Yaşlılar Da Sosyal Medya Uzmanı
Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. İsmail Tufan, 500 60+Tazelenme Üniversitesi’yle sosyal medyayı hangi sıklıkla kullandıklarıyla ilgili yaptıkları araştırmada, "500 öğrencimizin 366’sı yani 72.2’si sosyal medyayı ve interneti günde 1 ve 1’den fazla kullandıklarını gördük. ‘Yaşlı dostu’ yaşlılığı önemseyen sosyal medya diyoruz. Herhangi bir cinsiyet farklılığı göstermeksizin yaptığımız araştırmada yaşlıların, sosyal medya vasıtasıyla tek başına yaşayanların yaşama katılım, topluma katılım imkanlarının mümkün olabileceğini gördük" dedi.
Tufan, yıllar önce yaşlanma ve yaşlılığın bir istisna olduğunu ama günümüzde ise bir kural haline geldiğini belirtti.
Türkiye’nin sessiz ve hızlı yaşlanan toplumsal bir yapıya sahip olduğunun altını çizen İsmail Tufan, “Ülkemizin bugün yarın ve gelecekte yaşlanmayla ilgili problemleri olacağını şimdiden biz gerontoloji bölümü olarak yaptığımız araştırmalar neticesiyle bunu rahatlıkla kamuoyu ile paylaşabiliyoruz" dedi.
Türkiye’nin bugün TÜİK rakamlarına göre yüzde 9 civarında 60 yaş üstü bir nüfusa sahip olduğunu kaydeden Tufan, "Ama 2040 ve 2050 yılında ülkemiz 100 milyonu bulacak ve 30 milyonun üzerinde 60 yaş üstü vatandaşımız yaşayacak. Karşımıza öncelikle kronik hastalardan muzdarip, farklı hastalardan muzdarip yaşlılar ortaya çıkacak. Dolayısıyla şunu düşünmemiz gerekiyor; bir bakım politikasına ihtiyacımız var, mutlaka bakım sigortasına ihtiyacımız var, bizim kuşaklar arası çatışmayı önleyecek bakım hizmetlerinin finanse edebileceği akıllı sürdürülebilir yaşlanmanın politikalarına ihtiyacımız var. Bunu mutlaka yapmalıyız ve burada gerontolojiye çok büyük bir görev düşüyor. Bizlerde bu görevin bir parçasını yüklenmeye hazırız” diye konuştu.
60+Tazelenme Üniversitesi’ni, Türkiye’nin ilk sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçirdiklerini vurgulayan Tufan, ülkenin yaşlanma ve yaşlılık sorunun ne kadar önemli olduğunu ve bu süreçte karşı karşıya kalınan sorunların neler olduğunu bu üniversite sayesinde daha net gördüklerinin altını çizdi.
“Yaşlanma durum değil, süreçtir”
Tufan, sözlerine şöyle devam etti:
“Sessiz bir şekilde yaşlanıyoruz. Yaşlanma bir durum değil bir süreç. Ana rahminde başlayan ve aldığımız ilk nefes ve verdiğimiz son nefes arasındaki bir yolculuk. Dolayısıyla bu süreçte hiç şüphesiz ki bazı kayıplar ve kazançlar var. Kaybettiğimiz bazı yeteneklerimiz ve durumlar olabiliyor. Ama yeni şeyler de kazanıyoruz. Dolayısıyla yaşlanma dönemini kaybetme ve kazanmadan oluşan dinamik bir süreç olarak görmemiz gerekiyor. 60+Tazelenme Üniversitesi’ni, Akdeniz Üniversitesi bünyesinde 2016 yılında hayata geçirdik. Bir sosyal sorumluluk projesi olan bu üniversite, olağanüstü güzellikte devam ediyor. Türkiye’de 8 ayrı kampüste ve Kıbrıs Girne Üniversitesi’nde programlarına devam ediyor. Gelen insanlar hangi hava koşulu olursa olsun koşarak geliyorlar demek ki bu eğitim, bir ihtiyacını gideriyor.”
Eğitim programının YÖK bünyesinde resmiyet kazanması için çalıştıklarına dikkat çeken Tufan, konuyla ilgili gerekli mercilerin kendilerine konuyla ilgili gereken desteği verdiğini söyledi.
"Yaşlı dostu sosyal medya"
Üniversitede öğrenim gören 60+Tazelenme Üniversitesi’nin 500 öğrencisiyle, sosyal medyayı hangi sıklıkla kullandıklarıyla ilgili araştırma yaptıklarını kaydeden Tufan, şu bilgileri paylaştı:
"Yaptığımız araştırmada 500 öğrencimizin 366’sı yani 72.2’si sosyal medyayı ve interneti günde 1 ve 1’den fazla kullandıklarını gördük. Dolayısıyla bizim yaptığımız araştırmadan çıkan sonucu tek bir bulgu ile söyleyebilirim. Biz gerontoloji bölümü olarak, ‘yaşlı dostu’ yaşlılığı önemseyen sosyal medya diyoruz. Herhangi bir cinsiyet farklılığı göstermeksizin yaptığımız araştırmada öğrencilerimiz sosyal medyaya olağanüstü bir rağbet gösterdiğini gördük. Sosyal medya vasıtasıyla tek başına yaşayanların yaşama katılım, topluma katılım imkanlarının mümkün olabileceğini gördük. Bizim çalışmamıza katılan 500 kişinin daha çok Facebook’u, WhatsApp’ı ve diğer Twitter gibi sosyal medya araçlarını kullandıklarını gördük. Bu çok önemli. Demek ki yaşı 50 ve üzeri olan bu kesimin sosyal medyayla ilişkilerinin bu kadar canlı olması, onların yaşamın içerisinde ki değişimi birebir takip etme isteklerinin var olduğunu gösteriyor. Biz, daha fazla yaşlı dostu yaşlanma sürecine ilgi duyan bir sosyal medya talep ediyoruz.”
"Yalnızlık çekilmemesi için önemli"
50 yaş üstü kesimin, mutlaka birbiriyle haberleşme içerisinde olması gerektiğinin altını çizen Tufan, “Sosyal medya da arkadaşının yorumunu okuyor, ya da arkadaşına yorum yapıyor. Fotoğraf gönderiyor, o nerede bu nerede bunları takip ediyorlar dolayısıyla hayatın içindeler. Hayatın akışı içerisinde kendileri ile ilgili mecra oluşturmuş oluyorlar. Bu da çok güzel bir durum en azından tek başına yaşayanlar için gelecekte yalnızlık duygusunu çekmemeleri açısından önemli bir eksikliği yerine getirebilir. Dolayısıyla bu konuda daha fazla araştırmalara ihtiyaç var” diye konuştu.
"Toplumu bekleyen değişimler"
Gelecekte toplumu bekleyen 5 önemli değişimin olduğunu dile getiren İsmail Tufan, sözlerini şöyle noktaladı:
“Birincisi toplumumuz yaşlanma sürecinde ve yaşlılarımız gençleşiyor. Eskiden 60 yaşında ölenler için, ‘çok uzun yaşamış’ diyorduk şimdi 80 yaşında ölenler için, ‘daha çok gençti’ diyoruz. Dolayısıyla yaşlılık gençleşiyor. İkincisi, tekil yaşıyoruz. Üçüncüsü yaşlanmak kadına özgü. Kadın, erkeğe göre 12 yıl daha uzun yaşıyor. Bu dünya genelinde böyledir. Yaşlanmada ortaya çıkan birçok sorunu kadın yaşıyor. Kadın aynı zamanda eşinin vefatından önce bakıma muhtaç ona bakım hizmeti veriyor. Kadının yaşlanma süreçlerinde çok çaresiz kaldığını ve bundan son derece olumsuz etkilendiğini söyleyebiliriz. Bu sadece Türkiye’ye mahsus bir durum değil dünya genelinde böyledir. Dördüncüsü, meslekten arındırılmış bir süreç olarak görüyoruz. Belli bir yaş sınırı vardır ve o yaş sınırından sonra sizi emekliye sevk ediyorlar. Siz meslekten arındırılmış bir düzenin içine giriyorsunuz. Beşinci nokta ise ileri yaştır. Bugün 80 yaş ve üzeri toplumumuzdaki yoğunluk her geçen gün artıyor. Gerontoloji duvarında 100 yaşındaki insanların fotoğraflarını görebilirsiniz. Herkes yaşadığı şehrin nüfus dinamiklerine baksın. 80 yaş üzeri kaç tane vatandaşımızla aynı şehirde, aynı ilçede, aynı beldede, aynı köyde yaşıyorlar bunu incelesin. Nasıl bir yaşlanma süreci içerisinde olduğumuzu farkına varsın."
"Genç kuşak için önemli"
Toplumun yaşlanma politikalarına yönelik, sürdürülebilir, insan onurunu temel ilke edinen girişimlere ihtiyaç olduğunu kaydeden Tufan, "Bu sadece bu dönemin yaşlıları için değil, arkadan gelen kuşak içinde önemlidir. Çünkü yaşlanma bir süreç ve bugün 10 yaşında olan 50 yıl sonra 60 yaşında olacak” dedi.
"Bizi sosyalleştirdiğini düşünüyorum"
Sosyal medyayı kullanan 68 yaşındaki emekli öğretmen Yüksel Yağan, "Sosyal medyayla aram çok iyidir ama abartmıyorum. Araştırmalarım için kullanıyorum. Bunun dışında haberleşme için kullanıyorum. Fazla meşgul olmamaya çalışıyorum. Çok yararlı olmadığını düşünüyorum ama çağımızın bunu gerektiriyor. Sosyal medyanın bizi sosyalleştirdiğine inanıyorum. Arkadaşlarımızla aramızdaki iletişimi güçlendiriyor. Bu konuda faydalı buluyorum" ifadelerini kullandı.
"Faydalı buluyorum"
64 yaşındaki emekli Nurcan Ercan ise sosyal medyayı çok sık kullandığını faydalı bir iletişim aracı olarak gördüğünü söyledi.
Tüm arkadaşlarıyla anında iletişim kurduğunu dile getiren Ercan, "Tüm sosyal medya araçlarını kullanıyorum. Memnunum ama az zaman harcıyorum. Sabah ve akşam kullanıyorum. Kesinlikle sosyalleşmemize yardımcı oluyor. Bu araçlarla çok söyleşiye katıldım, düzenli kullandığınız zaman faydalı buluyorum" diye konuştu.
Kaynak: İHA
Türkiye’nin sessiz ve hızlı yaşlanan toplumsal bir yapıya sahip olduğunun altını çizen İsmail Tufan, “Ülkemizin bugün yarın ve gelecekte yaşlanmayla ilgili problemleri olacağını şimdiden biz gerontoloji bölümü olarak yaptığımız araştırmalar neticesiyle bunu rahatlıkla kamuoyu ile paylaşabiliyoruz" dedi.
Türkiye’nin bugün TÜİK rakamlarına göre yüzde 9 civarında 60 yaş üstü bir nüfusa sahip olduğunu kaydeden Tufan, "Ama 2040 ve 2050 yılında ülkemiz 100 milyonu bulacak ve 30 milyonun üzerinde 60 yaş üstü vatandaşımız yaşayacak. Karşımıza öncelikle kronik hastalardan muzdarip, farklı hastalardan muzdarip yaşlılar ortaya çıkacak. Dolayısıyla şunu düşünmemiz gerekiyor; bir bakım politikasına ihtiyacımız var, mutlaka bakım sigortasına ihtiyacımız var, bizim kuşaklar arası çatışmayı önleyecek bakım hizmetlerinin finanse edebileceği akıllı sürdürülebilir yaşlanmanın politikalarına ihtiyacımız var. Bunu mutlaka yapmalıyız ve burada gerontolojiye çok büyük bir görev düşüyor. Bizlerde bu görevin bir parçasını yüklenmeye hazırız” diye konuştu.
60+Tazelenme Üniversitesi’ni, Türkiye’nin ilk sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçirdiklerini vurgulayan Tufan, ülkenin yaşlanma ve yaşlılık sorunun ne kadar önemli olduğunu ve bu süreçte karşı karşıya kalınan sorunların neler olduğunu bu üniversite sayesinde daha net gördüklerinin altını çizdi.
“Yaşlanma durum değil, süreçtir”
Tufan, sözlerine şöyle devam etti:
“Sessiz bir şekilde yaşlanıyoruz. Yaşlanma bir durum değil bir süreç. Ana rahminde başlayan ve aldığımız ilk nefes ve verdiğimiz son nefes arasındaki bir yolculuk. Dolayısıyla bu süreçte hiç şüphesiz ki bazı kayıplar ve kazançlar var. Kaybettiğimiz bazı yeteneklerimiz ve durumlar olabiliyor. Ama yeni şeyler de kazanıyoruz. Dolayısıyla yaşlanma dönemini kaybetme ve kazanmadan oluşan dinamik bir süreç olarak görmemiz gerekiyor. 60+Tazelenme Üniversitesi’ni, Akdeniz Üniversitesi bünyesinde 2016 yılında hayata geçirdik. Bir sosyal sorumluluk projesi olan bu üniversite, olağanüstü güzellikte devam ediyor. Türkiye’de 8 ayrı kampüste ve Kıbrıs Girne Üniversitesi’nde programlarına devam ediyor. Gelen insanlar hangi hava koşulu olursa olsun koşarak geliyorlar demek ki bu eğitim, bir ihtiyacını gideriyor.”
Eğitim programının YÖK bünyesinde resmiyet kazanması için çalıştıklarına dikkat çeken Tufan, konuyla ilgili gerekli mercilerin kendilerine konuyla ilgili gereken desteği verdiğini söyledi.
"Yaşlı dostu sosyal medya"
Üniversitede öğrenim gören 60+Tazelenme Üniversitesi’nin 500 öğrencisiyle, sosyal medyayı hangi sıklıkla kullandıklarıyla ilgili araştırma yaptıklarını kaydeden Tufan, şu bilgileri paylaştı:
"Yaptığımız araştırmada 500 öğrencimizin 366’sı yani 72.2’si sosyal medyayı ve interneti günde 1 ve 1’den fazla kullandıklarını gördük. Dolayısıyla bizim yaptığımız araştırmadan çıkan sonucu tek bir bulgu ile söyleyebilirim. Biz gerontoloji bölümü olarak, ‘yaşlı dostu’ yaşlılığı önemseyen sosyal medya diyoruz. Herhangi bir cinsiyet farklılığı göstermeksizin yaptığımız araştırmada öğrencilerimiz sosyal medyaya olağanüstü bir rağbet gösterdiğini gördük. Sosyal medya vasıtasıyla tek başına yaşayanların yaşama katılım, topluma katılım imkanlarının mümkün olabileceğini gördük. Bizim çalışmamıza katılan 500 kişinin daha çok Facebook’u, WhatsApp’ı ve diğer Twitter gibi sosyal medya araçlarını kullandıklarını gördük. Bu çok önemli. Demek ki yaşı 50 ve üzeri olan bu kesimin sosyal medyayla ilişkilerinin bu kadar canlı olması, onların yaşamın içerisinde ki değişimi birebir takip etme isteklerinin var olduğunu gösteriyor. Biz, daha fazla yaşlı dostu yaşlanma sürecine ilgi duyan bir sosyal medya talep ediyoruz.”
"Yalnızlık çekilmemesi için önemli"
50 yaş üstü kesimin, mutlaka birbiriyle haberleşme içerisinde olması gerektiğinin altını çizen Tufan, “Sosyal medya da arkadaşının yorumunu okuyor, ya da arkadaşına yorum yapıyor. Fotoğraf gönderiyor, o nerede bu nerede bunları takip ediyorlar dolayısıyla hayatın içindeler. Hayatın akışı içerisinde kendileri ile ilgili mecra oluşturmuş oluyorlar. Bu da çok güzel bir durum en azından tek başına yaşayanlar için gelecekte yalnızlık duygusunu çekmemeleri açısından önemli bir eksikliği yerine getirebilir. Dolayısıyla bu konuda daha fazla araştırmalara ihtiyaç var” diye konuştu.
"Toplumu bekleyen değişimler"
Gelecekte toplumu bekleyen 5 önemli değişimin olduğunu dile getiren İsmail Tufan, sözlerini şöyle noktaladı:
“Birincisi toplumumuz yaşlanma sürecinde ve yaşlılarımız gençleşiyor. Eskiden 60 yaşında ölenler için, ‘çok uzun yaşamış’ diyorduk şimdi 80 yaşında ölenler için, ‘daha çok gençti’ diyoruz. Dolayısıyla yaşlılık gençleşiyor. İkincisi, tekil yaşıyoruz. Üçüncüsü yaşlanmak kadına özgü. Kadın, erkeğe göre 12 yıl daha uzun yaşıyor. Bu dünya genelinde böyledir. Yaşlanmada ortaya çıkan birçok sorunu kadın yaşıyor. Kadın aynı zamanda eşinin vefatından önce bakıma muhtaç ona bakım hizmeti veriyor. Kadının yaşlanma süreçlerinde çok çaresiz kaldığını ve bundan son derece olumsuz etkilendiğini söyleyebiliriz. Bu sadece Türkiye’ye mahsus bir durum değil dünya genelinde böyledir. Dördüncüsü, meslekten arındırılmış bir süreç olarak görüyoruz. Belli bir yaş sınırı vardır ve o yaş sınırından sonra sizi emekliye sevk ediyorlar. Siz meslekten arındırılmış bir düzenin içine giriyorsunuz. Beşinci nokta ise ileri yaştır. Bugün 80 yaş ve üzeri toplumumuzdaki yoğunluk her geçen gün artıyor. Gerontoloji duvarında 100 yaşındaki insanların fotoğraflarını görebilirsiniz. Herkes yaşadığı şehrin nüfus dinamiklerine baksın. 80 yaş üzeri kaç tane vatandaşımızla aynı şehirde, aynı ilçede, aynı beldede, aynı köyde yaşıyorlar bunu incelesin. Nasıl bir yaşlanma süreci içerisinde olduğumuzu farkına varsın."
"Genç kuşak için önemli"
Toplumun yaşlanma politikalarına yönelik, sürdürülebilir, insan onurunu temel ilke edinen girişimlere ihtiyaç olduğunu kaydeden Tufan, "Bu sadece bu dönemin yaşlıları için değil, arkadan gelen kuşak içinde önemlidir. Çünkü yaşlanma bir süreç ve bugün 10 yaşında olan 50 yıl sonra 60 yaşında olacak” dedi.
"Bizi sosyalleştirdiğini düşünüyorum"
Sosyal medyayı kullanan 68 yaşındaki emekli öğretmen Yüksel Yağan, "Sosyal medyayla aram çok iyidir ama abartmıyorum. Araştırmalarım için kullanıyorum. Bunun dışında haberleşme için kullanıyorum. Fazla meşgul olmamaya çalışıyorum. Çok yararlı olmadığını düşünüyorum ama çağımızın bunu gerektiriyor. Sosyal medyanın bizi sosyalleştirdiğine inanıyorum. Arkadaşlarımızla aramızdaki iletişimi güçlendiriyor. Bu konuda faydalı buluyorum" ifadelerini kullandı.
"Faydalı buluyorum"
64 yaşındaki emekli Nurcan Ercan ise sosyal medyayı çok sık kullandığını faydalı bir iletişim aracı olarak gördüğünü söyledi.
Tüm arkadaşlarıyla anında iletişim kurduğunu dile getiren Ercan, "Tüm sosyal medya araçlarını kullanıyorum. Memnunum ama az zaman harcıyorum. Sabah ve akşam kullanıyorum. Kesinlikle sosyalleşmemize yardımcı oluyor. Bu araçlarla çok söyleşiye katıldım, düzenli kullandığınız zaman faydalı buluyorum" diye konuştu.