Milli Eğitim Bakanı canlı yayında cevapladı!
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, eğitim ile ilgili merak edilenleri canlı yayında açıkladı.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, CNN Türk'te yayınlanan Gece Görüşü programında eğitimle ilgili merak edilen soruları yanıtladı.
İşte Bakan Selçuk'un konuşmalarında öne çıkanlar;
Veliler endişe etmekte haklılar. Bu çerçevede baktığımız zaman bizim endişelerimiz bu endişelerin toplamında fazla. Gerçekten büyük bir sorumluluk. Bazı kararları vermek danışarak sorarak soruşturarak karar vermek gerçekten büyük bir sorumluluk. Ben okulları geziyorum kimlerin habersiz geziyorum. O kadar büyük bir farkındalık var ki anlatamam. Bu kadar büyük dikkat çocukları başka bir şeye yöneltebilir mi acaba diye içimden konuşuyorum. Sürekli ‘aman dikkat' denilen yerde bazen başka dikkatler sözkonusu olabilir.
Birinci sınıfa gönderilme oranı yüksek. Velilerimiz okulları ziyaret ettiler. Öğretmenler ile konuştular. Müdürlerimizle sohbet ettiler. Veli toplantılar yapıldı bilgilendirmeler yapıldı.
Temizlik ve hijyen konusunda hangi tedbirler alındı?
Ben okulun öz denetimin daha önemsiyorum. Müdürlerimiz öğretmenlerimizle birlikte, okulun gidişatını inceleyen arkadaşlarımız var.
Binlerce okulumuz var. Hasan Ali Yücel döneminde bütün Türkiye'de lise sayısı 50'nin altındaydı. Şimdi bizim 12 bin okulumuz var. Büyük sayılardan söz ediyoruz. Bir okulumuzda problem varsa muhakkak yönetim müdahale ediyor. Denetmenler zaten var. Eksiğimiz elbet vardır. Her zaman olabilir. Ama biz fotoğrafa baktığımız zaman yüzde 99'unun çok büyük bir kısmının işlediği sistemde istisnai bir hadiseye bakarak okullarımızı tamamı pis diyemeyiz.
Biz rutin olarak salgından önce her sene servis şoförleriyle ilgili olarak eğitim yaparız. Standartları kontrol ederiz.
Şunu çok rahatlıkla ifade edebilirim servisçiler odası diye bir oda var. Bu odanın temsilcileri ile görüşme imkanımız oldu. Onlar ısrarla neye ihtiyaç varsa biz hazırız diyorlar.
Tedirginlik var mı?
Çocuklar değişkenler. Bazı çocuklar çok rahat bazıları kasılmış şekilde duruyorlar. Bu tip çocuklarla ayrı ayrı konuştum. Bu tür sohbetlerle durumu anlamaya çalışıyorum. Benim gördüğüm çocuklar okula ilk başlamanın tedirginliği ile salgının tedirginliği arasında kalmışlar.
Okula yeni başlayan çocuk sıraları görüyor ilk defa öğretmeni oluyor. İlklerin uyumunu salgınla ilişkilendirdiğimiz vakit fayda var.
İki gün yüz yüze eğitim yeterli olacak mı?
Milli Eğitim Bakanı olarak ben neyse onu söylüyorum. İki gün yetmez. Bunu biz tercih etmiyoruz. Keşke hemen okulları açabilsek. Biz okulu açmak istiyoruz. Bizim odaklandığımız yer burası. Ama fiili durum var. Bize düşen sorumluluk gereğini yap.
Öğretmeniyle ilk defa konuşacak bir çocuktan bahsediyoruz. Bu çocukların duygusal ihtiyacını halledelim ilk vazife bu. İkinci vazife okuma. Harfleri ses dönüştürüp okumaktır. Okuma ile ilgili asıl önemli olan şey okuduğunu anlama.
Dünyada hiçbir ülkede olmadı biz yaz okulu açtık TV'de. Yaz boyunca çocuklara okuma yazma içeriği verdik. Çocuk neyle karışılacağını bilsin. Harfin nasıl şekillendiğin görsün.
Okuma yazma sürecinde okuma bayramı diye bir şey var. Bu okuma bayramı mart ayından sonra çocuklar hazır olur. Yıl sonuna doğru eğlenceli şekilde bir çalışma yapılır. Bu çocuklar işin omurgasını aldılar. Tekrar dediğimiz işlerde biraz eksik kaldılar.
Başka hangi sınıfların açılması gündemde?
Daha önceki yıllarda biz arkadaşlarla otururduk şu tarihlerde okullar açılsın ve kapansın sıradan bir işti. Şimdi bu bütünsel bir iş ulusal bir sıkıntı var. Bu süreçte Sağlık Bankımızın kabinede yapacağı sunum üzerine tabloları inceliyoruz. Dünyaya bakıyoruz. Bütün bu değerlendirmeler sonucunda şu şu sınıflar da açılabilir şeklinde bir öneri geliyor. Riski gördüğümüz yerde kesiyoruz. Risk varsa biz yokuz diyoruz. Sıkıntı olan bir işi yapmaktansa rahat olduğumuz yerde duruyoruz. Avrupa ülkelerine bakın. Tüm öğrencilerini her kademeyi alıyorlar. Bu da bir tercih ama biz Türkiye2ye benzer koşullara sahip ülkeler gibi tamamını almak istemiyoruz. Kontrollü gidelim diyoruz.
Dünyada maske takmak gerekli mi gereksiz mi? Bir tartışma oldu. Farklı görüşler oldu. Hekimlerimiz dünya çapında işler yapıyorlar. Bizim ülkemizde bilimin dışında bir ölçütü alarak ben şöyle düşünüyorum desem olmaz. Biz kanıta dayalı konuşuyoruz. Türkiye'nin gecikiyoruz denilse bile kontrollü gitmesi gerekir. Olası senaryolar çok çok kötüleşecekse buna girmeyelim.
İşte Bakan Selçuk'un konuşmalarında öne çıkanlar;
Veliler endişe etmekte haklılar. Bu çerçevede baktığımız zaman bizim endişelerimiz bu endişelerin toplamında fazla. Gerçekten büyük bir sorumluluk. Bazı kararları vermek danışarak sorarak soruşturarak karar vermek gerçekten büyük bir sorumluluk. Ben okulları geziyorum kimlerin habersiz geziyorum. O kadar büyük bir farkındalık var ki anlatamam. Bu kadar büyük dikkat çocukları başka bir şeye yöneltebilir mi acaba diye içimden konuşuyorum. Sürekli ‘aman dikkat' denilen yerde bazen başka dikkatler sözkonusu olabilir.
Birinci sınıfa gönderilme oranı yüksek. Velilerimiz okulları ziyaret ettiler. Öğretmenler ile konuştular. Müdürlerimizle sohbet ettiler. Veli toplantılar yapıldı bilgilendirmeler yapıldı.
Temizlik ve hijyen konusunda hangi tedbirler alındı?
Ben okulun öz denetimin daha önemsiyorum. Müdürlerimiz öğretmenlerimizle birlikte, okulun gidişatını inceleyen arkadaşlarımız var.
Binlerce okulumuz var. Hasan Ali Yücel döneminde bütün Türkiye'de lise sayısı 50'nin altındaydı. Şimdi bizim 12 bin okulumuz var. Büyük sayılardan söz ediyoruz. Bir okulumuzda problem varsa muhakkak yönetim müdahale ediyor. Denetmenler zaten var. Eksiğimiz elbet vardır. Her zaman olabilir. Ama biz fotoğrafa baktığımız zaman yüzde 99'unun çok büyük bir kısmının işlediği sistemde istisnai bir hadiseye bakarak okullarımızı tamamı pis diyemeyiz.
Biz rutin olarak salgından önce her sene servis şoförleriyle ilgili olarak eğitim yaparız. Standartları kontrol ederiz.
Şunu çok rahatlıkla ifade edebilirim servisçiler odası diye bir oda var. Bu odanın temsilcileri ile görüşme imkanımız oldu. Onlar ısrarla neye ihtiyaç varsa biz hazırız diyorlar.
Tedirginlik var mı?
Çocuklar değişkenler. Bazı çocuklar çok rahat bazıları kasılmış şekilde duruyorlar. Bu tip çocuklarla ayrı ayrı konuştum. Bu tür sohbetlerle durumu anlamaya çalışıyorum. Benim gördüğüm çocuklar okula ilk başlamanın tedirginliği ile salgının tedirginliği arasında kalmışlar.
Okula yeni başlayan çocuk sıraları görüyor ilk defa öğretmeni oluyor. İlklerin uyumunu salgınla ilişkilendirdiğimiz vakit fayda var.
İki gün yüz yüze eğitim yeterli olacak mı?
Milli Eğitim Bakanı olarak ben neyse onu söylüyorum. İki gün yetmez. Bunu biz tercih etmiyoruz. Keşke hemen okulları açabilsek. Biz okulu açmak istiyoruz. Bizim odaklandığımız yer burası. Ama fiili durum var. Bize düşen sorumluluk gereğini yap.
Öğretmeniyle ilk defa konuşacak bir çocuktan bahsediyoruz. Bu çocukların duygusal ihtiyacını halledelim ilk vazife bu. İkinci vazife okuma. Harfleri ses dönüştürüp okumaktır. Okuma ile ilgili asıl önemli olan şey okuduğunu anlama.
Dünyada hiçbir ülkede olmadı biz yaz okulu açtık TV'de. Yaz boyunca çocuklara okuma yazma içeriği verdik. Çocuk neyle karışılacağını bilsin. Harfin nasıl şekillendiğin görsün.
Okuma yazma sürecinde okuma bayramı diye bir şey var. Bu okuma bayramı mart ayından sonra çocuklar hazır olur. Yıl sonuna doğru eğlenceli şekilde bir çalışma yapılır. Bu çocuklar işin omurgasını aldılar. Tekrar dediğimiz işlerde biraz eksik kaldılar.
Başka hangi sınıfların açılması gündemde?
Daha önceki yıllarda biz arkadaşlarla otururduk şu tarihlerde okullar açılsın ve kapansın sıradan bir işti. Şimdi bu bütünsel bir iş ulusal bir sıkıntı var. Bu süreçte Sağlık Bankımızın kabinede yapacağı sunum üzerine tabloları inceliyoruz. Dünyaya bakıyoruz. Bütün bu değerlendirmeler sonucunda şu şu sınıflar da açılabilir şeklinde bir öneri geliyor. Riski gördüğümüz yerde kesiyoruz. Risk varsa biz yokuz diyoruz. Sıkıntı olan bir işi yapmaktansa rahat olduğumuz yerde duruyoruz. Avrupa ülkelerine bakın. Tüm öğrencilerini her kademeyi alıyorlar. Bu da bir tercih ama biz Türkiye2ye benzer koşullara sahip ülkeler gibi tamamını almak istemiyoruz. Kontrollü gidelim diyoruz.
Dünyada maske takmak gerekli mi gereksiz mi? Bir tartışma oldu. Farklı görüşler oldu. Hekimlerimiz dünya çapında işler yapıyorlar. Bizim ülkemizde bilimin dışında bir ölçütü alarak ben şöyle düşünüyorum desem olmaz. Biz kanıta dayalı konuşuyoruz. Türkiye'nin gecikiyoruz denilse bile kontrollü gitmesi gerekir. Olası senaryolar çok çok kötüleşecekse buna girmeyelim.