Murat Alan'ın dikkat çeken köşe yazısı
AKİT Gazetesi Haber Müdürü Murat Alan bugünkü yazısında FETÖ hakkında şok edici bilgiler verdi.
İşte Murat ALAN'ın bugün yayınlanan 'Umrecileri kapatıp, FETÖ'cüleri salalım öyle mi?' adlı köşeyazısı;
Resmi adıyla Kovit-19 salgını dünyayı kasıp kavuruyor.
Virüsün ilk görüldüğü yer olan Çin'de salgın zayıfladı, ama Avrupa enfeksiyonun yeni merkezi oldu.
İtalya, İspanya, Almanya, Fransa'da dalga dalga yayılıyor.
Avrupa'daki vaka sayısı 80 bini geçti..
14 günlük kuluçka süresi sebebiyle henüz enfekte olduğunu bilmeyen, Avrupa'da 100 binden fazla insan olduğu söyleniyor.
Avrupa Birliği Enfeksiyon Merkezinin yaptığı simülasyon daha da vahim bir tabloyu ortaya koyuyor.
Projeksiyona göre, “Henüz enfekte olduğunu bilmeyen 100 bin kişinin yarısından fazlası ciddi semptomlar görülene kadar en az 5 kişiye” hastalık bulaştıracak.
Yani 50 bin çarpı 5, eşittir 250 bin yeni vaka daha..
Onların da yarısının her birini 5 ile çarpınca..
Offf ki of..
Bu ülkelerin içinde bulunduğu çıkmazı gören İngilizler ise önce yatıştırma metodunu ortaya atıp, “Biz sürü bağışıklığı ile virüsün önüne geçeceğiz” dedi.
İtalya'dan gelen korkunç mortalite rakamlarını görünce de geri adım atıp, baskılama yöntemine geçme kararı aldı.
Hepimiz profesörü olduk ama yine de bilmeyenler için izah edelim..
- Baskılama: “Bulaşma zincirini kırmak, salgını daha başında durdurmak ve Çin'in yaptığı gibi vaka sayısını asgariye indirmek.”
- Yatıştırma: “Virüsü durduramayacağınızı kabul edip yayılmasını yavaşlatmak ve böylece bir andaki vaka sayısının sağlık sistemini çökertecek boyutlara ulaşmasını engellemek, bu arada hastanelerde risk gruplarına ağırlık verilmesi.”
Bu yayılımı durdurmanın en etkili yolunun virüsle mücadelede saldırgan yöntemleri benimsemek olduğu söyleniyor.
Türkiye en başından beri baskılama metodunu benimsedi.
Ve virüsü 90 günden uzun süre ülke dışında tutmayı başardı.
Yıllarca sağlık sistemiyle övünen, “modern ve gelişmiş” batı ülkeleri diz çökmüş durumda.
Öyle ki, “ne yapalım yaşlı nüfus ölsün” modundalar.
Aile hekimlikleri, semt poliklinikleri, eğitim araştırma hastaneleri ve şehir hastaneleriyle sağlık sistemini devasa bir ekosisteme dönüştüren Türkiye ise büyük bir sınava hazırlanıyor.
Çin ve Avrupa'daki yayılımı gözlemleyip ders notları alan Cumhurbaşkanlığı Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanlığının ortak çağrısı ise vatandaşların genel hijyen kurallarına uyması, kronik rahatsızlığı bulunanların evlerinden asla çıkmaması, gönüllü karantina uygulaması yönünden.
Devlet millet el ele verip, bu belayı da def edeceğiz.
Ama en az Korona kadar bir başka tehlike daha var.
Ve ona da hazırlıklı olmalıyız.
Neymiş o tehlike?
İki ayaklı sosyal medya virüsleri ve onları kullanan yandaş medya, kripto FETÖ'cüler ve diğer terör sempatizanları.
Mesela FETÖ başladı bile..
15 Temmuz sonrası laik kesimi etkilemek için mantar gibi biten Kemalist görünümlü sosyal medya hesapları, şu sıra beyaz önlük giyip sağlıkçı kılığında provokasyon yapıyor.
“Aslında sayı 10 binlere ulaştı”, “ben bir doktorum toplu ölümler var” türünden yalan ve iftira mesajları dolaşıma sokuluyor.
Bir taraftan da cezaevindeki darbeci teröristleri kurtarmak için, “Korona cezaevlerine sıçrayacak”, “mahkûmlar tahliye edilsin” yaygarası yapılıyor.
Legal sahada da durum pek farklı değil..
Ankara, İstanbul, İzmir Barosunun da arasında olduğu 32 baro, cezaevindeki bazı hükümlü ve tutukluların serbest bırakılması için ortak bir bildiri yayınladı.
FETÖ'cüler de bu bildiriyi elden ele yayıyor.
Baroların FETÖ'yü kolladığını düşünmüyorum ama, teröristlerin bu bildiriden nemalandığını görüyorum.
Soru şu:
Umreden dönen Ahmet amca, Fatma teyze bir yurda kapatıldı mı?
Evet kapatıldı..
Milyonlarca insana enfeksiyon riski yüzünden “evlerinizden çıkmayın” çağrısı yapılıyor mu?
Evet yapılıyor..
Peki, her türlü güvenlik önleminin alındığı, bir nevi doğal karantina vazifesi gören cezaevleri neden boşaltılmak isteniyor?
FETÖ'cüler neden salınsın?
Birileri bir şeyler planlıyor yine!..
Hatırlayın, FETÖ davalarına bakan bazı avukatlar ve bir kısım sanık yakını, görüşme bahanesiyle örgütsel talimatları cezaevine sokmaya çalışmamış mıydı?
Kuryelik yaparken yakalanmadılar mı?
Pensilvanya'daki şarlatanın emriyle, kendisinin de öldürüleceğini bile bile Rus elçisine suikast düzenleyen robotlaşmış beyinlerin, Korona virüsünü Silivri'ye taşımaması için hiçbir neden göremiyorum?
Darbecileri, sıfırcıları, KPSS hırsızlarını kurtarmak için cezaevlerinde bir salgın başlatmak isteyemezler mi?
“Fetullah Hoca sana şefaatçi olacak” denildiğinde Korona şurada dursun, HIV kapacak bir sürü koyun var bu ülkede!..
Adalet Bakanlığı dikkatli olmalı, iki ayaklı virüsleri cezaevinden uzak tutmalı.
Kovit belası zaten yeterince can sıkıcıyken..
Bir de Kovitli FETÖ'cü belasıyla uğraşmayalım.
Selametle..
Resmi adıyla Kovit-19 salgını dünyayı kasıp kavuruyor.
Virüsün ilk görüldüğü yer olan Çin'de salgın zayıfladı, ama Avrupa enfeksiyonun yeni merkezi oldu.
İtalya, İspanya, Almanya, Fransa'da dalga dalga yayılıyor.
Avrupa'daki vaka sayısı 80 bini geçti..
14 günlük kuluçka süresi sebebiyle henüz enfekte olduğunu bilmeyen, Avrupa'da 100 binden fazla insan olduğu söyleniyor.
Avrupa Birliği Enfeksiyon Merkezinin yaptığı simülasyon daha da vahim bir tabloyu ortaya koyuyor.
Projeksiyona göre, “Henüz enfekte olduğunu bilmeyen 100 bin kişinin yarısından fazlası ciddi semptomlar görülene kadar en az 5 kişiye” hastalık bulaştıracak.
Yani 50 bin çarpı 5, eşittir 250 bin yeni vaka daha..
Onların da yarısının her birini 5 ile çarpınca..
Offf ki of..
Bu ülkelerin içinde bulunduğu çıkmazı gören İngilizler ise önce yatıştırma metodunu ortaya atıp, “Biz sürü bağışıklığı ile virüsün önüne geçeceğiz” dedi.
İtalya'dan gelen korkunç mortalite rakamlarını görünce de geri adım atıp, baskılama yöntemine geçme kararı aldı.
Hepimiz profesörü olduk ama yine de bilmeyenler için izah edelim..
- Baskılama: “Bulaşma zincirini kırmak, salgını daha başında durdurmak ve Çin'in yaptığı gibi vaka sayısını asgariye indirmek.”
- Yatıştırma: “Virüsü durduramayacağınızı kabul edip yayılmasını yavaşlatmak ve böylece bir andaki vaka sayısının sağlık sistemini çökertecek boyutlara ulaşmasını engellemek, bu arada hastanelerde risk gruplarına ağırlık verilmesi.”
Bu yayılımı durdurmanın en etkili yolunun virüsle mücadelede saldırgan yöntemleri benimsemek olduğu söyleniyor.
Türkiye en başından beri baskılama metodunu benimsedi.
Ve virüsü 90 günden uzun süre ülke dışında tutmayı başardı.
Yıllarca sağlık sistemiyle övünen, “modern ve gelişmiş” batı ülkeleri diz çökmüş durumda.
Öyle ki, “ne yapalım yaşlı nüfus ölsün” modundalar.
Aile hekimlikleri, semt poliklinikleri, eğitim araştırma hastaneleri ve şehir hastaneleriyle sağlık sistemini devasa bir ekosisteme dönüştüren Türkiye ise büyük bir sınava hazırlanıyor.
Çin ve Avrupa'daki yayılımı gözlemleyip ders notları alan Cumhurbaşkanlığı Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanlığının ortak çağrısı ise vatandaşların genel hijyen kurallarına uyması, kronik rahatsızlığı bulunanların evlerinden asla çıkmaması, gönüllü karantina uygulaması yönünden.
Devlet millet el ele verip, bu belayı da def edeceğiz.
Ama en az Korona kadar bir başka tehlike daha var.
Ve ona da hazırlıklı olmalıyız.
Neymiş o tehlike?
İki ayaklı sosyal medya virüsleri ve onları kullanan yandaş medya, kripto FETÖ'cüler ve diğer terör sempatizanları.
Mesela FETÖ başladı bile..
15 Temmuz sonrası laik kesimi etkilemek için mantar gibi biten Kemalist görünümlü sosyal medya hesapları, şu sıra beyaz önlük giyip sağlıkçı kılığında provokasyon yapıyor.
“Aslında sayı 10 binlere ulaştı”, “ben bir doktorum toplu ölümler var” türünden yalan ve iftira mesajları dolaşıma sokuluyor.
Bir taraftan da cezaevindeki darbeci teröristleri kurtarmak için, “Korona cezaevlerine sıçrayacak”, “mahkûmlar tahliye edilsin” yaygarası yapılıyor.
Legal sahada da durum pek farklı değil..
Ankara, İstanbul, İzmir Barosunun da arasında olduğu 32 baro, cezaevindeki bazı hükümlü ve tutukluların serbest bırakılması için ortak bir bildiri yayınladı.
FETÖ'cüler de bu bildiriyi elden ele yayıyor.
Baroların FETÖ'yü kolladığını düşünmüyorum ama, teröristlerin bu bildiriden nemalandığını görüyorum.
Soru şu:
Umreden dönen Ahmet amca, Fatma teyze bir yurda kapatıldı mı?
Evet kapatıldı..
Milyonlarca insana enfeksiyon riski yüzünden “evlerinizden çıkmayın” çağrısı yapılıyor mu?
Evet yapılıyor..
Peki, her türlü güvenlik önleminin alındığı, bir nevi doğal karantina vazifesi gören cezaevleri neden boşaltılmak isteniyor?
FETÖ'cüler neden salınsın?
Birileri bir şeyler planlıyor yine!..
Hatırlayın, FETÖ davalarına bakan bazı avukatlar ve bir kısım sanık yakını, görüşme bahanesiyle örgütsel talimatları cezaevine sokmaya çalışmamış mıydı?
Kuryelik yaparken yakalanmadılar mı?
Pensilvanya'daki şarlatanın emriyle, kendisinin de öldürüleceğini bile bile Rus elçisine suikast düzenleyen robotlaşmış beyinlerin, Korona virüsünü Silivri'ye taşımaması için hiçbir neden göremiyorum?
Darbecileri, sıfırcıları, KPSS hırsızlarını kurtarmak için cezaevlerinde bir salgın başlatmak isteyemezler mi?
“Fetullah Hoca sana şefaatçi olacak” denildiğinde Korona şurada dursun, HIV kapacak bir sürü koyun var bu ülkede!..
Adalet Bakanlığı dikkatli olmalı, iki ayaklı virüsleri cezaevinden uzak tutmalı.
Kovit belası zaten yeterince can sıkıcıyken..
Bir de Kovitli FETÖ'cü belasıyla uğraşmayalım.
Selametle..