Ikinci Berlin Konferansi Libya'da Seçimlerin Güvenligi Için Somut Ve Baglayici Sonuçlar Ortaya Koyamadi

Libya çalismalari uzmani Nebahat Tanriverdi Yasar: 'Bir centilmenler anlasmasi olarak kalan Berlin Konferansi'na atfedilen basari, kirilgan ateskesin kosullarini, kirilganliklarini ve barisin insasinda uluslararasi topluma düsen sorumluluklarin tespitini zorlastiriyor' Libyali siyasi analist Ahmed Sewehli: '(Libya'da) Seçimlerle ilgili Berlin Konferansi'na katilan ülkelerin bazilari, kendi ülkelerinde seçime izin vermeyen diktatörlükler'.

MÜCAHIT AYDEMIR - Uzmanlar, Birlesmis Milletler (BM) ve Almanya himayesinde düzenlenen Libya konulu Ikinci Berlin Konferansi'nin ülkede barisin tesisi için gerekli somut ve baglayici sonuçlar ortaya koymadigi degerlendirmesinde bulundu.

Almanya'nin baskenti Berlin'de 23 Haziran'da toplanan konferansin ana gündem maddelerini Libya'daki 24 Aralik seçimleri ve yabanci askeri müdahaleler olusturdu.

Konferansin ardindan açiklanan 58 maddelik sonuç bildirgesinde, "seçimlerin öngörülen sekilde yapilmasi ve Libya'daki yabanci güçler ve parali askerlerin ülkeden ayrilmasi gerektigine" yer verildi.

Ev sahibi Almanya'nin Disisleri Bakani Heiko Maas, konferans kapsamindaki basin toplantisinda, Ocak 2020'de düzenlenen ilk konferanstan sonra birçok seyin basarildigina, bu sürede geçis hükümetinin kurulduguna, ülkede belirli açilardan durumun iyilestigine, ateskesin saglandigina ve petrol ablukasinin kaldirildigina isaret etti.

Konferansa ve sonuçlarina iliskin AA muhabirine degerlendirmelerde bulunan Berlin merkezli düsünce kurulusu Bilim ve Siyaset Vakfi (SWP) Uygulamali Türkiye Arastirmalari Çalismalari (CATS) Programinda misafir arastirmaci Nebahat Tanriverdi Yasar ise, "Libya'daki ilerlemeyi Ocak 2020'deki ilk Berlin Konferansi'na baglamanin ve bunu bir diplomasi zaferi olarak sunmanin yanlis oldugu" görüsünü paylasti.

Libya'da iç savasa müdahil devletler konferansin sonuç bildirgesine bagliliklarini açiklasalar da caydiricilik üzerinden güç dengesinin olustugu Haziran 2020'ye kadar savasin devam ettigine isaret eden Yasar, "Bir centilmenler anlasmasi olarak kalan Berlin Konferansi'na atfedilen bu basari, devam eden kirilgan ateskesin kosullarini, kirilganliklarini ve dolayisiyla barisin insasinda uluslararasi topluma düsen sorumluluklarin tespitini zorlastiriyor." dedi.

- Berlin Konferansi, somut sonuçlarin ortaya çikmasini garanti edecek baglayiciliktan yoksun

Libya çalismalari alaninda uzman Yasar, Ikinci Berlin Konferansi'nin sonuçlarinda, seçimlerin gerçeklestirilmesini garanti edecek somut sonuçlara iliskin hala cevapsiz kalan sorular oldugunu ifade etti.

Yasar, görüslerini söyle açikladi:

"Somut sonuçlarin ortaya çikmasini garanti edecek baglayicilik, ilk Berlin Konferansi'ndan itibaren devam eden en büyük eksik. Konferansin ön plana çikan iki temel somut hedefi bulunuyor. Bunlardan ilki seçimlerin gerçeklestirilmesi. Iç savasin basladigi 2016'dan itibaren dis destegin ön plana çiktigi siyasi mesruiyetin yeniden Libya toplumuna dayanmasini mümkün kilacak seçimlerin gerçeklestirilmesi istikrar ve barisin insasinda önemli bir ilerleme olacaktir.

Ancak tarafsiz güvenlik güçlerinin yoklugunda seçim güvenliginin nasil saglanacagi ve seçim sonuçlarinin taraflar arasinda kabul edilip edilmeyecegi sorusu hala cevapsiz. Özellikle ikinci husus seçimlerin kendisinin, savasan taraflarin birbirini Libya siyasetinde bertaraf etme aracina dönüsebilecegi ihtimalini de beraberinde getirdigi için çatisma riskine karsi daha hazirlikli olunmasini gerektirmekte."

- Rusya ve BAE'nin yabanci parali askerlerle iliskisi

Konferansin ikinci somut hedefinin ise dis müdahalenin sona erdirilmesi olduguna isaret eden Yasar, yabanci güçlerin ve parali askerlerin çekilmesinin bunun en önemli asamasi olarak görüldügünü aktardi.

Libya'nin dogusundaki gayrimesru güçlerin lideri Halife Hafter saflarinda Rus Wagner Grubu, Sudanli "Cancavid" milisleri, Suriyeli ve Çadli savasçilar gibi Rusya ve Birlesik Arap Emirlikleri (BAE) tarafindan desteklenen binlerce parali asker bulunurken, konferansa katilan bu ülkelerin rolünü degerlendiren Yasar, suna dikkati çekti:

"Bu baslikta birinci mesele, Rusya, BAE gibi devletlerin Libya'daki yabanci savasçilar ile iliskilerini resmi olarak kabul etmemesi. Ve varliklarini resmi olarak kabul etmeyen bu aktörlerin çekilme konusunda pozitif bir rol oynamasini bekliyoruz."

- Türkiye, Libya'daki varligini mesruiyet ve hukuksal sorumluluga dayandiriyor

Öte yandan Türkiye'nin, konferansin sonuç bildirgesindeki "yabanci güçler ve parali askerlerin çikmasina" isaret eden maddeye serh koymasini da degerlendiren Yasar, Türkiye'nin bu itirazini iki nedene bagladi:

Yasar, "Türkiye’nin (serh koymasi) iki temel noktada itiraz sahibi olmasiyla alakali. Birincisi Libya'da güvenlik güçlerinin egitimi için bulunan askerler gibi 'düzenli güçler' ile parali askerlerin ayni sekilde degerlendirilemeyecegi, ikincisi ise Türkiye’nin askeri varliginin iki egemen devlet arasinda imzalanan güvenlik is birligi anlasmasina dayanmasi nedeniyle hukuki dayanaga sahip olmasi." ifadelerini kullandi.

Libya uzmani Yasar, söyle devam etti:

"Mesruiyet ve hukuksal sorumluluga dayanan bu itiraza ragmen Berlin Konferansi sonuç bildirgesinde ayri bir baslikta degerlendirilmedigi de düsünüldügünde, Türkiye’nin Libya’daki askeri varligina ve faaliyetlerine son vermesinin istendigini ve bu nedenle de önümüzdeki dönemde de bu konunun gündemde kalmaya devam edecegini görüyoruz."

- Konferanstan çikan sonuçlar tamamen teorik

Libyali siyasi analist Ahmed Sewehli de konferanstan çikan sonuçlarin, 24 Aralik'ta yapilmasina karar verilen seçimlerin öngörüldügü sekilde gerçeklestirilmesi için "tamamen teorik" oldugunu kaydetti.

Sonuç bildirgesindeki maddelere güvenmenin çok zor oldugunu çünkü katilimcilarin deginmedigi birçok sey barindirdigina isaret eden Sewehli, bu noktalari söyle açikladi:

"Seçimlerin yapilmasi, sözde uluslararasi toplumun en yeni hedefi. Ancak bundan önce, örnegin, hesap verebilirlik konusu vardi. Hala savas suçlarinin failleri ve uluslararasi insan haklari hukukuna göre savas suçlari isleyenlerin sorumlu tutulmasindan bahsediyorlar. Ama konferansta kimse bu konuda bir sey yapmadi. Bu yüzden hiçbir ülke, basta Hafter olmak üzere Libya'yi bombalayanlardan hesap sormak niyetinde degil. Kinama dahi çikmadi. Bu yüzden, hesap verebilirlik konusunda hiçbir sey yapmayanlarin seçimler için bir seyler yapmak istediklerine nasil inanabiliriz?"

Konferansa katilan uluslararasi aktörlerin rolünü degerlendiren Sewehli, "(Libya'da) Seçimlerle ilgili Berlin Konferansi'na katilan ülkelerin bazilari, kendi ülkelerinde seçime izin vermeyen diktatörlükler. Örnegin Misir'daki Sisi gibi." diye konustu.

Libyali analist, söyle devam etti:

"BAE, Misir ve Fransa'nin Libya halki için en iyisini yapmaya çalismak için Berlin'de olduguna inanmiyorum. Bunu neden yapsinlar? Ocak 2020'deki ilk konferansin hedefi savasi durdurmakti ama durdurmadi. Savas geçen yil mayisa kadar devam etti. Savasi durduran bu konferans degil, resmi anlasmaya dayali olarak yapilan Türk müdahalesiydi. Eger Türkiye'nin müdahalesi olmasaydi Ikinci Berlin Konferansi da gerçeklesemezdi."

Libya'da askeri varlik gösteren yabanci aktörlerin pozisyonunu degerlendiren Sewehli, Türkiye'nin, Libya'da resmi olarak askeri varligi bulunan tek ülke oldugunu vurguladi.

Diger ülkelerin ise Libya'da güçleri oldugunu kabul etmedigini aktaran Sewehli, "Oysa Rus kontrolündeki Wagner parali askerlerinin Libya'da genis bölgeleri ve sehirleri isgal ettiklerini görüyoruz. Sirte ve çevresindeki petrol tesisleri ve limanlar onlarin isgali altinda. BAE'nin de ülkenin dogusunda bir üssü var." dedi.

Sewehli, bu aktörlerin Libya'daki varliklarini inkar etmesi nedeniyle Berlin Konferansi'nin temelde Türkiye'den Libya'yi terk etmesini istedigini aktararak, sunlari ekledi:

"Bu utanç verici bir durum ve bu yüzden Berlin'i hiç ciddiye almiyorum. Bu konferans Libya'daki güçlerin kim oldugunu belirleyemiyorsa, onlardan ayrilmalarini nasil isteyebilir?

Açikçasi, Avrupa ve Bati ne yapmak istediklerini bilmiyor. Rusya'nin mi yoksa Türkiye'nin çikmasini mi istiyorlar? Biz yabanci ülkeler tarafindan tekrar tekrar bombalanmak istemiyoruz. Libya'ya gelip Libya'yi bombalamayan, ancak Libya'yi fiilen savunan tek ülke Türkiye oldu."

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Almanya Disisleri Bakani Heiko Maas'in daveti üzerine toplanan Libya konulu Ikinci Berlin Konferansi'na Libya'dan Basbakan Abdulhamid Dibeybe ve Disisleri Bakani Necla el-Mengus'un yani sira Türkiye, ABD, Rusya, Isviçre, Tunus, Fransa, Italya, Birlesik Arap Emirlikleri, Misir, Ingiltere, Hollanda, Cezayir, Çin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Avrupa Birligi, Afrika Birligi ve Arap Birliginden disisleri bakanlari ve üst düzey temsilciler katildi.
Kaynak: AA