Karagöz Ve Hacivat'ı Dünya'ya Tanıtmak İçin 18 Yıldır Gölgeleri Renklendiriyor
Kocaeli’de 8 yaşında başladığı Karagöz ve Hacivat sanatında kendisini geliştiren Taner Mücahit İnan (26), 18 yıldır gölgeleri renklendiriyor. Türkiye’nin her yerinde gösteri yapan İnan, Osmanlı yadigarı gölge oyunu Karagöz ve Hacivat’ı dünyaya tanıtmak istiyor.
Kocaeli’nin İzmit ilçesinde bilgisayar tamirciliği yapan 26 yaşındaki Taner Mücahit İnan, 8 yaşında okul kitaplarında gördüğü motiflerle Karagöz sanatına olan ilgisi başladı.
Kitaplardaki motifleri keserek kendini geliştirmeye başlayan İnan, bugüne kadar yoğun uğraşlar vererek, Karagöz sanatını icra etmekte büyük başarılar elde etti. Yaklaşık 12 saat süren emek ile tek bir kuklayı hazırlayan İnan, perdeye yansıttığı Osmanlı yadigarı gölgeler ile hem çocukları eğlendiriyor hem de kültürel mirası gelecek kuşaklara taşıyor
"Okul kitaplarında gördüm"
Karagöz sanatına ilgisinin çok küçük yaşlarda başlayan Taner Mücahit İnan, yıllar boyunca çaba gösterdiğini ifade ederek, "Bu işe 8 yaşında başladım. Okul kitaplarında gördüğüm sanatı bugüne kadar geliştirmek için çaba gösterdim ve gelecek nesillere aktarmayı hedefliyorum. İlk olarak o kitaplarımdaki figürleri keserek başladım, arkadaşlarımı oynattım. Okuldaki öğretmenlerim dersi bırakıp Karagöz, Hacivat oynatmaya davet edince işin rengi değişti ve bende bu sanatı nasıl geliştirebileceğimi düşündüm. Yıllarca süren çabaların ardından artık ben de Karagöz sanatını geliştirmeye, gelecek nesillere aktarmaya başladım" dedi.
"Türkiye’nin birçok ilinde yüzlerce gösteri yaptım"
Ülke genelindeki bir çok ilde gösteri yaptığını ancak Kocaeli’de yeterince fark edilmediğini belirten İnan, "Kocaeli’de Karagöz sanatıyla sadece ben uğraşıyorum, Türkiye’nin her yerinde Karagöz sanatıyla ilgili etkinlikler düzenliyorum ama Kocaeli’de çok fazla Karagöz etkinliği henüz düzenlemiş değilim. Aslında sanata ağırlık veren bir iliz ama daha sanırım yaşadığım ilde fark edilme aşamasına gelmedim" diye konuştu.
"Başlı başına bir konsept"
Motif ve kuklaların yapım aşaması ve sahneleme hakkında bilgiler veren İnan, şu ifadeleri kullandı:
"Karagöz sanatı sadece Karagöz ve Hacivat’tan ibaret değil. Yüzlerce motif ve karakterler var. Özellikle Osmanlı’nın izlerini taşıyan o dönemdeki insanların giydiği kıyafetler, konuşma üsluplarını günümüze kadar getirmiş bir sanattan bahsediyoruz. Bu sanatı yaparken sadece gösteri ve sahneleme yapmıyoruz, Karagöz tasvirleri dediğimiz kuklaları önce derilerden çiziyoruz, işliyoruz ve daha sonra kukla haline getiriyoruz. Sonra bir oyun yazıp o kuklaları sahneliyoruz. Yani başlı başına bir konsept. Bir kuklanın yapımı 12 saat sürüyor. Bir oyun için hazırlanacak kuklalar yaklaşık bir hafta sürüyor. Bu işi sadece gelir kapısı olarak görmüyorum. Sevdiğim için bu işi yapıyorum. İnsanlar çok ilgiyle karşılıyorlar. Burası bilgisayar tamiri yapılan bir iş yeri ama insanlar girince Karagöz figürleri ile karşılaşıyor aslında merak edip soruyorlar. Tabi enteresan tepkiler de alıyorum. Çok mutluyum, sevmeden kimse bu işle uğraşamaz. Karagöz maliyetli bir iş sadece Karagöz’den bir gelir beklemiyorum. İş yerim var, Karagöz’ü hobi olarak yapıyorum. Tanıtmayı amaçlıyorum. Maliyetli bir iş olmasına rağmen ben bu sanatı sevdiğim için yapıyorum"
"Bakanlığa oyunumu verdim"
Karagöz sanatının önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden İnan, "Bundan birkaç yıl öncesine kadar Karagöz çok duyulmamış bir sanattı. Ama son yıllarda Karagöz’le ilgili devlet ve vakıfların teşvikleri, Karagöz sanatına olan ilgiyi arttırdı, o yüzden çok mutluyum. Ben ilk defa Delidumrul destanını, Karagöz oyunu haline getirdim ve Kültür Bakanlığı bu oyunu 5 yıllığına benden aldı. Şu anda Kültür Bakanlığı Dijital Kütüphanesinde yayınlanıyor. İl Kültür Müdürlüğüne bu yıl Kütüphanecilik Haftasında Karagöz Kütüphaneci oyunumu verdim. Ayrıca bu yaptığım kuklalardan 3 adet eserim şu anda Yapı Kredi müzesinde sergileniyor. Karagöz’ün 2017 de 500’üncü yılını kutladık, aslında yüzyıllardır süren kültürümüzü taşıyan bir sanat. Bu bağlamda bu sanatımıza sahip çıkmamamız gerekiyor. Karagöz Osmanlı’nın sinemasıydı. O dönemde insanların, radyo ve televizyon olmadığı dönemlerinde haberleri aldığı bir gösteri aracıydı. Ve biz Osmanlı Sinemasını dünyaya tanıtmak istiyoruz. Nihai hedefimiz bu" diye konuştu.
"Dünyaya tanıtmak istiyorum"
Çocukları güldürmekten çok keyif aldığını, ancak bu sanatın sadece çocuklara özgü olmadığını belirten İnan, sözlerini şöyle noktaladı:
"Karagöz maalesef sadece Ramazan’la sınırlandırılıyor. Ülkemizde daha da üzücü olan şey, Karagöz’ün açılışlarda, AVM’lerde yani bir takım animasyon aracı olarak kullanılması pek doğru değil. Bunu pek desteklemiyoruz. Aslına uygun olarak sahnelendiği yerler özellikle Ramazan olarak karşıma çıkıyor. Ben şimdiye kadar hiçbir Ramazan’da boş kalmamıştım. Her Ramazan ayı boyunca gösteriler yapıyordum. Sadece pandemiden dolayı geçen Ramazan ayında gösteri yapamadım. Bu yıl yine İstanbul Sarıyer Belediyesinde bir ay boyunca Ramazan etkinliklerimiz olacak. Çocukları eğlendirmek tabi ki de çok güzel bir duygu. Ama şu benliğimizi kaybetmemiz gerekiyor. Türk Kültürü olarak, Karagöz sadece çocuk oyunu değildir. Karagöz Osmanlı’nın sinemasıdır, yetişkinlerin de keyif alabileceği, kendinden bir şey görebileceği bir halk oyunudur. Bunu taşıyabilirsek gelecek nesillere aktarabiliriz. Çocuk eğlencesi olarak görmeye devam edersek Karagöz sanatını da elimizden yitirebiliriz. Ben 500 yıllık sanatımızı, Osmanlı’nın sinemasını dünyaya tanıtmak istiyorum. Yurtdışındaki gösterilerde tanıtmak istiyorum"
Kaynak: İHA
Kitaplardaki motifleri keserek kendini geliştirmeye başlayan İnan, bugüne kadar yoğun uğraşlar vererek, Karagöz sanatını icra etmekte büyük başarılar elde etti. Yaklaşık 12 saat süren emek ile tek bir kuklayı hazırlayan İnan, perdeye yansıttığı Osmanlı yadigarı gölgeler ile hem çocukları eğlendiriyor hem de kültürel mirası gelecek kuşaklara taşıyor
"Okul kitaplarında gördüm"
Karagöz sanatına ilgisinin çok küçük yaşlarda başlayan Taner Mücahit İnan, yıllar boyunca çaba gösterdiğini ifade ederek, "Bu işe 8 yaşında başladım. Okul kitaplarında gördüğüm sanatı bugüne kadar geliştirmek için çaba gösterdim ve gelecek nesillere aktarmayı hedefliyorum. İlk olarak o kitaplarımdaki figürleri keserek başladım, arkadaşlarımı oynattım. Okuldaki öğretmenlerim dersi bırakıp Karagöz, Hacivat oynatmaya davet edince işin rengi değişti ve bende bu sanatı nasıl geliştirebileceğimi düşündüm. Yıllarca süren çabaların ardından artık ben de Karagöz sanatını geliştirmeye, gelecek nesillere aktarmaya başladım" dedi.
"Türkiye’nin birçok ilinde yüzlerce gösteri yaptım"
Ülke genelindeki bir çok ilde gösteri yaptığını ancak Kocaeli’de yeterince fark edilmediğini belirten İnan, "Kocaeli’de Karagöz sanatıyla sadece ben uğraşıyorum, Türkiye’nin her yerinde Karagöz sanatıyla ilgili etkinlikler düzenliyorum ama Kocaeli’de çok fazla Karagöz etkinliği henüz düzenlemiş değilim. Aslında sanata ağırlık veren bir iliz ama daha sanırım yaşadığım ilde fark edilme aşamasına gelmedim" diye konuştu.
"Başlı başına bir konsept"
Motif ve kuklaların yapım aşaması ve sahneleme hakkında bilgiler veren İnan, şu ifadeleri kullandı:
"Karagöz sanatı sadece Karagöz ve Hacivat’tan ibaret değil. Yüzlerce motif ve karakterler var. Özellikle Osmanlı’nın izlerini taşıyan o dönemdeki insanların giydiği kıyafetler, konuşma üsluplarını günümüze kadar getirmiş bir sanattan bahsediyoruz. Bu sanatı yaparken sadece gösteri ve sahneleme yapmıyoruz, Karagöz tasvirleri dediğimiz kuklaları önce derilerden çiziyoruz, işliyoruz ve daha sonra kukla haline getiriyoruz. Sonra bir oyun yazıp o kuklaları sahneliyoruz. Yani başlı başına bir konsept. Bir kuklanın yapımı 12 saat sürüyor. Bir oyun için hazırlanacak kuklalar yaklaşık bir hafta sürüyor. Bu işi sadece gelir kapısı olarak görmüyorum. Sevdiğim için bu işi yapıyorum. İnsanlar çok ilgiyle karşılıyorlar. Burası bilgisayar tamiri yapılan bir iş yeri ama insanlar girince Karagöz figürleri ile karşılaşıyor aslında merak edip soruyorlar. Tabi enteresan tepkiler de alıyorum. Çok mutluyum, sevmeden kimse bu işle uğraşamaz. Karagöz maliyetli bir iş sadece Karagöz’den bir gelir beklemiyorum. İş yerim var, Karagöz’ü hobi olarak yapıyorum. Tanıtmayı amaçlıyorum. Maliyetli bir iş olmasına rağmen ben bu sanatı sevdiğim için yapıyorum"
"Bakanlığa oyunumu verdim"
Karagöz sanatının önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden İnan, "Bundan birkaç yıl öncesine kadar Karagöz çok duyulmamış bir sanattı. Ama son yıllarda Karagöz’le ilgili devlet ve vakıfların teşvikleri, Karagöz sanatına olan ilgiyi arttırdı, o yüzden çok mutluyum. Ben ilk defa Delidumrul destanını, Karagöz oyunu haline getirdim ve Kültür Bakanlığı bu oyunu 5 yıllığına benden aldı. Şu anda Kültür Bakanlığı Dijital Kütüphanesinde yayınlanıyor. İl Kültür Müdürlüğüne bu yıl Kütüphanecilik Haftasında Karagöz Kütüphaneci oyunumu verdim. Ayrıca bu yaptığım kuklalardan 3 adet eserim şu anda Yapı Kredi müzesinde sergileniyor. Karagöz’ün 2017 de 500’üncü yılını kutladık, aslında yüzyıllardır süren kültürümüzü taşıyan bir sanat. Bu bağlamda bu sanatımıza sahip çıkmamamız gerekiyor. Karagöz Osmanlı’nın sinemasıydı. O dönemde insanların, radyo ve televizyon olmadığı dönemlerinde haberleri aldığı bir gösteri aracıydı. Ve biz Osmanlı Sinemasını dünyaya tanıtmak istiyoruz. Nihai hedefimiz bu" diye konuştu.
"Dünyaya tanıtmak istiyorum"
Çocukları güldürmekten çok keyif aldığını, ancak bu sanatın sadece çocuklara özgü olmadığını belirten İnan, sözlerini şöyle noktaladı:
"Karagöz maalesef sadece Ramazan’la sınırlandırılıyor. Ülkemizde daha da üzücü olan şey, Karagöz’ün açılışlarda, AVM’lerde yani bir takım animasyon aracı olarak kullanılması pek doğru değil. Bunu pek desteklemiyoruz. Aslına uygun olarak sahnelendiği yerler özellikle Ramazan olarak karşıma çıkıyor. Ben şimdiye kadar hiçbir Ramazan’da boş kalmamıştım. Her Ramazan ayı boyunca gösteriler yapıyordum. Sadece pandemiden dolayı geçen Ramazan ayında gösteri yapamadım. Bu yıl yine İstanbul Sarıyer Belediyesinde bir ay boyunca Ramazan etkinliklerimiz olacak. Çocukları eğlendirmek tabi ki de çok güzel bir duygu. Ama şu benliğimizi kaybetmemiz gerekiyor. Türk Kültürü olarak, Karagöz sadece çocuk oyunu değildir. Karagöz Osmanlı’nın sinemasıdır, yetişkinlerin de keyif alabileceği, kendinden bir şey görebileceği bir halk oyunudur. Bunu taşıyabilirsek gelecek nesillere aktarabiliriz. Çocuk eğlencesi olarak görmeye devam edersek Karagöz sanatını da elimizden yitirebiliriz. Ben 500 yıllık sanatımızı, Osmanlı’nın sinemasını dünyaya tanıtmak istiyorum. Yurtdışındaki gösterilerde tanıtmak istiyorum"