Mor Ekmeğin Faydaları Anlatıldı
İstanbul Üniversitesi Sankara Beyin ve Biyoteknoloji Araştırma Merkezi’nin on yıllık araştırmaları sonucu Prof. Dr. İhsan Kara ve ekibi tarafından geliştirilen Mor Ekmek’in faydaları ile ilgili Malatya’da sunum toplantısı gerçekleştirildi.
Malatya Kongre ve Kültür Merkezi’nde vatandaşlara yönelik Beyin-Beden ve Beslenme konulu bir sunum yapan Prof. Dr. İhsan Kara, kalp damar hastalıklarının oranlarının ciddi derecede yüksek olduğunu ve bu oranın ise dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 25’ini kapsadığını söyledi.
Dünya nüfusunun yüzde 25’inin diyabet riskini taşıdığını aktaran Kara, yetişkinlerde ise hipertansiyon oranının yüzde 25 ile 55 arasında olduğunu belirti. Ancak kimsenin doğru dürüst Hipertansiyon yüksekliğinden haberdar olmadığı dikkatini çeken Kara, “Bu oldukça insanı düşündüren kötü faktör. Yani 40’ımız Hipertansiyonumuzun olduğunun farkında değil. Kalp damar hastalıkları sonrada gelişen bir hastalık değildir. Ne yazık ki anne karnında dünyaya gelmeden önce kalp damar hastalıklarının genetik kurgusu yapılıyor. Mümkün oldukça renkli pigmentleri, polifonelleri yaşamımızda içeceklerimizde yiyeceklerimizde kullanalım. Kullanmanın iki amacı var. Bir var olan rahatsızlıklardan kurtulmak için, bir de gerçekten gelecek nesillerimize daha bebeklik dönemlerinde kardiyovasküler hastalığından kurtarmak için” ifadelerine yer verdi.
Obezite hastalığının toplumda yaygın olduğunu ve Türkiye nüfusunun yüzde 47’sinin fazla kilolu olduğunu dile getiren Prof. Dr. Kara, “Kilolar hanımda daha çok ve erkeklerde hanımlara göre biraz daha az. 2030 yılına geldiğimizde var olan obezite iki katına çıkacak. Vücudumuzun büyük bir kısmı hareketsiz yaşıyor. Obezitenin bir diğer faktörü de yeteri kadar hareketli aktiviteler olmamasıdır. Eğer obez olursak, kalp damar hastalıklarına yakalanma riskimiz 11 kat artıyor. Kimi için bunlar korkutucu, kimisi için değil. Kanser ülkemizde hızla yayılıyor, yayılmaması için hiçbir neden yoktur, bütün koşullar kanseri yayılması için uygun. Beslenmemiz, yaşam biçimimiz gerçekten şu ya da bu kanser türünün yaygınlaşması için uygun. Antioksidanların, polifonellerin kanser genetik olarak ortaya çıkmasını ciddi biçimde baskılıyor. Antosiyanillerin bugün mor erkek dediğimiz farklı kanserleri hastalıkları nasıl tedavi etmeye çalıştığını hem klinik olarak hem de laboratuvarda çalışıyoruz. Çalışmalarımızı henüz yayınlamadık” şeklinde konuştu.
Alzaimer hastalığının ise herkesi bekleyen ancak tedavisi maalesef olmayan rahatsızlık olduğunu da ifade eden Kara, “25 yaşından itibaren temelleri atılıyor ve 35-40 hastalığın hiçbir belirtisi olmadan beyinde ilerliyor. 65 yaşından önce alt teşhis edilme imkanı var ama 65 yaşından itibaren teşhisler konulmaya başlanıyor. 65-75 yaşlarında yüzde 5-10 arasında kişi bu hastalığa yakalanıyor dünya genelinde. 85 yaşın üzerinde de her iki kişiden biri Alzaimer hastası olarak kabul ediliyor. Dünya genelinde 2006 yılında yayınlanan bir çalışma var. Maalesef ülkemiz dünya genelinde Alzaimer hastalığından birinci sırada, yani hızla unutkan oluyoruz, hızla bunuyoruz. Bir şans ortaya çıktı, bu polifonellerin, antioksidanların, boyan maddelerin yiyeceğinizde, içeceğinizde kullanılması gerçekten öyle bir önemi var ki, bunun ilerleyen yıllarda göreceğiz” dedi.
Prof. Dr. Kara’nın konuşmasının ardında söz alan Can Kayacılar ise Mor Ekmek ile ilgili sunumunu gerçekleştirdi.
Mor ekmek tüketerek şeker hastalığı ve etkileriyle mücadele etmenin mümkün olduğunu ifade eden Kayacılar, “Düzenli olarak tüketilmesi netice almada çok önemlidir. Başta kalp ve damar hastalıklarına, yüksek tansiyon, kalp ve damar tıkanıklarına, böbrek yetmezliğine, kol ve bacak uyuşmaları ile morarmalara, diz ve kalça eklem ağrılarına, erken yaşlanma ile başlayan unutkanlık gibi durum ve hastalıklara karşı etkilidir. Bu ürünümüz İstanbul Üniversitesi Sankara Beyin ve Biyoteknoloji Araştırma Merkezi’nin on yıllık araştırmaları sonucu Prof. Dr. İhsan Kara ve ekibi tarafından geliştirilmiştir” diye konuştu.
Kaynak: İHA
Dünya nüfusunun yüzde 25’inin diyabet riskini taşıdığını aktaran Kara, yetişkinlerde ise hipertansiyon oranının yüzde 25 ile 55 arasında olduğunu belirti. Ancak kimsenin doğru dürüst Hipertansiyon yüksekliğinden haberdar olmadığı dikkatini çeken Kara, “Bu oldukça insanı düşündüren kötü faktör. Yani 40’ımız Hipertansiyonumuzun olduğunun farkında değil. Kalp damar hastalıkları sonrada gelişen bir hastalık değildir. Ne yazık ki anne karnında dünyaya gelmeden önce kalp damar hastalıklarının genetik kurgusu yapılıyor. Mümkün oldukça renkli pigmentleri, polifonelleri yaşamımızda içeceklerimizde yiyeceklerimizde kullanalım. Kullanmanın iki amacı var. Bir var olan rahatsızlıklardan kurtulmak için, bir de gerçekten gelecek nesillerimize daha bebeklik dönemlerinde kardiyovasküler hastalığından kurtarmak için” ifadelerine yer verdi.
Obezite hastalığının toplumda yaygın olduğunu ve Türkiye nüfusunun yüzde 47’sinin fazla kilolu olduğunu dile getiren Prof. Dr. Kara, “Kilolar hanımda daha çok ve erkeklerde hanımlara göre biraz daha az. 2030 yılına geldiğimizde var olan obezite iki katına çıkacak. Vücudumuzun büyük bir kısmı hareketsiz yaşıyor. Obezitenin bir diğer faktörü de yeteri kadar hareketli aktiviteler olmamasıdır. Eğer obez olursak, kalp damar hastalıklarına yakalanma riskimiz 11 kat artıyor. Kimi için bunlar korkutucu, kimisi için değil. Kanser ülkemizde hızla yayılıyor, yayılmaması için hiçbir neden yoktur, bütün koşullar kanseri yayılması için uygun. Beslenmemiz, yaşam biçimimiz gerçekten şu ya da bu kanser türünün yaygınlaşması için uygun. Antioksidanların, polifonellerin kanser genetik olarak ortaya çıkmasını ciddi biçimde baskılıyor. Antosiyanillerin bugün mor erkek dediğimiz farklı kanserleri hastalıkları nasıl tedavi etmeye çalıştığını hem klinik olarak hem de laboratuvarda çalışıyoruz. Çalışmalarımızı henüz yayınlamadık” şeklinde konuştu.
Alzaimer hastalığının ise herkesi bekleyen ancak tedavisi maalesef olmayan rahatsızlık olduğunu da ifade eden Kara, “25 yaşından itibaren temelleri atılıyor ve 35-40 hastalığın hiçbir belirtisi olmadan beyinde ilerliyor. 65 yaşından önce alt teşhis edilme imkanı var ama 65 yaşından itibaren teşhisler konulmaya başlanıyor. 65-75 yaşlarında yüzde 5-10 arasında kişi bu hastalığa yakalanıyor dünya genelinde. 85 yaşın üzerinde de her iki kişiden biri Alzaimer hastası olarak kabul ediliyor. Dünya genelinde 2006 yılında yayınlanan bir çalışma var. Maalesef ülkemiz dünya genelinde Alzaimer hastalığından birinci sırada, yani hızla unutkan oluyoruz, hızla bunuyoruz. Bir şans ortaya çıktı, bu polifonellerin, antioksidanların, boyan maddelerin yiyeceğinizde, içeceğinizde kullanılması gerçekten öyle bir önemi var ki, bunun ilerleyen yıllarda göreceğiz” dedi.
Prof. Dr. Kara’nın konuşmasının ardında söz alan Can Kayacılar ise Mor Ekmek ile ilgili sunumunu gerçekleştirdi.
Mor ekmek tüketerek şeker hastalığı ve etkileriyle mücadele etmenin mümkün olduğunu ifade eden Kayacılar, “Düzenli olarak tüketilmesi netice almada çok önemlidir. Başta kalp ve damar hastalıklarına, yüksek tansiyon, kalp ve damar tıkanıklarına, böbrek yetmezliğine, kol ve bacak uyuşmaları ile morarmalara, diz ve kalça eklem ağrılarına, erken yaşlanma ile başlayan unutkanlık gibi durum ve hastalıklara karşı etkilidir. Bu ürünümüz İstanbul Üniversitesi Sankara Beyin ve Biyoteknoloji Araştırma Merkezi’nin on yıllık araştırmaları sonucu Prof. Dr. İhsan Kara ve ekibi tarafından geliştirilmiştir” diye konuştu.