve kuşku kriterlerini bir arada barındırmak zorunluluğunu duymalı."

"Bekçi köpeği" görevi
Sonra gazeteciliğin hiç unutulmaması gerektiğini vurguladıkları "Olmazsa olmaz" ilkelerini hatırlatıyorlar. En önemlilerini sayalım:
"Haber, bir kavgadır."
"Haberdeki gerçekler yorumlardan çok daha güçlüdür."
"Bilgi esastır ve somuttur. Çünkü kamusal bir şeyi ancak bilgi etkiler. Görüş ya da yorum ise sübjektif, göreceli ve soyuttur."

"Gazeteciler, gerçeğin bekçi köpeğidir. Gerçekler saptırılmak istendiğinde, o bekçi köpeği işleviyle kamuoyunu alarma geçirir."

Ve çerçeveyi böylece çizdikten sonra yanıtlarını veriyorlar: Evet, gazetecilere güvenilmeli.
Ama koşullu olarak: Onların her anlamda özgür olmaları veya özgürlüklerini korumaları için toplumsal baskı hiçbir zaman hafifletilmemeli. Zira, "Gazetecinin özgürlüğü, toplumun özgürlüğüdür."

Üç Fransız meslektaşımızın tespitleri ve önerileri Türkiye için de geçerli. Hatta fazlasıyla geçerli. Neden?

Çünkü, mesleğin ruhu olan "Objektiflik" Türk medyasında Batı'dakinden daha fazla örselendi.
Çünkü, mesleğin ana sermayesi olan "Gerçek" Türk medyasında Batı'dakinden daha fazla eridi.
Çünkü, mesleğin güvencesi olan özgürlük ve bağımsızlık, Türk medyasında Batı'dakinden daha fazla tartışılır duruma geldi.

"Özgürlük" ile gazetecilerin kafalarının özgürlüğünü, "Bağımsızlık" ile de gazetecilerin mesleği icra ederken "Etik" kuralları dışında hiçbir engelle karşılaşmamalarını, hiçbir engele takılmamalarını, daha önemlisi kendilerine hiçbir engel koymamalarını kastediyorum.
Ancak o zaman Anayasa'da sayılan üç erkin yetki alanlarına tecavüz etmeden kamusal görevimizi yerine getirebiliriz. Ancak o zaman "Dördüncü güç" sayılabiliriz.
Ve ancak o zaman toplumun özgürlüğünün "Bekçi köpeği" olabiliriz.
SABAH'ta işte bunları yapmaya çalışıyorum.
Ve "Bize güvenin" diyorum.
Sağlıklı ve mutlu bir hafta dileğimle...