Saadet Partili Karaduman Açıklaması 'Sadece Sosyal Medya Kampanyalarıyla Salgınla Mücadele Edilmez'
Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, "Milyonlarca vatandaşımız için ne hayat evde kalınca devam edilebilecek kadar kolay ne de evler dışarı çıkmadan yaşama fırsatı sunacak kadar yeterlidir. Bu gerçekler göz ardı edilerek sadece sosyal medya kampanyalarıyla salgınla mücadele etmek mümkün değildir." dedi.
Karaduman, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, 15 gün önce ABD'den geldiğini ve 14 gün kuralına uyması nedeniyle bir süredir basın toplantısı yapamadığını belirterek, "Hep birlikte küresel bir musibeti yaşatıyoruz." diye konuştu.
Koronavirüs salgını karşısında bütün vatandaşları tedbirli, duyarlı olmaya ve dayanışmaya davet eden Karaduman, kendi ihtiyacını karşılayamayacak durumda olan vatandaşlara ve yaşlılara da her zamankinden çok daha fazla destek olunması gerektiğini söyledi.
Böylesi kritik süreçlerde devletin, vatandaşlarının süreci en az zararla atlatmasını temin etmekle yükümlü olduğunu anımsatan Karaduman, "Vatandaşlarımıza 'evde kalın, kendi OHAL'inizi ilan edin' demek ne yazık ki problemleri ortadan kaldırmıyor." dedi.
- "Her hayat ne yazık ki eve sığmıyor"
Türkiye'de yoksulluk sınırının altında yaşayan 20 milyon vatandaşın hayatını idame ettirmek için işe gitmek, esnafın dükkanını açmak ve pazarcının da tezgahını kurmak zorunda olduğuna dikkati çeken Karaduman, "Dolayısıyla her hayat ne yazık ki eve sığmıyor. Milyonlarca vatandaşımız için ne hayat evde kalınca devam edilebilecek kadar kolay ne de evler dışarı çıkmadan yaşama fırsatı sunacak kadar yeterlidir. Bu gerçekler göz ardı edilerek sadece sosyal medya kampanyalarıyla salgınla mücadele etmek mümkün değildir." diye konuştu.
Karaduman, iktidarın vatandaşı değil sermayeyi koruma ısrarını sürdürmeye devam ettiğini savunarak, "Salgına karşı açıklanan pakette, konut satışını kolaylaştıran kredi düzenlemesi sermayeyi koruma gayretini ortaya koyduklarının en bariz göstergesidir. " ifadesini kullandı.
Türkiye'nin koronavirüse karşı yaptığı test kiti sayısının az olduğunu dile getiren Karaduman, "Test kiti sayımız açısından fazlamız vardı ki, 500 bin adedini ABD'ye sattık. ABD'ye 500 bin kit satmışken, Çin'den 1 milyon kit satın almış olduk. Bu, özellikle koronavirüsle mücadelede tutarsızlığın en bariz göstergesidir. İktidar, krizi iyi yönetiyormuş gibi görünme çabasından acilen vazgeçmelidir. Tutarlılık çerçevesinde krizle gerçek anlamda mücadele etmelidir." değerlendirmesinde bulundu.
"Hayat eve sığar" kampanyasına değinen Karaduman, asgari ücret karşılığında çalışan emekçinin, dükkanın kirasını ve ay sonunda gelecek faturasını düşünen esnafın, dünya yıkılsa dahi ülkemizde devam edecek inşaat sektöründe çalışan işçilerin hayatının ne yazık ki eve sığmadığını söyledi. Karaduman, "Salgının felakete dönüşmemesi için vatandaşlarımızın iş ve aş kaygısı duymadan süreci evlerinde geçirmesi elbetteki hayati bir öneme sahiptir." dedi.
Karaduman, KHK ile görevinden ihraç edilip hakkında beraat ve takipsizlik kararı verilmiş olan başta sağlık çalışanları olmak üzere bu durumdaki tüm vatandaşların ivedi şekilde görevlerine iade edilmesinin hukuki bir zorunluluk olduğunu ileri sürdü.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) koronavirüs nedeniyle alınan ekonomik önlemler kapsamında başbakan ve milletvekillerinin maaşlarından yüzde 56 kesinti yapılmasının kararlaştırıldığını hatırlatan Karaduman, Türkiye'de de bunun yapılabileceğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile milletvekillerinin maaşlarından yapılacak kesintiyle bir fon oluşturulursa kendisinin de buna bir aylık milletvekili maaşını vermeye hazır olduğunu söyledi.
- İnfaz düzenlemesi
İnfaz düzenlemesi tartışmalarına değinen Karaduman, yargının, iktidarın muhalifleri cezalandırma aygıtına dönüştürmemesi gerektiğini dile getirdi.
Düzenlemenin, silahlı terör örgütü üyesi olduğuna dair hakkında somut delil bulunmayan, irtibat, iltisak gibi hukuki bir alt yapısı olmayan kavramlarla tutuklanan ve hüküm giymiş kişileri de mutlaka kapsaması gerektiğini savunan Karaduman, "BDDK'nin denetimi ve gözetimi altındaki bankaya para yatırmak, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından faaliyetine izin verilen okul ve dershanede eğitim görmek ve bu kurumlarda insanların hayatını idame ettirebilmesi için çalışması, İçişleri Bakanlığınca faaliyetlerinde herhangi bir sakınca görülmeyen vakıf, dernek ve sendikalara üye olmak ve buna benzer Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri kullanmaktan öteye geçmeyen eylemlerin suç unsuru olarak gösterilmesi hukuki bir garabetten başka hiçbir şey değildir." değerlendirmesinde bulundu.
Basın mensuplarının, Beştepe Millet Camisi'nde cuma namazı kılınmasına ilişkin sorusu üzerine Karaduman, "Cuma namazı kılmanın birtakım hükümleri vardır. Bu hükümler eğer geçerli olduğu taktirde cuma namazı kılınabilir ama cuma namazını siz sadece VIP ya da locaya bir hizmet alanı olarak taktim etmeye kalkarsanız bu Allah'ın rızasını gözetmekten öte başka rızaları ya da başka ecirleri gözetmekle alakalı bir hususa götürür ki Allah muhafaza bu dini ve hassasiyetlerimiz açısından son derece tehlikeli bir yere doğru götürür." yanıtını verdi.
Kaynak: AA
Koronavirüs salgını karşısında bütün vatandaşları tedbirli, duyarlı olmaya ve dayanışmaya davet eden Karaduman, kendi ihtiyacını karşılayamayacak durumda olan vatandaşlara ve yaşlılara da her zamankinden çok daha fazla destek olunması gerektiğini söyledi.
Böylesi kritik süreçlerde devletin, vatandaşlarının süreci en az zararla atlatmasını temin etmekle yükümlü olduğunu anımsatan Karaduman, "Vatandaşlarımıza 'evde kalın, kendi OHAL'inizi ilan edin' demek ne yazık ki problemleri ortadan kaldırmıyor." dedi.
- "Her hayat ne yazık ki eve sığmıyor"
Türkiye'de yoksulluk sınırının altında yaşayan 20 milyon vatandaşın hayatını idame ettirmek için işe gitmek, esnafın dükkanını açmak ve pazarcının da tezgahını kurmak zorunda olduğuna dikkati çeken Karaduman, "Dolayısıyla her hayat ne yazık ki eve sığmıyor. Milyonlarca vatandaşımız için ne hayat evde kalınca devam edilebilecek kadar kolay ne de evler dışarı çıkmadan yaşama fırsatı sunacak kadar yeterlidir. Bu gerçekler göz ardı edilerek sadece sosyal medya kampanyalarıyla salgınla mücadele etmek mümkün değildir." diye konuştu.
Karaduman, iktidarın vatandaşı değil sermayeyi koruma ısrarını sürdürmeye devam ettiğini savunarak, "Salgına karşı açıklanan pakette, konut satışını kolaylaştıran kredi düzenlemesi sermayeyi koruma gayretini ortaya koyduklarının en bariz göstergesidir. " ifadesini kullandı.
Türkiye'nin koronavirüse karşı yaptığı test kiti sayısının az olduğunu dile getiren Karaduman, "Test kiti sayımız açısından fazlamız vardı ki, 500 bin adedini ABD'ye sattık. ABD'ye 500 bin kit satmışken, Çin'den 1 milyon kit satın almış olduk. Bu, özellikle koronavirüsle mücadelede tutarsızlığın en bariz göstergesidir. İktidar, krizi iyi yönetiyormuş gibi görünme çabasından acilen vazgeçmelidir. Tutarlılık çerçevesinde krizle gerçek anlamda mücadele etmelidir." değerlendirmesinde bulundu.
"Hayat eve sığar" kampanyasına değinen Karaduman, asgari ücret karşılığında çalışan emekçinin, dükkanın kirasını ve ay sonunda gelecek faturasını düşünen esnafın, dünya yıkılsa dahi ülkemizde devam edecek inşaat sektöründe çalışan işçilerin hayatının ne yazık ki eve sığmadığını söyledi. Karaduman, "Salgının felakete dönüşmemesi için vatandaşlarımızın iş ve aş kaygısı duymadan süreci evlerinde geçirmesi elbetteki hayati bir öneme sahiptir." dedi.
Karaduman, KHK ile görevinden ihraç edilip hakkında beraat ve takipsizlik kararı verilmiş olan başta sağlık çalışanları olmak üzere bu durumdaki tüm vatandaşların ivedi şekilde görevlerine iade edilmesinin hukuki bir zorunluluk olduğunu ileri sürdü.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) koronavirüs nedeniyle alınan ekonomik önlemler kapsamında başbakan ve milletvekillerinin maaşlarından yüzde 56 kesinti yapılmasının kararlaştırıldığını hatırlatan Karaduman, Türkiye'de de bunun yapılabileceğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile milletvekillerinin maaşlarından yapılacak kesintiyle bir fon oluşturulursa kendisinin de buna bir aylık milletvekili maaşını vermeye hazır olduğunu söyledi.
- İnfaz düzenlemesi
İnfaz düzenlemesi tartışmalarına değinen Karaduman, yargının, iktidarın muhalifleri cezalandırma aygıtına dönüştürmemesi gerektiğini dile getirdi.
Düzenlemenin, silahlı terör örgütü üyesi olduğuna dair hakkında somut delil bulunmayan, irtibat, iltisak gibi hukuki bir alt yapısı olmayan kavramlarla tutuklanan ve hüküm giymiş kişileri de mutlaka kapsaması gerektiğini savunan Karaduman, "BDDK'nin denetimi ve gözetimi altındaki bankaya para yatırmak, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından faaliyetine izin verilen okul ve dershanede eğitim görmek ve bu kurumlarda insanların hayatını idame ettirebilmesi için çalışması, İçişleri Bakanlığınca faaliyetlerinde herhangi bir sakınca görülmeyen vakıf, dernek ve sendikalara üye olmak ve buna benzer Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri kullanmaktan öteye geçmeyen eylemlerin suç unsuru olarak gösterilmesi hukuki bir garabetten başka hiçbir şey değildir." değerlendirmesinde bulundu.
Basın mensuplarının, Beştepe Millet Camisi'nde cuma namazı kılınmasına ilişkin sorusu üzerine Karaduman, "Cuma namazı kılmanın birtakım hükümleri vardır. Bu hükümler eğer geçerli olduğu taktirde cuma namazı kılınabilir ama cuma namazını siz sadece VIP ya da locaya bir hizmet alanı olarak taktim etmeye kalkarsanız bu Allah'ın rızasını gözetmekten öte başka rızaları ya da başka ecirleri gözetmekle alakalı bir hususa götürür ki Allah muhafaza bu dini ve hassasiyetlerimiz açısından son derece tehlikeli bir yere doğru götürür." yanıtını verdi.