'Hakem Kurulunun Kararları Bu Kurumun Varlığını Tartışmaya Açmıştır'
MemurSen İl Temsilcileri Toplantısı Sonuç Bildirgesi: 'Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun tutum ve kararları bu kurumun varlığını ve ciddiyetini tartışmaya açmıştır. Toplu sözleşme sürecinin bütününde oluşan tablo; kamu işvereninin güvenilirliğinin, hakem heyetinin özerkliğinin ve 4688 sayılı Kanunun yeterliliğinin sorgulanmasına neden olmuştur' 'Kamu görevlilerinin alım gücünde azalmaların yaşandığı dikkate alınarak, 2020 yılbaşı öncesinde kamu görevlilerine yönelik teşvik ve destek paketlerinin hazırlanarak yürürlüğe konması hükümetin ve özellikle ekonomi bürokrasisinin öncelikli sorumluluklarındandır'
Memur-Sen İl Temsilcileri Toplantısı Sonuç Bildirgesinde, "Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun tutum ve kararları bu kurumun varlığını ve ciddiyetini tartışmaya açmıştır. Toplu sözleşme sürecinin bütününde oluşan tablo; kamu işvereninin güvenilirliğinin, hakem heyetinin özerkliğinin ve 4688 sayılı Kanunun yeterliliğinin sorgulanmasına neden olmuştur." değerlendirmesinde bulunuldu.
Konfederasyondan yapılan yazılı açıklamaya göre, Memur-Sen'in 31'inci İl Temsilcileri Toplantısı Ankara'da gerçekleştirildi.
Toplantının sonuç bildirgesinde, 5'inci Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlandığı anımsatılarak, şunlar kaydedildi:
"Memur ve memur emeklisinin taleplerinin kamu işverenince görmezden gelinmesi, masada tarafları eşit görmeyen dayatmacı bir dille sürecin işletilmesi, üzerinde uzlaşılan konuların tek taraflı olarak düzenlenen bir tespit tutanağıyla yok sayılması asla kabul edilemez. Yasanın açık hükümlerinin bile uygulanmadığı bu tabloyu, emeğin ve emekçinin değersizleştirilmesi olarak görüyoruz. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nun tutum ve kararları bu kurumun varlığını ve ciddiyetini tartışmaya açmıştır. Toplu sözleşme sürecinin bütününde oluşan tablo; kamu işvereninin güvenilirliğinin, hakem heyetinin özerkliğinin ve 4688 sayılı Kanunun yeterliliğinin sorgulanmasına neden olmuştur."
Toplu sözleşme döneminde müzakere sürecinin iyi değerlendirilmediğinin vurgulandığı bildirgede, "Kamu İşveren Heyetinin uzlaşmaya varılan konuları Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna göndermemesi ve genel nitelikli maaş, ücret artış teklifinin hedef, tahmin ve beklenti bakımından önümüzdeki iki yıllık süreçteki enflasyon gerçeğiyle uyumlu olmaması, kamu görevlilerinin alım gücünde azalmaların yaşandığı dikkate alınarak, 2020 yılbaşı öncesinde kamu görevlilerine yönelik teşvik ve destek paketlerinin hazırlanarak yürürlüğe konması hükümetin ve özellikle ekonomi bürokrasisinin öncelikli sorumluluklarındandır." görüşlerine yer verildi.
- "KPDK bir an önce toplanmalı"
Bildirgede, 3600 ek göstergeyle ilgili verilen sözlerin tutulması, taahhütlerin gereğinin yapılması, ek gösterge düzenlemesinin kapsamının kamu görevlilerinin tamamını kapsayacak şekilde genişletilmesi talep edilerek, şu ifadeler kullanıldı:
"4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun, daha önce çeşitli vesilelerle dikkat çektiğimiz eksiklik ve sorunları 5'inci Dönem Toplu Sözleşmede net şekilde görülmüştür. Yasa kamu görevlilerinin mali, sosyal, özlük hakları ve çalışma şartlarından kaynaklanan sorunların çözümünde masa ve kapsam itibariyle yetersiz kalmıştır. 4688 sayılı yasanın sorunları, sosyal paydaşların katkısı alınarak giderilmeli, sendikal yaşam ve toplu sözleşmenin en sağlıklı şekilde gerçekleştirilmesine uygun düzenlemeler gecikmeksizin yapılmalıdır. 4688 sayılı yasa gereğince yılda iki defa toplanması gereken Kamu Personel Danışma Kurulu'nun (KPDK) 2019 yılı Mart ayı toplantısının şu ana kadar bütün taleplerimize rağmen toplanmamış olmasını, hiçbir şekilde izah edilemez bir ihmal olarak görüyoruz. Kasım ayında toplanması gereken KPDK'nin verimli geçmesi için bir an önce gerekli hazırlıklar yapılmalıdır.
Bu vesileyle KPDK'nin bir an önce toplanması çağrımızı yineliyoruz. Grev hakkının olmadığı bir toplu sözleşme düzeneği adil şartlarda bir müzakereyi imkansız kıldığından kamu görevlilerine yönelik grev yasağı kaldırılarak grevsiz toplu sözleşme garabeti son bulmalı ve ayrıca kamu görevlilerine uygulanan siyaset yasağına da son verilmelidir. Memur-Sen olarak, Toplu Sözleşme süreci dışında da her zaman ve her zeminde kamu görevlilerinin haklarını aramaya, sorunlarına çözüm üretmeye kesintisiz bir emek ve ekmek mücadelesini sürdürmeye, 1 milyonun üzerindeki üyelerimizden aldığımız güçle hız kesmeden, ara vermeden devam etme kararlılığımızı bir kez daha yineliyoruz."
- Diyarbakırlı annelere destek
31 Mart seçimlerinden sonra bazı belediyelerde çalışanlara yönelik sendikal baskı, işten çıkarma, görevden alma, sözleşmesini sona erdirme, sürgün, görev tanımına aykırı faaliyetlerde bulunmaya zorlama, mobbing ve ayrımcılığın sürdüğüne dikkatin çekildiği bildirgede, şu ifadelere yer verildi:
"Emeği ve emekçiyi hedef alan bu saldırıların sona ermesi için gerek yargı gerekse idare sorumluluğunu yerine getirmelidir. Sözleşmeli istihdamın çalışanı nasıl güvencesiz hale getirdiği ve kadrolu istihdamın hayati önemi de bu vesileyle iyice gün yüzüne çıkmıştır. Bu noktada emeğin dayanışmasının önemini vurgulayarak, zulme direnen emekçileri selamlıyor, mağdur edilen tüm emekçilerimizin haklı davalarında yanlarında olduğumuzu ilan ediyoruz."
Terör örgütünce kandırılarak/kaçırılarak dağa götürülüp ellerine silah verilen çocukların anneleri tarafından Diyarbakır'da cesaretle ve onurluca başlatılan eylemin desteklendiğinin belirtildiği bildirgede, "Bütün siyasi mülahazalardan bağımsız olarak salt annelik insiyakıyla fıtri olarak gelişen bu süreci desteklemeyi insan olmanın zorunlu sonucu, insan kalmanın şartı olarak görüyoruz. Çocukların bir an önce ailelerine kavuşması dileğimizi bu vesileyle kamuoyu ile paylaşıyoruz." değerlendirmesinde bulunuldu.
Kaynak: AA
Konfederasyondan yapılan yazılı açıklamaya göre, Memur-Sen'in 31'inci İl Temsilcileri Toplantısı Ankara'da gerçekleştirildi.
Toplantının sonuç bildirgesinde, 5'inci Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlandığı anımsatılarak, şunlar kaydedildi:
"Memur ve memur emeklisinin taleplerinin kamu işverenince görmezden gelinmesi, masada tarafları eşit görmeyen dayatmacı bir dille sürecin işletilmesi, üzerinde uzlaşılan konuların tek taraflı olarak düzenlenen bir tespit tutanağıyla yok sayılması asla kabul edilemez. Yasanın açık hükümlerinin bile uygulanmadığı bu tabloyu, emeğin ve emekçinin değersizleştirilmesi olarak görüyoruz. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nun tutum ve kararları bu kurumun varlığını ve ciddiyetini tartışmaya açmıştır. Toplu sözleşme sürecinin bütününde oluşan tablo; kamu işvereninin güvenilirliğinin, hakem heyetinin özerkliğinin ve 4688 sayılı Kanunun yeterliliğinin sorgulanmasına neden olmuştur."
Toplu sözleşme döneminde müzakere sürecinin iyi değerlendirilmediğinin vurgulandığı bildirgede, "Kamu İşveren Heyetinin uzlaşmaya varılan konuları Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna göndermemesi ve genel nitelikli maaş, ücret artış teklifinin hedef, tahmin ve beklenti bakımından önümüzdeki iki yıllık süreçteki enflasyon gerçeğiyle uyumlu olmaması, kamu görevlilerinin alım gücünde azalmaların yaşandığı dikkate alınarak, 2020 yılbaşı öncesinde kamu görevlilerine yönelik teşvik ve destek paketlerinin hazırlanarak yürürlüğe konması hükümetin ve özellikle ekonomi bürokrasisinin öncelikli sorumluluklarındandır." görüşlerine yer verildi.
- "KPDK bir an önce toplanmalı"
Bildirgede, 3600 ek göstergeyle ilgili verilen sözlerin tutulması, taahhütlerin gereğinin yapılması, ek gösterge düzenlemesinin kapsamının kamu görevlilerinin tamamını kapsayacak şekilde genişletilmesi talep edilerek, şu ifadeler kullanıldı:
"4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun, daha önce çeşitli vesilelerle dikkat çektiğimiz eksiklik ve sorunları 5'inci Dönem Toplu Sözleşmede net şekilde görülmüştür. Yasa kamu görevlilerinin mali, sosyal, özlük hakları ve çalışma şartlarından kaynaklanan sorunların çözümünde masa ve kapsam itibariyle yetersiz kalmıştır. 4688 sayılı yasanın sorunları, sosyal paydaşların katkısı alınarak giderilmeli, sendikal yaşam ve toplu sözleşmenin en sağlıklı şekilde gerçekleştirilmesine uygun düzenlemeler gecikmeksizin yapılmalıdır. 4688 sayılı yasa gereğince yılda iki defa toplanması gereken Kamu Personel Danışma Kurulu'nun (KPDK) 2019 yılı Mart ayı toplantısının şu ana kadar bütün taleplerimize rağmen toplanmamış olmasını, hiçbir şekilde izah edilemez bir ihmal olarak görüyoruz. Kasım ayında toplanması gereken KPDK'nin verimli geçmesi için bir an önce gerekli hazırlıklar yapılmalıdır.
Bu vesileyle KPDK'nin bir an önce toplanması çağrımızı yineliyoruz. Grev hakkının olmadığı bir toplu sözleşme düzeneği adil şartlarda bir müzakereyi imkansız kıldığından kamu görevlilerine yönelik grev yasağı kaldırılarak grevsiz toplu sözleşme garabeti son bulmalı ve ayrıca kamu görevlilerine uygulanan siyaset yasağına da son verilmelidir. Memur-Sen olarak, Toplu Sözleşme süreci dışında da her zaman ve her zeminde kamu görevlilerinin haklarını aramaya, sorunlarına çözüm üretmeye kesintisiz bir emek ve ekmek mücadelesini sürdürmeye, 1 milyonun üzerindeki üyelerimizden aldığımız güçle hız kesmeden, ara vermeden devam etme kararlılığımızı bir kez daha yineliyoruz."
- Diyarbakırlı annelere destek
31 Mart seçimlerinden sonra bazı belediyelerde çalışanlara yönelik sendikal baskı, işten çıkarma, görevden alma, sözleşmesini sona erdirme, sürgün, görev tanımına aykırı faaliyetlerde bulunmaya zorlama, mobbing ve ayrımcılığın sürdüğüne dikkatin çekildiği bildirgede, şu ifadelere yer verildi:
"Emeği ve emekçiyi hedef alan bu saldırıların sona ermesi için gerek yargı gerekse idare sorumluluğunu yerine getirmelidir. Sözleşmeli istihdamın çalışanı nasıl güvencesiz hale getirdiği ve kadrolu istihdamın hayati önemi de bu vesileyle iyice gün yüzüne çıkmıştır. Bu noktada emeğin dayanışmasının önemini vurgulayarak, zulme direnen emekçileri selamlıyor, mağdur edilen tüm emekçilerimizin haklı davalarında yanlarında olduğumuzu ilan ediyoruz."
Terör örgütünce kandırılarak/kaçırılarak dağa götürülüp ellerine silah verilen çocukların anneleri tarafından Diyarbakır'da cesaretle ve onurluca başlatılan eylemin desteklendiğinin belirtildiği bildirgede, "Bütün siyasi mülahazalardan bağımsız olarak salt annelik insiyakıyla fıtri olarak gelişen bu süreci desteklemeyi insan olmanın zorunlu sonucu, insan kalmanın şartı olarak görüyoruz. Çocukların bir an önce ailelerine kavuşması dileğimizi bu vesileyle kamuoyu ile paylaşıyoruz." değerlendirmesinde bulunuldu.