Müftülük Ve Veterinerler Odası'ndan Kurban Konferansı

Balıkesir Veteriner Hekimler Odası tarafından düzenlenen Kurban Semineri’nde kurban ibadeti hem İslami hem de bilimsel olarak değerlendirildi. İl Müftüsü Ramazan Topcan kurban ibadetinin İslami yönünü anlatırken, Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Tayar da, kurbanlık hayvan seçiminden kesimine ve etin korunmasına kadar olan süreç hakkında bilgiler verdi.

Müftülük Ve Veterinerler Odası'ndan Kurban Konferansı
Kurban semineri Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, Balıkesir İl Müftülüğü ve Ticaret Borsası destekleriyle Veteriner Hekimleri Odası tarafından düzenlendi.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Balıkesir Veteriner Hekimler Odası Başkanı Hüdayi Tanrıkulu, hastalıklı hayvanlardan insanlara geçen hastalıkların varlığından söz etti. Tanrıkulu, “Kurban bayramında gündeme daha fazla gelen ancak hayatımızın her anında karşımıza çıkabilecek tüberkuloz, şarbon, brucella, kist, kuş gribi gibi yaklaşık 250’ye yakın hayvanlardan insanlara bulaşabilen zoonoz hastalıklarla mücadele eden veteriner hekimlik, insan sağlığını direkt ilgilendiren konuların baş aktörlerindendir” diye konuştu.



“Kurban ibadetinin sosyolojik boyutu da var”

Seminerde ilk olarak söz alan İl Müftüsü Ramazan Topcan kurban ibadetinin dini boyutunu ele aldı. Müftü Topcan kurban ibadetini sosyolojik olarak değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Dikkat edilince konumuzun özünü oluşturan kurban ibadeti insanlık tarihiyle başlayan, sadece dinler tarihinde değil, kültür hayatında da varlığını gösteren bir olgu, bir değerdir. Burası son derece önemli; insanlık var, kurban ibadeti var. Sadece uygulama farklılıkları göze çarpıyor. Ama burada asıl olan şey; insanlık tarihiyle başlayan bu olayı siz bir vahşet, bir şiddet olarak bakmanız, evvela insanın kendisini tanımamazlık hareketidir. İnsan abidevi bir varlık olan insanın kimliği kavranabilirse, bunun da bir ilahi lütuf olduğu, insan hayatının devamı açısından bir rahmet vesilesi olduğunu bütün akıl sahipleri idrak edeceklerdir. Yüce Rabbimizin kainata koyduğu ve beşerden istediği kurallar içerisindeki kurban ibadetinin sadece ferdi, kötülüklerden arındırma olarak düşünülmemesi lazım. Elbette istenen genel maksatlardan bir tanesi bu, ama tamamı bu derseniz kurban ibadetinin hakkını veremezsiniz. Nakıs bir tarih olur. Kurban sadece insanı hasetten, insanı sadece maddi, manevi kirlerden temizleme değil, aynı zamanda kurban ibadetinin sosyolojik bir boyuta da var. Çünkü insan sosyal bir varlık da ondan. İnsanı alıp bir mağarada yaşattıramazsınız. Bu insan fıtratına muhalif bir davranıştır. Çünkü insanlık tarihine bakın her geçen gün biraz daha yaşadığı çağ ile uyumluluk arz eden bir mücadele içerisindedir. Tamam deyip iktifa etme yerine, zamana ayak uyduran, zamanın şartlarını kendi hizmetine takdim edebilmek için bir gayret, çaba içerisinde olan bir insanlık var” diye konuştu.

“Kurban ibadeti ilahi bir lütuftur”

Kurban ibadetini ilahi bir lütuf olarak değerlendiren İl Müftüsü Ramazan Topcan, “Öyleyse kurban ibadeti insanlık tarihi kadar eski, insanlıkla var olan bir ibadet ve insanlar olduğu müddetçe devam edecek bir ibadettir. İnsan sosyal hayatın bir varlığı, öznesi dedim. İnsanın bir de o yırtıcılık yönü var. El uzatıp başkasını düştüğü yerden kaldıracağı yerde başkasının boğazından, paçasından tutup alt etme yönü var. Kurban ibadeti ilahi bir lütuftur, ilahi bir armağandır. Aynı zamanda dünyamızın devamını sağlaması açısından son derece kainata konulan ilahi bir kuraldır. Ben kendim Rizeliyim. Dağ turizminde patlama yaşanıyor. Kim diyecek bana niçin? Yayla turizmi; yaşadığın dünyayı kendi egosu istikametinde kullanıp, elindeki pet şişeden suyu içip, içtiği yerde şişeyi bırakan, insan artık yaşanmaz bir çevreyle karşı karşıya kalınca, hayatını devam ettireceği kirlenmemiş yerlere doğru tırmanıyor. Ama öteki taraftan televizyonlarda ayıların, kurtların sokaklara, caddelere indiğini görürsünüz. Niye? İnsan eli sadece kendini kirletmiyor. Yaşadığı dünyasını kirletince, dağdaki ininde olması gereken ayı da şaşırıp kendisine yeni barınaklar arıyor. Bütün bu kötülükler meşru yollardan insanın ruhunda var olan şiddeti siz tatmin edemezseniz, işte o zaman karşınızda yaşanılmaz bir dünya çıkar. İşte kurban ibadeti yeniden yaşanabilir bir dünya inşa edebilmek, yeniden sokağımızda kurtla kuzunun yürüyüşüne şahit olabilmek, bunca değişikliğe rağmen babayla evladın sığmadığı dünyaya yeniden babayla evladı aynı masanın etrafında oturtabilmek için ilahi bir lütuf, ilahi bir armağan olduğunu dikkatlerinize sunuyorum” ifadelerini kullandı.

Kurban seminerinde kurbanlık hayvan seçiminden kesimine ve etin saklanmasına kadar olanki süreç hakkında konuşan Prof. Dr. Mustafa Tayar, kurbanda erkek hayvanın tercih edilmesini tavsiye ederek, "Din hocalarının söylediği gibi hayvan eksik olmayacak, ’yürüyebilecek’ hükmü var. Burada biz hekimler hayvan sağlıklı olmalı olarak anlıyoruz. Biz veteriner hekimler bunu hayvan pazarlarında görüyoruz. Hayvanın dış görünüşünde yara, bere, akıntı varsa görülür. Hayvanın genel görünüşü vatandaşa fikir verebilir, ama hastalıkları veteriner hekim tespit edebilir. Et endüstrisi mezbahada yapılır. Biz buradan bağa bahçeye çıkartıyoruz. Bu bir diş hekiminin kapının önünde diş çekmesine benzer. Bıçağı alır keseriz diyoruz, ama sağlığımızı bozuyoruz. Sağlıksız şartlarda kesiliyorsa bu ciddi bir risktir. Biz 7 kişi danaya giriyoruz. Vurun ayağına kesin bahçede. Bu doğru değil. Kesimde hayvan refahı da önemli. Hayvanı strese sokmamak lazım” diye konuştu.

Kaynak: İHA