Uzmanindan Uyari Açiklamasi 'Uyku Apnesi Kalp Krizine Neden Olabilir'
Medical Park Ankara Hastanesi Gögüs Hastaliklari Uzmani Dr. Sibel Meryem Alpar, uyku apnesinin kalp krizi riskini artirdigina dikkati çekerek, “Kalp krizi ve inme gibi hastaliklar için bagimsiz risk faktörü olan uyku apne sendromu mutlaka tedavi edilmelidir” dedi
Medical Park Ankara Hastanesi Gögüs Hastaliklari Uzmani Dr. Sibel Meryem Alpar, uyku apnesi konusunda bilgilendirmelerde bulundu.
Uyku apnesinin tanimini yapan ve bireye etkilerinden bahseden Uzm. Dr. Alpar, “Uyku apnesi, çogunlukla üst solunum hava yollarinin tikanmasi nedeniyle soluk alip vermenin güçlesmesi, uyku sirasinda solunumun tekrar tekrar durup basladigi önemli bir uyku bozuklugudur. Bu süreçte kanda oksijen seviyesi düser ve dokulara oksijen geçisi azalir. Oksijen yetersizligi hastanin uyanmasina neden olur ve oksijen düzeyi ancak hasta uyandiktan sonra normale döner. Kan oksijen düzeylerindeki bu inis-çikislar hastaligin karakteristik özelligidir. En çok gözlenen bu tabloya obstrüktif uyku apnesi sendromu denir. Diger apne türü de beynin solunumu düzgün kontrol edememesi olan merkezi apnedir. Uyku apnesi, üst solunum yolu kaslarinin gevsemesi, yumusak damagin veya büyümüs bademciklerin hava yolunun tikanmasi sonucu en az 10 saniye nefesin durmasi olarak kabul edilir. Bu tikaniklik birkaç saniyeden dakikalara kadar uzayabilir. Uyku apnesinin santral, obstrüktif (tikayici) ve mikst olmak üzere 3 tipi vardir” diye konustu.
Geceleri siddetli horlama, hastalar kendileri fark etmeseler bile esleri tarafindan mefes almada zorlanma, zaman zaman nefeslerin durmasi ve ani uyanislar, boyun bas ve enselerde terleme, gece tuvalete kalkma sikliginda artma, agiz kurulugu, sabahlari olan bas agrisi, reflü, konstrasyon azalmasi, gün içinde asiri uyku hali ve asiri sinirin uyku apnesi belirtileri arasinda oldugunu vurgulayan Alpar, belirtilerin göz ardi edilmemesi gerektigi uyarisini yapti.
“40-70 yas araliginda daha sik görülür”
Her yasta görülebilen uyku apnesinin, özellikle 40-70 yas araliginda daha sik olduguna deginen Alpar, “En önemli risk faktörü obezitedir. Erkeklerde daha fazla görülür. Burun bogaz çene yapisindaki bozukluklar, bazi endokrin bozukluklar (hipotiroidi, akromegali) ve genetik yatkinlik diger risk faktörleri arasindadir” dedi.
“Farkli hastaliklara yol açabilir”
Son yapilan arastirmalarin, horlama ve uyku apnesinin çok önemli birçok hastalikla iliskili oldugunu gösterdigini dile getiren Alpar, “Uyku apne sendromu, hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi ve obeziteye zemin hazirlar. Kalp krizi ve inme gibi hastaliklar için bagimsiz risk faktörü olan uyku apne sendromu mutlaka tedavi edilmelidir” seklinde konustu.
Uzm. Dr. Alpar, tedavi edilmeyen uyku apnesinin aritmi, kalp büyümesi, kalp krizi riskinin artmasi, yüksek tansiyon, inme, asiri yorgunluk ve gündüz uyku hali, trafik kazalari (direksiyonda uyku gelmesi), cinsel arzularin azalmasi (iktidarsizlik), kilo alma, uykuda terleme, sik sik idrara çikma, sinirlilik, depresyon ve uykuda ölüm gibi hastaliklara yol açtigini ifade etti.
“Tani konma süreci”
Tani konma sürecinden bahseden Uzm. Dr. Alpar, “Hekim tarafindan yapilan uyku apnesi testi, hastaligin saptanmasi ve tedavi açisindan çok önemlidir. Uyku laboratuvarinda hasta bir gece yatirilarak tetkik edilir. “Polisomnografi" denilen uyku apnesi testi gece boyunca beyin aktivitesinin ve solunumsal olaylarin kaydedildigi bir testtir. Bu testle birlikte elektroensefalografi (EEG), elektrokardiyografi (EKG), elektrookülografi (EOG), elektromiyografi (EMG), gögüs ve karin hareketi kaydi içeren solunum eforu, burun ve agiz dan hava akimi kaydi, oksijen satürasyonu, vücut pozisyonu gibi parametrelerin gece boyunca takibi yapilmaktadir. Yapilan uyku testi sonucunda gece uykudaki solunum bozukluk skorlari patolojik düzeyde olmasi ile hastaligin tanisi konulur. Hesaplanan anormal solunum olaylarinin kabul edilebilir degerin üstünde olan hastalara “Uyku Apne Sendromu” tanisi konur” dedi.
Tedavi seçenekleri
Tedavi yollarini anlatan Uzm. Dr. Alpar, “Uyku apnesi tedavisinde obzsitenin ile mücadelenin önemli rolü vardir. Üst solunum yollarindaki anaotomik darliklarin ve patolojilerin saptanmasi ve tedavisi için Kulak Burun Bogaz (KBB) muayenesi çok önemlidir. Eger KBB bölümünce cerrahi endikasyon saptanmazsa dünyada en yaygin kullanilan uyku apne tedavisi “Kesintisiz Pozitif Nazal Basinç (CPAP)” tedavisidir. Bu uyku apnesi cihazi, uykuda gece boyunca yüze sikica oturan silikon bir maskeyle çok hassas pozitif basinçli hava veren bu cihazlara ilk günler uyum zorlugu olabilir. Ancak ilerleyen günlerde dinlenmis ve kaliteli uykuya kavusan hastalar cihazi kolaylikla kullanirlar. Hastaya hangi cihazin ve basincin uygun oldugunu tespit etmek için ikinci bir gece uyku laboratuvarina yatisi gerekmektedir Bu tedavide ilaç kullanilmaz ve cerrahi islem yapilmaz. CPAP’in etkileri hemen ertesi gün görülür” ifadelerini kullandi.
Kaynak: İHA
Uyku apnesinin tanimini yapan ve bireye etkilerinden bahseden Uzm. Dr. Alpar, “Uyku apnesi, çogunlukla üst solunum hava yollarinin tikanmasi nedeniyle soluk alip vermenin güçlesmesi, uyku sirasinda solunumun tekrar tekrar durup basladigi önemli bir uyku bozuklugudur. Bu süreçte kanda oksijen seviyesi düser ve dokulara oksijen geçisi azalir. Oksijen yetersizligi hastanin uyanmasina neden olur ve oksijen düzeyi ancak hasta uyandiktan sonra normale döner. Kan oksijen düzeylerindeki bu inis-çikislar hastaligin karakteristik özelligidir. En çok gözlenen bu tabloya obstrüktif uyku apnesi sendromu denir. Diger apne türü de beynin solunumu düzgün kontrol edememesi olan merkezi apnedir. Uyku apnesi, üst solunum yolu kaslarinin gevsemesi, yumusak damagin veya büyümüs bademciklerin hava yolunun tikanmasi sonucu en az 10 saniye nefesin durmasi olarak kabul edilir. Bu tikaniklik birkaç saniyeden dakikalara kadar uzayabilir. Uyku apnesinin santral, obstrüktif (tikayici) ve mikst olmak üzere 3 tipi vardir” diye konustu.
Geceleri siddetli horlama, hastalar kendileri fark etmeseler bile esleri tarafindan mefes almada zorlanma, zaman zaman nefeslerin durmasi ve ani uyanislar, boyun bas ve enselerde terleme, gece tuvalete kalkma sikliginda artma, agiz kurulugu, sabahlari olan bas agrisi, reflü, konstrasyon azalmasi, gün içinde asiri uyku hali ve asiri sinirin uyku apnesi belirtileri arasinda oldugunu vurgulayan Alpar, belirtilerin göz ardi edilmemesi gerektigi uyarisini yapti.
“40-70 yas araliginda daha sik görülür”
Her yasta görülebilen uyku apnesinin, özellikle 40-70 yas araliginda daha sik olduguna deginen Alpar, “En önemli risk faktörü obezitedir. Erkeklerde daha fazla görülür. Burun bogaz çene yapisindaki bozukluklar, bazi endokrin bozukluklar (hipotiroidi, akromegali) ve genetik yatkinlik diger risk faktörleri arasindadir” dedi.
“Farkli hastaliklara yol açabilir”
Son yapilan arastirmalarin, horlama ve uyku apnesinin çok önemli birçok hastalikla iliskili oldugunu gösterdigini dile getiren Alpar, “Uyku apne sendromu, hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi ve obeziteye zemin hazirlar. Kalp krizi ve inme gibi hastaliklar için bagimsiz risk faktörü olan uyku apne sendromu mutlaka tedavi edilmelidir” seklinde konustu.
Uzm. Dr. Alpar, tedavi edilmeyen uyku apnesinin aritmi, kalp büyümesi, kalp krizi riskinin artmasi, yüksek tansiyon, inme, asiri yorgunluk ve gündüz uyku hali, trafik kazalari (direksiyonda uyku gelmesi), cinsel arzularin azalmasi (iktidarsizlik), kilo alma, uykuda terleme, sik sik idrara çikma, sinirlilik, depresyon ve uykuda ölüm gibi hastaliklara yol açtigini ifade etti.
“Tani konma süreci”
Tani konma sürecinden bahseden Uzm. Dr. Alpar, “Hekim tarafindan yapilan uyku apnesi testi, hastaligin saptanmasi ve tedavi açisindan çok önemlidir. Uyku laboratuvarinda hasta bir gece yatirilarak tetkik edilir. “Polisomnografi" denilen uyku apnesi testi gece boyunca beyin aktivitesinin ve solunumsal olaylarin kaydedildigi bir testtir. Bu testle birlikte elektroensefalografi (EEG), elektrokardiyografi (EKG), elektrookülografi (EOG), elektromiyografi (EMG), gögüs ve karin hareketi kaydi içeren solunum eforu, burun ve agiz dan hava akimi kaydi, oksijen satürasyonu, vücut pozisyonu gibi parametrelerin gece boyunca takibi yapilmaktadir. Yapilan uyku testi sonucunda gece uykudaki solunum bozukluk skorlari patolojik düzeyde olmasi ile hastaligin tanisi konulur. Hesaplanan anormal solunum olaylarinin kabul edilebilir degerin üstünde olan hastalara “Uyku Apne Sendromu” tanisi konur” dedi.
Tedavi seçenekleri
Tedavi yollarini anlatan Uzm. Dr. Alpar, “Uyku apnesi tedavisinde obzsitenin ile mücadelenin önemli rolü vardir. Üst solunum yollarindaki anaotomik darliklarin ve patolojilerin saptanmasi ve tedavisi için Kulak Burun Bogaz (KBB) muayenesi çok önemlidir. Eger KBB bölümünce cerrahi endikasyon saptanmazsa dünyada en yaygin kullanilan uyku apne tedavisi “Kesintisiz Pozitif Nazal Basinç (CPAP)” tedavisidir. Bu uyku apnesi cihazi, uykuda gece boyunca yüze sikica oturan silikon bir maskeyle çok hassas pozitif basinçli hava veren bu cihazlara ilk günler uyum zorlugu olabilir. Ancak ilerleyen günlerde dinlenmis ve kaliteli uykuya kavusan hastalar cihazi kolaylikla kullanirlar. Hastaya hangi cihazin ve basincin uygun oldugunu tespit etmek için ikinci bir gece uyku laboratuvarina yatisi gerekmektedir Bu tedavide ilaç kullanilmaz ve cerrahi islem yapilmaz. CPAP’in etkileri hemen ertesi gün görülür” ifadelerini kullandi.