Çocuğunuzda bu belirtiler varsa dikkat!
Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Onur Noyan, ergenlik döneminde ailelerin çocuklarını çok iyi gözlemlemesi gerektiğini belirterek önemli uyarılarda bulundu.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Onur Noyan, ergenlik döneminde görülen alkol, sigara ve madde bağımlılığına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Ergenlik sürecinin gençler için riskli bir dönem olduğunu belirten Noyan, 'Kişinin mantıklı karar vermesini, kendini frenlemesini sağlayan beynin ön kısmı 20'li yaşlardan sonra olgunlaşmaktadır. Ergenlik dönemine, kişi sürekli hareket ve arayış halindedir, bir şeyler yapar, tatmin olamaz, durduramaz kendisini. Çünkü mantıksal karar vermemizi sağlayan, “kaptan köşkü” olarak adlandırılan beynin ön tarafı tam gelişmemiştir. Beynin fren mekanizmaları tam çalışmamaktadır. Ergenlik, riskli davranışlara çok açık olunan, hormonal düzensizliklerin ön planda olduğu biyolojik bir dönemdir' dedi.
BAĞIMLILIK NASIL BAŞLIYOR!
Bağımlılığın temelinde kişinin kendini kontrol edememesinin yattığını aktaran Noyan, ergenlik döneminde bireyin maddeyi veya alkolü hem merak ettiğini hem de bunlardan korktuğunu ifade etti.
Noyan bağımlılığın başlama sürecini şöyle anlattı:
'Eğer korku duygusu meraktan daha fazla olursa ergen madde kullanmaz. Ama kişilik özellikleri ya da altta yatan genetik özellikleriyle birlikte merak, korku duygusundan daha fazlaysa bu birey alkol ve maddeyi denemek isteyecektir. Bir kere dener, ‘Bu neymiş bir kere baktım tadına, bir şey anlamadım' der. Arkadaş ortamında denk gelirse bir daha kullanır, bu sefer beyninde değişiklikler olmaya başlar.
Bir süre sonra beynin ödül merkezi ismini verdiğimiz alanı etkilenir. Beynin ödül merkezi haz almayı sağlayan dopamin hormonuna karşı hassastır. Kullanılan madde beyinde çok hızlı dopamin salgılanmasına ve buna bağlı değişikliklere sebep olacaktır. Bir süre sonra beyinde biyolojik değişiklikler olacak ve ödül merkezi olumsuz etkilenecektir. Madde kullanımının devam etmesi ile yemek yemek, sinemaya gitmek, hobilerle ilgilenmek gibi keyif verici aktivitelerden keyif almamaya başlayacaktır. Bir süre sonra beyin normal davranışları ödül gibi görmemeye başlar.
Bu noktada bağımlılık sarmalı başlamıştır. Madde kullanan bir ergen, aslında biyolojik olarak olumsuz etkileri olan bir sürecin içerisindeyken kendisini çok farklı değerlendirmektedir. Bir süre sonra fizyolojik olarak beynin yapısı değişecek ve kendi kendini kontrol edemeyecek duruma gelecektir. Bağımlılığın temelinde var olan sorun aslında bireyin kendi kendini kontrol etme yeteneğinin farkında olmadan kaybolmasıdır.'
Ailelerin çocuklarının alkol, sigara veya madde kullandığını çok geç fark ettiğine dikkat çeken Noyan, 'Yapılan çalışmalara göre, aileler çocuklarının madde, alkol ya da sigara kullanmaya başladığını, yaklaşık 2 sene sonra öğreniyor.' dedi.
Öğretmenlere, okullara ve topluma bu konuda çok büyük görevler düştüğünü kaydeden Noyan, 'benim çocuğum yapmaz', 'ben çocuğuma güveniyorum' şeklindeki yaklaşım tarzının 'büyük bir hata' olduğunu dile getirdi.
Herkesin bağımlı olabileceğini söyleyen Noyan, 'Burada bir hastalık durumu vardır ve hastalıktan korunmanın birincil yolu, bireyin hastalıkla yani bağımlılığa götüren madde ile temas etmesini önlemektir' uyarısında bulundu.
DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİKLERİNE DİKKAT!
Ergenlik sürecinde davranış değişimlerine dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Noyan şöyle devam etti:
'Ergenlik dönemi, çocukluktan yetişkinliğe adım atılan dinamik bir geçiş dönemidir. Her birey bu süreci yaşar. Ailesi ile çatışmaya başlayan ergen kendisini kabul ettireceği bir çevre arayışındadır. Bu dönem riskli davranışlara açık olunan bir dönemdir. Ergenlik döneminde aileden uzaklaşma başlar, birey olmanın tadını almak ister. Odasının kapısını kapamaya başlar, gizli saklı görüşmeler yapar, birden bire ortadan kaybolmaya başlar.
Eve gelip kimseye görünmeden odasına geçmek ister. Birey madde kullanmaya başladığı zaman duygusal ve davranış değişiklikleri ön planda olur. Mesela aniden öfkelenmeye, öfkesini kontrol edememeye başlar. İstediği bir şey olmadığında tartışmalar başlar. Sorumluluklarını, derslerini aksatmaya başlayabilir. Eski arkadaş çevresinin yerine yeni arkadaşlar edinir. Uyku düzeni değişir, gece uyumamaya, gündüz uyumaya başlar.
Gizli gizli konuşmalar, içe kapanma, hızlı duygusal ve davranışsal değişiklikler dikkat çekici olur. Fiziksel olarak konuşması peltekleşmiş olabilir, gözleri kırmızı olabilir. Sakarlık, kazalar, refleks kontrolsüzlüğü gözlenebilir. Mutsuzluk, keyifsizlik, karamsarlık ve amaçsızlık gibi depresif belirtiler de sık gözlenmektedir. Buradaki sorunumuz ergenlik döneminin normal davranış değişiklikleri ile madde kullanımına bağlı değişiklikleri ayırt etme zorluğudur. Bu bağlamda çok dikkatli olmak, iyi gözlemlemek ve iyi ilişkiler kurmak gerekmektedir.'
Ergenlik sürecinin sağlıklı ve sorunsuz bir şekilde geçirilmesi için ailelerin tutum ve davranışlarının büyük önem arz ettiğini belirten Noyan, 'Aile içi kuralların belirlenmesi ve net bir şekilde uygulanması en temel gerekliliktir.' dedi.
Davranış eğitiminin ilkokuldan itibaren verilmesi gerektiğini söyleyen Noyan, 'Gençlerimizin bağımlılığı ve maddelerin etkilerini zararlarını ortaya çıkabilecek riskleri doğru bir şekilde öğrenmeleri lazım. Özdenetim, özgüven, sorumluluk eğitimleri ilkokul döneminden itibaren eğitimin bir parçası olmalı ki, ilerleyen yıllarda kendini kontrol, frenleme ve “hayır deme” ile ilgili sorunlar ortaya çıkmasın. Eğer bu eğitimler değerler ile birlikte verilebilirse ilerleyen yaşlar için iyi temeller oluşmuş olacaktır.' diye konuştu.
AİLE İÇİ İLETİŞİM ÇOK ÖNEMLİ!
Aile içi iletişimin önemine de dikkat çeken Onur Noyan, 'Aileyle ilk dönemlerden itibaren kurulan ilişki, arkadaşlarıyla ve diğer sosyal çevre ile kurulacak sağlıklı ilişkiler için çok önemlidir. Yapılan araştırmalara göre; akşam ailesi ile birlikte yemek yiyen gençlerin bağımlılığa daha az yakalandığı bulunmuş. Karşılıklı iletişim ve etkileşimin olduğu bir ilişki her türlü riskli davranışa karşı koruyucu etki gösterecektir. Ama aileler birlikte geçirilen zamanı ergeni anlamaktan ziyade hesap sorma zamanı olarak kullanırlarsa iletişim zarar görmeye başlar, ergen giderek aileden uzaklaşmaya başlar' diye konuştu.
PANİK YAPMAYIN!
Madde kullanımından şüphelenen ailelerin panik olmamaları gerektiğini vurgulayan Noyan, 'Aileler çocuklarının sigara kullandığından şüpheleniyorsa çocuklarını karşılarına alıp konuşmaları gerekmektedir. Sigara kullandığından endişe ettiklerini net bir şekilde aktarıp, bu endişelerinin doğru olup olmadığını sormaları ve bu konuda kendisine yardım etmek istediklerini de aktarmaları gerekiyor.' dedi.
Ailelerin çocuklarına karşı yasaklayıcı bir tutumdan ziyade bilgilendirici bir tavır sergilemesi gerektiğini kaydeden Noyan,'Ergenin doğruyu yanlışı algılayıp uygun davranışta bulunabilmesi riskli davranışlara karşı koruyucu olacaktır. Ebeveynlerin yapabileceği en iyi şey önce çocuklarını sonra da arkadaş çevresini tanımaya çalışmak, çocukları ile daha fazla vakit geçirerek sağlıklı bir güven ilişkisi kurmaktır. Ebeveynler ergenlik döneminde çocuklarının yanında olduklarını hissettirmeli, özgüvenlerini pekiştirecek davranışlarda bulunmalı, örnek olmalı, sevgi, saygı, ilgi ve destek göstermelidirler. Ebeveynler bu dönemde çocuklarını yargılamamalı ve küçümsememelidirler. Bu dönemde ergenler ve ebeveyn arasında kurulacak sağlıklı ilişkiler gelecekteki hayatında ergenin kendi ayaklarının üzerinde durmasına fayda sağlayacaktır' diye konuştu.
Ergenlik sürecinin gençler için riskli bir dönem olduğunu belirten Noyan, 'Kişinin mantıklı karar vermesini, kendini frenlemesini sağlayan beynin ön kısmı 20'li yaşlardan sonra olgunlaşmaktadır. Ergenlik dönemine, kişi sürekli hareket ve arayış halindedir, bir şeyler yapar, tatmin olamaz, durduramaz kendisini. Çünkü mantıksal karar vermemizi sağlayan, “kaptan köşkü” olarak adlandırılan beynin ön tarafı tam gelişmemiştir. Beynin fren mekanizmaları tam çalışmamaktadır. Ergenlik, riskli davranışlara çok açık olunan, hormonal düzensizliklerin ön planda olduğu biyolojik bir dönemdir' dedi.
BAĞIMLILIK NASIL BAŞLIYOR!
Bağımlılığın temelinde kişinin kendini kontrol edememesinin yattığını aktaran Noyan, ergenlik döneminde bireyin maddeyi veya alkolü hem merak ettiğini hem de bunlardan korktuğunu ifade etti.
Noyan bağımlılığın başlama sürecini şöyle anlattı:
'Eğer korku duygusu meraktan daha fazla olursa ergen madde kullanmaz. Ama kişilik özellikleri ya da altta yatan genetik özellikleriyle birlikte merak, korku duygusundan daha fazlaysa bu birey alkol ve maddeyi denemek isteyecektir. Bir kere dener, ‘Bu neymiş bir kere baktım tadına, bir şey anlamadım' der. Arkadaş ortamında denk gelirse bir daha kullanır, bu sefer beyninde değişiklikler olmaya başlar.
Bir süre sonra beynin ödül merkezi ismini verdiğimiz alanı etkilenir. Beynin ödül merkezi haz almayı sağlayan dopamin hormonuna karşı hassastır. Kullanılan madde beyinde çok hızlı dopamin salgılanmasına ve buna bağlı değişikliklere sebep olacaktır. Bir süre sonra beyinde biyolojik değişiklikler olacak ve ödül merkezi olumsuz etkilenecektir. Madde kullanımının devam etmesi ile yemek yemek, sinemaya gitmek, hobilerle ilgilenmek gibi keyif verici aktivitelerden keyif almamaya başlayacaktır. Bir süre sonra beyin normal davranışları ödül gibi görmemeye başlar.
Bu noktada bağımlılık sarmalı başlamıştır. Madde kullanan bir ergen, aslında biyolojik olarak olumsuz etkileri olan bir sürecin içerisindeyken kendisini çok farklı değerlendirmektedir. Bir süre sonra fizyolojik olarak beynin yapısı değişecek ve kendi kendini kontrol edemeyecek duruma gelecektir. Bağımlılığın temelinde var olan sorun aslında bireyin kendi kendini kontrol etme yeteneğinin farkında olmadan kaybolmasıdır.'
Ailelerin çocuklarının alkol, sigara veya madde kullandığını çok geç fark ettiğine dikkat çeken Noyan, 'Yapılan çalışmalara göre, aileler çocuklarının madde, alkol ya da sigara kullanmaya başladığını, yaklaşık 2 sene sonra öğreniyor.' dedi.
Öğretmenlere, okullara ve topluma bu konuda çok büyük görevler düştüğünü kaydeden Noyan, 'benim çocuğum yapmaz', 'ben çocuğuma güveniyorum' şeklindeki yaklaşım tarzının 'büyük bir hata' olduğunu dile getirdi.
Herkesin bağımlı olabileceğini söyleyen Noyan, 'Burada bir hastalık durumu vardır ve hastalıktan korunmanın birincil yolu, bireyin hastalıkla yani bağımlılığa götüren madde ile temas etmesini önlemektir' uyarısında bulundu.
DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİKLERİNE DİKKAT!
Ergenlik sürecinde davranış değişimlerine dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Noyan şöyle devam etti:
'Ergenlik dönemi, çocukluktan yetişkinliğe adım atılan dinamik bir geçiş dönemidir. Her birey bu süreci yaşar. Ailesi ile çatışmaya başlayan ergen kendisini kabul ettireceği bir çevre arayışındadır. Bu dönem riskli davranışlara açık olunan bir dönemdir. Ergenlik döneminde aileden uzaklaşma başlar, birey olmanın tadını almak ister. Odasının kapısını kapamaya başlar, gizli saklı görüşmeler yapar, birden bire ortadan kaybolmaya başlar.
Eve gelip kimseye görünmeden odasına geçmek ister. Birey madde kullanmaya başladığı zaman duygusal ve davranış değişiklikleri ön planda olur. Mesela aniden öfkelenmeye, öfkesini kontrol edememeye başlar. İstediği bir şey olmadığında tartışmalar başlar. Sorumluluklarını, derslerini aksatmaya başlayabilir. Eski arkadaş çevresinin yerine yeni arkadaşlar edinir. Uyku düzeni değişir, gece uyumamaya, gündüz uyumaya başlar.
Gizli gizli konuşmalar, içe kapanma, hızlı duygusal ve davranışsal değişiklikler dikkat çekici olur. Fiziksel olarak konuşması peltekleşmiş olabilir, gözleri kırmızı olabilir. Sakarlık, kazalar, refleks kontrolsüzlüğü gözlenebilir. Mutsuzluk, keyifsizlik, karamsarlık ve amaçsızlık gibi depresif belirtiler de sık gözlenmektedir. Buradaki sorunumuz ergenlik döneminin normal davranış değişiklikleri ile madde kullanımına bağlı değişiklikleri ayırt etme zorluğudur. Bu bağlamda çok dikkatli olmak, iyi gözlemlemek ve iyi ilişkiler kurmak gerekmektedir.'
Ergenlik sürecinin sağlıklı ve sorunsuz bir şekilde geçirilmesi için ailelerin tutum ve davranışlarının büyük önem arz ettiğini belirten Noyan, 'Aile içi kuralların belirlenmesi ve net bir şekilde uygulanması en temel gerekliliktir.' dedi.
Davranış eğitiminin ilkokuldan itibaren verilmesi gerektiğini söyleyen Noyan, 'Gençlerimizin bağımlılığı ve maddelerin etkilerini zararlarını ortaya çıkabilecek riskleri doğru bir şekilde öğrenmeleri lazım. Özdenetim, özgüven, sorumluluk eğitimleri ilkokul döneminden itibaren eğitimin bir parçası olmalı ki, ilerleyen yıllarda kendini kontrol, frenleme ve “hayır deme” ile ilgili sorunlar ortaya çıkmasın. Eğer bu eğitimler değerler ile birlikte verilebilirse ilerleyen yaşlar için iyi temeller oluşmuş olacaktır.' diye konuştu.
AİLE İÇİ İLETİŞİM ÇOK ÖNEMLİ!
Aile içi iletişimin önemine de dikkat çeken Onur Noyan, 'Aileyle ilk dönemlerden itibaren kurulan ilişki, arkadaşlarıyla ve diğer sosyal çevre ile kurulacak sağlıklı ilişkiler için çok önemlidir. Yapılan araştırmalara göre; akşam ailesi ile birlikte yemek yiyen gençlerin bağımlılığa daha az yakalandığı bulunmuş. Karşılıklı iletişim ve etkileşimin olduğu bir ilişki her türlü riskli davranışa karşı koruyucu etki gösterecektir. Ama aileler birlikte geçirilen zamanı ergeni anlamaktan ziyade hesap sorma zamanı olarak kullanırlarsa iletişim zarar görmeye başlar, ergen giderek aileden uzaklaşmaya başlar' diye konuştu.
PANİK YAPMAYIN!
Madde kullanımından şüphelenen ailelerin panik olmamaları gerektiğini vurgulayan Noyan, 'Aileler çocuklarının sigara kullandığından şüpheleniyorsa çocuklarını karşılarına alıp konuşmaları gerekmektedir. Sigara kullandığından endişe ettiklerini net bir şekilde aktarıp, bu endişelerinin doğru olup olmadığını sormaları ve bu konuda kendisine yardım etmek istediklerini de aktarmaları gerekiyor.' dedi.
Ailelerin çocuklarına karşı yasaklayıcı bir tutumdan ziyade bilgilendirici bir tavır sergilemesi gerektiğini kaydeden Noyan,'Ergenin doğruyu yanlışı algılayıp uygun davranışta bulunabilmesi riskli davranışlara karşı koruyucu olacaktır. Ebeveynlerin yapabileceği en iyi şey önce çocuklarını sonra da arkadaş çevresini tanımaya çalışmak, çocukları ile daha fazla vakit geçirerek sağlıklı bir güven ilişkisi kurmaktır. Ebeveynler ergenlik döneminde çocuklarının yanında olduklarını hissettirmeli, özgüvenlerini pekiştirecek davranışlarda bulunmalı, örnek olmalı, sevgi, saygı, ilgi ve destek göstermelidirler. Ebeveynler bu dönemde çocuklarını yargılamamalı ve küçümsememelidirler. Bu dönemde ergenler ve ebeveyn arasında kurulacak sağlıklı ilişkiler gelecekteki hayatında ergenin kendi ayaklarının üzerinde durmasına fayda sağlayacaktır' diye konuştu.