Bitlis'te 556 Yillik Mescit Tespit Edildi
Bitlis’in Güroymak ilçesine bagli Gölbasi beldesinde Diyâdinî Hâkimleri Dönemine ait 556 yillik mescit tespit edildi.

“Tarihi bir hazine ortaya çikti”
Tespit edilen mescit kitabesinin bölge ile ilgili su ana kadar elde edilen en önemli delil olduguna dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Demirtas, arastirma neticesinde adeta tarihi bir hazinenin ortaya çiktigini ifade etti.
Desifresi yapilan kitabenin, mescidin kimin tarafindan hangi tarihte yapildigi ile ilgili bir takim bilgiler içerdigini kaydeden Demirtas, “Doç. Dr. Vural Genç hocamizla birlikte bugün üzerinde bir çalisma yaparak bu kitabeyi okumus olduk. Bu bir mescit kitabesidir. Kitabeye göre mescit, Abdurrahman Kavalisî’nin oglu Süleyman Aga tarafindan insa edilmis. Kavalisî, Rojkî Asiretler Konfederasyonunun en önemli kollarindan bir tanesidir. Kitabede mescidin insa tarihinin Hicri 870, Miladi 1465-1466 oldugu görülüyor. Abdurrahman Kavalisî Rojkî, Bitlis ve Serefhanlar tarihinde çok önemli bir figürdür. Bahse konu mescit bulundugumuz alanda, yani Iron yerlesiminde bulunuyor ve gördügünüz üzere harap haldedir. Bunun yani sira mescidin burada insa edilmis olmasi, Iron’un herhangi köy yerlesiminden öte 15. yüzyilda önemli merkezî bir vasfa sahip oldugunu göstermektedir. Bu yapi muhtemelen zaviyeden mescide dönüstürülmüstür. Zira içinde türbe ve mezar da yer almaktadir. Tahminen, Abdurrahman Kavalisî vefat ettikten sonra oglu tarafindan kendisine bir türbe yapilarak içine defnedildi ve daha sonra bu mekân, mescit insa edilerek büyütüldü. Bu kitabe günümüze kadar kalmis çok degerli bir hazinedir. Bunun muhakkak korunmasi gerekir. Çünkü korunamadigi zaman buranin tarihiyle ilgili en önemli delil ortadan kalkmis olacak. Bu kitabenin bölgemiz, sehrimiz ve biz tarihçiler açisindan çok büyük bir önemi var. Bugün ilk defa bu kitabeyi okumus ve tarihini tespit etmis olduk. Kitabe ayni zamanda bu mescidin tarihini de gösteriyor. Burada mescidin 556 yil önce insa edildigini anlamis oluyoruz. Dolayisiyla bu kitabe yapinin kimligidir. Bir bakima yörenin tarihinin bir kesiti de kitabe sayesinde ortaya çikmis oluyor. Bu açidan mescidin restorasyonu kadar kitabesinin korunmasi da önem arz ediyor. Yetkili kurumlarin bundan haberdar olmasiyla burayi korumaya alacaklarina inaniyorum. Sunu özellikle ifade etmek istiyorum ki; bu kitabe bu bölge ile ilgili su ana kadar elde ettigimiz en önemli tarihî veridir. Çünkü yerlesimin süreklik arz ettigi buradan kolaylikla anlasilabilir” dedi.
Rojkîler, Kavalisî ve Bilbasî
Dönemin Kürt Asiretleri Konfederasyonu Rojkî ve iki büyük kolu olan Kavalisî ve Bilbasî asiretleriyle ilgili de bilgi veren Prof. Dr. Demirtas, “Onlardan kisaca bahsetmek gerekir. Buna göre Rojkî, Mutki bölgesinde kurulan Kürt Asiretler Konfederasyonunun ismidir. Iki tane büyük kolu vardir, biri Bilbasî digeri ise Kavalisî’dir. 1502’de Serefhan Bitlis’e geldiginde Bilbasî kolu onu destekliyor. Kavalisî ise Ibrahim’i destekliyor. Ibrahim küçük yasta bir çocuktur, daha sonra Serefhan 1502’de tahta geçip hâkimiyeti ele geçirdikten sonra Kavalisî’nin de Bilbasî gibi onu destekledigine sahit oluyoruz. Ta ki 1533’te Serefhan öldürülünceye kadar. Serefhanlar Bitlis’in tarihinde, bölgenin tarihinde çok önemli bir yere sahiptirler ve 600 yili askin bir süre bölgeyi idare etmislerdir. Dönem dönem kendi içinde kismen bagimsiz, dönem dönem Iran’a bagli olmuslardir. 1514’te Idris-i Bitlis’inin Çaldiran Savasi sonrasi dönemdeki faaliyetleri ve bu bölgenin Osmanli Devleti’ne adim adim iltihaki sürecine kadar bu durum devam etmistir. Sonrasi zaten malum, onlari Osmanli Devleti ile birlikte anmak gerekiyor. O süreçten sonra yani 16. yüzyilin basindan itibaren bu bölgenin her açidan bir degisime ugradigi ve Osmanli etkisinin arttigi, Iran etkisinin zayifladigi görülüyor. Bu süreçte Rojkî kökenli Serefhanlar çok önemli bir fonksiyon icra ediyorlar. Bitlis o dönemin en önemli sehirleri arasinda yer aliyor, merkez görevi görüyor. Serefhanlarin baskentidir. Dolayisiyla Osmanli Devleti için de çok önemlidir” seklinde konustu.
“Mezarliklarda, mescitlerde, medreselerde, kiliselerde define yoktur”
Define avcilarina da seslenen Demirtas, söyle konustu:
“Daha öncesinde defalarca söyledik ama bir kez daha ifade etmekte fayda var. Mezarliklarda, mescitlerde, medreselerde, kiliselerde define aramanin mantikli hiçbir tarafi yoktur. Buralarda define olma ihtimali bulunmuyor. Tarihte mezarlikta, mescitte ya da kilisede define bulan bir kisi örnegi mevcut degildir. Böyle bir sey yok”.
“Belde sakinleri sevinçle karsiladi”
Beldede uzun yillardir yapilan tahribatlarla gündeme gelen tarihi mescidin bu kez önemli tarihiyle gündeme gelmesi belde sakinlerini de heyecanlandirdi. Belde sakinlerinden Dr. Mahir Okay, yillarca tahrip edilen tarihi mescidin yapilan arastirma ile gerçek tarihinin kesfedilmesinin belde ve bölge için önemine vurgu yaparak, katkilarindan dolayi Prof. Dr. Mehmet Demirtas ve Doç. Dr. Vural Genç’e tesekkürlerini iletti.
